7 Mart 2012 Çarşamba

ULU ARİF ÇELEBİ VE BABA HATIRI KIRMAK

Çelebi Hazretleri, Amasya madeninden (Gümüş hacı köy) çıkıp, Kastamonu tarafına gidiyordu.
Çelebi Hazretleri:
“ Bu gün yolda Ayintab haramilerine (Eşkıyasına), hazır olun “ buyurdu.

Bir saatten sonra, Osmancık kalesi yanında Ayteb (Ayıntab) haramilerine tesadüfle büyük gürültü oldu.
Çelebi Hazretlerinin üzerine ok yağdırıp mübarek bacağında bir ok yarası oldu.

Derler ki o gün Çelebi Hazretleri Teglei arifi (Atların eğeri altına konan bir örtü kumaşı) giymişti.
Okların hemen hepsi çarptıktan sonra geri sıçrardı.

Haramiler (Eşkıya) her halde kaftanı altına zırh giymiştir zannıyla durmadan ok yağdırdı, nihayet kervanı soyup dostları ayırdılar.

Türbenin hizmetçisi Şeyh Bahaeddin Hayat hazretlerinden:
“ Bu kimdir? “ diye sordular.

Bahaeddin:
“ Bu Mevlana Celaleddin’in oğlu Şeyh Veled’in oğlu Çelebi Arif’tir” dedi.
Bunun üzerine haramiler feryat ederek atlarından indiler, başlarını açıp insaf dilediler ve hepsi Emir arifin müridi oldular.

Emir Arif giydiği hırkayı onların reislerine bağışladı.
Onlar da dostlardan ne almışlarsa geri verdiler.

O yarayı da sıkı-sıkı bağlayıp özürler dilediler.
Fakat şaşılacak şey şu ki onların oklarının darbesinden o mübarek elbisede bir iz yoktu.

Biçare bende (Yani Eflaki) rica yoluyla, Çelebi’nin kutlu elbisesi üzerine o kadar oktan bir tehlike erişmeyip, mübarek bacağı yaralandı, acaba bu neden oldu diye sordum.

Çelebi Hazretleri:
“ Babam hazretleri, Konya’dan gitmemi istemiyordu.
Onun bu arzusunu kabul etmeyip kayboldum.

Bu kadar yara ve felaket onun hatırının kırılmasından geldi.” Buyurdu.

İşin sonunda o haramilerin hepsi Kastamonu padişahı Süleyman Paşanın önüne gidip haramilikten tövbe ettiler.
İslam askeri mesleğine girip harplerle meşgul oldular.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)

Neler öğrendik:
1.    Babanın hatırı kıran oğlun başına can sıkıcı işler geldiğini öğrendik.
2.    Tanrı inancının ve asil soyun çocuk yanlış yapsa bile koruduğunu öğrendik.
3.    Asil kimselerin yanlış yaşayışta olanlarının yolunu doğruya ve faydaya çevirdiğini öğrendik.


 İşte böyle yaren,

Babaya karşı gösterilmesi gereken saygı kurallarına uymamız gerekmektedir.
Babayı sevindirmek ve mutlu etmek gerekir.

Her şey yerinde değer olacağından ve yakışacağından, gönülde sevgi ve istekle bulunan çocuğun babaya bağlılık göstermesi istenir, beklenir.
Babayı razı ve hoş etmek suretiyle sevindirmek gerekir.

Sevgi bağlılıkla ve armağan vermekle yaşar.
İnsanlar yaşlansalar da gönüllerindeki sevgi ve istekler bitmez.

Bir kimse emredip birçok şey yaptırabilinir ancak onun gönlüne hükmedemez.
Gönül gücenmesiyle o şeyi ve kişiyi istemekten vazgeçer.

Gönül içten gelen arzulamakla ve istemekle iş yapar.
Gönül, istemekle olandan değil de kendiliğinden verilenden memnun olur.

Gönül işlerinde tutarlılık gereklidir.
Gönül duygusal alanda gelişen işlerdir.

Gönül aşırı derecede etkilenirse kişiyi sarsar, üzer, gücendirir, kendinden geçirir.

Değer verdiğimiz, önemsediğimiz, bakım yaptığımız, koruduğumuz, beslediğimiz her ne ise o büyür, güçlü olur, ürün verir.

Asil olanın hata yapsa bile bir şekilde aslıyla bağını koparmadığını, ailesinin değer verdiğini koruduğunu, yüceliklerini devam ettirdiklerini, asil yaşamı yaşattıklarını öğrendik, anladık.
                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar