16 Eylül 2012 Pazar

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE ÖVME SÖVME NİFAK

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:

Bana ne zaman söverlerse hoşuma gider, övdükleri zaman da üzüntü duyarım.

Çünkü övme öyle olmalıdır ki, arkasından sövme olmasın.
Yoksa o övüş münafıklık (İki yüzlülük) olur.

Nihayet münafık kâfirden (Tanrı’ya inanmayan) de beterdir.
Ayette de işaret buyrulduğu gibi münafıklar cehennemin en derin yerindedir.

Kâfir dedi ki:
«Bu sefer gel de beraberce Şam’a gidelim, güz gelir gelmez gidelim.»
Benim hiç ilgim yok, bu müritler ahmak (Aklı az) insanlardır.

Her biri bir yıllık kazancını, şunu al da git, diye bana verselerdi, Hümam da iki üç dirhem buna kalsaydı, on iki bin dirhem tutardı.

Ben gizlice haber gönderir, derdim ki:
«Ey Mevlana, epeyce para toplandı kalk gidelim!»
Onu kaldırırdım.
Onunla bir müddet hoş geçinir ve yine dönerdik.

Bunu anlatırken hatırıma meşhur vaiz hikâyesi geldi:
Vaizin biri, konuşmasının en hararetli bir yerinde mecliste bulunan cimri bir zengini harekete geçirmek için:

«Ey cemaat!» dedi.
«Bana Allahsal bir ilham geldi. (M. 165)
Bu saatte şurada oturmuş olan bu efendinin güzel, ince ve şerefli hatırından geçiyor ki, gideyim, vaktin şu vaizi olan bilginin başına Allah rızası için hemen şu makamda yüz dinar saçayım.»

Cimri zengin dedi ki:
«Ey vaiz efendi!
Size gelen o ilham sizin gönlünüzün sefasından, sizdeki iyi niyet yönündendir.
Ama Allahın yüz bin laneti benim hatırıma olsun ki, asla böyle bir şey düşünmedim.»
Bu böyle geçti…
Bakalım herkes bu ırmaktan nasıl geçecek?

Şam Kadısı Hoy’lu Şemseddin’e eğer kendimi verseydim, ömrünün sonuna kadar işi düzelecekti.
Ancak ona hile yaptım o da o hileyi yuttu.

 

Vay o güne ki ben hileye başlamayayım!
Zaten işim ne?
Hileden başka ne yaparım?
Allah’ın da işi budur.
Hile etmek.

Bugün gidelim diye bir at alırsam ne olur. «Gitmeni istemiyorum,» diyorsun.

«Böyle olmaz, sana bir at alayım ama yine burada kal, gitme.»
Senin söylediğin bu söz bile bir hile ve mekirdir (Aldatma, isteğinden vazgeçirme).
Benim işim yok.

Müslümanlık, arzusuna karşı gelmek, nefsine uymamaktır.

Kâfirlik de kendi keyfine uymaktır.

 

Diyelim ki, biri imana gelmiştir.
Bunun anlamı şudur:

«Ben artık arzularıma, nefsime uymayacağım, buna söz verdim.»

 Bir başkası da:
"Bu benim işim değildir,» dedi,
«Ben bunu yapamam, ancak haraç verir, kendi keyfimce yaşarım.»

 Peygamber de buna razı oldu kabul etti, kâfire berat (izin) verdi ve buyurdu ki:
«Her kim bir Zim-mî’yi yani Müslüman olmayan bir insanı incitirse beni incitmiş gibi olur

Ama başka biri de diyor ki:
«Ben Müslüman’ım, artık heva ve hevesten de üzgünüm.» Ama istiyorum ki, o ne haraç versin ne de arzularından vaz geçsin.

«Müminim, Müslüman’ım,» diyor ama imanı yoktur.
«Dürüst adamım,» diyor ama dürüst değildir.

 Sana, «Dostunum, senin uyruğunum,» der ama değildir.
«Beyazım,» der ama siyahtır o, «Doğan kuşuyum,» der.
Hayır, kargadır.

Mümin üzerine şükretmek gerektir, çünkü kâfir değildir.
Kâfire de münafık olmadığı için şükretmek gerektir.

Garip hadisler arasında anlatırlar.
Ama bu pek yaygın değildir.

Cehennem halkı cehennemi boşalttıkları zaman, en alçak ve derin yerleri bomboş kaldığı, kapıları kapandığı sırada cehennem harap bir boş eve dönerken münafıkların (İkiyüzlülerin) feryatları duyulur.

Onlara sorarlar:
«Siz nasıl bir toplumsunuz ki, herkes burayı boşalttığı halde siz hâlâ içerdesiniz!»

«Bizler nifak ehli (İkiyüzlü) kişilerdeniz bizim için ne kurtuluş umudu kalmıştır, ne de burada kalmak imkânı.»

(M. 166) Bu hadisi de Kadı Şemseddin-i Hoyi ders sırasında anlatmıştı.
Ama yaygın değildir ancak manaya aşina olan, işin iç yüzünü bilen kimse bundan bir pay çıkarır.

Bugün bir açık nifak vardır bir de gizli nifak.

O açık nifak bizden ve dostlarımızdan ırak olsun ama insanoğlunun yaratılışında olan o gizli nifakı da ondan söküp atmaya çalışmak gerektir.

Yine hadiste:
«Mümin, Müminin aynasıdır,» buyrulmuştur.
Bundan daha önemlisi,
«Hak kulun aynasıdır, kul da hakkın aynasıdır,» anlamına gelen hadislerdir.
Olgun söz böyle dolgun olur.

Şemseddin-i Hoyi’ye biri karşı çıktı ve şöyle bir tartışma açtı.
Onun maksadı bir din adamını kötülemekti.

 Diyordu ki:
«Filan kişi bu kadar şiir ezberlemiş, her fenden, devlet ve divan işlerinden bir kaç şey öğrenmiştir.

Ötekinin ise hiç bir şeyden haberi, resmî işlerden bir bilgisi yoktur.» Buyuruyorsunuz ki:

«Nihayet onun ezberinde bir şey yoktur, kitap da yazmamıştır.
Ama söz eridir, tecrübe sahibidir.
Görmüyor musunuz ki, sırası geldiği zaman nasıl konuşuyor.

Ötekinin ne kadar geniş bilgisi olursa olsun, tecrübesi yoksa görüyorsun ki yeri geldiği zaman hiç bir şey söyleyemiyor

Şimdi bunların aralarındaki ayrılık ve derece farkı, zahir bilgisi, duygu ve düşünce yönündendir.
Bu cihanın aklı ve bu cihanın hissi iledir.

 
Hâlbuki öteki cihanın akıl mertebelerinin nasıl olduğunu söylersem bu da
bir mekir (Aldatma) ve hile olur.
Size demiyor muyum ki, pamukları kulağınızdan çıkarın da kuru sözlerin esiri olmayın.

Açık ikiyüzlülüğe kapılmayasınız,
Her görünüşe aldanmayasınız,

Gözünüzü kulağınızı açasınız ki,
İşin iç yüzünü kavrayabilesiniz.

(Onun iç yüzünü ancak Allah bilir yahut Peygamberin rızasını kazananlar bilir,)

Savaş adamlarına nasıl olur da sır verebilirsiniz?
Ona, «Gel şu savaşı, karşı durmayı bırakıver» dersen ne çıkar?

 O, savaş sevdasındadır.
Her nerede bir kavga görse, kendi havasına uyar atılır.

Barış isteyen bir kimse de ona göre davranır, ona göre konuşur, çalışır ki, eğer birinin kulağına giderse o da barışa yanaşsın ve desin ki:

«Ben çok utanıyorum, yaptıklarımdan ettiklerimden ve dediklerimden pişman oldum.
O, şeytanın teşviki, şeytanın hilesiydi.
Yarabbi, ne fena işler yaptım!

O ne iş idi ki ben yaptım. (M. 167) Meğer o bir kuruntu idi ki, benden bir söz çıktı onun hatırı kırıldı.»
Pişmanlık duysun.

Onun gönlünde güzel sözler ve hareketlerle barışsever bir insan olduğu inancını yaratır.
Şiir:

Üstadın aşktır senin, oraya erişince
O sana hal diliyle anlatır ince, ince.

                  ***

MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***

Neler öğrendik:

1.   İkiyüzlü söz ve davranışın Tanrı yok demekten de daha fena bir davranış olduğunu öğrendik.

2.   Tanrı’dan gelmemiş bir sözü gelmiş gibi maksat ne olursa olsun iki yüzlülük ederek söylemememiz gerektiğini öğrendik.

3.   Kişisel ihtiyaçlarımızın karşılanması için Tanrı sözünü kullanmanın yanlış olduğunu, uyanacak duruma düşebileceğimizi öğrendik.

4.   Herkesin bir şekilde hile yaptığını öğrendik.

5.   Tanrı’nın da hile yaptığını öğrendik.

6.   Tanrı inancından önce ve üstün olanın doğru sözlü olmanın olduğunu öğrendik.

7.   Müslüman’ın arzularının ve nefsinin isteklerinin baskısında davranmayan olduğunu öğrendik.

8.   Arzu ve heveslerine uyarak davrananların Müslüman’ım demesinin dürüst olmadıklarını gösterdiğini öğrendik.

9.   Edindiğimiz bilginin hayatta geçerliliğini ve etkisini bilmekle, denemekle kalıcı ve faydalı olacağını öğrendik.

10.           Barışçı bir dile ve yaklaşıma sahip olmamız gerektiğini öğrendim.

11.           Savaşçı yaklaşımları olanların daima savaş etmek için bahane aradıkların öğrendik.

 İşte böyle yaren,

NİFAK (İki yüzlülük):
Çıkarlarıyla ilgili olarak bozgunculukla ve iki yüzlülükle yapılan davranıştır.

GİZLİ NİFAK:
Aklı az bozguncuları kullanarak amacına ulaşmak isteyen kişilerin davranışıdır.

Huy bozukluğu olan ara bozmak, bozgunculuk yapmak veya kendini saklayarak bilinen bozguncuyu o işte kullanarak yapılan her söz ve davranış Tanrı tarafından beğenilmemiş ve ceza olarak cehennemin en derinine, dibine sürülerek cezalandırılacağını öğrenmiş bulunuyoruz.

Kendini akıllı sanan, işini hile ve oyunlarla yaşamını devam ettirenlere örnek en yakınından başlayarak sayısız örnek bulabilirsin.

En belirgin örnek kendimizdir.
Tanrı içimize bu nifakı koymuştur ama bunu iki yüzlülük yap, bozguncu ol diye değil, bize yapılacaklara ve yapanlara karşı uyanık ve tedbirli ol diyedir.

Yani bize nifak etme kuvveti verilmiştir ama kendimizi yapılan ve yapılacak olan nifaktan korumamız içindir.

Tanrı’nın da en büyük hile yapan olduğunu bilmemiz gerekir.
Tanrı hile yapar da bizim nasıl bir yol izleyeceğimizi, tercihler yapacağımızı gözetler ve bizi buna göre değerlendirir.

                                      *

RAVLİ

Popüler Yayınlar