3 Ekim 2014 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 630 İNCİ BEYİT

630-  Türk ona derler ki köy, onun korkusundan haraçtan (Vergiden) emin olsun; (Türk, egemen olduğu yerden vergi alır, başkalarının saldırısından koruyarak eminlik sağlar.)

Türk ona demezler ki tamaından (Doymazlığından) her kutsuzun (Uğursuz, kötü kişinin) sillesini (Elin içiyle vurulan tokat-ı) yer durur.
(Dünyalık çıkarı için İtilip kakılmaya, aşağılanmaya razı olana Türk denmez)

Akıllı kişi ilkbahara erişince kürklere boş verir, artık niçin kunduz kürküm yok diye gussalansın (Kederlendin), tasalansın.
(Güzelliğe kavuşanın eskiden ihtiyaç duyduklarını kendisine yük olarak görür ve bırakır.)

Safrası (Öd kesesi sıvısı) çok kişi, mizacının (Bünyesinin) kötülüğü yüzünden tatlı nardan hoşlanmaz, kaçar canı ekşi nar ister fakat mayhoş nar yemesi daha iyidir onun.
(Tatlılık isteyen kişi tatlı olanı arar, tatlı olandan beslenir, kuvvetlenir.)
(Kişiliği kötü olanın uygunsuz ve yakışıksız işler yapar, tatlı sert olmasını tercih etmelidir.)

Sus öküz açlığına tutulup da on kişinin yiyeceği börülceyle (Fasulyeye benzer sebze) üzümü yiyen kişi, zaten ruh şaraplarını içemez.
(Yeme içmeye aşırı tutkun kişi ruhsal gıdalar alamaz.)

Can arkında (Suyolunda) âbıhayat (Hayat suyu, içene sonsuz yaşam sağlayan efsanevi suyu) gibi akmada sevgin;
Âbı hayat bile senin aşkınla arkta, seni araya-araya akıp gitmede.

Dünya, bildik kuşların seni övüş nağmeleriyle dopdolu, kuşlar anıldı mı gönül kuşum uçmada sanki.

Onların anışlarıyla vereyim canımı hoş bir halde, gülerek vereyim bu canı;
Can sevgiliyi anarak bedenden giderse nasıl olur da gülmez?

Her can kuşu bir halka yapmış, üveyik gibi boynuna takmış, hepsi de benim gibi bir kafes yapmışlar, Süleyman’ın tapısına (Padişahın huzuruna erinç, huzur, rahat, durgunluk, dinginlik bulmaya eşiğine) gidiyor.

Noksandan münezzeh (Temiz, uzak) varlığa mensup olan herkesin canından her an bir ruhani hal, sarhoş, yıkık, varlığından geçmiş bir halde ta rahmet sahibinin arşına dek gitmede.
(Kendini din kurallarına göre temizlemiş kişilerin özüne, ruhuna, yapıcısına doğru sarhoşçasına giderler.)

Can nedir?
Yüce padişahların (Velilerin, evliyaların) küpü, içinde de gökyüzünün şarabı var;
İşte bu yüzden ya, şimdi söz de âşıklar gibi dağınık bir halde gidiyor.
                                 ***    
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Türküm dediğimiz zaman, yiğit, kendine bağlı olanları emin kılan kişi olduğunu öğrendik.
2.    Menfaati için her şey yapan, korkaklık gösterenin, kendine bağlı olanları korumayanın Türk olamayacağını öğrendik.
                                  *
İşte böyle yaren,
Hak âşıklarının gökyüzüne yolculuğunun verdiği sarhoşlukla başka birilerini beklemeden hızlıca özüne, yaratıcısına doğru yol aldıklarını öğrendik, anladık. 

Yiğit olmamız, gereksiz yüklerden kurtulmamız, iyi karakterli kişilerin yanına gitmemiz, tatlılık aramamız, ölümsüzlüğü bulmamız, yol gösteren ve yolu aydınlatan emir gücüne sahip kapılara gitmemiz gerektiğini, buralara da temiz ve noksanlıkları gidermiş kişilerin kabul edileceği bilince olarak yücelere doğru yol almamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                  *
RAVLİ