26 Şubat 2012 Pazar

ULU ARİF ÇELEBİ VE SIKINTI

Çelebi Hazretleri mukaddes türbede (Mevlana Türbesi) ağır hasta olmuştu.
Birkaç ay, yatakta kalıp bütün hekimler (Adları yazılı değil) o hastalığın tedavisinde aciz kalmışlardı.
Çelebiyi sevenlerin hepsi bu durumdan ruhen yaralı ve gönülleri hasta olmuştu.

Sultan Veled (Babası) daima hastaya bakmaya gelir, gece gündüz sıkılır ve ıstırap duyardı.
Hiçbir şekilde rahat bulamazdı.

Bir gün ashabın (Dostların) başbuğu İsfehsalar oğlu Çelebi Celaleddin (Tanrı rahmet etsin) kendi ashabıyla hasta görmeğe gelmişlerdi.

Çelebi Hazretleri:
“ Bu sıkıcı hastalıktan çok usandım, bir kaş gün istirahat etmek için dostlardan birinin bu hastalığı kabul etmesini istiyorum” dedi.

Bunun üzerine Çelebi Celaleddin samimiyetinden ve gerçek bilgisinden ötürü Çelebi Hazretlerinin iyi olup kalkması için:
“ Ben kulunuz bunu kabul ediyorum.”  Diye ısrar etti ve hemen o anda o azizin mizacı bozulup tam bir ay yattı.

Çelebi Hazretleri o saat yataktan kalkıp hareket etti.

Dostlar Çelebi Celaleddin’in çok defalar ziyaretine gittiler.
Şehrin uluları da ziyaret ediyorlardı.
Çelebi Hazretleri, bir gün bile onu hatırına getirmedi, hasta görmeğe gitmedi.

Hastalığı kabul eden İsfehsalar oğlu Çelebi Celaleddin, Müderris oğlu Şemseddin’i elçi olarak gönderip, latife yoluyla:

“ Beni hasta ettin ve hastalığının hamalı ettin.
Güzelliğinin derdini bana taşıtıp kendin kurtuldun.
Şimdi benim ziyaretime bile gelmiyorsun.

Tanrı rızası için, bir iyilik et, gel, bu miskin bedenin yastığı başı üzerine otur, ta ki bu illetin kelepçeleri benden kaybolsun ve geçip giden sıhhatim yerine gelsin.” Dedi ve şu beyiti söyledi:

ŞİİR:
“ Sen şifasın,
Sen hoş gelir ve yüzünü gösterirsen sıkıntı askeri kaçar ve
Arkalarını gösterirler.”

Bunun üzerine Çelebi kalktı ve o din büyüğünün ziyaretine gidip bir saat yastığı üzerine oturdu ve:
“ Size dahi tamamdır” buyurdu.

Böylece çabuk şifa bulup üçüncü gün hamama gitti.
Türbeyi ve Çelebi Hazretlerini ziyaret ederek şereflendi.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Sıkıntının, hastalığın başka birine gönderebileceğini öğrendik.
2.    Sıkıntıyı isteyene başka birinden alınıp verildiğini öğrendik.
3.    Tanrı’nın sıkıntı askerlerini göndererek kişiye kelepçeler vurduğunu öğrendik

İşte böyle yaren,

Sıkıntıyı sebeplerde aramanın yanlış olduğunu öğrendik.
Sıkıntı insandan gelse bile, insandan bilme, asıl düzenleyen Tanrı’dır.

Sıkıntı sebebini bazen gösterir bazen de göstermez.

Sıkıntının Tanrı’dan verildiğini bilirsen ve razı olursan şikâyetçilikten kurtulup sabredenler defterine yazılırsın.

Sabredenler defterine geçtikten sonra bu sıkıntıyı seversen, beraberliğinden hoşlanırsan şükredenlerden olursun.

Sıkıntının asıl sebebini bilemeyiz ama bildiğiz Tanrı’dan gelmiş olduğu, kişi ve şartlarının Tanrı tarafından oluşturduğudur.

Bizim kabullenmemiz veya itirazımıza göre hakkımızda Tanrı’nın yeniden hüküm verileceğidir.
Tanrı sıkıntımızı artırabilir veya yok edebilir.

Dikkat ettiyseniz bazen sıkıntıyı üst üste verir.
Şikâyet ettikçe de artırıldığını öğrendik, anladık.

Geceden sonra sabah olduğu gibi sıkıntıdan sonra ferahlık geldiğini bilmeliyiz ve beklemeliyiz.
Unutma ki Tanrı sana gizli bir hediye vereceği zaman sıkıntı ile gizleyerek verir.

Şikâyetçi olursan bu hediyeyi görüp alamazsın.
                                                      *
RAVLİ

Popüler Yayınlar