Mevlana meydanda yoktu.
Pervane’nin hatırından:
“ Emir sahibi olan adaletli emirleri, din büyüklerinin ve
yakin ilmi şeyhlerinin aziz ve muhterem tutmaları onlar için bir can kuvveti
bir yardım olur.
Bu sayede de emirler halkı irşat (Tanrı yolunu göstermesi) etmek
ve hidayete (doğru yola kılavuzlama) ulaştırmak yolunu bulur.
Acaba Mevlana’nın bu gibi emir ve meliklerden (mal
sahiplerinden) kaçmasının sebebi nedir?
Hâlbuki zamanın şeyh ve bilginleri emirlerin iltifatlarını
mumla arıyor ve bunun için ölüyorlar.
Bu sırada Mevlana birdenbire medresenin toplantı yerinden
çıktı.
Kendisini kükremiş bir aslan gibi gösterdi.
Bilgiler saçmaya başladığı sırada şu hikâyeyi anlattı.
Hikâye:
Sultan Said-i Mes’ud Mahmud Sebüktekin bir gün kalkıp şeyh
Ebu’l Hasan-il-Horkani’nin ziyaretine gitti.
Vezirle ve devletin ileri gelen adamları önceden koşup şeyhe,
İslam padişahının kendisini ziyarete gelmekte olduğunu bildirdiler.
Hasan-i Meymendi gelip şeyhin yanına girdi ve baş koyduktan sonra:
“ Tanrı rızası, müritlerin menfaati ve sultanın hatırı için kapıya kadar zahmet et de, saltanatın namus ve şerefi haleldar (bozma) olmasın.” Dedi.
Şeyh yerinden hiç kımıldamadı.
Sultan, şeyhin odasının kapısına kadar geldiği vakit, vezir
ileri koşup şeyhe:“ Ey din ulusu!
Sen Kur’an da (Tanrı’ya, onun elçisine ve sizden emir sahibi olanlara itaat ediniz) ayetini okumadınız mı?
Emir sahiplerine hürmet göstermek onları ağırlamak vacip (mecbur)
olan vazifeler cümlesindendir.
Hususu ile böyle evliya karakterli olan padişaha hayli-hayli
lazımdır” dedi.
Şeyh cevabında ” Biz Tanrı’ya itaate o kadar daldık ve
battık ki, daha onun elçisine itaate bile başlamadık.
Nerede kaldı ki, emir sahiplerine “ buyurdu.Şiir:
“ Sema vaktinde, aşk mutribi (sözcüsü)
‘Kulluk bağdır,
Efendilik baş ağrısıdır’ dedi.
Padişahlık ve kulluk anlaşıldı.
Âşıklık, bu kayıtlardan azadedir (hür).
Aşk ve aşıkın mezhebi (gidilen yol) ve milleti yetmiş iki
milletinkinden başkadır.
Padişahların tahtı, aşk ve aşıkın tahtı yanında, tahtadan
bir kerevettir (üzerine şilte serilerek yatmaya veya oturmaya yarayan tahtadan
seki, dedir, peyke.)
Dünya padişahları nefislerinin ve tabiatlarının
kötülüklerinden, kulluk şarabından tatmadılar.
Yoksa İbrahim Ethem gibi şaşkın ve başı dönmüş bir vaziyette
durmadan saltanatı yıkıp harap ederlerdi.”(Mevlana bu hikâyeyi anlattıktan sonra)
Muineddin Pervane ve yanında bulunan bütün emirler ağladılar
ve eseflenerek oradan çıktılar.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
- Dünyadaki en yüksek makamdan daha üstün makamın Tanrı’ya kulluk yapandan daha aşağıda olduğunu öğrendik.
- Din büyüklerinin ve Tanrı’ya yakın olan şeyhlerin halkı idare edenlere doğru yolu göstererek halka adaletli davranılmasını sağlayacaklarını öğrendik.
- Aşığın ne kulluk ne de efendilik peşinde olmadığını bunlardan ayrı olduğunu öğrendik.
- Aşk ve âşıkların gittiği yolun ve yetmiş iki milletinkinden başka olduğunu öğrendik.
- Dünyada mevki ve makam sahiplerinin nefislerini ve kişiliklerini aşamadıkları için Tanrı’ya kulluk edip o mutluluğu yaşamadıklarını öğrendik.
- İbrahim Ehem’in sultanlığı bırakarak dervişliği tercih ettiğini öğrendik.
İlimlerin anahtarı idi, daima oruçlu bulunurdu, beş günde
bir tuzsuz pişen sebze yerdi.
Yalın ayak gezer, yamalı elbise giyer, az uyurdu.
Sultan iken Tevbe etmeden önce, pahalı elbiseler giyer, ata biner
ve tantana ile gezerdi.
Bir gün İbrahim bin Edhem Hazretlerine sordular.Dediler ki:
- Ya İbrahim!
Dua ediyoruz, fakat dualarımız kabul olmuyor.
Dualarımızın kabul edilmeyişin sebebi nedir?Onun için dualarınız kabul olmaz.
- Hakkı bilip, lakin emirlerini tutmazsanız.
- Şeytan düşmanım dersiniz, fakat ona uymaktan vazgeçmezsiniz.
- Kur’an okursunuz, fakat emrettiği gibi yaşamaz, buyruğunu tutmazsınız.
- Başkalarının ayıplarıyla meşgul olur, kendi ayıplarınızı görmezsiniz.
- Hazreti Peygamberin sünnetini yapmazsınız.
- Hak Teâlâ’nın nimetlerini yersiniz, fakat şükür etmezsiniz.
- Cenneti bildiğiniz halde istemezsiniz.
- Cehennemden korkarız dersiniz, günah işlemekten çekinmezsiniz.
- Ölüm Allahü Teâlâ’nın hükmüdür dersiniz, fakat ölüm için hazırlık yapmazsınız.
- Ana ve babalarınızın ölülerini kendi ellerinizle mezara koyduğunuz halde ders almazsınız.
*
RAVLİ