Ey hunuk anra ki zât-i hod şinâht
Ender emn-i sermedi kasri bisâht
(Hazreti
Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 3341 inci beyit açıklaması)
“
Ne mutlu o kimseye ki kendi zatını (Özünü, aslını)
tanıdı da ebedi olan emniyet alanında bir köşk kurdu.”
Sen
kendi zatını yakinen tanırsan bakilik cihanında ebediyen emin bir halde
kalırsın.
Şüphesiz
olarak kendi zatını tanıdın mı, senin zat-ı pâkin (Temiz
özün, aslın) sana açık görünür.
O
zât-ı pâkin ki nişansızdır (Belirli bir işareti,
alameti olmayandır) ve lâmekândadır (Adresi kolayca tarif edilemeyen yerdedir).
Beşeriyet
varlığını yok ettin mi, hakiki zatının varlığını ispat etmiş olursun.
Senin
zatın, Kevin’den (Varlık âleminden) de, mekândan
da dışarıdadır.
Dünyada
bu gezip tozan sen değilsin, senin gölgendir.
Kendini
bu göründüğünden ibaret görüyorsan, perdedesin, asıl kendini açık görmüyorsun
demektir.
***
GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev:
Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap
ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
***
Neler
öğrendik:
1. Akıllı kimsenin değerli olana değer verdiğini
öğrendik.
2. Gönül değerli be büyük olduğunu, bedenin değersiz
olduğunu öğrendik.
3. Er olanın tereddütsüz hareket ettiğini, görüşü perdelenmiş
olanın çocuk sayıldığını öğrendik.
4. Erkekliğin cinsi aletle, sakalla olmadığını öğrendik.
5. Benliği olanın çocuktan farkı olmadığını öğrendik.
* İşte böyle yaren,
Benlikten
ve karma karışıklıktan, bulanıklıktan kurtulmak için Tanrı yoluna girmemiz
gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ