(Mevlana
Hazretleri ölüm ve sonrasını anlatıyor)
1490-
Tanrı şu dünya otunu (Yiyeceklerin) un-ufak
oluverir dedi;
Şu
otlakta hayvan gibi ne diye diken çiğner durursunuz?
Haydin,
şarap (Tanrı şarabı) geldi küpten, gelin
dışarıya;
Kadayıf
için, pelte için bedeninizi bulaştırmayın.
Haydin,
can güzeli ayna aramada;
Cilalayın
da pasını giderin aynanın.
Bu
sözlere mahlas (Takma ad) koymaya bırakmıyorlar
beni;
Irmak arıyorsanız asıl kaynaktan arayın.
Ölüm
gününde tabutum yürüyüp gitmeye başladı mı bende bu dünyanın gamı var, dünyadan
ayrıldığıma tasalanmıyorum (Üzülmüyorum) sanma,
bu çeşit bir şüpheye düşme.
Benim
için ağlama, yazık-yazık deme;
Şeytanın
ayranına düşer, düzenine kapılırsan yazık olur, yazık-yazık demenin sırası
gelir.
Cenazemi
görünce ah ayrılık-ayrılık demeye kalkışma;
Kavuşup
buluşmam, o zamandır benim.
Beni
kabre indirip bırakınca elveda-elveda deme;
Çünkü
kabir, can topluluğunun (Yaşayanların görmemesi için)
bir perdesidir.
Batmayı
gördün ya doğmayı da seyret;
Güneşe,
Ay’a, batmadan ne ziyan geliyor ki?
Sana
batmak görünür amma doğmaktır o;
Mezar
hapis gibi görünür amma canın (Bedenden)
kurtuluşudur o.
***
DİVAN-I
KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan:
Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR
BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
***
Neler
öğrendik;
1.
Dünyada
yenenlerin ufak tozlara ayrılıp şekil değiştirip toprağa karışacağından önemli
olmadığını öğrendik.
2.
Tanrı şarabını
geldiği zaman diğer hiçbir yiyecek ve içeceğin değerinin kalmayacağını
öğrendik.
3.
Arayışımızın ilk
kaynaktan olması gerektiğini öğrendik.
4.
Mevlana
hazretlerinin ölümüne üzülmenin doğru olmadığını, aslında ölümle Mevlevi
dostlarına kavuştuğunu öğrendik.
5.
Karanlığın
aydınlığa, aydınlığın karanlığa dönüştüğünü her gün görmedeyiz, bunun yok oluş
manasına gelmediğini öğrendik, anladık.
*
İşte böyle yaren;
Dünyada ölmenin aslında ebedi yaşam için doğmak
olduğunu öğrendik, anladık.
*
RAVLİ