17 Eylül 2013 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 102

Âfet-i in der hava vu şehvetest
Verne anca şerbet ender şerbetest
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 2.inci cilt 10 inci beyit açıklaması)

Afet bu heva İstek nefsin isteği, düşkünlük, gelip geçici olan heves, nefsin zararlı ve günah olan arzuları.) ve heveste (Gelip geçici istek, nefsin hoşuna gitmek, gezmek, akıl ile olmayıp nefis ile olan istek.), şehvettedir (Doymayan aşırı istekler).

Yoksa hakiki insanlık âleminde şerbet üstüne şerbet vardır.”

Heva ve hevesten, şehvetten kurtuldun mu, Hak katında makbul (Kabul edilen, beğenilen), has (İyi nitelikleri üzerinde toplayan) bir kul (Sevgiyle bağlanan) olursun.

Bu şehvetten ten kesilir, kurtulursa can vahdet şarabı küpünden şaraplar içer (Sevinçten kendini kaybeder).

Fakat sen bu saadette dostun (Yol gösteren, kayıran Pir) yardımı olmadan eremezsin.

Sana, o hakikat diyarından bir dost gerektir.
O dost senin elini tutup hakikat diyarına çeksin de canın, cananın visaline ersin (Buluşma imkânı hazırlığına yardım etsin).

Bu kapıyı yalnız başına açamazsın.
Dostu bulunca her muradına erersin.

                                  ***
Gülşen-i tevhid İbrahim Şahidi
Çeviren Midhat bahari Beytur
İnkılap ve Aka kitapevleri Koll.Şrt.1967 basım.


                                 ***
Neler öğrendik:

1.   Bizi oyalayan, yanlış işler yapmamıza sebep olan isteklerden kurtularak akıllı davranmak için kendimizi hazırlamamız gerektiğini öğrendik.

2.   Allah’ı kendimize adeta bir sevgili gibi görmemiz ve ona ulaşmak, ona yakınlaşmak, onunla buluşmak, baş başa kalmak için kendimizin ne yapmamız gerektiğini bu yolda usta kişilerin yardımıyla yapabileceğimizi öğrendik.

3.   İlahi âlemin hakikat âlemi olduğunu, yüzleşme ve arınmanın bir usta büyüğün gözetimi altında olması gerektiğini öğrendik.

4.   İnsan ne kadar temizlense de hakikat âleminin kapısını bulup giremeyeceğini, bu yolda önce gitmiş, o yerde kalan büyüklerden birinden yardım alması gerektiğini öğrendik.

                                          *
İşte böyle yaren,

Büyük işler tek başına olmaz.
Hele ben yaptım oldu demekle hiç olmaz.

Yalvarış ahlakına sahip olmayanlar bu yolda bir adım bile atamazlar,
İlahi âlemin giriş kapısını bulamazlar ancak reklam levhalarındaki çekici yazıları ezberlerler sanki oraya mensup birisi gibi konuşurlar.

Kapıyı bulamayan, bu yolda gidemeyen, yardım almayan kişi hayvani ruhun etkisiyle yaşar ve içindeki insanı ruhu da garip kalarak bedenden ayrılmak, geldiği yere gitmek ister.

Kendimizi bilmeden başka âlemleri nasıl bilebiliriz ki?
Kendi iç yolculuğumu yapmadan ne görebiliriz ki?

                                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar