Ân ne payed hem çu reng-i maşite
“ Hakkı tanımaya vasıta (Aracı) olmayan ilim, boyayla yüzünü süsleyen kadının
suni renk gibidir, devamsızdır.”
Güzellik tabii olarak Hakkın
sanatındansa, zevk verir, gönülden melâli (Can
sıkıntısını, usancı, üzüntüyü ) atar.
Düzgün, allık gibi suni
maddelerle verilen güzellik boştur.
Allah’ın vergisi olan ilim,
ruh için Cenab-ı Hakkın huzuruna yol gösteren bir kılavuzdur.
Haktan gelmeyen, kitapların
naklinden gelen ilim ise, su üzerinde yüzen süprüntü gibidir.
Ruh, akar saf bir su gibidir.
Bu saflığın vasıfları (Özelliği) altında kötü şey, gizli kalır.
(Saflığın,
doğallığın karşısında; kötü özellikler utanç duyduklarından kendilerini
gizlemeye çalışırlar.)
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.
***
Neler öğrendik:
1.
Tanrı’dan gelen
ilmin devamlı ve geçerli olduğunu öğrendik.
2.
Her
öğrendiğimizin Hakkı tanımaya, anlamaya, sanatını görmeye araç olması
gerektiğini öğrendik.
3.
Hak sanatını
olduğu gibi görmenin insana zevk verdiğini, üzüntüleri yok ettiğini, can
sıkıntısını giderdiğini, sevinç içinde yaşamanın doğallığını kazandırdığını
öğrendik.
4.
Allah’ın huzuruna
giden yolları açıklayan, yaşamımızın seviyesini değerli, anlamlı ve ebedi
kalıcı olacak bilgilerle donatmamız ve bu yoldan ayrılmadan bu yolda gitmemiz
gerektiğini öğrendik.
5.
Saf ve temiz olan
gücün; kendine ait olmayanı kabul etmediğini, ya üstünde çöp gibi
dolaştırdığını ya da dibe çöktürüp üstünü örterek kaybettiğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren,
Kalıcı olan güzelliği
istememiz, aramamız ve Allah’ın yarattığını olduğu gibi kabul edip bir olmaktan
sevinç duymalıyız.
Geçimini sağlamak için ilim
sahibi olmak doğrudur.
Sahip olduğumuz ilim ile
Allah’ın sanatı ile ilişkisini anlamamız, görmemiz, farkında olmamız
gerekmektedir.
Allah ile buluşmayı
amaçlamayan ilmin kalıcı olmayacağını, istenilen ve beklenilen faydayı
vermediğini, ebedi yaşamayacağını, gelip geçici olacağını öğrendik.
İlimin faydalı ve kalıcı
faydasının Allah’a yönelik olmalıdır.
Allah sanatını görmek,
tanımak faydalanmak gerekmektedir.
Yaren, bu öğüt yalnızca dini
eğitim yap ve ibadetten başka şey yapma mesajı değildir.
Allah bu dünyayı
güzelleştirmemizi, şenlendirmemizi emretmiştir.
Rızkımızı helal yoldan
kazanmak için çalışmamızı emreder.
Bu durumda her ne yaparsak
yapalım Allah’ın sanatının güzelliğini görmeye çalışarak doğru bakışı
öğrenmemiz, her neye bakarsak Allah’ı görmemiz gerekmektedir.
Bu doğru bakış ve arayışın
çok perdeleri gözümüzden kaldırdığını, yolumuzu aydınlattığını, izlediğimiz
yolun farkına varmamıza sebep olduğunu unutmamalıyız.
Tanrı sanatı ile insanların
yaptığı sanatı ayırt etmeliyiz.
İnsan sanatında göz boyama,
aldatma, değersizi değerli hale, değerliyi göz ardı etme, tuzağa çekme oyunu
oynadıklarının farkında olmalıyız.
Doğru arayış içinde olamayanın,
doğru bakışa sahip olmayanın elde edeceği, paylaşacağı, geride bırakacağı
kalıcı hiçbir şey olmaz.
Birbirlerine sihir etkisi
yaparak adeta uyurgezer duruma düşmüş insanların içinden sıyrılmak istiyorsan
Allah’ın sanatını görmeye, doğallığı yaşamaya, sevinç içinde yaşamaya kavuşmak
için gayret göstermeliyiz.
İlim okumakla veya görmek ve
dinlemekle veya ihsan-ı Hak'la (Allah’ın hediyesi ile)
elde edilen bilgidir.
Bilmek, anlamak, akıl
erdirmek, kavramak, yetiştirmek içindir.
İlim, hakikati bilmekten
ibarettir.
İlim, marifetten daha
umumidir.
Allah’ın ilmi, mahlûkatın
ilmi gibi basit ve sınırlı olmayıp, bütün kâinatı kapsar.
Hiç bir şey Allah’ın ilminden
gizlenemez ve haricinde kalamaz. Allah'ın ilmi mutlaktır.
Allah, Âlim-i mutlak ’tır.
İlim maluma tâbidir.
Yani: İlim sıfatı varlıkları
icat etmez ve hâdiseleri meydana getirmez. Belki, varlıkları ve hâdiseleri
bilmekle ilim olur.
Cenab-ı Hak ilmi ile olmuş ve
olacak her şeyi ezelî ve ebedî olarak bilir.
*
RAVLİ