«Biri gelmiş pazarda oturmuştu, güya pazarı yakacaktı.»
Sen de aynı yangının içinde yanar gidersin.
Yanmak ona derler ki, yanasın da senden hiç bir eser kalmasın.»
Evet, evliya zümresinden bazı
kimseler vardır ki yanan ateşe atılırlar ama asla yanmazlar.
Gizli bir topluluk
da vardır ki, onların her şeyi gizlidir.
Dedi ki:
«Ali’yi düşman bilenlerden
bir Haricî (Hz. Ali’ye isyan eden cemaatten biri) vardı. Ali için o öldü,» dedi.
Ama Alâ’nm (Alâeddin) düşmanı
dedi ki:
«Ben öyle söylerim ki Hazreti
Muhammed’in (S.A.) düşmanı da Yahudi idi. Lâkin yine Yahudi olarak öldü.»
O erkek – dişi kerim (Büyüklüğü
üreten) değildir ki!
Evet, o arkasını
Kalenderlerden (Hoşgörü sahibi olanlardan) asla esirgemez.
Ben onun için öylesine
kavgalar ettim, dostlarla cenkleştim ki! Müminler ulusu Hazreti Ömer bile hiç
bir şey için bu kadar uğraşmamış ve bu kadar söylememiştir.
O bana karşılık olarak bunu
yapar.
Benim çömezimdir (Öğrettiğim,
yetiştirdiğim), hayli gün önümde diz kırmış oturmuştur. Ondan çok zahmet çektim.
Bir sopa vurunca, «Tamam artık yüz sopa oldu,» diyordu.
Bana böyle sövüp saymazdı.
Meğerse sevdalı olmuştur.
Artık aramızdaki muhabbet
kesilmişti.
Şimdi tekrar karşıma
gelmiyorsun, eteğimi tutmuyorsun.
Bu bağa gitmenin etkisidir.
Bundan faydalandın.
Ben dışarıdan düşünüyordum
ki, onu görür görmez boynuna sarılayım.
Sen ise gidiyorsun.
Ev bana çok yabancı geliyor.
Artık gideyim dedim.
Tekrar o kadının yanına
gitmeyeyim de ne yapayım?
Gideyim de çabucak geri
döneyim.
O halde niçin gitmiyorsun
çabuk git!
Ona ya pire diyeyim yahut
çekirge.
Çünkü zıp, zıp sıçrıyor.
Ben dedim ki: O, bu günahsız
Kimya’dandır.
Ama gerektir ki onun madenleri
biz olalım ki, kendisini bu derece sertleşmiş görmesin.
«Senin için pirinç mi
pişirelim, yoksa turşu mu istiyorsun?» diye sordu. «Ey hoca,» dedi, «İki horozun
yok mu?»
«Var,» dediler.
Âlâ ile Muhammed Taceddin şikâyettendi.
«Dâye kadın bizi aç
bırakıyor,» dedi.
Ona dedim ki:
«Dâye kadın seni aç
bırakıyorsa annen yerinde duruyor. Benim adımı ona söyle.
Nasıl olur ki, ben senin
adını biliyorum da sen benim adımı bilmezsin?
Ona söyleyince hemen gelir,
oradadır o. (M. 172) Korkma hemen söyle, evet oradadır.»
Senden hapşırmak, sizden de
şifalar olsun demek, yaraşır.
Tekrar hapşırdın mı, bir daha
şifalar olsun duasını tekrarlarım.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Başkasını yakmak için (Zarar vermek için) uğraşanın bu
uğraşıda kendini de yakacağını (Zarar vereceğini) öğrendik.
2. Yanmanın (Günahsız bir kimyaya bürünmenin) eski
varlıktan hiçbir eser kalmayacak şekilde olması gerektiğini, söz ile yandım
diyenin hiçbir şey ifade etmediğini öğrendik.
3. Bazı velilerin herkesi yakan tehlikelere atılsalar
bile zarar görmeyeceklerini öğrendik.
4. Yanarak (
Günahsız olmak için uğraşının) kimyasını değiştirip (Dünya ile ilişkisini
kesip) o küllerden yeniden doğmak için doğru yolu bulmak gerektiğini, doğru
yolda bu işi yapmayanın uğraşısının boşa olduğunu öğrendik.
5. Dost olacağımız kişinin istediği yoldan değil de kendi
kafamıza göre yol izlersek elde edişimizin kabul olmayacağını öğrendik.
6. Tanrı erlerine
düşman olanları arlılarını devam ettiremeyeceklerini ve yok olacaklarını
öğrendik.
7. Büyük olanların, büyüklük yapıp büyüklüğünü devam
ettirenlerin hoş görü sahiplerine güvendiğini öğrendik.
8. Kendini yetiştirmekten vazgeçenlerin sevdaya
tutulduklarını, kendisini yetiştirenlerden uzaklaştıklarını öğrendik.
9. Yetişmenin zorlukları olduğu gibi yetiştirenlerin de
zorluklar içinde uğraştıklarını öğrendik.
10.
Kendi uğraşımızla
halledemediğimiz ihtiyaçlarımızı büyüklerin adını söyleyerek hallolacağını
öğrendik.
11.
Bizler
hastalandığımız zaman büyüklerimize yakın isek onların dualarıyla
iyileşeceğimizi öğrendik.
Ancak sözlerden ve yapılan işlerin görünür olmasından
bir şeyler anlayabiliyoruz.
Olaylar üzerinden hayatı anlamak çok zordur.
Göremediklerimiz, söylenmeyenler, gelişme sürecini
izleyemediğimiz, sonucunu kestiremediğimiz o kadar çok olay olur ki ve çoğu
zaman da tahmin edilen sonuçlar da ortaya çıkmaz.
Şaşırır kalırız.
Aklımız karışır.
Kararlarımızda tereddütler oluşur.
Olgunluğa ulaşmış, Tanrı korkusu olan büyüklerimizden
yardım almak suretiyle, onların yolumuzu aydınlatması ve tehlikeleri haber
vermesi sayesinde yapacaklarımızı daha emin yapar ve doğru yaşarız.
Bilgisiz ve deneyimsiz olduğumuz bir yaşta ve durumda
özgüvenli olmak adına yanlış işler yaparak zarara düşmekten kendimizi
korumalıyız.
Dikkatli olmak aklın gereğidir, inancımızın emridir.
Acele etmeye gerek yok.
Yaşam toprağa girmekle bitmiyor.
Uzun bir sürecin başlangıcı toprağa girmekle başlıyor.
Yaren,
Her defasında kendini yok edip yeniden var olmalısın
ki kuvvetin ortaya çıksın.
*
RAVLİ
MANTIK AL-TAYR 1 FERİDÜDDİN-İ ATTAR KAKNUS HİKAYESİ ...