2970.
(Tebrizli Tanrı Şemsiye hitap)
Ne
vakit o zaman gelecek ki kötü gözlülerin inadına o simsiyah, kıvırcık
saçlarını, ey gönlünü bize veren, sana bağışlıyorum bunları diye yüzüme, gözüme
dökeceksin?
Ne
seninleyim, ne de ayrılığa tahammülüm var;
Bu
iki hal, canı harap ediyor, perişan ediyor.
Gene
de sen söyle, sen söyle ki sözlerin, taşa kazılmış yazılar gibi, durdukça
durur, unutulmasına imkân yoktur, bizim sözlerimizse çabucak gönüllerden
silinir gider.
Ey
âşıklarını kıskançlıkla tutsak eden, kıvrandırıp duran güzel;
Bütün
âşıkların, aşkınla tahttan da vazgeçmişler, kazançtan da.
Yüzlerce
yağmuru süzüp şarap ettin de bir kadehe koydun, bu şaraptan yüzlerce kadeh
içtin de gene akıllılar gibi temkinlice oturdun.
Bir
iptir, attın da bizi yücelere çıkardın;
Fakat
ben havada öylece kalakaldım, ipse koptu gitti.
Aşkına
düşen nice aslanların, o ceylan gözlerin yüzünden derileri de yüzüldü,
kemikleri de kırıldı.
Geceleyin
rüyada ay yüzünü görmek, ne de kutludur, sabahleyin cemalini (Güzel yüzünü) görmek, ne de mutludur.
A
güzel, en aşağılık kulun bile aynaya dönmüş;
Ayna
da kırılmış da yüzlerce el, yüzlerce ayak mecruh (Yaralı,
incinmiş) olmuş.
Tebrizli
Şems’in güzelliğine hırsızlamaca bir baktım da ne güzel, maşallah (Ne güzel, Allah nazardan saklasın) dedim, fakat
kıskançlıktan da ok, yaydan fırladı gitti.
***
DİVAN-I
KEBİR1 MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul
REMZİ KİTABEVİ 93
***
Neler
öğrendik:
1.
Şems
Hazretlerinin sözlerinin gönülde kaldığını öğrendik.
2.
Dosttan,
sevgiliden ayrı düşmenin zor bir durum olduğunu öğrendik.
3.
Dostların bile
birbirine istemeseler de bile nazarının değdiğini öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Şems
Hazretlerini yüzünü her kişinin göremeyeceğini, ancak kendisi dilerse
görünebileceğimizi öğrendik, anladık.
*
RAVLİ