Ferhat
ile Hüsrev ve Şirin hikâyesini Leylâ ile birlikte söylüyoruz. Eğer bırakırlarsa
işler iyi olur.
Lala hikâyesini birinci gün yasakladı; ikinci gün bir kaç altın verdi, tatlı sözlerle tekrar müsaade etti, «Bana bir iş buyur,» dedi.
«Şöyle
böyle hiç şehvet sözü olmasın öyle bir şey bulunmasın içinde. Bu Lala işidir,»
dedi.
O
günü baktım ve «Bu hal şehvet halinden ne kadar uzak!» dedim.
O
bir köşeden geldi. «Bu böyledir,» dedi.
Keşke
bir şey okusaydı da beni şu medreseden kurtarsaydı.
Allah
korusun ki bir şey okumadım da böyle bir kaç şey yapabildim. Allah’a sığınırım
eğer bir şey okudumsa.
Şahap
diyordu ki: Bu çocukcağız bana, Şam’a gideyim de tahsil edeyim diyor.
Dedi
ki: Allah’a sığınırım! Henüz gitmediği halde bizi bazı sorularla aciz bırakıyor.
Ben
bütün bu divaneliğimle nice akıllıları şarap küpüne sokmuşum. Bütün
dalgınlığımla nice açıkgözleri koltuğumda götürmüşüm.
İçimde
bir müjde sevinci vardı.
Güya
havalarda uçuyordum, yeryüzünde değildim.
Tahsil
ediyorsun ama bana göre hayır. Her gün bir satır okursan böyle olur.
Babanın
seni tahsile göndermekten maksadı şu idi:
Zamane
kötüdür halk çocukları azdırır. Allahtan korkmazlar.
Bu anda
Allah’a çok şükürler olsun!
Senin
elde ettiğin bilgiler yeter derecededir.
Yolda
çeşitli fenlerden söz açmıştım; Diyordum ki:
Yol, ev gibi değildir.
Ben
türlü fenlerde yetkili bir bilgin gibi önemli fen konularından konuşuyordum.
Biz,
birçok yazma eserlerden daha üstün geldik.
Ama
Mevlana bizden daha üstün.
Çünkü
her ne varsa bir kere ondadır. Sen kendini tamamıyla ona vermezsen o da senin olmaz.
(M.
183) Yüce Allah kutsal hadiste şöyle buyuruyor: «Bana
bir karış yaklaşan kuluma ben bir arşın yaklaşırım.»
Uzaklık, büyüklük Mevlana’dandır; açık söylüyorum.
Bugün
bana iyi bakacak mısın?
Hiç
mürüvvette (İnsanlığa, mertliğe, yiğitliğe, cömertliğe, iyilikseverliğe) sığar
mı ki seni bu kadar bilgi ile üstün niteliklerle sade akıl yönünden göreyim?
Hazreti
Peygamber buyurmuştur ki:
«Kul acıkınca onun kalbinden ve dilinden hikmet bulutları
yağmur yağdırır.»
Şiir:
Bu gün kıblesi mutfak olan kimselerin,İyi bil ki, yarın yerleri cehennem olacaktır.
Ey
senin o, gırtlağın ki, Allah’ın, «Yiyin için!»
emri ile kesilmiştir! Bir kere sor ve de ki:
Ey
gırtlak söyle bir kere sen hançer (Bıçak) misin? Yoksa hançere (Gırtlak) misin?
Az yemek sendeki gücü artırır, çok yemek hikmet ve düşünce kudretini
azaltır.
Herkes
mademki onunla kendini süsler, bu öğüdü dinle:
Burada bulur da yemezsen, öte tarafta yersin, bu bana bir
başlangıçtır dersin. Bunu öğren ki, gönül açıklığı ve sevap kazanasın!
Aradığın sevgili sık-sık sana yüz göstersin.
Bunun
misali, şuna benzer: iki kişi oruç tutar, biri bir şey bulamadığından aç durur,
öteki ise bu orucu her şey bulduğu halde Allah rızası için, sırf sevap
kazanması için tutar.
Başka
bir örneğini daha anlatayım:
Bir
hadım ağası ile başka bir delikanlı zinadan sakınırlar yahut bir hasta ile
güçlü kuvvetli bir erkek perhiz yaparlarsa, bunlar, hiç biri birbirlerine eşit
olurlar mı?
Nasıl
ki, bütün hayvanlar da dişilerini bulamayınca göremeyince sabrederler.
Ama
hapsinin de zayıf bir tarafı vardır.
Şiir:
Ey Leylâ’nın vefalı soydaşları,Allah sizin sayınızı artırsın!
Leylâ
gibilerdir ki, aşka susayanlara karşı cömertçe canlarını bağışlarlar.
Evet,
Horasan caddesinde develer gördüm; bilmiyorum ki üç yüz tane mi yoksa bin tane
mi?
Bu
nasıl bir zor iştir ki, onların hangisi erkek hangisi dişidir, anlayamadım.
Ötekilerini
de bilmiyorum. Bari onun sözü, erkek ve dişidir.
Eğer öteki erkek ve dişi olmasaydı onun sözü de erkek ve dişi olmazdı.
Hareketi de erkekçe ve dişice olmazdı.
Her millette erkek de dişi de vardır.
Ancak bir toplumda yoktur.
Bu
ayrıcalıktır ama nerede o toplum?
Mademki
onu göremiyorsun ey sevgili artık ne söyleniyorsun? Bizi biraz yalnız bırak. (M. 184)
Çünkü
bize yakınlık göstermezlerde yalnız kalmanız gerekiyor.
Bizim
aşinamız (Bildiğimiz, tanıdığımız), bizi tanıyan o can kimdir? Şimdi bu sözü açıktan söylüyorum.
O kendi uğursuzluğunu nasıl anlayabilir?
Bunu,
Allah bilir.
Eğer
mana yönünden söz açarsak hoş olmaz.
Eğer
manadan söz açmazsak kutsal hadiste buyrulduğu gibi:
«Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım.»
Söz eri olan bir insanın içinde dalgalanan nice sözler, nükteler vardır.
Ancak
onu dinleyecek yetenekte kimse bulamazsa neye
yarar?
Oraya
gitti, oturdu. Deniyor ki, geride başka insanlar da var.
Vaize
başlayınca benim hatırıma şu şiir geldi.
Şiir:
Harabat ehli (Virane) oldum, gamdan (Üzüntüden) kurtuldum,
Bende ne zabitlik (Din kurallarına uymak) kaldı, ne Kuran okuma
kaygısı.O özgür erlere hizmet yolunda,
Belimi, onun sağlam zünnarı (Hizmet kuşağı) ile bağladım.
Meclisin neşesi üç şeyle gelir derler.
Bende hem şarap (Sarhoş eden sözler) var, hem güzel var, hem ışık.
Beyit:
Biz
sana kulluğumuzu gösterdik (Sevgi ile bağlanarak hizmet etmek), ne çare ki,Senin çirkin huyun köle satın almasını bilmedi (Beni kabul etmedi)!
Kuyu
kazan kimse sudan nasıl kurtulabilir?
Sitemli
sözlerle kendilerini ariflerden gösterirler, hep uğraşırlar ki, örtünsün diye.
Bir
de saçlarını hep dışarı fırlatır sonra örter, binlerce cilveler, yaramazlıklar
yapar ki, kimse kendisini tanımasın.
Akıllı
adam onu bilir Dikkati başka yöne çekeni).
O
nerede, bu nerede?
Bu
birinin yaptığı, öteki gibi doğru olabilir mi?
Böylece
söze de dikkat etmelidir.
Birçok
kimseler sözü kapalı söylemek isterler.
Nihayet
kendinden insaf et bir kere.
Senin
güzel bir cariyen olsa, hanımının erkek kardeşi de onu görse, ona, «Hoşuna
gitmedi mi?» diye sorarsan, o hoşlanmamak ileride ne
etkiler ve ziyanlar meydana getirir.
Çocuğun
biri, kendini öğen ve güzel bulan dadısına, «Benim
yüzüm güzelse senin hoşuna gitmeyen çirkin yüz
kimin yüzüdür?» demiş.
O
kimdir ki, beni bildiğini iddia ediyor?
Dünyada hiç çirkin yoktur, ama bir ölçüye göre. (M. 185)
Küfür
bile çirkin değildir.
Ama
iman ile karşılaştırılınca çirkin olur.
Yoksa
kendi nefsinde güzeldir.
O
iman karşısına gelince, bozuk ve çirkin görünür.
Demir
nefsinde demirdir, serttir.
Ama
onda halk için faydalar vardır, kuvvet yardır.
Fakat
bakıra göre derecesi daha aşağıdır.
Çünkü
bakır her şeye elverişlidir, her kılığa girer;
demirden ziyade, kimya işinde elverişlidir.
Bu
niteliği dolayısıyla de demirden üstün sayılır.
Gümüşe
sıra gelinceye kadar, çok güzeldir ama altın, mücevher, değerli inci de sıra
ile biri ötekinden üstündür.
Yakuta
sor bir kere: «Neden öyle kıpkızıl oldun?
Yoksa
sana bu hal güneşten mi geldi? (Güneşin parlaklılığından, renkliliğinden, aydınlatan ve ısıtan özelliğinden)
Eğer
söz onu küçümserse, değerini azaltır ve kırarsa
onu başka bir manada, başka bir şekilde ayıklar gösterirlerse ne çıkar.
Eğer
böyle olmasa, onun hiç bir bilgisi yok demektir.
Öyle
ise en azından ona, «Pabuçlarını al!
Biz
bunu kabul etmeyiz; bunu kabul edenlere de engel oluruz, hainlik ederiz,»
deriz.
Ona
sordum:
Ne
zaman beni bildin? Ne zaman beni gördün?
Ne zaman eteğin eteğime, kolun koluma dokundu?
Ne zaman benimle oturdun ve bana yoldaşlık ettin?
Balığın
bilinen tarafı, onun suda yaşamasıdır.
Eğer
her hangi bir hayvanın sudan kaçtığını, su korkusu ile öldüğünü görürsen, o
balık değildir.Ona Allah’tan bahsedildiği vakit üzüntüden, korkudan ölür ve bu yüzden sudan çıkmak ister.
Ama balığın suda yaşadığını ispat için, davaya, şahide, ispata hacet yoktur.
Çünkü
o suda yaşar, sudan çıkmaz, rastgele çıksa bile asıl olan onun suda
yaşamasıdır.
Diyelim
ki, Halife bir zümreye beyaz, bir zümreye yeşil, başka bir zümreye de kırmızı
elbise giydirmiştir.
Hatta
bazılarının başlarına geniş kenarlı külahlar koydurmuştur.
O
bununla övünür ve onu bozmaz.
Ancak
onun vezir ve yakınları belki bu töreyi değiştirebilirler.
Ama
onlar da hep birlikte o halifeye sığınırlar.
Çünkü
onların halkı korumaktan başka işleri yoktur.
Başka
maksatları da olamaz. Halife kendisi için iyi olanları bilir, onu affeder, nefsiyle bilir.
Vezir, eğer ona karşı bir düşmanlığa kalkışan olursa bunu haber verir.
Onun bundan başka işi yoktur.
Kutsal
hadiste Allah şöyle buyuruyor:
«Gizli bir hazine
idim, kendimi tanıtmak hoşuma gittiği için yaratıkları yarattım ki, beni
bilsinler!»
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Sevilen ve beğenilen birinin gözüyle görmek ve
söylemekle işlerin iyi olacağını öğrendik.
2. Cinsellik bulaşmamış işlerin kolayca düzene gireceğini
öğrendik.
3. İçinde müjde sevinci olan bilgin birinin birebir
anlatmasında duygular, sevinçler, faydalar ve tehlikeler açıkça anlatılarak ve
önemi belirtilerek, sırların açıkça söylendiği bir anlatımın etkili, güzel ve
yeterli bir öğretim olacağını öğrendik.
4. Kitaptan okumak suretiyle edilen bilginin istenilen ve
beklenilen faydayı vermediğini öğrendik.
5. Gidilen bir yolda tehlikeler olduğunu, ev gibi bir
korumanın olmadığını yani saf, temiz öz bilgilerin emin yerde daha tehlikesizce
alınabileceğini, deneme-yanılma metodu ile öğrenmenin çok tehlikelerle
karşılaştıracağını ve zararlar verebileceğini öğrendik.
6. Mevlana Hazretlerinin her şeyle dolu olduğunu, ondan
yararlanmak için kendimizi ona vermemizle (Severek ve saygı duyarak bağlanmak)
suretiyle yararlanabileceğimizi öğrendik.
7. Mevlana Hazretlerine ne kadar yaklaşırsak onun bize
daha fazla yaklaşacağını öğrendik.
8. Ruhunu doyuma ulaştırmak isteyenin Tanrı’nın onu
doyurmak için sayısız sebeplerle ona lazım olanı gönderdiğini öğrendik.
9. Az yemek yememiz gerektiğini, az yemeğin düşünce ve
kontrolü artırdığını öğrendik.
10.
Var olduğu halde
perhiz etmenin değerli olduğunu, yok olanın mecburen perhiz ettirdiğinden
kıymetli olmadığını öğrendik.
11.
Sevgi yönünden
cömert olmamız gerektiğini öğrendik.
12.
Toplumda erkek ve
dişi karışık olduğunu, yalnızca Tanrı erlerinin bir cins olduğunu öğrendik.
13.
Bir insanın kendi
uğursuzluğunu (İyilik yapma kaynağının olmayışı) anlayamayacağını öğrendik.
14.
Bir işle uğraşan
kimse o işin iyiliğine ve pisliğine muhakkak bulaşacaklarını öğrendik.
15.
Akıllı adamların
arif olanları bileceklerini, arif süsü verenleri de bileceklerini ve
ayıracaklarını öğrendik.
16.
Söze dikkat etmek
ve güzel sözden hoşlanmak gerektiğini öğrendik.
17.
Çirkin
olmadığını, güzelliğin derecesinin en altında olanlara oranla çirkin
göründüğünü öğrendik.
18.
Bir şeye açlık
duyduğumuz zaman Tanrı’nın yardım ettiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Güzellik, kalitelilik, olgunluk, yarayışlılık, değişik
durumlarda bile kullanılabilir olması durumunda olup değerini muhafaza edenin
değeri daima üstün olduğunu öğrendik, anladık.
Birini
tanıdığını söylemek için onun yaşamını bilecek kadar yakın olmak, uzun süreli
görmek, kol kola gezecek kadar samimi olmak, birlikte oturup konuşmak, beraber
yol arkadaşlığı yapmak gerektiğini öğrendik, anladık.
Kimi
Tanrı rahmetinin içinde kendine hayat bulur, kimi de korkup konuşmaktan bile
kaçtıklarını öğrendik, anladık.
Her
ne durumda olursak olalım Tanrı’ya sığınmak ve yardım almanın her insanın
bilmesi ve yapması gereken bir davranış olduğunu öğrendik, anladık.
*
RAVLİ