11 Mart 2012 Pazar

ULU ARİF ÇELEBİ VE MEVLEVİLİĞE BAĞLANANLAR

Bir gün bir sofi, Niğde halifesi Şeyh Nasihüddin (Tanrı rahmet etsin) ile bu Kıtmir adlı köpekle bu kadar ilgi ne içindir diye büyük bir tartışma yaptı, köpeğin ayıplarını saydı.

 Şeyh Nasihüddin:
“ Onu şundan ötürü severim ki, keramet sahibidir, dostu düşmandan, inananı inkâr edenden bilir, ayırt eder.” Dedi.

Sofi:
“ Ben bunu kabul etmem, mümkün değildir” diye cevap verdi.

Şeyh Nasihüddin:
“ Bu Ashab-ı-kehfin (Mağara adamları) köpeğindendir.
Onun damarı taşır.
Onların köpeği de bu renkte idi” diye söyledi.

ŞİİR:
“ Köpekte aşk damarı olmasaydı Ashab-ı kehfin köpeği,
Gönül erbabını arar mıydı hiç?

Onun cinsinden âlemde şöhret bulmamış nice köpekler vardır.

Kurt, ayı, aslan bile aşkın ne olduğunu biliyor,
Aşktan kör olanı,
Köpekten de aşağı tut.
(Mesnevi 5.Cilt. s.127/2008-2010)

Bunun üzerine sofu:
“ Bunun böyle olduğunu nasıl bilelim?” diye sordu.

Şeyh Nasihüddin:
“ Bak, sen ona güzel kokulu hutab (Tava böreği) versen yemez.
Benim elimden kuru ekmek bile olsa yer” dedi.

Sofu tava böreği getirsinler diye iki dirhem çıkardı verdi.
Börek gelince Kıtmir’in önüne yesin diye koydu.

Hak tealanın kudretiyle bir kere koklayıp iltifat etmedi.
Şeyh Nasihüddin cebinden kuru bir ekmek parçası çıkarıp kıtmirin önüne koydu.

Tam bir iştahla kuru ekmeği yedi.
Bunun üzerine miskin sofi, kibir ve kinini bırakarak iradet getirerek (İradesiyle ve gönül isteği ile kibir ve kinden sıyrılarak yanlışını kabul etmek) yanlıştan kurtuldu.

Şeyh Nasihüddin, doğruyu kabul ettiğinden kendi feracesini ona giydirdi.
O sofi Arif Çelebinin müridi oldu.

Mürit olacağı sırada Arif çelebi sofiye:
“ Bizim köpeklerimiz mürşittirler (Doğru yolu gösteren, kılavuzluk eden, yanlıştan kurtaran), ya aslanlarımız nasıl olur?”buyurdu.

ŞİİR:
“ Ey köpeklerine, aslanların köle olduğu sevgili,
Anlatmaya imkân yok ki,
Sus vesselam.
(Son söz budur).
(Mesnevi Cilt 3.S. 386/7)
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 
                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)

Neler öğrendik:
1.    Dostu düşmandan ayırt etmenin keramet olduğunu öğrendik.
2.    İnanandan inanmayanı ayırt etmenin keramet olduğunu öğrendik.
3.    Aşkı tanımayanın, bilmeyenin köpekten de aşağı olduğunu öğrendik.
4.    Mevlevilerin en aşağısı bile doğru yolu gösteren, kılavuzluk eden, yanlıştan kurtaran, uyandıran, Tanrı’ya yaklaştıran olduklarını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Köpeğin özellikleri üzerinden bize verilen mesaj budur.
Doğru kişiye köpeğin sahibine bağlandığı gibi bağlanmak gerektiği önemsenmelidir.

Oluşan bağlılıkta sadece sözle bir aktarımın yetmediği, duygusal ve his yoluyla ve başkalarının anlayamayacağı şekilde bağlanan kişi önce uyandırılır.

Uyandırıp uyku halinden sıyrılan kişiye izlemesi gereken doğru yol gösterilir.
Nelere ve ne kadar önemseyeceği bakımından sırlar verilmesi için hazırlanır.

Samimiyetin önemi ve inancın kuvvetlendirilmesi için yaşanmışlar anlatılır ve o kişiye yaşatılır.

Dünya ile ilişkileri kesilir veya en az düzeye indirilerek ruhsal alan fazlalaştırılır.
Aktarımlar için alan genişliği ve önemseme en yüksek düzeye çıktığı zaman güven sorgulaması olmayacak seviyeye gelinmesi gerekir.

Bu durum köpeğin davranışları örnek alınarak en güzel şekilde anlaşılır ve açık olur.
Mevlana Hazretlerine ve hanedanına böyle bağlanmamız istenir, beklenir.

Mevlana Hazretleri ve hanedanı Peygamber efendimize aynı şekilde bağlanmıştır.
Peygamber efendimiz de Tanrı’ya bağlanmıştır.

İşte böyle yaren,
Denize ulaşan hangi kaynak, dere, nehir bulursan oradan bu akışa kendimizi vererek denizi bulacağımızı hatırlamalıyız.

Bu yolu bağlılıkla izleyenlerin en aşağısının ne seviyede olduğunu ve diğer insanlardan ne kadar farklılık oluşturduğunu yarar bakımından dikkatinizi çekerim.

Yol gösteren olgun, yol arayıp soran da uygun olduğu vakit ve bunların ilişkisi köpek ve sahibi gibi bağlılık olunca elde edilenleri Mevlana Hazretleri bile anlatamıyor.

Sözün açıklayamadığı bir seviyeye giriyoruz ki bu alanda ağzın, kulağın, yazının vereceği, öğreteceği bir şey kalmaz.
Konuşan, duyan, söyleyen kalbin, gönlün, ruhun olur.

Zaman ve mekân sınırından çıkarsın ve Tanrı sanatının eşi benzeri olmayan âlemlerini görür, tanır yararlanırsın.

Sadakati ve razı olmayı öğrenmek, düşüncemize ve davranışlarımıza kazandırmamız gerekiyor.

Ben ve ben merkezli davranış içinde olana perde açılmayacağı için ruhsal körlük ve sağırlık içinde yaşar.
Böyle kişilere en açık biçimde değerli bilgileri sunsan bile takıntılı düşünce ve davranışlarından dolayı bilseler bile anlamazlar, kavrayamazlar, hayata geçirip fayda elde edemezler.

Anlayana bu kadar açık etmek fazla, anlamayana, anlamak istemeyene de bu açık boşunadır.
                                                          *
RAVLİ

Popüler Yayınlar