(e(Mevlâna hazretleri Allah’ı şarabını anlatıyor)
3320. Yoldaşın (Ortak bir görüşü benimsediğin) Tanrı olunca tuttuğun
yol (Uyulan ilke, sistem, usul, tarz), ne de
güzel yoldur...
Sarp (Dik, çıkılması ve geçilmesi güç) cehennemi (Çok sıkıntılı yeri) bile ölümsüz cennete (Çok güzel, huzur veren yere) döndürür.
Anmaya (Hatırlanmaya)
sebep olsun diye ne armağan götüreyim deme;
Güneşe, Ay'a armağan olarak kendi yüzleri yeter-gider.
Sen ister git, ister gitme;
Kutluluğun (Uğurluluğun), bütün işi-gücü sakince, seve-okşaya başarır;
Koşar - gelir sana.
Devlet (Tanrının yetkili kıldığı, sırlarını bağışladığı, ilmiyle
kudretiyle desteklediği, yetki verdiği kişinin sözlerini doğru çıkardığı,
isteğini kendi isteği olarak gerçekleştirdiği, diğer insanların kabul ederek
boyun eğdiği, erdeme ve ölümsüzlüğe kavuşturmaya, insanları yönlendirme ve
yöneltme makamı), kulundur-kölendir (Sevgiyle bağlanan, sevgi, dostluğu devam ettiren, karşılık
beklemeden hizmet eden), binlerce hizmette bulunur sana;
Kapıdan kovup sürsen bile çare yok, gene sana hizmet eder.
Sen güzelce yat, uyu;
Bahtın (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi irade), senin için uyumaz...
Eline taş alsan akıyk (Akik) madeni kesilir.
İsa gibi göğe ağ, Musa gibi bana görün de...
Tanrı, sus, beni hiç mi, hiç göremezsin demez sana.
Sus a gönül...
Fakat ne çare;
Küpün ağzını kapasan da bu anlamlar, bir coştu mu, küpün gönlünü yarar gider.
O gerçekler alanında onun nasıl
gezip tozduğunu bilseydin her solukta bu gazeli iki bin kez okurdun.
Sen kimsin ki şu gönlümde (Kalpte oluşan duyguların kaynağından) dünyadan da
üstünsün...
Dünyanın bir nüktesisin (İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalısın) sen;
Fakat hani nükteyle sıçrar, neşelenirsin acaba?
Sen kimsin, ben kimim?
Senin adın ne. benim adım ne?
Nasıl bir tohumsun sen, nasıl bir tuzağım ben?
Ne busun (Yakından tarif edilebilensin) zati sen, ne osun (Kolayca anlatılan birisin).
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİNHAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Allah’ı kendine önder kabul edenin, önerdiklerini anlamasa bile doğru kabul edip uygulayan kişinin güzel bir yol üzerinde ilerleyeceğini öğrendik.
2. Zor
durumlardan, işin içinden çıkılması güç durumlardan, sıkıltılı ortamdan
kurtulup aynı yeri güzel, huzur veren yere ancak Allah’ı kendine önder, rehber,
yol arkadaşı, kabul eden, söylediklerinin doğru olduğunu tereddütsüz inanan kişinin
değişime uğratacağını öğrendik.
3. Allah’ın sevindirilmeye, mutlu etmeye,
onurlandırmaya, kutlamaya ihtiyacı olmadığını, öğrendik.
4. Allah’ın
varlığını, bir oluşunu, hakimiyetini, yaratıcı güç olduğunu bilen kişiye
Allah’ın yaklaştığını, o kişiyi sevdiğini öğrendik.
5. Allah’a
inanan kişi Allah’a hizmet ediyorum diye yaptığı işler karşılığında Allah’ın
binlerce o kişiye hizmet ettiğini öğrendik.
6. İnanan
kişi uyusa da kaderinin uyumayacağını, eline taş alsa bile değerli taş haline
geleceğini, İsa gibi göğe çıkacağını, Musa gibi konuşacağını, Allah’ın
eserleriyle, sunduğu olanaklarla kendisini görtereceğini öğrendik.
7. Yukarıdaki
sırları Mevlana Hazretleri Tanrı şarabının sarhoşluğuyla söylediğini,
gerçekleri göen göz olanın bu beyitleri binlerce kere okuyacağını, doğruluğuna
şahit olacağını, bir hayretten diğer hayrete geçeceğini öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Allah’ın duygulardan da üstün, ince anlamlı, düşündürücü ve şakalardadan da üstün, ayrı gibi gözüksek bile beraber olduğumuzu, nasıl bir tuzaktaki yem ile tuzak ilişkisindeyiz kolayca tarif edilecek, anlatılacak olmadığını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ
Sarp (Dik, çıkılması ve geçilmesi güç) cehennemi (Çok sıkıntılı yeri) bile ölümsüz cennete (Çok güzel, huzur veren yere) döndürür.
Güneşe, Ay'a armağan olarak kendi yüzleri yeter-gider.
Kutluluğun (Uğurluluğun), bütün işi-gücü sakince, seve-okşaya başarır;
Koşar - gelir sana.
Kapıdan kovup sürsen bile çare yok, gene sana hizmet eder.
Bahtın (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi irade), senin için uyumaz...
Eline taş alsan akıyk (Akik) madeni kesilir.
İsa gibi göğe ağ, Musa gibi bana görün de...
Tanrı, sus, beni hiç mi, hiç göremezsin demez sana.
Fakat ne çare;
Küpün ağzını kapasan da bu anlamlar, bir coştu mu, küpün gönlünü yarar gider.
Dünyanın bir nüktesisin (İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalısın) sen;
Fakat hani nükteyle sıçrar, neşelenirsin acaba?
Senin adın ne. benim adım ne?
Nasıl bir tohumsun sen, nasıl bir tuzağım ben?
Ne busun (Yakından tarif edilebilensin) zati sen, ne osun (Kolayca anlatılan birisin).
***
DİVAN-I KEBİR 7 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİNHAZIRLAYAN: ABDULBAKİ GÖLPINARLI KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler öğrendik;
1. Allah’ı kendine önder kabul edenin, önerdiklerini anlamasa bile doğru kabul edip uygulayan kişinin güzel bir yol üzerinde ilerleyeceğini öğrendik.
İşte böyle yaren;
Allah’ın duygulardan da üstün, ince anlamlı, düşündürücü ve şakalardadan da üstün, ayrı gibi gözüksek bile beraber olduğumuzu, nasıl bir tuzaktaki yem ile tuzak ilişkisindeyiz kolayca tarif edilecek, anlatılacak olmadığını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ