14 Şubat 2012 Salı

MEVLANA VE ARİFLER UYUMAZ


Mevlana Hazretleri bir gün bilgiler saçarken buyurdu ki:
Gönül sahibi bir derviş bir Emirin yanına gitmişti.
O Emiri sevenlerdendi.

Bilgiler saçarken” Dün, rüyada şöyle, şöyle gördüm” dedi.
Emir “Yani dervişlerin de uykusu mu olur?” diye üzüldü.

Emirin içinden geçen şeyhe malum oldu ve “ Hâşâ, dervişler uyumazlar, belki uyanıkken rüya görürler” dedi.

Nitekim buyurmuştur.

ŞİİR:
“ Peygamber, gözlerim uyuyor,
Fakat kalbim insanların haline karşı uyanıktır” dedi.

“ Uyanıkken güzel rüya gören kimse ariftir.
Onun toprağını gözüne sür “
(Onun hayata ve olaylara bakışını öğren ve uygula)

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Arif olan kişi sessiz sakin oturur görürsün veya uyur görürsün.
Gördüğün vücududur.
O ruhuyla nerdedir, ne iş yapar göremezsin, bilemezsin.

Arif hiç durmaz, perdeleri açık olduğundan başkalarının göremediğini önsezileriyle gördüğü gibi Tanrı bilgisi ile de haberdar olur.

ARİF 2

Ariflerin sözleri daha lezzetli yaşamının tüm dönemlerinde yaşamına ışık tutacak sözlerdir.

Arif olursan gelecekte ne olacağını söylersin.
Allah’ın nuruyla bir olursun.

O nurla yaşarsın.
Onurla görürsün, O nurla söylersin.

*Arif odur ki, hiçbir iş ve faaliyet, onu Allah’ı ile meşgul olmaktan alıkoyamaz ve bir an bile Allah’ın huzurunda dikkatsiz davranmaz.

Arif odur ki, Kendisi susar ve Hak, onun sırlarından söyler.

Arif odur ki, Allah’tan başka her şeyi bırakarak yalnız Allah’la meşguldür.

Arif odur ki, kendi tedbirini bırakır Hakk’ın tedbirine sarılır, onu bekler ve ona önem verir.

Arif odur ki, hiçbir şeyle üzülmez, her ne olsa sevinir, üzüntüsü kalmaz.

Arif odur ki, bu geniş dünya onun başına dar gelir, halktan kaçıp Allah’a varır ve onunla huzur ve arkadaşlıkta rahatı bulur.

Arif odur ki, derin ve devamlı düşüncesiyle melekler âlemini aşar.

Arif odur ki; bilmeyi ve anlamayı mutluluğun sermayesi bilir ve onu usta olmayan, anlamayan kimselere söylemekten çekinir.

Arif odur ki, Allah’tan başkasına ısınmaz ve başkasını hatırından bile geçirmez.

Arif odur ki, kendi özelliklerini Allah’ın özelliklerinde yok eder, ta ki ondan gayrisini bilmeyip, onunla söyleyip ondan işite.
                                                   
Arif nasıl üzülebilir ki, onun kalbi sevinçle dolu ve canı, huzur içinde bulunmaktan memnundur.

Arifi yaşatan ise irfan nurudur ( Kâinatı anlama, bilme sırları).

Arif hakkı Hak ile bilir ve Hakkın nuru ile âleme ayakta durur, onun sırlarını bilir.

Arife huzur veren uygunluk doğruluk, sevinç veren muhabbettir.

Arifin zevk aldığı şey, tevhit (bir olma) nurunun hakikatidir.
(Birlik gerçekliğine ulaşıp sırları bilmesi)

Arif odur ki, gönül bahçesinde gezer, can havuzunda yüzer ve tanıdığına (Allah’ına) kalbiyle dua ederek yalvarır ve diliyle söyler.

Arif odur ki, Hak’tan başkasını düşünmez, Hak olmayanı konuşmaz ve nefsi için Hak’tan başkasını koruyucu bilmez.

Arif, marifetle sevinci, vahdetle ünsü bulur, şiddet ve felaket anlarında sabır ve sebat onun özelliği olur.
(uygunluk ve doğrulukla sevinci bularak sevinçli olmak)
Birliği bulup birlikte düşüp kalkarak Allah’ı gönlünde görür.

Zor zamanlarda isyan ve şikâyet etmez. Arifler konuşunca Allah’ı söylerler, işlerini ve ibadetlerini onun için yaparlar.

Dileklerini ondan dilerler, arzuladıklarını ondan isterler.

Özü ve sözü doğru manevi yolda öndedirler.

Arifin dalkavukluğu, Allahtan uzak olanın samimiyetinden Allah’ın yanında daha çok beğenilir ve sevimlidir.

Arif Allah’a saygı göstermede dikkatli, ona hürmet etmede titizdir.

Farzlarını kılmak ve yasaklarından sakınmakla da ona olan derin saygısını gösterir.

Arif odur ki, Allah’ın sırlarını, usta olmayana, anlamayana açıklamaz.
Sevinç ve acısını kimseye söylemez.


Arifin alameti şudur:
Allah ile olduğu zaman öğünür, nefsi ile kalınca kendini aşağı görür.
Manevi zevk ve şenlik içindedir.

İstemekten vazgeçmiş olarak Allah’ın över.
Bakışı Tanrı’yadır, Tanrı’nın ne yaptığına bakar.

Dileği gayreti rabbinedir.
Sarhoşluğu, Tanrı ululuğuna dalışından olur.

Yeri arştadır, ebediliktedir.
Aşk inancı, inanışların dışındadır.

Ne inkâr vardır, ne şeriat.
Arif hizmet eder ve hizmet etmeği sever.

Arif cerrahtır, iltihaplı yere neşteri vurur

ARİFİN BAKIŞ ŞEKLİ

Tanrının eserlerine sanatına bakan Tanrının mevcut olduğunu görür.
Tanrının kendisine bakan için belli bir zaman mevcut olduğunu görür.

İstediğin bir yere veya kişiye doğru giderek kavuşur.
Tanrı’ya sabırla kavuşur.

Tanrı varlığını kendin gözüyle görür, çünkü apaçık meydandadır.
Tanrı varlığını sözlü anlatımlarla anlamaya çalışmaz, görmeğe çalışır.

Tanrı varlığı için delil aramaya uğraşmaz, kendi görür.

Tanrı varlığını göremiyorsan kör hükmünde hor, hakir, alçak, aşağı tutulan, aşağılanan biri olduğunu bilir.
Tanrı’yı görmek için istek hiç bitmez.

Varlık yolundan (Mal, para mevki, makam)Tanrı’yı arıyorsan bu isteğin için çok eza cefa çekersin.

Zahit Tanrı’ya ibadet ettikçe mutlu olur.
Arif ise Tanrı’ya hizmet ettikçe mutlu olur

 *Güzelliği bir yönden gören kişinin görüşünde olgunluk yoktur.

İyiliği de görmek gerek, kötülüğü de.

İnsan kendindeyken bulunduğu makamları da görmeli, kendinden geçtiği zaman bulunduğu makamları da.

Onları hep birden ve ondan görürsen iyi, kötü göremezsin ki.

Kötülük görsen bile değil mi ki o, ondandır, ondan gelmededir, iyilik olur, iyi görünür.

*Sevgilinin tek bir uzvunu görmeye kalkışma da gözlüler gibi onu bir bütün olarak gör.

Bir uzvu yüzünden elden, avuçtan çıkma.
Yedi azasını da birden ve olduğu gibi görmek gerek.

Hem evi hem tavanı görürsen bütün bir aşk âlemini, kendine bağışlanmış görürsün.

                                            *                     
 Şibli büyüğümüz nasıl bakmamızı anlatıyor.
Çok yönlü bak.

İyiliği ve kötülüğü baktığın şeyde gör.
    
Bulunduğun durum ve konumunu gör.
   
Örneğin görev ve sorumluluklarına göre bak.
     
İlk üç maddeyi birlikte görerek değerlendir.
        
Sebepler üzerinde durma, yaptıranı gör.  
     
Sevdiğinin sadece sevdiğin yanını görüp takılıp kalma, diğer özelliklerini de görerek bütün olarak gör.

Aşağı taraflarla birlikte yüksek olan yerleri de gör.

*Görmek ifadesini değerlendirmek olarak anlama.

Sadık âşıklar din büyüklerinin ve yakin sırrı ariflerinin emrinden asla yüz çevirmezler.

Arif, Tanrı ilminin madeni, nefsi ile taliplerin ruhlarının sütannesi ve ruhu ile de âlemlerin Rabbi’nin sırlarının kitabıdır.

Tanrı âşıklarının din büyüklerinin ve yakin sırrı ariflerinin emrinden asla yüz çevirmediklerini öğrendik.

Arifin, Tanrı ilminin madeni, nefsi ile taliplerin (isteklilerin) ruhlarının sütannesi ve ruhu ile de âlemlerin Rabbi’nin sırlarının kitabı olduğunu öğrendik.

Arif, vahşi bir bedevi olsa da yine akıl ve edep madeni olduğunu öğrendik.

 Arif kişi bilen ve anlayandı.
Gönlünde sevgi ve sözünde durmak vardı.

 İşi Allah’ı övmek ve şükretmektir.

Allah’ın marifet (Allah, sevgisini kazanma yolunu göstermesi) verdiği kimsenin gönlünde Allah’tan başka bir şey yoktur.

 Ne dünyaya ne de kendine değer verir.
Allah’ın varlığında kendini yok etmiştir.

 Dünya ve ahret önemsizleşmiştir.

 Allah’tan başka her şeyden uzaktır.
Bu dünya hayatı rüyada gördüğün şeyler gibidir.

 Öbür tarafa iyi eylemlerinle gitmeye bak.
                                *
RAVLİ

Popüler Yayınlar