(Mevlana Hazretleri
Şems Hazretlerini anlatıyor)
730. * O kara gözlerinden, o üç
kat olmuş saçlarından öğrenin Hintliliği a Hindistan ehli (Ustaları).
* Oklar atan bakışından, büyüler
yapan göz süzüşünden öğrenin büyücülüğü a benim Harut'um, Marut'um.
A arkadaşlar, a halvete (Yalnız konuşmaya) girenler, gönlü öylesine arıyor ki
o;
Gönül almayı, gönül aramayı, cana
canlar katan la'l (Kırmızı sert değerli taş)
dudaklarından öğrenin.
Bütün âlem, senin yüzünden
ağlıyor, sen neden ağlıyorsun;
Bir kılın bile eksilmedi, ne diye
ağıtlar yakarsın bilmem ki.
Feda olayım damının üstünde uçan
güvercine;
Nerdesin o mahallenin ehli (Ustası) olan devletli köpek?
Mademki o aziz ömür geldi, ne diye
zevke, işrete dalmazsın? Mademki o can ustası geldi, ne diye tahta (Padişahlık makamda) aramazsın?
O ceylan şu tuzakta, ovada de
dönüp dolaşırsın?
İnciyi evde kaybettin, her yıkık yerde
ne koşarsın?
Her gün, şu evde yeni bir oda
bulmadasın;
Bir kat değilsin a can, bir
araştır da gör, yüz katsın sen.
* İster küfür ol, ister din;
İster sevgi (İnsanı bir şeye veya bir kimseye
karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu) ol, ister kin (Birine karşı duyulan öç alma isteği, gizli düşmanlık);
Onu gör, onu bil, iyiden iyiye bil ki onunlasın sen.
Şu bulunmaz masal kaldı, fakat ne
yapayım, sarhoşların sakisi (İnsan ruhuna Allah’ı
sevdiren, Allah nuru saçan), şu anda, daha fazla söylersen boğarım seni
diye boğazıma sarıldı.
***
DİVAN-I KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
(Hârût ve
Mârût, Kur’an-ı Kerim’in 2. Surenin 102 ayetinde Süleyman Peygamberin kâfir
olmadığı, şeytanın kâfir olduklarını bildirirler ve insanlara büyü yapmayı
öğrettikleri söylenir.
Sonra da Babil’e
indirilen Hârût ve Mârût adlı iki meleğin, biz sizi imtihan etmeye memuruz,
sakın kâfir olmayın demeden kimseye bir şey öğretmedikleri anlatılır.
Halkın rivayetlerine
göre, bu iki melek, insanların isyanından yakınmışlar.
Tanrı, onlarda şehvet
vardır, size de şehvet versem, siz de isyan edersiniz demiş.
Onlar, isyan
etmeyeceğini söyleyince, Tanrı onlara şehvet verip yeryüzüne inmelerini
buyurmuş.
Gündüz inerler, halk
arasında hüküm sürerler, gece İsmi Azamı okuyup göğe çıkarlarmış.
Derken bir kadına gönül
vermişler, kadın ismi Azamı öğretirlerse bunlara ram olacağını söylemiş,
öğretmişler, kadın bu adı okuyup göğe çıkınca Tanrı onu çarpıp bir yıldız
yapmış, Zühre bu kadınmış.
Hârût’la ve Mârût’u
dünya azabıyla ahret azabı arasında muhayyer bırakmış, dünya azabına razı
olmuşlar.
Bunları Babil kuyusuna
baş aşağı asmışlar.
Büyücüler, o kuyunun
başına gidip bunlardan büyü öğrenirmiş.
Bu yüzden edebiyatta Hârût-Mârût
Zühre, Babil kuyusu, büyü ve büyücü ile anılır)
Neler öğrendik;
1.
Allah’ı arayan
dostların Allah’ı yanlış yerde ve boş uğraşılarla arayıp zaman kaybetmemesi
için Şems Hazretlerinde Allah’ı bulabileceklerini, görebileceklerini öğrendik.
2.
Allah’tan ayrı
olmadığımızın bilincine ancak Allah dostunun öğretisi ve göstermesi ile
olacağını öğrendik.
3.
Mevlana
Hazretleri Şem hazretlerinin gönlünde Allah’ı gördüğü için ona âşık olduğunu,
Allah’ın özelliklerini uyguladığına şahit olduğu için dostluğunu kesmediğini,
bağlılığına devam ettiğini öğrendik.
4.
Tanrı şarabıyla
sarhoşluğu sırasında bu bilgileri Hazreti Mevlana’nın verdiğini, aslında bu
sırrın açıklanmamsı gerektiğini öğrendik.
5.
Şems
Hazretlerinin can ustası olduğunu, kat-kat olan canı tanıttığını öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Mademki bir ömür geldi bize, bu ömrü zevkle yaşamamız,
Tanrı şarabıyla sarhoş olmamız, Şems ve Mevlana Hazretleri gibi can ustalarını içtenlikle,
istekle, ilgiyle aramamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ