Zamane
çocuklarının vefa (Sevgiyi sürdürme,
sevgi, dostluk bağlılığı) ve himmeti (Çalışma,
emek, gayret, Lütuf, iyilik, iyi davranma.)
Biz
ki benlik davasından el çekmişlerdeniz, böyle aciz bir halde
toprağın başını ne bekliyoruz?
2125-
Seni bu dünya dostluğu böyle zebun (Güçsüz,
zayıf, aciz) düşürdü.
Toprak
bu tabiye oyununu (Strateji) pek çok
yapmıştır.
Bütün
ömür kervanı gitti, biz alçaklardan daha aşağı düştük.
Kafileden
kafileye pek geri kaldık.
(Günah
ve sevabımızı yazan kâtibin melekleri) Şu iki melek bizim
derdimize düşmüş, şeytan bizim dostluğumuzun yüz karasını
(Utanılacak şeyler yapmaya )
çekmekte, dünya işlerinde pek hızlı koşar, kulluk bahsinde
pek soğuk davranırız.
Tembellikte
buza, sıcaklıkta küle benzeriz.
Gönül
ışığı, göz aydınlığı nerede?
Şaşırmış insanlarda
rahat ve güvenlik olur mu?
2130-
Kıyamet yıldızının ışıkları belirdi.
Seher
vakti ibadete gidenlerin izleri kayboldu.
Ağzında
gaflet handesi (Çevresinde olup bitenlerin
farkına varamama durumuyla gülme, gülüş), canda ömür
arzusu kalmadı.
Kendini
sihir ve efsunla bu toprağın elinden kurtarmaya bak.
Nasıl
can vereceğini düşün de bir çaresini ara.
Şu
kanlı tuzaktan uç.
Bunun
için en iyi çare uyanık davranmaktır.
Kurt
tilkiden daha güçlüdür.
Fakat
tilki kurnazlığı ve uyanıklığı ile ondan yakasını
kurtarır.
2135-
Gayret et ki vaktiyle Tanrı’ya verdiğin sözü yerine getiresin.
Kendine değil, Tanrı’ya kulluk (Sevgiyle
bağlanıp hizmet etmek) edesin.
Alçak
gönüllü ol ki, fazilet (İnsan
yaradılışındaki bütün iyi huylar, erdem) ondadır.
Bu
güzel huyda insaf denilen gülden bir koku vardır.
Gönül
kitabından öğrenilen her hüner vefa kumaşının eteklerine
işlenmiş bir sırma gibidir.
İnsanda
bir hüner görür de beğenmezsen o, kaybolmuş bir cevher sayılır.
Fakat
beğenirsen değeri başkalaşır.
O
hünerin kaynağı birkaç misli daha gürleşir.
2140-
Yetişmiş insanlar bir tarafta bir hüner görürlerse onu canla
beslerler.
Yerdeki
toprak temiz bir cevherden başka bir şey değildir.
Fakat
bu cevher bugün bu toprakta kalmamıştır.
Hepsi
de riyazet (Nefsin isteklerini kırma )
denilen meziyeti temaşa (Hoşlanarak bakma, seyretme) sanırlar,
erenler hakkında daima kara düşüncelere kapılırlar.
İyiliğin
adına biraz ziyan, vefanın adına bedava kulluk dediler.
(Hünerlileri
canlarından bıktırır, onların hünerlerine kıskançlıkla ziyan
verirler.
Hünerli isen başını ezer, hünersiz isen bundan
dolayı zevk duyarlar)
Onlar,
vefa yazısını buz üstüne yazar, Ay’ı, güneşi bile (Işık
saçtığından dolayı) kınamaya kalkışırlar.
2145-
Cömertliğe; biraz kaygı, öğüde; kendi tarafına yontma derler.
(Cömertlik
yaparken kendini sıkıntıya sokacak çokluktan sakınmalısın,
öğüt verildiği zaman kendine ders almalısın.)
Kutlu
(Uğurlu, hayırlı mübarek) bir nefes, huzur ve rahat veren bir
merhem bile olsan bu halk nazarında cerahat (İrin,
yara) sayılır.
Bir
dudaktan tatlı bir şerbet (Güzel bir söz)
tatsalar, elleriyle dişlerini kırmak isterler.
İncir
gibi tatlı ve pişkin ciğerlere ham koruk gibi sirke saçarlar.
(Ergin,
olgun insanlara karşı yüzlerini ekşitirler.)
Hiç
kimsede hüner ve fazileti görebilecek dürüst bir göz kalmadı,
ayıp ve kusur aramaktan başka bir şey bilmezler.
2150-
Denizin bütün mahsulleri inci değildir.
Âdemoğlu
için bir hüner bile az değildir.
Körün
gözünde (Dicle) bir damlaya benzer,
karıncanın gözüne çekirgenin ayağı kanat gibi görünür.
Şu
birkaç sahte vakarlı (Olgunlaşmadığı
halde kendini olgun gibi göstermeye çalışan) ayıp
tellallığı yapar, hünerli, hünersiz herkesi kıskanırlar.
Bunlar
çamura düşmüş cesetten daha bulaşık, gönül gamından daha
bulaşık, gönül gamından daha acıdırlar.
Bir
dimağ (Beyin, akıl, şuur) görseler,
kurt gibi kemirir, bir ışık görseler rüzgâr gibi söndürürler.
2255-
Cihanın haline bak ki, başbuğları büyükleri, ünlüleri
kimlerdir?
Kendi
aile ocağının adını kirletmiş şu birkaç soysuz, verdikleri
söze nasıl vefasızlık yaparlarsa benim şerefimi de öylece
kırmak isterler.
Ben
ahlak ve fazilette (İnsan yaradılışındaki bütün iyi huylar,
erdem) gökteki ay gibiyim.
Küçülsem
bile yine bedir (Dolunay) haline
gelirim.
Diyelim
ki haddinden fazla ıstırap çektim, felekle bu düşmanlığı
niçin sonuna kadar götüreyim?
Bunlar,
benim ruh bağımdan derlediğim taze şiirlerimi eski Nuh kavmi gibi
inkâr ederler.
2160-
Ey Hızır’ın bayrağı, bir gaza et!
Ey
Nuh’un kutlu nefesi, bir dua oku.
Benim
kalbimde onlar gibi kötülük sevdası yoktur.
Onlar
o cefalarını anmazlarsa ben de hatırıma getirmeyeyim.
Çünkü
onların ölçüsüz fenalıklarına karşı benim ses
çıkarmamaklığım en kuvvetli bir cevaptır.
Hokkanın
(Mürekkep konulan kap) çok ses
çıkarması, içinde tek inci bulunmasındandır.
İçi
mücevherle dolunca dilsiz olur.
Def
çok gürültü çıkarır, fakat içi dolu olursa sesi çıkmaz.
***
Mahzen-i
Esrar
Nizami
M.E. B. Şark İslam klasikleri 13
***
İşte
böyle yaren,
İnsanların
temel özelliğinin verdiği sözde durmamaları, sevgilerinde ve
bağlılıklarında devamlı olmadıklarını, benlik ve bencil
davrandıklarını, çıkarlarının peşinde olduklarını
bilip kabul edersek rahat ederiz.
Bu
bilinçte olmakla beraber insanlara muhtaç olduğumuzu, işbirliği
yapmamıza engel olmayacak şekilde kötü görmemize ve soğumamıza
neden olmamalıdır.
Tanrı
arayışı içinde doğru yolu bulmuş, aydınlanmış ve başkalarını
aydınlatma isteğinde olanlara, hiçbir maddi karşılık
bekleyişinde olmayanlara hediye vererek yakınlaşmamız, onlara
hizmet ederek yararlanmamız akıllıca bir seçenek olur.
Küsmek,
kızmak, kendini toplumdan uzaklaştırmak eğer Tanrı ile beraber
olma isteği yoksa yanlış olur ve ruhsal problemlere neden olur.
Önerilen
güzel huylarla davranmak; başlangıçta bizi sıkıntıya soksa
bile sonuçta kazançlı biz olur.
Tanrı’nın
beğendiğini kullar da beğeneceğinden hedefimiz Tanrı beğenisini
kazanmak olmalıdır.
On
ikinci yüzyılda yazılan ve dile getirilen gerçeklerin bu gün de
aynı ve geçerliliğini görerek anlarsak o zaman insanın karakter
yapısının değişmediğini ancak kullanılan aletlerin değiştiğini
anlarız.
Ben
insanları kendim gibi bilirdim ama değillermiş dediğimiz zaman
zarar gördüğümüzü, kendimizi bilmediğimizi, insanları ve
insanlara tesir eden kuvvetlerden habersiz olduğumuz anlaşılır.
Ey
yaren,
Bloğumda
özenle seçtiğim büyüklerimizin sözleri ve yaşam öyküleri en
ideal olanı sana sunmak ve heveslendirmek içindir.
Biz
onlar gibi olamasak da onları seven, beğenen, gıpta eden olmamız
ve kendimizi o toplulukta sayarak sıradan biri olmaktan kurtulamayız.
RAVLİ