19 Ocak 2012 Perşembe

ULU ARİF ÇELEBİ VE BEŞİKTE ŞEYH OLMASI

Bir gün Mevlana Hazretleri mübarek medresenin sahanlığında geziniyor ve bilgiler saçıyordu.
Arkadaşların bir kısmı ayakta durmuş, bir kısmı da oturmuştu.

Birdenbire bir kadının koltuğunda bir beşik olduğu halde cemaat haneden çıkarak Hüdavendiğarın (Mevlana’nın) evine doğru gittiği görüldü.

Mevlana:
“ Bu kimin beşiğidir?” diye sordu.

Kadın da:
“ Emir Arif’indir” diye cevap verdi.

Bunun üzerine Mevlana:
“ Onu buraya getirin “ dedi.

Beşiği yanına getirdikleri vakit, mübarek eliyle üzerindeki örtüyü kaldırıp inayet nazarları ile mütemadiyen beşiğin içine baktı.

Bu meme çocuğu da Tanrı’nın harekete getirmesi ile büyük babasının yüzüne karşı birtakım hareketler yapmağa başladı.

Mevlana ona:
“ Arif, Allah, Allah de” buyurdu.

Hemen söylemek ve yaşamak hassasını veren Tanrı’nın dile getirmesiyle İsa’nın dili fesahatle “ Allah” demeğe başladı.

Öyle ki dostların hepsi bunu işitip feryatlar kopardılar ve büyük bir kısmı bu halin dehşetinden bayıldı.

Emir Arif bunu üç defa tekrar etti.
Sonra Mevlana onun mübarek ağzına öpücükler kondurdu.
Onu arifler kabilesinin kıblesi yaptı ve:

“ Bu günden sonra bizim arif’imiz tam bir şeyhtir ve baş olmaya ve başbuğluğa layıktır ve beşikten mezara kadar olgunlaşacaktır “ dedi ve şu şiiri söyledi:

“ Daha beşikte iken, alnındaki parıl-parıl parlayan neciplik (Nesli temiz) eseri, onun ne kadar talihli bir çocuk olduğunu söylüyor.

Sen, gökteki yeni ayın, tedrici (Yavaş-yavaş) büyümesini gördüğün vakit, onun ileride tam ve nurlar saçan bir ay olacağına kanaat getirirsin.”

Arkadaşların olgunları, Arif Hazretlerini hakikate ulaşmış bir şeyh gibi tazim ve tebcil (Saygı, ağırlama, ikram) ediyorlardı.

Derler ki beşikte “ Allah” dediği vakit altı aylıktı ve Mevlana Hazretleri daima onun üzerine nazarlarını salar ve inayetlerde bulunurdu.
(Ses, söz, akıl, bilgi olmadan hakikatleri aktarmak)
                                  *
Bir gün Mevlana Hazretleri Emir Arif’in beşiği örtüsünü açınca, bebeğin ağzıyla emme hareketlerini gördü, derhal mübarek dilini çıkardı, mini-mini Arif’in ağzına uzattı, o bol-bol emdikten sonra, bütün bilgilerimi Emir Arif’e bağışladım dedi.

Onun büyük insan olacağını etrafındakileri ne müjdeledi.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***

Neler öğrendik:
1.    İlahi gizli sırların bir sonraki uygun olan nesle aktarıldığını öğrendik.
2.    İlahi sırların aktarılması için inayet (Karşılıksız iyilik) bakışıyla bakılarak aktarıldığını öğrendik.
3.    Sırların kullanımı ayın nasıl parlaklığı yavaş-yavaş artırarak aydınlık verdiğini gibi olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Manevi mirasın nasıl aktarıldığını ve emanet edildiğini öğrendik.

Manevi miras uzun yıllar temiz çalışmayla elde edilir ama o kimsenin bu dünyada malı olmaz.
Maneviyat olgun olanın kullandığı, uygun olana aktardığı emanettir.
Maneviyatın gücünün sınırı yoktur ve etkisi ebedidir.

Elde edilmesi hem zordur, hem kolaydır.
Böyle bir deden varsa beşikte alırsın.

Böyle bir dedeyi arar bulursan kolaydır.
Bulamazsan işin zordur.
                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar