21 Şubat 2012 Salı

ULU ARİF ÇELEBİ VE ÇOCUK İKEN SEVİLMESİ IŞIK GÖRÜLMESİ

Ulu Gera ( Mevlana’nın zevcesi ) (Tanrı ondan razı olsun) Çelebi Arif Hazretlerini çok severdi.
Daima dizi üstüne oturtup ona layık güzel yemekler verirdi.

Ve ne kutlu, nazlı ulu ki, böyle çocuğu var derlerdi.
Birçok defalar onu, kucağında uyuturdu.
                                    *
Hanım sultanların hanım sultanı Melike Hatun (Mevlana’nın kızı) Tanrı sırrını takdis etsin, Çelebi Arif’i kucağına alıp yüzüne yüzünü koyup:
“ Ariften Mevlana’nın kokusu geliyor” derdi.

Ve devamla:
“ Eğer ulu Tanrı gayret örtüsünü onun yüzünden kaldırsa (Olağan üstü olduğunu saklamasa) canının nurları, Kaftan Kaf’ı (Görünen görünmeyen bütün âlem ) tutar ve dünyayı nur içinde bırakırdı.

Son derece aydın bir can, nurlu bir göz lazım ki Arif’in nurunu anlaya, idrak ede, o libasta (elbisede) bende ve mürit ola” derdi.
                                    *
Naklederler ki:
Fahrettin Lala (Tanrı rahmet etsin) Çelebi Hazretlerini omzuna alır zaman-zaman Çelebi Hüsameddin Hazretlerine götürürdü.

Başını ve yüzünü birçok defa öperdi.
Mini-mini elini o kadar öperdi ki, Çelebi Arif dahi onun elini öperdi.

Ona layık türlü şerbetler, tatlı helvalar verirdi.
Her bir gittiği zamanda ona türlü-türlü elbiseler, mısırdan gelme destar (Sarık), çeler (mendil) sunardı.

Çelebi Hüsameddin:
“ Keşke Sultan Veled Hazretleri, Arif’i bana ısmarlasaydı.
(Keşke bakımı için bana görev verseydi)
Can ve gönülden onun lalalığını (Bir çocuğu gezdiren oyalayan) yapardım.
Terbiyesini can ve gönülden hakkiyle yerine getirirdim.

Amma, kıskançların üstün gelmesinden çekinerek uzaktan lalalık ediyorum ve tasarruf halinde çalışıyorum.

Ümit ederim ki ruhanilerin parmakla gösterdiği olur ve canının nuru âlemi kaplar.
Çünkü yedi velinin nuru ondadır ve son sonu kutupların imamı olur.                                                                                                                                               
                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Ulu Arif Çelebi hazretlerinin çocukken çok sevildiğini ve büyük bir kişi olacağının ışığının açıkça göründüğünü öğrendik.
2.    Bu asil soyun mirasını bir zaman taşıması ve göstermesi Ulu Arif Çelebi Hazretlerine nasip ve kolay olduğunu öğrendik.
3.    Tanrı’nın seçtiği, özenle yetiştirdiği, soydan gelen asilliği devam ettirdiğini ve yedi Velinin nuruyla süslendiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Ne kadar övülse azdır ve yetersizdir.
Ne kadar özelliği anlatılsa azdır, yetersizdir.

Her göze veliyi görmek izni verilmemiştir.
Her kalbe veli sevgisi verilmemiştir.

Yaren sende veli sevgisi varsa peşinen bağışlanmış ve asaletinden gelen bir damar olduğunu asla unutma.

Veli sevgisi bir iki öykü okumakla oluşmaz.
Dipten gelen bir rahmetin açtığı kapıdır.

Kaleme alınıp yazılan çok az yaşanmışı olmasına rağmen gönüllerde yerini almış ve sevilmiştir.

Çocukluğumda hep ulu Arif Çelebi’nin Afyon’da yaptıkları anlatıldığını hatırlıyorum, ama ne anlatıldığını şimdi hatırlamıyorum.
Ancak kaleme alınmış bu yaşanmışların lezzetinden büyük keyif alıyorum.

Kendisini seven ve saygı ile bağlanan kişiye sahip çıktığını biliyoruz.
Bağlanan kişi farkında olmasa bile ona yardım ettiğini hatta gece sırtından kayan battaniyesini tekrar örtecek kadar yakın, Şevkatli, merhametli ve sahiplenen bir aziz büyüğümüz olduğundan hiç şüphemiz yoktur.

Ulu Arif Çelebi Hazretlerinin bizim için yaşadığını ve bizim için yükseklere çıktığını ve bizim için halen çalıştığını öğrendik, anladık.

Tanrı inşallah bizleri de onun nurlu çevresinde olmayı nasip ve kolay eder.
Âmin.
                                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar