4 Ocak 2020 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 6. CİLT 730 İNCİ BEYİT


(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)
                                                                              
730. * O kara gözlerinden, o üç kat olmuş saçlarından öğrenin Hintliliği a Hindistan ehli (Ustaları).

* Oklar atan bakışından, büyüler yapan göz süzüşünden öğrenin büyücülüğü a benim Harut'um, Marut'um.

A arkadaşlar, a halvete (Yalnız konuşmaya) girenler, gönlü öylesine arıyor ki o;
Gönül almayı, gönül aramayı, cana canlar katan la'l (Kırmızı sert değerli taş) dudaklarından öğrenin.

Bütün âlem, senin yüzünden ağlıyor, sen neden ağlıyorsun;
Bir kılın bile eksilmedi, ne diye ağıtlar yakarsın bilmem ki.

Feda olayım damının üstünde uçan güvercine;
Nerdesin o mahallenin ehli (Ustası) olan devletli köpek?

Mademki o aziz ömür geldi, ne diye zevke, işrete dalmazsın? Mademki o can ustası geldi, ne diye tahta (Padişahlık makamda) aramazsın?

O ceylan şu tuzakta, ovada de dönüp dolaşırsın?
İnciyi evde kaybettin, her yıkık yerde ne koşarsın?

Her gün, şu evde yeni bir oda bulmadasın;
Bir kat değilsin a can, bir araştır da gör, yüz katsın sen.

* İster küfür ol, ister din;
   İster sevgi (İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu) ol, ister kin (Birine karşı duyulan öç alma isteği, gizli düşmanlık);
   Onu gör, onu bil, iyiden iyiye bil ki onunlasın sen.

Şu bulunmaz masal kaldı, fakat ne yapayım, sarhoşların sakisi (İnsan ruhuna Allah’ı sevdiren, Allah nuru saçan), şu anda, daha fazla söylersen boğarım seni diye boğazıma sarıldı.
                      ***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                        ***
(Hârût ve Mârût, Kur’an-ı Kerim’in 2. Surenin 102 ayetinde Süleyman Peygamberin kâfir olmadığı, şeytanın kâfir olduklarını bildirirler ve insanlara büyü yapmayı öğrettikleri söylenir.

Sonra da Babil’e indirilen Hârût ve Mârût adlı iki meleğin, biz sizi imtihan etmeye memuruz, sakın kâfir olmayın demeden kimseye bir şey öğretmedikleri anlatılır.

Halkın rivayetlerine göre, bu iki melek, insanların isyanından yakınmışlar.

Tanrı, onlarda şehvet vardır, size de şehvet versem, siz de isyan edersiniz demiş.

Onlar, isyan etmeyeceğini söyleyince, Tanrı onlara şehvet verip yeryüzüne inmelerini buyurmuş.

Gündüz inerler, halk arasında hüküm sürerler, gece İsmi Azamı okuyup göğe çıkarlarmış.

Derken bir kadına gönül vermişler, kadın ismi Azamı öğretirlerse bunlara ram olacağını söylemiş, öğretmişler, kadın bu adı okuyup göğe çıkınca Tanrı onu çarpıp bir yıldız yapmış, Zühre bu kadınmış.

Hârût’la ve Mârût’u dünya azabıyla ahret azabı arasında muhayyer bırakmış, dünya azabına razı olmuşlar.

Bunları Babil kuyusuna baş aşağı asmışlar.
Büyücüler, o kuyunun başına gidip bunlardan büyü öğrenirmiş.
Bu yüzden edebiyatta Hârût-Mârût Zühre, Babil kuyusu, büyü ve büyücü ile anılır)

Neler öğrendik;
1.    Allah’ı arayan dostların Allah’ı yanlış yerde ve boş uğraşılarla arayıp zaman kaybetmemesi için Şems Hazretlerinde Allah’ı bulabileceklerini, görebileceklerini öğrendik.
2.    Allah’tan ayrı olmadığımızın bilincine ancak Allah dostunun öğretisi ve göstermesi ile olacağını öğrendik.
3.    Mevlana Hazretleri Şem hazretlerinin gönlünde Allah’ı gördüğü için ona âşık olduğunu, Allah’ın özelliklerini uyguladığına şahit olduğu için dostluğunu kesmediğini, bağlılığına devam ettiğini öğrendik.
4.    Tanrı şarabıyla sarhoşluğu sırasında bu bilgileri Hazreti Mevlana’nın verdiğini, aslında bu sırrın açıklanmamsı gerektiğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin can ustası olduğunu, kat-kat olan canı tanıttığını öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Mademki bir ömür geldi bize, bu ömrü zevkle yaşamamız, Tanrı şarabıyla sarhoş olmamız, Şems ve Mevlana Hazretleri gibi can ustalarını içtenlikle, istekle, ilgiyle aramamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                     *
RAV


Popüler Yayınlar