Ya muzaffer ya
muzaffer-cuy bâş
Ya nazarver ya
nazarcûy bâş
(Hazreti Mevlana, Mesnevi
6.inci cilt 4076 inci beyit açıklaması)
“ Ya üstün ol ya bir
üstünlüğü ara.
Ya görüşlü ol yahut bir
görüşlüyü ara.”
Veliler, Hakkın yardımıyla
muzaffer olmuşlardır.
Hakkın nuruyla da
nurlanmışlardır.
Öyle bir veliyi ara ve onun
önünde öl ki (Velinin bizim diriliğimizi yok edip, yeniden bize can ve kişilik vermesine kadar
ölü gibi söz söylemeden sevgiyle ve saygıyla bağlanarak emirlerini doğru bilip
yapmamız ve ona hizmet ederek boyun eğmemiz) o pirin nuru seni
nurlandırsın.
Şahidi (Kitabın yazarı) manevi pir buldu (Afyon Mevlevi şeyhi Sultan Divani Mehmet Çelebi’yi buldu)
ve Mevlevi tarikatında (Yolunda) ona mürit (Öğrenci) oldu.
Aşk denizinde yüzmesini
öğrendi ve onunla aşk şehrini dolaştı.
Aşk, güneş gibi gönlümde
doğdu.
Onda ne sabır bıraktı ne
karar.
*
Neler öğrendik:
1.
Yüce bir şeyhin
bize hazırlık yaptırması ve gönül gözümüzün açık olması gerektiğini bunlar
tamam olmadan yola çıkılmasının uygun olmadığını öğrendik.
2.
Yücelere
kuvvetlenmeden, büyümeden çıkmanın tehlikeye atılmak olduğunu öğrendik.
3.
Aklımızın
yücelere çıkmaya yetmiyorsa başka bir aklı kendimize rehber etmemiz gerektiğini
öğrendik.
4.
Doğru bakış
sahibi olmamız gerektiğini, doğru bakış sahibi değilsek başka bir doğru bakış
sahibini bulmamız gerektiğini öğrendik.
5.
Akıl anahtarı
olmadan Tanrı kapısının açılması hevesten ibaret olduğunu, akıl anahtarı
olmadan yapılan çalışmanın doğru bir iş olmadığını öğrendik.
6.
Bütün âlemin içi
boş temelsiz ve kısa süreli zevk ve işlerle, tuzaklarla dolu olduğunu öğrendik.
7.
Çeşit-çeşit güzel
yiyeceklerin esiri olan kişinin tuzağa düşebileceğini öğrendik.
8.
Elinde Kur’an iyi
görünen fakat içinde hilelerle, gönlü büyülerle dolu, yok etmek, perişan etmek,
ezmek, mahvetmek için silahlarını gösteren insanların çok olduğunu, bunu zarar
görmeden anlamak gerektiğini öğrendik.
9.
Yalancı, hilekâr
insanların ışığı karanlıkta çakan şimşek gibi kısa süreli ve geçici olduğunu,
bizim Hak kapısına yolumuzun hayli uzun olduğunu öğrendik.
10.
Ariften bir
rehberin olmadan parlak sözlerin ışığıyla kendi kendine karanlıkta gidip yol
alanın elbette ki zan ile bir yerlere varacağını, fakat rehber ile karşılaşınca
rehberin ona “ Sen kaybolmuşsun!” diyeceğini
öğrendik.
*
İşte böyle yaren;
Hak yolunun uzun ve
tuzaklarla, hilelerle, varken zan etmelerle dolu olduğundan her an yolumuzu
şaşırabileceğimizi, tuzaklara düşebileceğimizi, kendimizi koruyarak yol almamız
için Arif kişinin kılavuzluğunda, vahinin ışığıyla gitmemiz, “ Zan Hakkı bilmez”
ayetini iyi anlamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Mevlana hazretlerinin emin
olan gemisine binmemiz ya da gemimizi bu gemiye bağlamamız gerektiğini
öğrendik, anladık.
Bazılarının “Ben kendi halimi terk ederek körü körüne neden Mevlana’ya
tabi olayım” der, fakat kör birinin, görüşü olamayan kişinin bir
rehberle gitmesinin utanç olduğunu fakat rehbersiz yüzlerle utançla muhatap
olacağını öğrendik, anladık.
Mesneviyi okuyup da
Mevlana’yı kendine kılavuz etmeyenin, ona sevgiyle bağlanmaktan kaçanın, hizmet
etmekten utananın, Mevlana’nın ruhaniyetinin nurundan yararlanmayanın,
benliğinde ısrar edenin doğru yolda ilerleyemeyeceğini, kendi zanlarıyla
kaybolup gideceğini öğrendik, anladık.
Yenilmek ve yenilgiyi kabul
ettikten sonra ancak başarıda kutluluk, baht açıklığı, yüksek makam ve düzen
yolu olduğunu öğrendik, anladık.
Olgun, bilgin, yaşlı bir arif
(Çok anlayışlı, sezgili) bulmamız gerektiğini,
ona teslim olmamız gerektiğini, teslim olmanın şartının işi uzatmamak olduğunu,
sapıklık içinde koşuşmaktan kurtulmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Pirin göğün merdiveni
olduğunu, göğe tırmanacak bir zemin sağladığını, nasıl ki oku yay attığından
piri aramamız, istememiz, bulmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Bir kimsenin dikkatsizlik
içinde yüz yıl yol alsa da körcesine aşılan yol aşılmış sayılmayacağını,
silahsız savaşa girilmeyeceğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ