30 Nisan 2012 Pazartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE İŞ KİME VERİLİR

Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
Biri Peygambere dedi ki:
“ Ey Tanrı elçisi!
Herkesi bana gönderiyorsun, bu arada sahabenin işlerini niçin buyurmuyorsun?”

Peygamber:
“ Evet” buyurdular ve devam ederek:
“ Sen güvenli adamsın, senin inanılır bir kişi olduğun açıkça bellidir.
Ben bu halkı kıyamet gününden uzaklaştırmak istiyorum.” Dedi.

Sahabe sizi taklit etmeyi göz önünde tutmuş ve sizi bizzat gözüyle görmüştür.
Size kıyamet işlerinden bir şey elbette bildirilmiş önümüze serilmiştir.

Başka insanlar için bu haberleri işitme ve hikâye yoluyla öğrenmeye imkân yoktur.
Çünkü sen o insan değilsin ki, zamanede bir eşin bulunsun.

Senin zamanından bir şey açıklanırsa, o sırrı herkese duyurmak bakımından çok sakınırlar belki de söyledikleri şeylerde yanlışlığa ve şüpheye düşerler diye çekinirler.
Belki o tek ve eşiz varlık seninle halvet olmayı (Baş başa olmayı) arzular.

ŞİİR:

Konuk sahibi herkese ziyafet çekti,
Âlemlere rahmet olsun diye cihanı doyurdu.

Çok tatlı yemekler en ağır konuklar için saklanır.
Tanrı’nın:
“ Ey inanmış ve kazanmış olan nefis!
Rabbine dön!”
(Fecir suresi 28) hitabıyla işaret buyurduğu gibi sen, bu ilahi nimete yabancı olan kimselerden değilsin.

Şeyh Muhammed dedi ki:
“ Söz alanı çok uzun ve geniştir, herkes dilediği gibi konuşur.”

Ben de dedim ki (Şems):
Söz alanı pek dardır ama mana alanı geniştir.
Sözden daha ileri geç ki, genişlik göresin!
Bu alanı seyredesin!
Bir bak ki, sen nasıl bir uzaksın yahut uzak olan bir yakınsın!

Şeyh Muhammed:
“ Siz iyi biliyorsunuz” dedi.

(şems)
“ Bizim söz ile işimiz yok” dedim.
Sen ne isen osun, ancak suret (Gördüğünden) yönünden daha ileri bak ki:
Topluluk rahmettir”.

Eğer seninle konuşmaya gelmezlerse bundan ürkme ve kaçınma çünkü suret (Gördüklerinin) arkasından konuşurlar, benimle tarikat (Yol) sırları hakkında bir şey konuşmazlar.

Çünkü hem dışarıda hem içeride yabancılar vardır.
Sen ancak yalnız kaldığımız bir zamanda gel!

Güzel huylu isen, sende kincilik, hainlik, hırsızlık yoksa gel!
Ama bu insan vücudunda gizli hıyanet ve hırsızlıklar da vardır.

Nasıl ki Davut Peygamber zamanında adalet zinciri göklere kaçmıştı.
(Yeryüzünde haksız işler yapıldığı zaman)
Bu hiç kimsenin bilmediği gizli hırsızlıklardan meydana gelmişti.

Ama zincirin kaçtığını görünce herkes bildi ki, bunda bir sebep vardır.
Bütün adalet olmasa dünyada gönül aydınlığından, zevkten ve sefadan ne varsa ortadan kalkar ki, bu da sebepsiz değildir.

Tanrı bir topluluğa verdiği nimetini, o topluluk nefislerinde bir bozukluğa bir değişikliğe uğramadıkça ellerinden almaz
(Enfal suresi 53)

Eğer sen kendi temizliğini, iyiliğini gözetir, o gizli hainliklerden içini arıtırsan, sendeki iyilik ve temizlik daha da ileri gider.

Ey Hakk yolunun gerçek yolcusu gönlünü hoş tut!
Çünkü gönüller okşayan o ulu Tanrı senin işini onarmaya uğraşıyor.

“ O, her gün başka bir işle uğraşmaktadır”
Rahman suresi 29)
O, ya arayanın, ya aranılanın işiyle meşguldür.

Bu ikisinden başka her kim ne söylerse ahmaklık (Akılsızlık) etmiş olur.
Öyle bir kimse her ne kadar kendi ahmaklığını görmez, ancak ilahi görüşe sahip ve her şeye Tanrı nuruyla bakan erenlerdendir ki, hünerin ve ince görüşün ne olduğunu anlar ve bilir.

İlahi görüşlerden uzakta kalan gözlerde ancak ahmaklık ve perde vardır.

Şimdi ey dost!
Yüce Tanrı senin işini başarmak ve onarmakla meşguldür; hem görünürde, hem görünmez âlemde sizinle uğraşmaktadır.

Sizi hiç ihmal etmez, şu ayette buyuruyor ki:
Siz ancak Allah dilerse isteyebilirsiniz”
“ Allah bilgin ve bilgedir
(İnsan suresi 30)

Yani ey Mustafa (s.a.) sen ne istersen o bizim isteğimizdir.
Nefis değildir, heva değildir.

Bazı kimseler de derler ki:
Buradaki isteyemezsiniz sözü, sahabeye ve ümmete söylenmiştir.

Yani söz isteyemezsiniz, doğru yolu aramasını da bilmezsiniz: ben ki Tanrı’nın elçisiyim, ben isterim.

BEYİT:

Esrar hazinesinin düğümünü çözmek için,
Muhammed (s.a) elinden ve gönlünden başka anahtar yoktur.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***
Neler öğrendik:
1.    Güvenilir ve inanılır kişiye yapılması gereken iş verildiğini öğrendik.
2.    Peygamberin ümmetini kıyamet dehşetinde acı görmemeleri için kurtarmak için uğraştığını öğrendik.
3.    Mana alanının geniş olduğunu, sözün manayı ifade etmede yeterli olmadığını öğrendik.
4.    Sadece gördüğümüzle yetinip karar sahibi olmamamız gerektiğini daha ilerisine, daha geniş ve derin bakmamız gerektiğini öğrendik.
5.    İçinde olup gereği gibi tanıma olmazsa içinde fakat uzak dendiğini öğrendik.
6.    Uzak gibi görünüp de bilerek ve tanıyarak yakın olunduğunu öğrendik.
7.     Görünen yollar olduğu gibi görünmeyen sırlanmış (Gizlenmiş) yollar olduğunu öğrendik.
8.    Bizim doğruyu bildiğimizi anlayanların yanımıza gelmediklerini öğrendik.
9.    Sırların herkese söylenmediğini ancak uygun olana söylendiğini öğrendik.
10.                      İnsan vücudunda gizli hıyanet ve hırsızlıklar da olduğunu öğrendik.
11.                      Tanrı’nın verdiği nimetleri kendi çıkarına göre yorumlayarak hırsızlık yapanı Tanrı’nın bu nimetlerden mahrum ettiğini öğrendik.
12.                      Kendi temizliğimizi, iyiliğimizi gözetir, o gizli hainliklerden içini arıtırsan, bizdeki iyilik ve temizliğin daha da ileri gideceğini öğrendik.
13.                      İlahi görüşle bakmak gerektiğini öğrendik.
14.                      Doğru yolu bulmak için peygamberimizin istediği ve beğendiği biri olmamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Güzel huylu isen, sende kincilik, hainlik, hırsızlık yoksa velilerin kabul ettiğini, başkalarından gizlice sırlar verdiğini, Tanrı’nın bizim işlerimizi başarmamız için yardım ettiğini öğrendik, anladık.

Tanrı’dan söz peygamberimize geldiğini ve sonra peygamberimizin bize söylediğini öğrendik.
Peygamberimizin ölümünden sonra vekillerinin sözleriyle dünyanın şenlendiğini öğrendik, anladık.

Tanrı yolunda olanların gönlünü hoş tutup yoluna devam etmesi gerektiğini öğrendik, anladık.
                                       *
RAVLİ

Popüler Yayınlar