Hazreti Peygamber (S.A.) «Size helâl olan sihir sanatından haber vereyim ki, onunla
özgür kimseleri parasız pulsuz kendinize köle yapasınız,» buyurdu.
Sahabeler, «Ey Allah elçisi
bize bildir,» dediler, «iyi davranış, tatlı dildir,»
buyurdu.
O ahmak bir iş yapar, bir söz
söyler ki, soğukluğu açıktan belli olur.
O, öyle bir hırsıza benzer ki
işkence yapmadan, soruşturmadan yaptıklarını açıkça söyler.
Ancak o bir hırsız ki içinde
hırsızlık zevk ve muhabbeti vardır.
Gönlü çaldıklarına bağlıdır.
Onun hırsızlığını anlayanlar
yüz bin kutsal canı böyle bir hırsızın ayağına saçarlar.
Dedi ki:
Bugün Allah adı ile bu birinci lokmaya başladım, ikinci lokmaya, Cebrail’in, üçüncü lokmaya Mikail’in adı ile dördüncü lokmaya Azrail’in adı ile başladım.
Çünkü yoksulluk lokmasıdır.
Dostluk o mudur ki, dostu
uyurken biri gelsin, elbisesinin bir kenarını açsın, eteğini çeksin, edep
yerlerini çıplak etsin ve bunu halkın gözü önünde yapsın.
Nuh Peygamberin oğlu gibi
kara yüzüne erkekçe bir tokat vurur, gizlice eteğini çekerler.
O da öteki gibi gülmez ve der ki, «Eğer ben de onun gibi gülmezsem beni çıplak eden zavallı incinir.»
Bu hoş görme, yönünden
değildi, dostluktan da değildir.
Umarım ki bir vakit bizi
kötüleyenler yahut hayalle uğraşanlar arasında bizim hakkımızda konuşulurken
bazıları tereddüt gösterirler.
Hayret edilecek nokta şudur
ki, acaba bu sözleri dostlar mı söylüyorlar yoksa bizi ayıplayanlar mı?
Hangisini ele alalım.
Onlar bir şey işitmek için
kulaklarını dört açmışlardır.
Bir taraf belki öteki
taraftan daha üstündür, derler.
Umarım ki sen bunlar arasında
en doğru olan sözü söylüyorsun belki kendinden hiç bir şey söylemiyorsun.
Zaten doğru konuşmak lâzımdır.
Ben onlara (M. 168) dedim ki:
«Sizden şu sebeple ayrılıyor ve sohbetlerinizi terk ediyorum:
“Siz
dervişi incitiyorsunuz.» Bu söz onlar için faydalı oldu çünkü onlar
anlamıyorlar.
Senin perhizin, onlardan
ayrılman bizim dostluğumuz yüzünden olmuştur.
Onlar bu hali yorgunluk yahut
nezaket icabı sanırlar yahut başka sebeplere yorarlar.
Eğer hatıra bir şey gelir de
bu sözü söylersen falana bir zarar gelir düşüncesi ile o sözü saklamak
gerekmez.
Çarçabuk dosta anlatmak ve
söylemek lâzım gelir.
Gönül ki, göklerden,
feleklerden daha büyük, daha geniş, daha hoş ve aydındır; onu gereksiz sözlerle
niçin daraltmalı?
Pek hoş olan bir âlemi kendine zindan gibi daraltmak nasıl uygun düşer?
Bostan gibi olan bir cihanı kendine daracık bir zindan etmek, ipek böceği gibi daracık bir koza içinde kuruntular, vesveselerle, çirkin hayallerle oyalanmak, kendini karanlık bir âleme atmak, hep gafil uyumak ne demektir?
Biz o kimselerdeniz ki,
zindanı kendimize bostan yaparız.
Bizim zindanımız bostan
olunca ya bostanımız nasıl olur? Bir seyret de gör!
Hazreti Peygamberin (S.A.)
mübarek sözlerinden hiç birinden irkilmedim.
Ancak şu, «Dünya müminin zindanıdır,» anlamındaki hadiste
şaşaladım.
Ben dünyayı hiç de zindan
görmüyorum. «Zindan nerede?» diyorum. Ancak o
hazret, «müminlerin zindanı,» demiş, «kulların zindanı,» dememiştir.
Kullar başka bir toplumdur.
Burada kendi maksadını o
daracık düşünceye sığdırmak gerekmez. Dost ile her ne gelirse, çabuk-çabuk,
ahval şöyledir, der geçersin.
Perhiz şu cihetten gereklidir
ki, acaba bu bahsi dost ile nasıl konuşayım?
Dost zaten hali görüyor.
Eğer dost olan arkadaşına
söylemezsen ne kadar araşan bu konuda sol yönü bulamazsın çünkü onun her iki
eli de sağ eldir.
Bundan dolayı ayette, «Allah ve Resulünün iki eli arasında,» buyrulması belki
her iki eli de açıktır anlamına gelir.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
KULLUKKulluk: Doğruluk ve özveri ile bağlanmaya denir.
Kul olmak için:
İnsan etkinliğinin dışında,
canlı cansız maddelerden oluşan varlığın tümüne uyum sağlamak gerekir.
İnsan etkinliğinin dışında
kendi kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, yaradılış ve yapı
özelliklerinin tümünün güzelliklerini koruyan, değişmez bir gücün olduğunu
bilmek gerekir.
Dengenin ve sürekliliğin, her
an yok edilerek tekrar yaratıldığını, güzelliklerin korunduğunu gözlemler ve
anlarsan kul olmak yolundasın.
Çalışmalarının sonucunda bu
kadar uygunluk ve düzenin birbiri ile uyuşmasının rastlantı olamayacağını,
bunları bir gücün yaptığını anlayış ve akıl erdirme yoluyla ulaşırsan kul oldun
demektir.
***
Neler öğrendik:
1. İyi davranışın, tatlı dil kullanmanın sihir etkisi
yaptığını öğrendik.
2. Büyüklerin kutsal sözlerini aşıranlar (hırsızlık
yapanlar) daha fazla aşırsınlar diye büyüklerimizin istekli olduklarını
öğrendik.
3. Halkın ayıplanacak yerlerini ve konularından söz
etmenin ve ettirmenin yanlış olduğunu öğrendik.
4. Doğru sözün dosta söylenmesi gerektiğini, bir takım
gerekçelerle saklanmasının gönlü daralttığını öğrendik.
5. Dost olmayana doğru sözün söylenmemesi gerektiğini
öğrendik.
6. Müminlerin bu dünyayı kendilerine zindan ettiklerini
oysa Tanrı’ya kulluk edenlerin bu dünyayı cennet olarak yaşadıklarını öğrendik.
7. Tanrı’nın ve resulünün eli açık bize armağanlar
verenler olduklarını öğrendik.
Büyüklerimizin
sözlerini bir şekilde çalarak sizlere sunmaktayım ve sizde bu sözlerle
aydınlatılmış bu yolu görmektesiniz.
Yarenlerin
dikkat etmesi gereken herkesten farklı bu bilgilerle yalnızlığa düşmeleridir.
Halk
uykuda ve rüya görmekte ve rüya içinde de başka bir rüya görerek bunu gerçek
yaşam olarak kabul etmeleri ve benimseyerek savunma içinde olmalarıdır.
Her
ne kadar gerçeği olduğu gibi sunsan da, fayda amacın olsa da, iyi niyetten
ayrılmasan da, uykuda bir insanı uyandırma hareketinin verdiği sinirlilik ile
karşılaşır adeta seninle savaşa tutuşurlar.
Büyüklerin
sözlerini sindirip tamamen kendimize mal edene kadar sabırla eklememiz
gerekir.
Elbette
ki bu dünyayı cennet hayatı bilmemiz yaşam sevincimizi başımıza ne gelirse
gelsin devam ettirmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
Google den okumalısın.
RAVLİ:
ŞEMS-İ TEBRİZİ VE SOĞUK SÖZ YOLDAN ALIKORRAVLİ:
RAVLİ: MEVLANA VE SOĞUK DEMİRİ DÖVMEKRAVLİ