6 Nisan 2012 Cuma

ÇELEBİ ŞEMSEDDİN EMİR ABİD HAZRETLERİ VE ZORLA İŞ YAPMAK

Bir gün beylerbeyi Emir Eratna beye işaret edip:
 “ Çelebi’nin Konya’da kalmamasını sağlamak için elçilikte Uç beylerine gönderilmesini ve Çelebi’nin Uç beylerini Timur taş’ın uyruğuna girmeye teşvik etmesini uygun buldu.

Ve eğer bu beyler, Timur taşa boyun eğerlerse bu Çelebi tarafından onun için yapılmış iyi bir iş olur.
Eğer Çelebi bu işi başaramazsa orada kalır” diye bildirdi.

Çelebi Âbid bu hizmeti kabul etmek istemediyse de mümkün olmadı.
Bu kulu (Eflaki’yi) Eratna beye göndererek o işten affedilmesi için bir takım açık mazeretler beyan etmemi söyledi.

Ben onun dediklerini yaptım ise de Eratna Bey kabul etmedi.
Ve o ulu kişi (Çelebi Âbid) itikat sahibi olduğundan, müritlerine olan şevkatinden, bu işin sonunu düşündüğünden ve arada soğukluk olması korkusundan dolayı ister istemez Konya’dan çıkmayı kabul etti.

Babalarının ve atalarının mukaddes türbelerini ziyaretle şereflendikten sonra Tanrı’ya ve velilerin lütuf ve inayetine tevekkül (Bağışlarına ve yardımlarına razı olarak) ile ağlayıp inleyerek yola düştü ve şu beyitleri diline virt edip okudu:

ŞİİR:

Ey oğul!
Veliler Tanrı’nın çocuklarıdırlar.
Gayıb ve hazır olmada Tanrı (Onların ve onları arkadan kötüleyenlerin halini) çok iyi bilir.

Velileri, noksan ve ayıplardan ötürü arkalarından kötüleme:
Çünkü (O yüce Tanrı) onların canlarından ötürü senden intikam alır.”
(Mesnevi 3. Cilt s. 7/79-80)

Benim, kendisine bir ülke layık olan bir bekçim vardır.
O benim üzerime esen yeli bilir.

O yelin soğuk veya sıcak olduğunu Tanrı bilir.
Ey sakat kişi, o Tanrı gafil (Habersiz) ve gaib (Kayıp) değildir.
O her şeyden haberdardır.”
(Mesnevi 4.Cilt s. 291/233-234)

Ve yüreğinin acısıyla bir ah edip:
Biz dönüp gelinceye kadar bunlardan hiç kimse kalmayacaktır” dedi.

Böylece kendileri kadir olan Tanrı’nın takdiriyle Uc vilayetini dolaştıktan sonra Konya’ya döndükleri vakit, Konya’da Tac Kızıl’ın oğlu Emir Zahireddin’den başka hiç kimse kalmamıştı.

Hepsi Rum hudutlarından çıkıp Şam’a yerleşmişlerdi.
O mübarek cemaati tamamıyla korku kaplamıştı.

Biz Konya’ya girdiğimiz gece Zahireddin de Gevâle kalesine gitmişti.

Onlar bugünü severler, fakat o korkunç günü hiç hatırlarına getirmezler
(Mürselat suresi 26)

Ayetinde buyrulduğu veçhile şimdiki durumlarına güvenen ve onların sıkılmalarına çalışan cemaatin çoğunun bir kısmı dönmüş, bir kısmı da öldürülmüşlerdi.

Çelebi Âbid zevk ve sevincinden şu beyti okudu:

 Beni kıskanan Veled-i zinadır (Nikâhsız ilişkiden doğan çocuk),
Çünkü benim talihim Süheyl yıldızı gibi haşereleri öldürücüdür.”

Bu seferde:
Sizin şer gördüğünüz şeylerin size hayırlı olması mümkündür

Ayeti gereğince gayb âleminden o kadar fetihler elde etti ki anlatılamaz.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Süheyl yıldızı:
Semanın güney yarım küresinde bulunan Sefine-i Nûh burcundaki parlak ve büyük bir yıldızın adı.
Süleyman Peygamberin yıldızıdır.
Bu yıldızın tesirinde olan talihlilerine Tanrı’nın üstün güç ilahi nimetlerini ve saltanat verdiğine inanılır.
Yemenden daha iyi görülür.

Neler öğrendik:
1.    Tanrı erlerini zorlayarak kendimizden uzaklaştırmanın felaket getirdiğini öğrendik.
2.    Fakirin kalbini kırandan Tanrı’nın intikam aldığını öğrendik.
3.    Tanrı erlerinin ahından sakınmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Tanrı erlerinin kötü duruma düşmeleri için uğraşanların bir şekilde yok edildiklerini öğrendik.
5.    Tanrı rızası isteyenlerin başına gelen kötü gibi gözükse de onların iyiliği için olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Gariplerin, yoksulların, hastaların, fakirlerin güçsüzlük haline bakarak fenalık etmeye kalkmamalıyız.
Bunların sahibinin Tanrı olduğunu ve bunların intikamını alacağından çok dikkatli olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                   *
RAVLİ

Popüler Yayınlar