2840.
Padişahım (Hazretleri
Şems’im), (Seni sevenler senin yolunda) öldüler,
kendilerinden geçtiler, sarhoş oldular, şarap iştiler amma gene de rintlerin (Gönül erlerinin) selamı var sana, bir yol uğrat, o
yana uğra.
Kaf
dağındaki Zümrüdüanka (Yücelerde kendine yer edinmişler)
bile Tebrizli Şems’in aşkıyla kalkıp uçar;
Sen
de o varlık kanadını (Dünyada sahip olduğun ve güvenip
bağlandığın her ne varsa) kökünden kopar, yol, at da aşktan kol kanat
edin.
Pervane
(Kelebeği) ateşe atıldı da sen de böyle hareket et, atıl ateşe dedi.
Yanıp
yakılıyor, ateşler içinde kanat çırpıyor, sen de böyle
yap diyordu.
Kandil,
yağı konmuş, fitili örülmüş, kırık boynuyla hem yanıyordu, hem de yumuşacık, sende böyle ol diyordu.
Mum,
hem yanıyordu, hem eriyordu, kendisini hararete, ıstıraba vermişti;
Bana
da, benim gibi ol, sen de böyle yan, böyle eri
demedeydi.
Bu
dünyanın kârını elde etmek için altın, gümüş saçsan sana hiçbir faydası yok,
ancak böyle yanmaya, erimeye bak diyordu.
Deniz
eteğini incilerle doldurmuş, başköşeye geçmiş kurulmuş, belli etmemek için de
kendisini acı göstermeye kalkışmış yani sen de böyle ol
demeden gelmişti.
Zümrüdüanka,
iyiden de kesilmiş, kötüden de;
Bütün
tuzaklardan uçup kurtulmuş, Kaf dağına gitmişti, yani benim
gibi ol, benim gibi yap diyordu.
Yüzünü
artmıştı gül, kaftanını yırtmıştı, dikenlere sabrediyor, âdeta, sen de benim gibi hareket et diyordu.
Şarap
yüzlerce adı sanı bırakmış, ârdan (Mahcup olmak
baskısından), hayâdan (Utanmadan, sıkılmadan)
geçmiş, akılla düşman olmuş, adamın beyninde koşmaya girişmişti, sen de benim gibi yap diyordu adeta.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Kim hangi makamda
olursa olsun daha yücelere gitmek için Şems Hazretlerinin aşkına ihtiyaç
duyduğunu öğrendik.
2.
Şems
Hazretlerinin yolunda olanların dünya bağlarından kurtulmaları, korkmamaları,
yumuşak davranışlarda olmaları, utanma, sıkılma gibi kendi kendini durduran
duygulardan kurtulması, malını mülkünü bu yolda harcaması gerektiğini öğrendik.
3.
Yol gösteren ve
aydınlatanın yüzünün ekşi olmasından rahatsız olmamamız, onun büyüklüğünün
içindeki sırlara talip olmamız gerektiğini öğrendik.
*
*
İşte böyle yaren;
Aklımızla yücelere uçmamıza yeterli olmadığını, aşkı
tanıyarak ve yaşayarak yolda olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ