25 Ocak 2012 Çarşamba

ULU ARİF ÇELEBİ VE AVCIYI AVLAMAK

Atabek iye mudi Nakıp oğlu Taceddin, Mısırda Şeyh-ul-şuyuh (Bütün şeyhlerin şefi) olan Aksaray’lı Şeyh mecdüddin, Mevlana Bahaeddin Şenki Müneccim ve bunlara benzer diğer ulu dostlar anlatmışlardır:                                        

Gazan Han yeni padişah olduğu vakit, Çelebi Hazretleri Irak-ı Acem ülkesini görmek ve bu ülkenin uluları ile tanışmak istedi.
İkbal sahibi bir cemaatle yola koyulduk.

Erzurum sahrasına indiğimiz gün doğancılardan bir cemaat de birdenbire yoldan çıkagelip oraya indiler.

Bu cemaatin başbuğu son derece itikat sahibi, doğru, arif ve Rum padişahının emir zadelerindendi.

Ona Kılavuz oğlu Tuman Bey derlerdi.
O, hanın avcı başısı idi.

Padişahın bütün kuşçuları onun idaresinde idiler.
Onun, av kuşlarını yetiştirmekte büyük mahareti vardı.

Beyaz bir doğanı bileğine alarak kalkıp Çelebi’nin ziyaretine geldi.
Selam verip baş koydu ve Çelebi’nin elini öpüp oturdu.

Bu fakir mizaçlı emir şimdiye kadar Çelebi’yi hiç görmemiş ve onunla tanışmamıştı.

Yemek yedikten sonra ve öteden beriden bahsettikten sonra Çelebi Hazretleri birdenbire kuşu onun elinden aldı, kuşun başındaki külahı (Üsküf) çıkardıktan sonra havaya koyuverdi.

Bu vahşi kuş uça-uça nihayet gözden kayboldu.
Hepimiz bu hal karşısında hayrette kaldık.

Kılavuz oğlu feryat ederek kalktı, üzüntüsünden elbiselerini yırttı ve:

“ Bu kuşu elde etmek için neler çektim, ne kadar çalıştım ve ne kadar paralar harcadım da öyle onu Sulkhat vilayetinden denizi geçirip bana getirdiler.,

Daha önce, böyle nazenin bir kuş getiriyorlar diye padişah hazretlerine elçi gitmiştir.
Benim bütün ümidim, padişahın bu kuş sayesinde bana bir suyurgamişide bulunması ve hediyeler vermesi idi “ dedi.

Çelebi ondan:
“ Sen bu kuşun geri gelmesini her halde istiyorsun değil mi? Diye sordu.
O da:
“ Evet, vallahi istiyorum ve bu olursa şükrane olarak bütün varımı yoğumu müritler uğrunda feda ederim “ dedi.

Bunun üzerine Çelebi hemen kalkıp başından mübarek külahını çıkardı ve üç defa:
“ Ey doğan!
Mevlana’nın yakınlığı ve hürmeti için geri gel” dedi.

Biz ve Emirin hizmetçileri hep gözlerimizi havaya dikmiş bakıyorduk ki kuş havada gözüktü ve süzülerek yavaşça gelip Çelebinin külahı üzerine oturdu.
O da kuşu alıp Emir’in eline verdi ve külahını başına geçirdi.

Kılavuz oğlu kendinden geçmiş bir halde baş koyup mürit oldu ve üç baş güzel at, nakit olarak da iki bin dinar verdi ve Tebriz’e kadar Çelebinin yanında bulundu.

O avcı emir, bizim emrimizin öyle bir avı oldu ki(Çelebinin) ayrılmağa imkân olmadı.
Daima şu gazeli diline tespih edip okurdu, sarhoşluklar eylerdi, nağmeler söylerdi.

“ Benim av emrim, beni av etti,
Ben sensiz ne hayat bulurum,
Ne uyuyabilirim,
Ne kararım vardır”
(Divan-ı Kebir sayfa 380)

Nihayet Tebriz şehrine varıldığında, izin isteyip bizden ayrıldı.
O kuşu hana götürdü.

Bu kuş son derece makbule geçti ve Kaan’ın yakın adamlarından oldu.
Kaan aynı gün ona otuz at, altmış bin dinar da bağışladı.

Emir kendi içkisini ona verdi.
O da saygıyla diz çökerek içti.
(Bu onların törelerinde büyük şerefti (Suyurgamişi idi).

Danışmendiye vilayetinde de ona birçok köyler bağışladı ve ona hususi bir ferman (Tibgar-i yarlıg) verdi.

O dünyada tek olan kişi de bunların hepsini Çelebi Hazretlerine feda etti.
Ömrünün sonuna kadar her yıl paralar gönderdi ve hizmetlerde bulundu.
Tanrı ona rahmet etsin ve geride kalanlara da ömürler versin.

                                        ***
0 Kılavuz oğlu Tuman Bey, birkaç gün sonra bu doğanın hediyesini ve Çelebi’nin kerametlerini padişaha anlattı.

Han Çelebi’yi çok görmek istedi ve:
“ Eğer mümkünse onu al, buraya getir “ dedi.

Tuman bey bunu Çelebiye söylediği vakit o, hanın yanına gitmeğe razı olmadı.
Tuman bey ne kadar ısrar etti ise de o:
“ Daha iyisi dedi, biz onu görmeyiz, uzaktan adil sultanın devleti için dua ederiz.
“ Kardeşin gaybı (Gizli duası) duası, duanın icabetini (oluşumunu) süratlendirir” dervişliğimizle meşgul oluruz” buyurdu.

Bu hali padişah hazretlerine söyleyince ona rağbeti bir iken bin oldu.
Han:
“Vezirler bu konuda tedbirler düşünsünler de ben onun mübarek yüzünü bir kere göreyim” diye buyurdu.

Zamanın Melikesi İlturmuş Hatun:
“ Ben bir cemiyet tertip edeyim, ona ziyafet çekeyim, böylelikle onun kutlu yüzünü Han görmüş olsun” dedi ve Şeyhülislamın oğlunu Havaz Hazret (Saray memurları ile) gönderip ziyafete davet ettiler.    

Çelebi Arif dostlarıyla beraber bu davet için yola çıktı.
Bu aziz şeyh-ül-İslam oğlu yolda tamamıyla Çelebi’ye âşık olmuştu.

Padişah hanımı İlturmuş Hatun’un çadırına gelince Kur’an ve bir takım gazeller okuduktan sonra Çelebi Sema’a başladı.
Çok güzel birkaç rubai okudu ve büyük heyecanlar gösterdi. 

ŞİİR:
“ Her ne kadar aşağı görünüyorsam da yükseğim ben,
Asıl sarhoş olduğum zamanda ayığım.

Ey dünyanın canı bize daha iyi bak,
Yoksa bizi böyle bir bakışla görmek mümkün değildir.”

Han olanca sevgisiyle o sultanın aşığı oldu.
Uzaktan seyredip hayretlere dalıyordu.

Sonunda İlturmuş Hatun birçok hediyeler ve elbiseler verip onun müritlerinden oldu. 
Şeyh-ül-İslam oğlu yolda onun müritleri arasına geçti ve Çelebi’yi kendisine damat etmek istediyse de Çelebi razı olmadı.

İslam padişahı onların sevgisi sayesinde, İslam padişahı, daima Kudbeddin-i Şirazi, Humameddin-i Tebrizi, Hoca Reşiddedin gibi o ülkenin ileri gelen şeyhlerinden ve şeyh Burak-ı Berrak-ı Burak-Suvardan (Tanrı onlara rahmet etsin) Mevlana’nın hallerini sorar ve onun şiirlerinin açıklanmasını isterdi.

Rahmetli halifelerin örneği Mecdeddin Atabek-i Mevlevi padişahın huzuruna gelip Mevlana’nın keşif ve kerametlerinin büyüklüğünden bahsederek bunun hakkında da deliller getirince hanın ruhunu tamamıyla Mevlana’nın esiri yaptı ve gazeli okudu:

“ Yârin küpünden bir kadeh erlik şarabı çıkarırsam,
İki cihanı ve bütün gizliliklerini (sırlarla örtülü şeyler) ortadan kaldırırım.

Sen Tatardan korkarsın ve Tanrı’yı anlamazsın,
Tanrı’yı iyice tanımadığın için tatardan korkarsın
Fakat ben iki yüz iman bayrağıyla Tatar tarafına hücum ederim.

Ve padişaha anlattı.
Padişah bu şiirler için bir cübbe yaptırılmasını, üzerine bu beyitlerin yazılmasını ve altın sırma ile işlenmesini emretti.

Tahta oturduğu vakit bu cübbeyi giyer ve:
“ Mevlanay-ı Rum bu gazeli benim için yazmıştır.
Çünkü bu zamanda Moğollar arasında iman bayrağını ben kaldırdım.

Bu Moğol tayfası bu zamanda Müslüman oldu” diye övünürdü.

Mevlana Mecdeddin-i Atabek-i Mevlevi, Rum saltanatını Feramerz’un oğlu Alâeddin’e sağlayınca kendisi de onun Atabek-i oldu.

Bütün Rum ülkesini eline geçirip Alâeddin-i Konya başkentinde saltanat tahtına oturttu.

Bunun şükranesi olarak Sultan Veled, Çelebi Arif Hazretlerine ve bütün kerem sahibi arkadaşlara türlü hizmetlerde bulundular.

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Şahin, doğan:
Bu kuşlar leş yemediği (Başkasının artığını gözlemediği), kendileri avlayıp (Alın teri ile elde ediş) taze olarak yedikleri için değerli kuş olarak şeref bulmuştur.

Akbaba göklerde uçtukları halde yerde leş görüp hücum ederek yedikleri için kınanmıştır.

Her iki kuş insan davranışlarına örnek olarak gösterilir.

Neler öğrendik:
1.    Ulu Arif Çelebi’nin kaliteli ve güzel insan avcısı olduğunu öğrendik.
2.    Hazreti Mevlana’dan yardım isteyince hemen yardımının geldiğini öğrendik.
3.    Bir bakışta görünen padişahlar olduğu gibi, bir bakışta göremeyeceğimiz padişahlar olduğunu öğrendik.
4.    Bir bakışta göremeyeceğimiz padişahları, aramamız, görmeye çalışmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Kardeş hukukuna girenin kardeşin gönlündeki isteğinin olması için yaptığı gizli duasının hızlı gerçekleştirdiğini öğrendik.
6.    İmanın bütün korkulardan uzaklaştırdığını, kişiyi başarıya götürdüğünü öğrendik.
7.    Dünyayı ateşe eren Moğolların İslam dinini kabul etmeleri ile zarar ermekten vaz geçtiklerini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Bu işler böyle olur.
Tanrı’yı kendi kafana göre değil de hakikatine göre iyi tanır ve iman edersen hem kendin hem de senin alanına girenler doğru yolu bularak rahat eder, sevinçli yaşar.
                                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar