(Mevlana Hazretleri aşkı anlatıyor)
4640.
A al gül, yırttığın o al (Kırmızı) atlas (Yüzü parlak, sık dokunmuş bir ipekli kumaş), onun
nergis gözlerinin nuruyla dokunmuştur.
Bu
şiiri tamamlamaktan kaldım;
Geri
kalanını, bu tarzda sen söyle.
Bunca
sevginle, bunca merhametinle beraber gene de öfkelisin;
Fakat
gönül vermişim sana ben.
*
Bütün bu sırçalar yurdunu, "Beni hiç mİ hiç
göremezsin" diye birbirine vurmuş, kırmış-geçirmişsin.
Dünya
yurdu depremler içinde;
Çünkü
varını-yoğunu evden taşıyorsun sen.
Yüz
binlerce hasta, senin yüzünden ağlıyor;
Sensiz
yaşayamazlar, bunu sen de biliyorsun.
Dünya
gece sanki;
Sense
bir güneşsin;
Halk,
tamamıyla şekilden, kalıptan ibaret, sensin can.
Geçim
derdine düşmüşlerdir de candan haberleri yoktur amma.
Can,
yeniden kımıldadı mı, feryada-figana (Haykırışa,
çığlığa) başlarlar.
Güneş
tutuldu mu, ne zevk kalır, ne neşe.
***
DİVAN-I
KEBİR 5 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah
dostunun baktığının yaptığının nurlu güzelliğe kavuşacağını öğrendik.
2.
Güzel
iş yapanların öfkeli olduğunu, seven sevdiğinin öfkesini de seveceğini
öğrendik.
3.
Şems
Hazretlerinin güneş etkilerine sahip olduğunu, sıradan bir halk gibi görmemek
gerektiğini, iyileştirici, geliştirici etkilerinden yararlanmamız gerektiğini
öğrendik.
4.
Geçim
derdine düşenlerin kendinde olan candan habersiz biçimde yaşadıklarını
öğrendik.
5.
Canını
kaybetme uyarıları başlayınca bunca zamandır candan habersiz yaşayanların
feryada başlayacaklarını öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Şems Hazretlerinin o güzel gözlerinin nurlu ışıklarından
mahrum kalanda; hoş duygunun ve mutlu olmaktan doğan, dışa vurulan sevincin
olmayacağını öğrendik, anladık.
*
RAVLİ