28 Şubat 2017 Salı

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2810 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2810. Ağacım kuruyunca alabildiğine yücelmiştir;
Yüzüm sararınca altın gibi değerlenmiştir.

Şu gönlümde inciler, mücevherler definesi vardı;
Fakat gönlü, hepsini de kumarhanede oyuna vermiş gitmiş.

Şu gönlüm, binlerce varlık sağrağını kırdı da nergise benzeyen mahmur gözlerin birini bile onarmamış.

Canımda, bir uğurdan ham da kalmadı, pişmiş de;
Medet-medet (Yardım edin), öylesine bir ateş tutuşturmuşsun ki.

Tebrizli Şems, beni ney gibi okşadı;
Gam yüzünden neye, çalgıya, çalgıcıya bahaneler coşmuş, fakat gerçeği bu işte.

Tanrı’dan başka yoktur tapacak, ne de güzel bir bayrak, ne de hoş bir sancak;
Tanrı’dan başka yoktur tapacak, ta yücelerin yücelerine ayakbastı.

Varlık, yokluk denizinde o padişah, Musa gibi ne de hoş toz kopardı;
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Ta ezel bezminde (Dostların bir arada olduğu toplantıda) varlıklar, onun utangaçlığından arılık sıfatlarına büründü;
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Onun bir sitemi (Söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık uyandırdığını, öfkelenmeden belirtmesinin), yüz binlerce lütfa (İyiliğe) değer, yüz binlerce lütuftan daha iyidir;
Ne de güzeldir o sitem;
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

Ne yana baktıysa oradan binlerce İrem bağı biter, yeşerir, gelişir;
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1. Şems Hazretleri her ne yaparsa yapsın bizim için ve bizim yararımıza olduğunu öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Tanrıdan başka tapacak yoktur diyenlerin yararlanabileceği çok değerli bir kişi olduğunu Mevlana Hazretlerinin anlatımından öğrendik, anladık.
                               *                                                           

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2800 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2800. O peri yüzlü güzel, iki dünyanın da hülasasıdır (Özüdür, özetidir);
Yüzünün örtüsünü açtı mı Zühre (Venüs yıldızı-Güzelliği ve zarafeti temsil eden)bile yok olur gider.

Manalar Burak’ına bir bindi mi saltanatına karşı kimin bir söz söylemeye haddi vardır, kimin bir iş etmeye gücü-kuvveti?

O padişah, gökyüzü tasına mühreyi (Yuvarlak, parlak taşı) attı mı gökyüzündeki bütün yıldızlar mat (Yenilmiş) olur giderler.

Ruhül Kudüs (Cebrail ‘selam olsun’) onu görünce secde eder, Tanrı’ya en yakın melekler bile ondan feyiz (Bolluk, bereket) alırlar.

Efendimiz, Arş’ın devlet kuşu Tebrizli Şems, öyle bir adamdır ki yedi deniz bile ona karşı ancak bir katredir (Damladır).

Sen söz kesildin bize, bizi de görülmemiş bir hale getirdin, seni bir türlü göremiyoruz artık;
Sonra da bizim ağlayışımızı gördün de bu ağlayışa gülmeye başladın.

Gül ey can, gül ey cihan, gülmek senin hakkın;
Ne edersen et, ne yaparsan yap, her ettiğin şey, her yaptığın iş, yerindedir, doğrudur.

Hasretinin derdiyle lalelerin gönülleri kapkara;
Güller, yüzünün güzelliğini görmüş de elbiselerini yırtmış, paralamış.

Bütün âlem halkı içinden tertemiz canları seçtiler;
Onların içinden de sen seçildin a benim sevgilim.

Bil ki aşk ottur ki ağacı kurudur onun, benim ağacıma sarılıp sarmamıştır o.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1. Tebrizli Tanrı Şems’inin çok saygı ve hayran duyacağımız bir önder kişi olduğunu öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Tebrizli Tanrı Şems’ine yakın olanların çok değerli kişi olacaklarını öğrendik.
                               *                                                          

RAVLİ

27 Şubat 2017 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2790 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri fazla yemek yemememiz gerektiğini anlatıyor)

2790. Beni de, gönül evini de öylesine yağmaladılar ki Hasan’cağız, evine yalın ayak koşmada.

Yüzünün bağına-bahçesine gelelim, evi yıkalım gitsin;
Hatta yüzlerce ev olsa hepsini de ercesine yıkalım, ovaya döndürelim (Dümdüz edelim).

Ey Salâhaddin (Şeyh), sen bir Ay’sın (Güneşten aldığın ışığı karanlıkta kalanları yolunu görmesi için yansıtansın), şu anlatışa ihtiyacın bile yok;
Hurilerin saçlarını taramak için tarağa ne lüzum var?

Gözüne perde kesilen lokmadan (Hakikati olduğu gibi görmeye engel olan, bağlarla bağlayan, hoşlanmakla seni çeken dünyaya ait gıdalardan) çok yeme;
Yoksa evin yolunu yitirirsin, çadırı kaybeder gidersin.

Gerçi yaşamanı o lokmaya bağlı sanırsın amma can gözünde biten kıldır, baş gözüne perdedir o lokma.

Burada yayılıp gezme, neden gezmeyecekmişim deme;
Can gözüne perdedir bu seyir-seyran.

Beden tılsımı (Sihri) her zahiri bal (Kuşkusuz, şüphesiz tatlı) gibi, şeker gibi gösteriyor amma o, kendini perde ardında gösteren bir gelindir, senin gerçeği görmene perdedir o.

Lokmayı kestin mi daha fazla hayaller belirir, gelir daha fazla hayallere dalarsın;
Hayallerse arılık-duruluk kapısına gerilen perdedir.

Tabiattan gelen hayal, can hayalinin yüzünü örter;
Akıl, cana canlar katan bir perde bu diye naralar atar.

A gönül, şu çeşit-çeşit, renk-renk perdelerden çık, sıyrıl;
Aklını başına devşir (Bir araya getir, topla, derle-düzenle, düzgün duruma getir) de perde, ayırmasın seni dosttan.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri yanlışlıklara başlangıç olarak çok yemenin olduğunu, sonradan da dünyanın albenilerine kendimizi kaptırmamamız gerektiğini öğrendik.
2.    Vücudumuza fazla özen göstermekle kendimizi büyülediğimizi, bu durumun da gerçeği görmemize engel olacağını öğrendik.
3.     Açlıkla hayaller görmeye başlayacağımızı, hayallerde kalmamamız gerektiğini, çünkü hayallerin perde oluşturup hakikati olduğu gibi görmemize engel olacağını, yola devam ederek saflığa ve temizliğe ulaşmamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Dünyanın oyalayıcı ve geçici işlerinden ustaca kurtulmak gerektiğini, uyarıları dikkate almayıp kurtulamayanlardan Allah dostlarının ayrılacağını öğrendik, anladık.
                               *                                                           

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2780 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2780. Miski, amberi koklamak için temiz geniz gerek, pislik yiyen hayvanlarsa öbek-öbek pislikler.

Eşekler (Kaba ve düşüncesizler), eşek sidiğini (İdrarını) kokladılar mı ne zamandır o zaman, ne haldir o hal.

Gelme-gelme, gönül meydanına eşekler (Kaba ve düşüncesizler) erişemez (Ulaşamaz), hayal sahibi yüz binlerce hayale kapılır ancak.

Şu dünya gelinine yengelik (Dünya işlerine kılavuzluk) eden, telalıkta (Halkı yönlendiren ve aracılıkta)  bulunan iblistir;
Artık yengeyi, tellala bak da gelin nicedir (Kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz) ?
Var, kıyas (Karşılaştırma, oranlama, mukayese) et.

Sus, isteyene mutlaka söz söylemek şart değildir, çünkü o dost, kaş işaretiyle de maksadı anlar.

A varlık-benlik bağlarından (Dünyada sahip olduklarına bağlanmaktan kurtulmuş, kendini büyük görmekten vazgeçerek) kurtulmuş filozof (Sakin ve kendi halince yaşayan) er, senin yüzünün sarhoşuyum, o sarhoş gözlerle bir bak bana.

Sarhoş gözlerinden sonsuz, tarifsiz deli-divane olmuşum;
Zaten sarhoşla deli aynı cinstendir.                                                                                                           

Yıkık-dökük gönlümü gör, bana hoşça bir bak;
Çünkü güneş de bir hoşça bakar yıkık-dökük yerlere.

Bir bak, o bir bakışınla bir tohumdan şaşılacak ağaçlar biter, boy atar gider.

O iki gözün, iki yabancı zalim (Acımasız ve haksız davranan), iki sarhoş (Bulunduğu durumdan mutluluk duyan), iki kan dökücü;
Türkçesine, fakat yabancıvari (Yabancı gibi) oklayıp (Avlayıp) duruyor bizi.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Temiz gönüllü insanların, pis iş ve yerlerden, pislikten kendini kurtarmış veya kurtarmaya çalışan düşünceli ve ince ruhlu kişilere Allah dostlarının yardımcı olduklarını ve iblisin tuzaklarından kurtarmak için uyarılarda bulunduklarını öğrendik.
2.    Uygunluk olmadan olgunluğa ulaşılamayacağını, yücelere çıkılamayacağını öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Her ne kadar bize doğru yola yönlendirecek, hakikati olduğu gibi anlatarak bizi aydınlatacak kişiyi ararken, Şems ve Mevlana Hazretleri gibi Allah dostlarının da bu arayış yolunda olanları avladıklarını öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

26 Şubat 2017 Pazar

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2770 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah’ı aramayı anlatıyor)

2770. İki elini açmış, dua ederek denize doğru koşmadasın;
Hâlbuki aradığın inci, daima seninle değil mi, her an koynunda değil mi?

Ne mutlu o kişiye ki eli, hep koynundadır;
Latiftir, hafif ruhludur, çeviktir o kişi.

Her yana yelip yortan, onu arayıp duran kişi, o arayıştan dönüp kendine gelmedikçe yorulur gider.

Can gül bahçesinde gönül, bir dikencikten yaralanıverir;
A gönül, bak da binlerce gül demetindeki bir dikeni, bir dikenin yaptığı şeyi gör.

Gönül alanından bir tozdur kopar, o alana davul, bayrak gelir-konarsa binlerce varlık sancağını seyret, bak, nasıl, nasıl kırılmış-dökülmüş bir haldedir.

Yokluk şehrine gel de sarhoşları seyret;
Kendilerinden de, kendileri gibi binlercesinden de kurtulanları gör.

Padişah, iki ayağını da ebedilik sarayına basmış, şu geçici yaygıdan iki elini de yumuş (Vazgeçmiş).
Git-git, keçinin layığı oğlaktır.
Git, öküzlere hayat, can, buzağıdır ancak.

Git-git, eşekler (Kaba ve düşüncesiz), sürü-sürü toplandılar;
Kart eşeklerle genç, daha bir yaşında sıpalar hep bir arada.

Senin feryadından eşek kokusunu alıp duruyorum;
Eşek de otlak için, dişi eşek için anırır (Bağırır).
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1. Allah’ı arayanların Allah’ı bulmuş ve Allah dostları olmuş kişiyi bulup onları bulmamız, uygun olmamız ve o topluluğa katılmamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Kaba ve düşüncesiz toplumun sayısı ne kadar olursa olsun hiç önemi olmadığını, yücelerde yer tutmuş Allah dostlarının topluluğu içinde ebedi olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *                                                           

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2760 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2760. Cübbemde Tanrı’dan başka kimse yok remizlerini (Duyularla ifade edilemeyeni somut nesne veya işaretle sembolleştirmesi) âşık anlamış, bilmiştir de binlerce defa o cübbeyi alelâde (Adet olduğu üzere) bir kaftan görmüş, onu büsbütün atmak, gerçek varlığıyla görünmek istemiştir.

Gönül, ağzını açmıştır da Salâhaddin’e, sensin benim canım demiştir, sensin ey Tanrı’yı gören göz.

Sevgilinin halvet yeri, Semâ;
Sonra da tutmuş, uyumuşsun ha;
O dağınık saçlardan utan bari.

Bundan böyle artık ben sevgilinin halka-halka saçlarına sarılıp geceleri yolculuk edeceğim;
Upuzun gece, güzel sevgili, söylenmemiş nükteler (Dikkatle anlayabileceği ince manalı söz);
Böylece sürüp gidecek bu.

O güzeller, perde ardında, yanarlar-yakılırlar;
Güzellerin lütufları, ihsanları, geceleri gizlidir.

Hepsini uyut da şu Çıfıtlardan (Hilecilerden, düzenbazlardan) kurtul, tek kal;
Onun sarayına, sayvanına (Çatısı altına) geceleri uyumuş bir halde gitme.

Bil ki gece halveti (Issız bir yerde kalmak) , tıpkı bir denizdir;
Delinmemiş, el değmemiş inciler, denizin dibindedir.

Padişahımız Tebrizli Şems’in Kâbe’yi gösteren yüzü, uyumada, kabul edilmiş hac’lara bedel olsun sana.

Bir güzelin aşkına tutulmuş gönüle şaşılır;
Fakat bundan da daha şaşılacak şey şu ki güzeli de karşısında oturup durmadadır.

Gözünü ovuştur da daha iyice bir bak a gönül, yavaş ol, her yana koşup durma öyle.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Beyazit’i Bistami’nin “ Cübbemin içindeki Allah’tan başkası değildir” sözünü âşıklar anlamışlar ve bilmişlerdir ve cübbeye takılmamış cübbenin içindeki ile bir ve birlikte olmak için uğraşı verdiklerini öğrendik.
2.    Mevlana Hazretleri Şeyh Salâhaddin’in gönlüne bakınca ve orada Allah’ı görünce sensin benim canım diye şeyhe iltifat ettiğini öğrendik.
3.     Sema yerinin sevgilimizi görme yeri olduğunu öğrendik.
4.     Geceleri herkes uyurken bizim uyanık olmamız gerektiğini öğrendik.
5.     Yalnız kalmaktan korkmamamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin yüzünün Allah’ın yön olarak tutmamız gereken yönü göstermiş olduğunu Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.

Mevlana Hazretleri her yana kendine doğru yolu gösterecek önder arayana Tebrizli Tanrı Şems’ini gösterdiğini, kendisi gibi âşık olmamızı önerdiğini öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

25 Şubat 2017 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2750 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2750. O uzun boyu getir bana ki uzunluğunu görünce Ay’ın bile yay kirişi kopar, getir de kumaşı boydan boya vereyim.

Sustum artık, bundan böyle susuşumdan, buğdayın samandan ayrılışı gibi gerçekle aslı olmayan, birbirinden ayrılır gider.

Ey seher yeli gibi sabah çağlarının zevkini gören, demini süren gönül;
Gördüğünden mi sarhoş oldun, yoksa görmediğin şeyden mi?

Gâh şaşkınlık denizine dalmadasın, kendinden geçip gidiyorsun;
Gâh dağ eteğine gidiyor, gayret kemerini kuşanıyor, dağda kehribarlar görüyorsun.

Gözden de öte, gönülden de;
Yüzlerce pencere açılmış;
Gökten de dışarı, yerden de, uçup gitmişsin de yüzlerce gökyüzü görmüşsün.

Denize öyle bir coşkunluk düşmüş, öylesine bir pus çökmüş ki seyrindeki lezzet yüzünden baş, göz kesilmiş.

Gözden coşup dalga-dalga akan yaşlar denize karışmış da ne tuhaf, ne tuhaf, gözyaşları da, deniz de bir umman olmuş yahut da deniz göz haline gelmiş.

İki dünya da gözünde sanki bir horozun önüne konmuş bir yem tanesi;
Ululuğu görmüş tertemiz göz de böyle olur zaten.

Birlik âleminde isteyenle istenenin sıfatlarını ayrı gören kişi, ne isteyendir, ne istenilen.

Tanrı’yı kim bilir, tanır?
“La” (Yoktur) dan kurtulan, “La” dan kim kurtulmuştur?
Belalara uğramış aşık.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini yanına getirene bağlılığını ve kişiliğini vereceğini öğrendik.
2.    Susmakla gerçek ile aslı olmayanın birbirinden ayrılacağını öğrendik.
3.    Ululuğu ulaşmış bir gözün yüzlerce gökyüzü göreceğini, denizin derinliklerini görebileceğini, madde ve mana âleminin o kişinin gözünde çok küçük tane gibi gördüğü tertemiz bir göze sahip olacağını öğrendik.
4.    Birlik âleminde isteyenle istenilenin özelliklerinin bir olması gerektiğini, isteyenin bir zaman sonra istenilen olacağını öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
İçinden çıkılması güç durumlara yiğitçe atılmış aşığın Allah’ı görebileceğini, Allah yoktur düşüncesinden âşıkların kurtulabileceklerini öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2740 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2740. O, taşlarla bin kere testiyi kırar;
Fakat kırmasından da memnunum ben, zevkle-şevkle onarmasından da.

Testi, ırmağın içinde dalgalar yutmak hevesiyle binlerce canla, binlerce gönülle iki kulağını da ona teslim etmiştir.

Güneş, kara suyun dibinden çıkıp doğdu mu her zerreden, Tanrı’dan başka yoktur tapacak sesini duyuyor.

Zerrenin de yeri mi?
Can güneşi doğdu mu o güneşin zerreleri bile güneşin külahını, kaftanını kapar.

Ay’a benzeyen gönül, ihsan gibi balçıktan göründü mü Yusuf gibi yüzlerce güneş kuyuya düşüverir.

Bir karıncadan da aşağı değilsin ya, topraktan bir baş çıkar da karıncalara ovadan, harman yerinden haber ver.

Karıncanın, bizim yemyeşil, ter ü taze (Çok taze) başağımızdan haberi bile yok;
Onun için çürümüş-kokmuş bir taneye kaani (Tane hakanı’Hükümdarı’) oldu.

Karıncaya de ki:
Bahar mevsimi, elin-ayağın da var, ne diye mezardan çıkmıyorsun, ne diye ovaya yollanmıyorsun?

Karıncanın sözü mü olur?
Süleyman bile iştiyak (Özlem) elbisesini yırttı-paraladı;
Tanrı, şu saçma-sapan örnekler yüzünden sen suç yazma bize.

Fakat kumaşı, alıcı ne kadar alacaksa keserler;
Kumaş uzun amma buy kısa.
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin insanı defalarca kırdığını, yanlışları atıp doğru olanları yerleştirerek bütünlük sağladığını Hazreti Mevlana’nın anlatımından öğrendik.
2.    Tanrıdan başka tapacak yoktur sözünü duyanın ve buna inanıp bağlananın yüksek değerlere ulaşabileceğini öğrendik.
3.    Tanrı’ya inananın ve sevgiyle bağlananın sayısız güzellikleri ve değişiklikleri görebilecek aydınlığa kavuşabileceğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Allah sevgisinden ve bağlılığından ne kadar alacaksak o kadar verdiklerini, bu sevgi ve bağlılığın sınırı olmadığını öğrendik, anladık.
                               *                                                           

RAVLİ

24 Şubat 2017 Cuma

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 2730 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerini kendini anlatıyor)

2730. Gündüzün yüzü, gecenin simsiyah, büklüm-büklüm saçlarının altına girip gizlenince hadi diyorsun bana, o amber gibi simsiyah, o halka-halka saçlarını anlat.

Şu kamışlıklara uyku ateşi düşmüş, sen gelmişsin, şeker gibi dudaklarından bahset diyorsun.

Hem de bir kere anlatmaya kanmazsın ki;
Gazeli tamamladım mı hayır diyorsun, tekrar-tekrar söyle.

Gel de bir kendinle kıyasla beni;
Tam uyku bastırmışken lalan (Bakım, eğitim ve öğretimle görevli), hadi dese sana, amberden bahset, ne yaparsın?

Ne içtiysen içmişsin, neşeli bir halde gelmişsin, asıl sen içtiğinden içir, onu sun bana, içtiğin şeyden bahset.

Mademki benden sarhoşça çalgılar, ezgiler istiyorsun, sen de bu âşıkla beraber kadehten, sağraktan (Büyük kadehten) konuş.

Bu sözleri şaka olsun diye söyledim;
Yoksa senin ayağına toprağım ben, bana estirsen Kaymaz de, istersen Sencer (Sultan), hepsi de kutludur bence.

Kâfir (İnkâr edici) huylu aşk, geceleyin bin kere damdan odaya çekti, odadan mahallenin ta öbür ucuna götürdü.

Gece, öylesine vakitsiz geldi, öylesine ansızın çattı ki;
Testinin kulağını tutar gibi kulağımı öyle sıkı tuttu ki.

Bana ne doldurursa doldursun, ona teslim olmuş bir testiyim (Topraktan yapılmış su kabı);
Testi, sakanın (Kaynaktan eve su taşıyan kişinin) tutsağıdır, nasıl olur da kaçar ondan?
                          ***     
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Gece uyumadan sevdiğimizi gönülden istememiz, hayalini gözümüzde canlandırmamız gerektiğini öğrendik.
                                *
İşte böyle yaren;
Sevdiğimiz ruhu değişik şekilde yanımıza geldiğini, bilhassa gece geldiğini, sevenine hediyeler verdiğini, uyanık olanın bu hediyeleri göreceğini, uykuda olanın ise bu hediyeleri sonradan anlayabileceğini öğrendik, anladık.
                               *                                                          

RAVLİ

Popüler Yayınlar