(Mevlana Hazretleri Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatıyor)
2680.
Çocuğunu esirgeyip duran ana da boş yere söylenmez ya;
Hatta
onu terbiye için dudağına iğne bile batırır.
Dudağının
yüceliği uğruna yüzlerce ağzı, hatta yüzlerce dünyayı yık-yak, kır-dök,
yırt-parala, vur birbirine gitsin.
Susuz,
küstahça deniz kıyısına vardı mı dalga kılıcını çek, vur boynunu hemen.
Süsene
kulum-köleyim, çünkü gül bahçesini gördü;
O
kadar dili vardı, senin nergis gözlerini gördü, utandı da hepsi de tutuldu
gitti.
Fakat
ben onun gibi değilim, tefe benzerim tıpkı;
Elini
vurdukça feryat eder, vur-vur yüzüme derim, vur bana havan (İçinde bir şey dövülüp ufalanmaya yarayan, tahta, taş, maden
gibi şeylerden yapılan kap) gibi.
Beni
elden bırakma da Semâ’ kızışsın, bülbül nağmesi ancak gül bahçesinde hoştur.
Evet,
gözler, mâna gül bahçesi yüzünden mahmurdur;
Sen,
eteği bulaşık dünyadan çek eteğini.
Yusuf’un
çıplak görünüşü, daha güzel olsaydı gözler, ancak gömleğe sürülmekle açılmazdı.
Can
güneşinin ışığı asıldır amma gene de hiçbir insan, o göğe bedensiz
erişememiştir.
Sus,
ölü yıkayan, çenemi bağlasa bile ölümümden sonra mezarımdan hep bu nağmeleri (Güzel, uyumlu sesi) duyarsın sen.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Sevilen, korunan,
gözetileni terbiye etmek için yapılan küçük cezaların doğru sonuçlar verdiğini
öğrendik.
2.
Dili, bilgisi, güzelliği
olanın daha güzel karşısında suskun durmasının asil bir davranış olacağını
öğrendik.
3.
Sevgilinin
yaklaşımında şiddet bile olsa sevilip devamı istendiğini öğrendik.
4.
Üzerimize
aldığımız, benimseyip kendimize mal ettiğimiz, mücevher gibi taşıdığımız değerlerin
etkisinin olduğunu öğrendik.
5.
Yücelere gönlümüzün,
canımızın, aklımızın çıkmasının vücudumuz ile birlikte olduğunu öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Mevlana
Hazretleri mezara konsa bile kıyamete kadar sözlerini bir şekilde okuyacağımızı
duyacağımızı öğrendik, anladık.
*
RAVLİ