Ey Musa, Karun, zarı-zarı ağlayıp inleyerek seni tam yetmiş kere çağırdı da.
Bir kerecik olsun cevap
vermedin.
O çeşit bir kere bana hitap
etseydi.
Ruhundaki şerrin (Kötülük,
fenalık) dalını kökünden söker, sırtına din elbisesi giydirir giderdim.
Ey Musa, sen onu yüzlerce
dertle helak ettin…
Baş aşağı toprağa batırdın.
Eğer onu sen yaratmış
olsaydın bu kadar çabuk azap etmezdin, mühlet verirdin ona!
Merhametsizlere bile merhamet
eden Tanrı merhametlileri, insanlara velinimet (
Birine, etkisi yaşadığı sürece devam eden iyilik, bağış) eder.
İhsan (Bağışta bulunma)
denizini, hiç kimseden esirgenmez…
O denize karşı bizim
günahımız buluttan dökülen bir katrecikten ibarettir.
Bu derece, lütfü (Hoşluk,
güzellik, iyilik yönünden yaklaşım), bu derece isyanı bulunan, nasıl olur da
bir görünüşe kapılıp bulanır, huyunu değiştirir?
*Günahkârları
ayıplayan kişi, kendisini cebbarlar (Zorbalar) arasına katar, kötülerden olur
gider!
***
MANTIK AL- TAYR 1
Feridüddin-i ATTAR İslam klasikleri. M.E. B. 2172 Çeviren Abdulbaki GÖLPINARLI
( Bu kitabı temin edip evinde bulundurmanı önemle öneririm)
***
Yaren,
Hz. Musa amcaoğlu ve
eniştesine olan Karun’dan üç şeyden dolayı kızdı.
1.Dünya sevgisine bağlanma
dedi.
Bağlandı.
2. Zekâtını ver dedi.
Vermedi.(İlahi emre uymadı)
3.İftira etme tuzak kurma
dedi.
Kurduğu için hem de
kendisine.
Karun’un bu günahkâr durumuna
rağmen Tanrı ayıplanmasını istemiyor.
Onu yaratan, o hazineleri
veren, Tanrı’dır.
Onun işinin sırrını
bilemeyiz.
Bize düşen kendi ahlakımızı
korumamızdır.
Bize düşen hizmeti
yapmamızdır.
Huyumuzu bozmamamızdır.
Ceza kısmını Tanrı’ya bırakmak
gerekir.
Ayıplamana bile izin yok.
Yargı ve cezayı hesap görücü
tanrı’ya bırak.
Bize düşen bu olaylardan
ibret (Ders) almak, yaşamımızı düzeltmek ve düzenlemek suretiyle Tanrı’nın
beğendiği bir kul olma yolunda elimizden geleni yapmaktır.
*
RAVLİ