Oldukça bol meyve ağaçlarının
bulunduğu bir yerde maymunlar yaşamaktadır.
Bu maymunların Kârdân adında
bir hükümdarları vardır.
Kârdân yaşlanınca yerine daha
genç bir maymun geçer.
Bunun üzerine Kârdân orayı
terk ederek tek başına başka bir Cezire de (Ada da) yaşamaya başlar.
Evini terk etmiş bir
kaplumbağanın da yolu Kârdân‟ın yaşadığı bu Cezire’ye düşer.
İkisi arkadaş olup orada
vakit geçirmeye başlarlar.
Bu arada kaplumbağanın
vatanında eşi onun gelmesini beklemektedir.
Birisi kaplumbağanın başka
bir diyarda bir maymunla arkadaş olup evini barkını unuttuğunu eşine haber
verir.
Kaplumbağanın eşi bu duruma
çok kızar.
Bir arkadaşı eğer maymun
ortadan kaldırılırsa kaplumbağanın yine evine geri döneceğini söyler.
Arkadaşının bu tavsiyesine
uyarak ölümcül bir hastalığa yakalandığı yönünde kaplumbağaya haber gönderir.
Kaplumbağa bu haberi alınca
çok üzülür ve hemen maymundan izin isteyerek evine döner.
Bakar ki eşi ölüm döşeğinde
yatmaktadır.
Bu hastalığa bir çare yok
mudur diye eşinin arkadaşına sorar.
Arkadaşı da ittifak ettikleri
üzere, eğer bir maymun kalbi yerse eşinin iyileşebileceğini söyler.
Kaplumbağa bunu duyunca
tekrar maymunun bulunduğu Cezire’ye (Adaya) gelir.
Maymun, kaplumbağayı görünce
çok sevinir.
Kaplumbağa maymunu evine
götürmek istediğini, bu davetini kesinlikle reddetmemesi gerektiğini söyler.
Maymun davetine uymaktan mutluluk
duyacağını, ancak denizi geçme imkânının bulunmadığını söyler.
Kaplumbağa maymunu sırtına
alarak denize açılır.
Denizin ortasına geldiğinde
kaplumbağa yaptığı tercihin doğru olup olmadığıyla ilgili derin düşüncelere dalar.
İşte bir tuhaflık olduğunu
sezen Kârdân kaplumbağaya neden düşünceli olduğunu sorar.
Kaplumbağa olan biteni bir-bir
maymuna anlatır.
Duyduklarına çok sevinen
kaplumbağa hemen geri dönerek maymunun kalbini evden almasını ister.
Kaplumbağa sahile ulaşır ulaşmaz
maymun hızla yere atlayıp hemen bir ağacın tepesine çıkar.
Olanlara şaşıran kaplumbağa
neden ağaca çıktığını, kalbini eşine vermek için söz verdiğini söyler.
Bunun üzerine maymun bu dünyanın bunca yıl devranını (Dünya döngüsünün) sürdüğünü, kendisine yapılan kötülükleri fark etmek için yeterince akıl sahibi olduğunu, artık bundan sonra kaplumbağa ile arkadaşlık etmeyeceğini söyler.
Kaplumbağa maymunu uzun zaman
ikna etmeye uğraşır ancak başaramaz.
Çaresiz döner gider.
*
Neler öğrendik:
Ben
onu kendim gibi bildim diye yakınanlar aslında kendilerini, nefsi, şeytanın
oyunlarını bilemediklerini itiraf ederler.
Öğüt
almayan, bilgiye önem vermeyen, savunma sistemini devamlı devrede tutmayanlar
zarar ederler.
Ey
yaren,
İnşallah
ileride hakikatini anlarım de.
1.
Aynı cinsle
arkadaşlık yapmak gerektiğini öğrendik.
2.
Evli bir erkekle bekâr
bir erkeğin arkadaşlığının kadının izin verdiği ölçüde devam edebileceğini
öğrendik.
3.
Evli kadının
kocasını kaybetmemek için her türlü oyunu oynayabileceğini öğrendik.
4.
Arkadaşlık
sürecinde güvenin istismarı olabileceğini ve akıl sahibi olanların arkadaşından
gelecek kötülüğü fark edebileceğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Yaşamımızda
ne kadar samimi olsak da ilişkilerimizde belirli bir mesafe koymamız
gerekmektedir.
Arkadaşlarına
sınır koyamayanlar tamamen güven duyarlar ve sonunda zararlı çıkarlar.
Bu
bakımdan kendimizi bilmezsek bizim dışımızdaki kişileri bilmeye imkân yoktur.
Bilmeyen
kimse hep aldatılmayla, kandırılmayla, zarar ve ziyanla yaşamını tamamlar.
Bu
yazı diğer tasavvuf yazılarına göre sana ters gelmesin.
Ham
kişinin anlayışı ile olgunluk yolunda olanın aynı sözden farklı anlamlar
çıkaracaklarından şimdilik bunu böyle kabul et ve bizimle yolculuğa devam et.
Çünkü
ilerledikçe baktığını daha net görünür, anlayışın daha sağlam olur.
RAVLİ
RAMAZAN-ZÂDE ABDÜNNAFİ İFFET EFENDİ VE KİTAB-I
NÂFİ’U’L-ÂSÂR NEVBÂVE-İ SİMÂRU’L-ESMÂR ADLI ESERİ
Tuncay BÜLBÜL ‘ün
çevirisinden alınmıştır.