3410.(
Mevlana Hazretleri Âşıkları anlatıyor)
Çimen,
selvinin ardınca yaya koşmada;
Gonca,
kem gözden yüzünü gizlemede!
Salkım
söğüt eğilmiş, şu terü-taze dal, ne diye kollarını salmış oynuyor diye ırmak
aynasına hayran-hayran bakmada.
Toplamak
için önce el-kol salmak gerek, sonunda kol açıp oynayışta da topladıklarını
serper, döker-saçar.
Yaratıcı,
bağda-bahçede öylesine bir meclis kurdu ki kuşlar, çalgılar gibi aferin demeye,
nağmelerle ötüşmeye koyuldu.
O
çalgıcıların beyi, hani adına bülbül derler, işte o, gülün sarhoşu, güle âşık,
onun için böyle güzel, böyle hoş.
Üveyik,
kekliğe nerdeydin şimdiye dek der;
O
da, hani bir yer var ya der, orada ne mekân var, ne oturan, oradaydım.
Şahin
doğana der ki:
Bu
güzelim avları yokluktan kim avladı da yeryüzüne getirdi?
Bir
bölük gül yüzlüler, bir bölük de sakalları, bıyıkları yeni terlemiş dilberler;
Hepsi
de gayb perdesinin ardında;
“ Büyüktür onlar, yazarlar” diye anlatılan melekler sanki.
“ Büyüktür onlar, yazarlar” diye anlatılan melekler sanki.
Biz
birkaç kişiyiz derler, öncü gibi ilkin geldik, şimdicek o pusudan çıkar,
güzeller ordusu da gelir çatar.
O
dünya Kenan’ından Yusuf yüzlüler gelir, erişir;
Dudakları
tatlı dilberler, bal denizinden çıkar, gelir.
***
DİVAN-I
KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
**
Neler
öğrendik;
1.
Allah’ın
yarattığı güzelliklerle uğraşmamız gerektiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Bu yolda yalnızız veya azız diye düşünmenin yanlış
olduğunu, güzel insanların topluluğumuza geleceklerini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ