(Mevlana
Hazretleri Allah dostuna âşık olanın sıkıntıdan korkmadığını, cesur olduğunu
anlatıyor)
670.
Birisi tutar da ateş sönmeye yüz tuttu derse inanma;
Sen
(Allah dostu olan) ne dumansın, ne ateş;
Her
an tedbir (Önlem almış) ve tasarruf sahibi (İstediğin gibi kullanabileceğin yetkiye sahip) ölümsüz
dirisin, söyle bu sözü.
A
benim çırpınıp uçan gönlüm, niceye-dek şu yıkık bedende kalacaksın?
Doğan
kuşuysan (Asil bir yapın varsa) uç o yana (Sevgiliye doğru git);
Yok,
baykuşsan (Karanlıkta av yapan kuş musun) söyle
bari.
Âşıklar
nerde, uyku nerde?
İş
böyle amma gene de dün gece rüyamda gördüm;
Kâbe’nin
içinde, o mihrap (Yön) nerde diye aranıp duruyormuşum.
Amma
şu bildiğimiz Kâbe’de değil, canların Kâbe’sinde;
Karanlık
gecede oraya varsan mum nerde, Ay ışığının da sözü mü olur dersin.
O
Kâbe, öylesine bir nurdan kurulmuştur ki parıltısından canın da nurlanır, bütün
dünya da;
Fakat
nerde canda o ışığa tahammül (Dayanma gücü)?
Tekkesi
(Toplu olarak yaşanılan yer) tamamıyla nurdan,
döşemesi akıl, bilgi;
Sufileri
başsız-ayaksız (Allah’ın emirlerini yerine getirirken
benlikleri olmayan);
Nerde
ayak parıltısı (Parlaklık yok), nerde nalın
tıkırtısı (Ses yok)?
A
bahtı (Talihi) yaver (Hizmet
eden) kişi, içinde gizli bir tacın-tahtın var;
Hem
öyle bir taç, öyle bir taht ki nerden Keykubad’ın (İran
padişahının), Sencer’in (İran padişahının)
aklına gelecek, nerden Suhrâb’ın (İran padişahının)
vehmine (İhtimalleri akla) düşecek.
A
gönül kuşu, güzelliğinin bahçesinde uçadur, orası eminliktir, orda ne tuzak
vardır, ne sapan taşı.
Şu
iğreti bedeninin içinde, bağışlanmış (Karşılık
beklemeden verilmiş) bir define var;
O
verdikçe veren cömert kişinin şu bağışını canında ara.
Balçıktan
(Vücudunun etkisinden) kurtuldun mu hemencecik
gönül bağına girersin;
Bundan
böyle de orada müzikten, rakstan (Danstan),
halis, arı-duru şaraptan başka bir şey yoktur.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Allah ve Allah
dostlarına yakınlaşmak isteğinin kişide hiçbir zaman azalmayacağını, yok
olmayacağını öğrendik.
2.
Vücuda bağlı
yaşantıda kalanların gece karanlıkta avlananlar gibi olacağını, bu davranıştan
daha iyisinin padişah elinde yaşayan ve emriyle ışıklı bir ortamda av yapan kişi
olacağını öğrendik.
3.
Padişahların bile
hayallerine gelmeyen bir tacımızın tahtımızın, hazinemizin, ordumuzun olduğunu,
bunun farkına varmamız gerektiğini öğrendik.
4.
İçimize yönümüzü
dönünce Kâbe’nin içimizde nurdan ışıklı olduğunu, bunun adının can olduğunu,
canın bu nurlu ışığına herkesin kaldırma, katlanma gücü olmadığını öğrendik.
5.
İsteğimizi amaca
döndürerek vücudumuzu düşünmekten kurtulup gönül bağına girmemiz, orada
tehlikesiz, sakıncasız, emniyetli ve sevinç içine bir yaşama kavuşacağımızı
öğrendik.
*
İşte
böyle yaren;
Vücudun
istek baskısından kurtulursak gönül âlemine gireceğimizi, gönül âleminde müzik,
dans ve Tanrı şarabı olduğunu, bunlarla yaşamaya devam edebileceğimizi
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ