7 Ocak 2012 Cumartesi

SULTAN VELED VE BÜYÜKLÜK HASTALIĞI

Sultan Veled Hazretleri şöyle hikâye etmiştir ki:
Bir gün babamla birlikte Hüsameddin Çelebinin bağına gitmiştik.

Dostlar, beni hayvana bindirmiştiler.
Ben onların arkasından ağır-ağır etrafı seyrederek gidiyordum.

Birdenbire babamın, babamın (Mevlana), Tanrı’nın rahmetinin büyüklüğünden, bir deniz toprak olup bu toprak âleminde ve bu topraktan yaratılmış mahlûklar arasında aktığını gördüm ve kendi kendime:

“ Böyle bir sultanı inkâr (Veliliğini kabul etmeyen) edenleri, böyle bir rahmet deryasından niçin yüz çeviriyorsunuz ve ona niçin itiraz ediyorsunuz diye keskin kılıçla parça-parça eder, etlerini köpeklere dağıtırdım” dedim. (Hislenerek bakmak)

Babam bana dönerek:
“ Bahaeddin, bu senin kibir ve azametin de yükseklik belasından ötürüdür.
Çünkü sen hayvana binmişsin, dostlar da yaya yürüyorlar.

Şüphesiz bu yüksekliğin uğursuzluğundan aşağıda bulunanlara saldırıyorsun.

Senin, inkâr edenler (Veliliği kabul etmeyenler), kibirli (Büyüklük taslayan, yüksekten bakan) insanlar ve itikat (Bir kişiye veya bir görüşü düğümlenip kalma) edenlerle ne işin var? “ dedi ve şu beyti okudu:

“ Öküz gelmiş, eşek gitmiş, bize ne.
İşte vakit hoştur.
Vazgeç kavgadan. “

Bunun üzerine ben, hemen attan inip Mevlana’nın ayaklarına kapanarak tövbeler ettim.

Mevlana da bana:
“ Senin, inkâr edenleri kötü bir şekilde anman hoşuma gitmiyor.
Çünkü bunların hepsi (Tanrı’nın gönül isteğine) tabidirler.

Bu huyun onlardan giderilmesi ve Tanrı’nın faziletiyle (İyilik yapmak, fenalıktan çekinmek huy ve yeteneği), onların senin istediğin gibi olmaları umulur “ buyurdu.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Yüksek yerde yer alanların kendini ve kendine ait olanları başkalarıyla kıyaslayarak büyük gördüğünü öğrendik.
2.    Kendini ve kendine ait olanları büyük ve çok değerli görmenin ve başkaları tarafın dan da büyük ve değerli görülmesi zorunlu diye istemenin bir his hastalığı olduğunu öğrendik.
3.    Kibirli (Büyüklük taslayan, yüksekten bakan) azametli ( Uluların, büyüklerin davranışlarını yapan) kişilerin aşağıda olanlara saldırdığını öğrendik.
4.    Bizim büyüklüğümüzü kabul etmeyenlerle bir işimizin olmadığını öğrendik.
5.    Bizim kendini beğenmişlerle ve saldırganlık için bahane arayanlarla bir işimizin olmadığını öğrendik.
6.    Bizim kendini bir kişiye veya yere bağlamış, bağlandığı yerin yanlışını bile doğru kabul edenle işimiz olmadığını öğrendik.
7.    Bizim hayvana özgü davranışlarda olanlarla işimizin olmadığını öğrendik.
8.    Bizim kendini insani yönde geliştirmeyen kişilerle işimizin olmadığını öğrendik.
9.    Bizim kavga sebepleri oluşturanlarla işimizin olmadığını öğrendik.
10.                      Bizim anın değerini bilmeyenlerle, sevinçle yaşamanın tadını almamışlarla bir işimizin olmadığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Kişileri ve davranışları beğenmesek de bunların Tanrı’nın dilemesi ve istemesi ile bu durumda olduklarını öğrendik.

Bunun o kişilere ait bir huy olduğunu öğrendik.

Ancak yine tanrı’nın onlar için iyilik istemesiyle bu fena huydan değişebileceklerini öğrendik.
(Kişinin uğraşısı ile değişme sağlanamayacağını, ancak tanrı’ya dua ederek Tanrı takdiriyle değişme olabileceğini anladık)

 Kişilere kızmak, aşağılamak, saldırmakla bir değişiklik yapamayacağımızı, sakinliğimizi bozarak öfkeleneceğimizi, şükür yolundan şikâyetçi yoluna girerek fena yola gideceğimizi öğrendik, anladık.

Ey yaren,
Mademki halk ile kavgaya girişmiyorsun o halde şikâyetçilikten kurtulmuş, şükredenlerden olmuşsun ve her ne olursa olsun sevinçle yaşayanlardan olmuşsun demektir.

Tanrım başkasının düzeltirken kendimizi bozduğumuz büyüklenme hastalığına düşmekten sana sığınırız.

Âmin.
                                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar