21 Nisan 2012 Cumartesi

ŞEMS-İ TEBRİZİ VE UNUTKANLIK

Bu unutkanlık iki türlüdür.

Biri dünya yüzünden olur.
Nasıl ki dünyaya kapılanlar, ahreti anmayı unuturlar.

İkinci unutkanlık sebebi de ahret işleridir.
İnsana kendini bile unutturur.
Dünya ona göre kedinin elindeki fare gibidir.

Tanrı kulunun yoldaşlığı ile ona öyle bir hal olmuştur ki, otuz yıl seccadede oturan şeyh bile bu mertebeye erişemez.

Unutkanlığın üçüncü sebebi Tanrı sevgisidir.
O, sevgiye tutulan dünyayı da, ahreti de unutur.

Dünya ahret erlerine, ahret de dünya erlerine haramdır.
Dünya ile ahretin her ikisi de Tanrı erlerine haramdır” sözü bu anlamdadır.

Bana göre, sevgide sarhoşluk da vardır ayıklık da.
Yani seven bazen unutur ama Mevlana’ya göre sevgide mestlik (Sarhoşluk) varsa da, ayıklık yoktur.

Benim için mestlik halinde unutkanlık olamaz.

Dünyanın ne değeri vardır ki bana perde olsun yahut benden gizlensin?
Benden ötürü, yalnız şu kadar ki o (Mevlana), dünyadan el çekmiştir.

“ Mevlana Şemseddin-i Tebrizi bu halleri birleştirmiştir” dediğiniz için hepiniz suçlusunuz.
Bu ne hoş çekiştirme, bu ne güzel yoksulluk!

Eğer bu adam cimrilik etmediyse Tanrı’dan sorarım.
O, bu sözü söyledi mi, söylemedi mi?

Bundan sonra ya Tanrı ona, “ Cimrilik ediyorsunuz” der yahut da onu tutup, diyelim ki;
“ Sen nasıl olur da kendi dileğin benim dilediğimin içinde olduğunu söyleyebilirsin?”

O, der ki:
Benim tarafımdan böyle yüzlerce tartışma uzayıp gitmiştir.
Eğer başlarsan bir kere daha tekrarlanamaz.

Başka türlü hiç mutluluk yüzü göremezler, kıyamette de beni bulamazlar, hatta cennette bile.

                   ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
                    ***

UNUTMA

Önceden öğrenilmiş olan herhangi bir şeyi anımsama ve tanıma gücünün geçici ya da sürekli olarak yitirilmesidir.
Unutma da hatırlama da bir bellek işlevidir.

Bellek bütün anıları her an bilince yansıtsaydı yeni öğrenmeler olanaksızlaşırdı.
Hatırlamak için unutmak gerekir, unutulmayan bir şeyde hatırlama söz konusu olmaz.

Belleğimiz bilgilerimizi düzenler, unutulması gerekenleri kendiliğinden çıkarıp atar.
Unutma olmasaydı düşünce de olanaksız olurdu, unutulduğu için düşünülür.

Ayrıntıların unutulmasıysa düşünmenin işleyişini hızlandırır.
Hatırlama yeteneğinin bir bölümünün ya da tümünün yitirilmesine bellek yitimi adı verilen bir bellek hastalığıdır.

Freud’a göre:
Yaşanmış olanlar hiçbir zaman tümüyle unutulmaz, ancak bilinç dışına itilir ve bastırılır.
Bastırma işlemi farkına varılmadan gerçekleştiği gibi bastıranlar belli bir durum ve zamanda gene farkına varılmadan bilinç düzeyine çıkabilir.

Unutulanlar gelişi güzel çağrışımlarla ortaya çıkabildikleri gibi düş (Rüya), yapay unutma (Hipnoz) ve çeşitli ilaçların etkisiyle de bilinç alanına çıkarılabilir.

(Ruhbilim sözlüğü alıntı)
                                           
Neler öğrendik:
1.    Unutkanlığın iki türlü üç sebebi olduğunu öğrendik.
2.    Dünya işlerini önemseyenlerin ahret hazırlığını unuttuğunu öğrendik.
3.    Ahret hazırlığını önemseyenlerin dünya işlerini unuttuğu gibi kendisini de unutabileceğini, dünya işlerinin de bir oyun oynamak gibi gördüğünü öğrendik.
4.    Tanrı sevgisini önemseyip bu sevgiye tutulan dünyayı da, ahreti de unuttuğunu öğrendik.
5.    Aşk sarhoşluğundan Mevlana Hazretlerinin ayıklığı istemediğini ve bu sarhoşluğun mutluluğu içinde kalmak istediğini öğrendik.
6.    Aşk sarhoşluğundan Şems Hazretlerinin sarhoşlukla ayıklığı birlikte yaşadığını öğrendik.

Mevlana Hazretleri çok kitap okuduğundan ve kitabi bilgisi çok olduğundan ayıklık olduğu zaman hatırlama suretiyle eski bilgilerinden kopup tekrar aşk sarhoşluğuna girmek için zaman kaybetmek istemediğini anlıyoruz.
Yani dem almayı sürekli sevdiğini öğrendik.

Şems Hazretlerinin Tanrı sırlarını bildiğinden dünyaya ve ahrete bağlayan bağların az olmasından kolayca sarhoşluğa ve ayıklığa geçebildiğini, her ikisini de aynı anda yaşayabildiğini öğrendik.

Her iki büyüğümüzde ortak olan dünya ve ahret işlerini unutup Tanrı aşkını istemeleri ve bunun mestliğinde yaşamayı sevmeleridir.

Her insanın yapısı farklı olur ama ortak sevgilide, ideallerde buluşup işbirliği halinde dostça yaşanabileceğinin hatta biribirine âşık olunabilineceğini bu iki büyüğümüzde öğrendik.

Hazreti Mevlana da DEM, Hazreti Şems de SIR kuvveti olduğunu bilmemiz yeterli açıklamayı sağlar.

Biz böyle olduğunu anladık en doğrusunu kendileri bilir.
Bizim o büyükleri tanımlama yetkimiz olmadığı gibi böyle bir terbiyesizliğe asla uzaktan bile karışmak istemeyiz.

Ancak bu büyüklerimizin sözlerinden kendimize izleyebileceğimiz yolu görmek için, kendimizi tanımak için, yani faydalanmak için fikrimize izin vereceklerine ve yanlışımızı hoş görecekleri ümidiyle söylüyoruz.

İnşallah bu büyüklerimizin yolunda ve izinde giderek kendilerine yaklaşabilir, onların yardımlarını alırız.
AMİN.
                                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar