14 Mart 2012 Çarşamba

ULU ARİF ÇELEBİ VE BAĞLANANLARIN HALLERİNDEN HABERLİ OLMASI

ULU ARİF ÇELEBİ VE BAĞLANANLARIN HALLERİNDEN HABERLİ OLMASI

Bu kitabın yazarı kul (Eflaki) anlatmıştır:
Çelebinin yanında Şeyh Ali adında bir derviş vardı.

O, Sultan Veled Hazretlerinin müritlerinden biri olup veliler sohbetini görmüş, üstüne ulu kişilerin güneşi parlamış bir erdi.

Gece gündüz hizmet etmekle meşgul olur pek nefis yemekler pişirirdi.
Çelebi o dervişi Akşehir’de eşyalarının yanına bırakıp Beyşehir’e gitti.

Rahmetli Eşref oğlu (Beyşehir Hükümdarı) (Tanrı ona rahmet etsin) hadden aşırı hizmetlerde bulundu.

Hem böyle Cuma günü, Mevlevi Zaviyesinde (Tekkesinde) büyük bir toplantı olmuş, şehrin uluları toplanmışlardı.

Ansızın Çelebi Hazretleri:
“ Zavallı Şeyh Ali’miz fani âlemden (Dünyadan) baki cihana (Ahrete) sefer etti (Öldü)” buyurdu.

Orada bulunanlar baş koyup:
“ Bu haberi birisi mi getirdi?” diye sordular.

O da:
“ Hayır, gördüm ki gaybı (Görünmeyen âlemden) iki şahıs onun cenazesini götürüyorlardı” buyurdu.

Dönüşümüzde, göçmesi (Ölümü) o buyurduğu saatte idi.

ŞİİR:
“ Şeyh o ilahi nur ile bakmağa başlayınca,
Önden, sondan haberdar oldu.
Bir müridin önüne, sonuna anlayış buldu.

Hayal gibi gönlüne girerler,
Gizli şey ve hal,
Onların önünde açık olur.”

(Mesnevi 2.Cilt 332/1567)
(Mesnevi 2.Cilt. s.327/1479)

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                       ***
Tahsin Yazıcı ve Feridun Nafiz Uzluk (Nur içinde yatsınlar) tercümeleriyle)
                                          *
GAYB NEDİR:

Tanrı’nın insandan gizlediği şeylerdir.

Görünmeyen, örtülü, gizli olan, his ve akıl ile duyulmayan, bilinmeyen varlıklar ve bunların bulundukları manevi ve ruhani âleme gayb diyoruz.

Her ne oluyorsa önce gayb âleminde olur sonra dünyada vücut bularak görünür olur.
Biz bunu “ mekân içinde mekân” örneği olarak (âlemi misalde) dünyada görürüz ve varlığına inanırız.

Gözden saklı, görülüp bilinmeyen şeyler ve hallerin meydana gelişleri ariflerin kalbine yardım için peş peşe gelir.
Bu gelişlerden arif bazen dehşete düşer bazen korkar.

Velilere özel olan, onların keşif ettikleri sır ve ilimlere Âlemi Mana diyoruz ve gaybın içindedir.

İki türlü gayb vardır.
Birincisi:
Tanrı tarafından bilinen ve insan tarafından bilinmesi mümkün olmayan gayb.
(Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez.)
(EN’AM Suresi 59)

İkincisi:
(O iman edenler ki görmediklerine ‘gayb da olanlara’ inanırlar)
(BAKARA Suresi, 3)
Ayetinde buyrulduğu gibi görülüp duyulmayan ve fakat akıl ve bilgi yolu ile varlığına delil bulunan, Tanrı’nın zatı sıfatı ve ahretin durumu gibi olan gayb.

Birlik ruhuna dalıp kaybolma halidir.

Tanrı erlerinin üç hali vardır:
1.    Hal: Kendi elinde olmayan haldir.
              Dilemeden gelir, gider.


2.    Hal: Erin dilediği zaman gelir ve gider.
             O kişi ne istiyorsa o hal oluşur.

3.    Hal: Bilginlerin anlayamayacağı haldir.
             Kişi ile hali aynı olmuştur (Kutup)
                  Tamamlanmış duraktır.
             Kişi iki âlemde de uludur.
                  İyide kötüde eşit olmuştur.
             Tanrı’ya kavuşmuştur.
             Sözleri kendisinden değildir.
             İyiden kötüden kurtulmuştur.
             Korku ve ümidin ötesinde iyi ve kötüye bakmazlar.

Her şey asla gittiği için erler aslına giderler (Tanrı’ya).

Halk, erlerin sözlerini ve davranışını anlayamaz, kavrayamaz.

Söylenen sözün ve eylemlerin açıklaması yoktur, çünkü insandan böyle sözler doğmaz.

İşte böyle yaren,

Tanrı’ya ulaşmak ve Tanrı’da yok olmak için gidilen bu yolda ileri gitmişlerin yaşanmışlarıyla Tanrı sanatının kudretindeki sonsuzluğunu öğreniyoruz.

Aklımızın anlamakta zorlanacağı olağan dışı dediğimiz, aslında var olan ve işleyen sonsuz bir yaşamla birlikte olduğumuzu anlıyoruz ve farkında olarak bu yolda ilerliyoruz.

Aklımızın kabul etmesinden önce inanmamızla çok mesafe aldığımızı ve sonra da aklımızın kabul ettiğini gördük, yaşadık, kabul ettik.

Karanlıkta kalmışa, örtü altında yaşamaya kabul edene, perdelerin ötesindeki gerçekleri görmekten korkana, çekingen davranana, tembellik ederek farkında olmayı önemsemeyeni, ışıktan kaçana, yapacağımız bir şey yoktur.

Kişinin içinden gelen, keşif etmeğe hareketlendiren istek yoksa o kişi kendi haliyle sıradan biri olarak yaşar gider. 

Tanrı sanatını gösteren yaşanmışları ile bize anlatanlara, aktaranlara teşekkür ederiz.
Bizlere doğru yolun ufuklarını işaret eden büyüklerimizin karşılık beklemeden yaptıkları bu hizmete minnettarız.
                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar