25 Ocak 2022 Salı

DİVAN-I KEBİR 7-8 CİLT 3840 İNCİ BEYİT

(Mevlâna hazretleri Şems Hazretlerini anlatıyor)


3840. Hepsi de dudaklarını sevgilinin dudaklarına koymuş;

Ney (Kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan yapılmış üflemeli çalgı) gibi feryad (Çoğlık atmada, haykırmada) etmede...

Ne şaşılacak şey ki gönülleri (Kalplerinde oluşan duygulaın kaynağı) yok;

Gene gönlü neşeli kişiler (Duygulu kişilere hitap eder).


Yoksullar;

Fakat gönülleri tok, altın bağışlamadalar..

Şu kendilerini yok-yoksul gösterenlere gelince hepsi de düzenbazdır, hepsi de oyuncu.


Sen ne dileyeceksen seni düzen (Düzenleyen, dağınıklıktan kurtaran)-koşan kişiden iste...

Başkaları düzenbazdır;

Feryada (Çoğlık atmaya, haykırmaya) aldırış bile etmezler (Önemsemezler).


Alıcım (İsteyenim, talip olanım) yok diye neden yüzünü ekşitirsin?

Aşıkların (Çok sevenlerin) var ki söz verdiğin günü bekleyip duruyorlar.


Sustum ama gönlüm, naralar atarak senin aşk şarabım (İnsanı sevgi sarhoşu eden sözünü, yüzünü) isterim, başka şeylerin hepsi de hava diyor.


A Tebriz'li Şems, bütün varlık zerreleri, çelik bile olsa ışığına and olsun, senin aşkında mumdur (İstediğin şekle girecek kıvamda hazırlardır).


Ne ellerinde sağrak (Büyük kadeh) olan ulu kişilerdeniz;

Ne bir arık (Zayıf) keçiceğizi olan müflislerden (Batkınlardan).


O yanıp yakılan kişilerdeniz ki yanıştaki tadı duymuşlardır da Ab-ı hayatı (Ölümsüzlük suyunu aramayı) bırakırlar, ateşin ardına (Arkasına) düşerler.


Ay gibi doğar da hangi evin penceresinden vurur, hangi evi ışıtırsak o evdeki gece huyluların hepsi (Allah’ın gir kulum dediği) kapının yolunu tutar.


Hani ümitsizler var ya;

Felek sağraklarını (Büyük kadehlerini) kırmış...

Bizim yüzümüzü gördüler mi, yeni baştan zevke (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden, düşünülmesinden doğan hoş duyguyai hazza), yeni baştan neşeye (Mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, hafif sarhoşluk duygusuna) dalarlar.

                          ***

DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİNHAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385

                        ***

Neler öğrendik;

  1. Üflemeli saz olan ney’in kalbi olmadığı halde insan duygularının kaynağına hemen etkisi başlayan, hemen anlaşılmayan sonra çözümlenip etkisini gösteren duygular aktardığını, mutlu olmaktan doğan ve dışa vurulan sevinç, hafif sarhoşluk verdiğini öğrendik.

  2. Ney’in kalbinde oluşan duyguların kaynağı olan neşeli kişilere yönelik etki ettiğini öğrendik.

  3. Kendini geçinmekte çok sıkıntı çeken, varlıksız gözükenlerin hile yaptıklarını, bunların ihtiyaç duymadan yaşamayı başarmış, doymuş kişilere armağanlar bağışlayan kişiler olduğunu öğrendik.

  4. (Aç gözlüyü hiç kimse doyuramaz çünkü bunların ihtiyaçla isteğin sınırlarını bilmediklerinden doygunluğun ne demek olduğunu bilemezler)

  5. Dileğimizi isteğimizi bizi düzenleyenden, dağınıklıktan kurtaran kişiden istememiz gerektiğini, başka kişiye müracaat edenin düzenbazların eline düşeceğini öğrendik.

  6. Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretleri gibi sevenlerinin olmadığını çünkü onu tanıyanın çok az olduğunu, ama bütün Mevlevilerin sevdeğini yolunu gözlediğini, yüzünü görmek için beklediklerini öğrendik.

  7. Şems Hazretlerinin yüzünü görmenin, sırları ağzından duymanın, hitabını almanın Mevlana Hazretlerine isteği olduğunu bunun dışında olan her ne varsa önemsiz, değersiz, boş şeyolarak gördüğünü öğrendik.

  8. Mevlana Hazretleri ve aşıklarının ne de ulu kişiler olduklarını ne de zayıf iflas etmiş kişilerden olmadıklarını öğrendik.

  9. Mevlevilerin yanmaktan ve yakılmaktan tadı aldıklarını, ölümsüzlük arayışını bile bırakıp ateşle oynamaktan çekinmediklerini öğrendik.

  10. Mevlana Hazretlerinin sözleri hangi eve ışık saçarsa, ışıklandırırmaya başlarsa bu evdekilerin Mevlana Hazretlerinin aydınlattığı yoldan Allah’ın gir kulum dediği kapıya, Allah’tan dua edilerek istenen kapıya gitmeye hazırlandıklarını öğrendik.

                         *

İşte böyle yaren;

Mevlana Hazretleri dünya işlerinde bir şey yapamaz duruma gelmiş, ümitsizliğe düşmüş kişilerin Mevlana Hazretlerinin gerçekleri olduğu gibi göstermesi, gizlenen sırları, örtü ile saklanılanları açması ile kişinin hayat baskısının kalkacağını, gerçekleri olduğu gibi görmenin zevkine, neşesine dalacaklarını, ümitsizlikten kurtulacaklarını öğrendik, anladık.

                       *

RAVLİ

Popüler Yayınlar