24 Şubat 2012 Cuma

ULU ARİF ÇELEBİ VE RİFAİLER

Abdal’ın ve Ahrar’ın özü Seydi Ahmed Kuçek-i Rifai, Amasya şehrinde Çelebi Hazretlerinin ziyaretine gelmişti.

Aralarında birçok latifeler ve ilahi bilgiler anlatıldıktan sonra bir bölük Ahmediler (Yani Rifai tarikatı mensupları) içeri girdi ve ellerinde büyük bir kabak tutup guyendelik etmeğe (Yani gazeller ve ilahiler) okumaya başladılar ve Sema’a girdiler.

Heyecanlar gösterip divanelikler eylediler.
Seydi Ahmed, mazeret yoluyla buyurdu ki:

Sultanların arifi ve ariflerin sultanı mazur görsün: zira bizim divanelerimiz kabak sesiyle Sema ediyorlar.

Çelebi Hazretleri buyurdu ki:

Son derece güzeldir.
Amma acayip ve gariptir.

Sizin yaranınız (Dostlarınız) boş kabak ile raks ediyor,
Bizim yaranımız dolu kabak ile Sema yapıyorlar.

Bu Sema’dan o Sema’ya kadar bir fark vardır”

Bu söz üstüne, Seyid Ahmed iyi at, Mısır elbisesi takdim edip mürit oldu.
Çelebi Hazretleri de sırtındaki elbiseleri Seyid Ahmed’e giydirdi, arkadaş ve kardeş oldular, aralarında çok tuhaf dostluklar geçti.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Sema etmenin sadece raks etme olmadığını içini doldurmak gerektiğini öğrendik.

SEMA

Aşk, Hakkın zatına bağlı, diğer sıfatlar ise aşka bağlıdır.
Bunun için Aşk Allah’ın sıfatlarına değil kendisine ulaşır.

Tarikat insanı hakikate eriştiren manevi bir yol olduğundan, bu yolda gidenin yol şartlarına uyması gerekir.
Peygamberimiz Cebrail (A.S.) “ Bir adım daha atarsam yanarım” dediği yerden Allah’ın huzuruna aşk ile gitmiştir.

Âşık başka bir aşığın eseridir.
Aşkı öğreten hem amirdir hem memur.
Aşka bunun dışındaki yollar kapalıdır.

Velilerle âşıklara helal ve güzel olan davranıştır.

Güzel sesten lezzet duymayan ve güzel yüze âşık olmayan kimsenin saflığını kaybetmiş başka şeylerle karışık hale gelmiş huylara sahip olduğundan sema edemezler.

Kulak ile ses ve nağmelerle başlayan, kalbinde ilahi heyecan duyulması ile başlar.
Bu hal ilahi cezbenin öncüsüdür.
Dünya ilgisini keser.

Sonra.
Yüksek bir heyecan o kişiyi hareket etmeye, dönmeye karşı konamayacak bir biçimde zorlayarak hareket ettirir.

Sonra.
Ah çekip inlemeye başlanır ve vezinli ve güzel sesle şiir söylenmeye başlanır.
Kendine merhamet etmeye başlar, acıma duyguları oluşur.
Bu duygu Allah’ın rahmetini (Acımasını, esirgemesini, korumasını) çeker.

Sonra.
Kişi artık kendisini bilmeyecek hale gelir.
Artık kişi kendini yerde mi gökte mi bilemez hale gelir.
Kimi ağlar, kimi üstünü başını yırtar.

Sonra.
Fevkalade güzel nağme taşıyan Allah’ın o eşsiz hitabı olan
“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”

Hitabını duyar ve bu hitabından hâsıl olan lezzeti bulur.
Bu eşsiz hitabı duyunca yeniden ruhu yaşamaya başlar.
Ruhu uyarılır, doğru yolu, Tanrı yolunu görür hale gelir ve aslına kavuşur.

Sonra.
Ruhani hazlara yükselir.
Manevi gıdayı alır, fetihler yapar.

Tanrı erleri için namaz kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve yasaklarına uymamanın bir misalidir.(Mevlana Fihi Mafih)
                              *
Ey güzel yaren,
Kendi kafana göre Allah’a ulaşamazsın.
Allah’a ulaşmışların yolunu izlemelisin.

Taklit seni ikiyüzlülüğe götürür sonunda boşa çaba sarf ettiğini sonunda anlarsın.
Şeriat hükümlerini yerine getirmeden tasavvufla ilgilenirsen yanlış yollara gider hakikati bulamazsın.
                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar