2660. (Şems Hazretlerine
hitap)
Sofranı
(Hazırlanmış gıdaları), nimetlerini (Yaşamak için gerekli olanı) göreli tiritten (Yaşlılıktan ve zayıflıktan) kurtuldum;
Varlığını
(Sahip olduklarını) gördüm de o andan beri varlığımdan
kaçıyorum.
Benden
kaçtın, vazgeçtin mi akıldan da vazgeçerim, candan da;
Benimle
oldun, bana tecelli kıldın mı esîr (Kâinatı dolduran ve
bütün cisimlere etki eden, fizikçilere ışık, hararet ve elektrik gibi şeylere
nakil vasıtası hizmeti gördüğü farz olunan, tartısız, elastiki ve akıcı hafif
bir cisim) kubbesinin ta üstüne çıkarım.
Oturdum
mu ey can, bir selam ver bana, selamımı al;
Çünkü
bu son oturumum selamsız olmaz.
Nasıl
el çırpmayayım ki güzelim, elim de benim.
Nasıl
ayak vurmayayım ki zîr (Tiz) perdem, bem (Pes perde) oldu, alt-üst olmuşum zaten.
Tebrizli
Şemseddin’e bizden selam götür, öylesine bir doğruya tapı kılmak iyi, çünkü ben
de onun yüzüyle nurlanmışım, onun yüzünden nur istiyorum.
Canlar
bağışlayan böyle bir güzelliğe karşı ölmem, nasıl deli divane olmam, nasıl
zincirlere sarılmam?
Şarabını
içtim, nasıl mahvolmam?
Sanki
sen şarapsın da ben suyum, sen balsın da ben sütüm.
Aç
ağzını, o sayıya sığmaz şekeri saç ortaya;
Sen
özür kabul etmezsen benim naza tahammülüm var, işve (Nazlanmanı)
kabul ederim ben.
Bilirsin
neden güldüğümü, yüce himmetimden (İyilik etmekten, iyi
davranmaktan) dolayı gülmedeyim;
Çünkü
aşkının şehrinde âşıklara beyim ben.
Zevali
olmayan (Yok olmayan, ayrılıp gitmeyen) aşkla
bir rahimde yattım, bir anadan doğdum, onunla ikiz kardeşim;
And
olsun Tanrı’ya ki pek kocaldım amma yepyeni bir aşk yaratıyor, meydana
atıyorum.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Mevlana
Hazretlerinin Şems Hazretlerinde çok üstün donanımlar olduğunu gördüğünü, sahip
olduklarıyla kıyaslayınca kendi sahip olduklarından uzaklaştığını, kendisine
hayranlıkla aşık olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Hazreti
Mevlana ile Şems Hazretlerinin aynı nurdan olup kardeş olduklarını, kardeşçe
olan bu sevginin tutkulu bir hale geldiğini Hazreti Mevlana’nın yeminiyle
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ