Bir gün Mevlana etleri (Tanrı onun sırrını kutlasın) sema hakkında söz
söylüyordu.
Buyurdular ki:
“Evvela semanın ehliyetini
elde et,
Ondan sonra sema yap.
Ben dün şekeri burnuma
tuttum, fakat burnum şekerden bir tat alamadı.
Çünkü o anlamağa istidatlı (tabii yapısı, yeteneği, aklı, algılaması uygun)
değildi.
Buyurdu. Şiir:
“ Cennetin sana bir hayat
vermesi için sende evvela bir cennet istidadı (tabii
yapısı, yeteneği, aklı, algılaması uygun) olması lazımdır.
Eğer istidadın olmadan
madenin içine girer ondan bir zerre bile elde edemezsin.”
Toprağın altına girmek
istemiyorsan nurun içine kaç.
Çünkü nur toprağa gitmez.
Şiir:
“ Nuru istiyorsan ona
istidatlı (tabii yapısı, yeteneği, aklı, algılaması
uygun) ol.
Huri (cennet kızı) istiyorsan ondan daha temiz ol.
Cebrail gibi temiz gönüllü
olmazsan Tanrı erlerinin yanına nereden yol bulursun?”
Buyurdu ki:
Tanrı bana baksın da ben ölü olayım.
Bu Tanrı’nın nazarından
mahrum bir diri olmaktan daha iyidir.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Cennete ehliyet nasıl
alırsın?
1.
Allah’ın rızasını
istersen.
2.
Geçici olan dünya
nimetlerine değer vermez ve bağlanmazsan.
3.
Cenab-ı Hakk’a
itaatli olursan.
4.
Dünyada kanaatkâr
ve gözü tok olursan,
5.
Hz. Muhammed
(S.A)’a bağlanıp onu içten sevmekle ve onun çizdiği yoldan gitmekle.
Sema’a nasıl ehliyet alırsın?
Aşk, Hakkın zatına bağlı,
diğer sıfatlar ise aşka bağlıdır.
Bunun için Aşk Allah’ın
sıfatlarına değil kendisine ulaşır.
Tarikat insanı hakikate
eriştiren manevi bir yol olduğundan, bu yolda gidenin yol şartlarına uyması
gerekir.
Peygamberimiz Cebrail (A.S.)
“ Bir adım daha atarsam yanarım” dediği yerden Allah’ın huzuruna aşk ile
gitmiştir.
Âşık başka bir aşığın
eseridir.
Aşkı öğreten hem amirdir hem
memur.
Aşka bunun dışındaki yollar
kapalıdır.
Velilerle âşıklara helal ve
güzel olan davranıştır.
Güzel sesten lezzet duymayan
ve güzel yüze âşık olmayan kimsenin saflığını kaybetmiş başka şeylerle karışık
hale gelmiş huylara sahip olduğundan sema edemezler.
Kulak ile ses ve nağmelerle
başlayan, kalbinde ilahi heyecan duyulması ile başlar.
Bu hal ilahi cezbenin
öncüsüdür.
Dünya ilgisini keser.
Sonra.
Yüksek bir heyecan o kişiyi
hareket etmeye, dönmeye karşı konamayacak bir biçimde zorlayarak hareket
ettirir.
Sonra.
Ah çekip inlemeye başlanır ve
vezinli ve güzel sesle şiir söylenmeye başlanır.
Kendine merhamet etmeye
başlar, acıma duyguları oluşur.
Bu duygu Allah’ın rahmetini (acımasını, esirgemesini, korumasını) çeker.
Sonra.
Kişi artık kendisini
bilmeyecek hale gelir.
Artık kişi kendini yerde mi
gökte mi bilemez hale gelir.
Kimi ağlar, kimi üstünü başını
yırtar.
Sonra.
Fevkalade güzel nağme taşıyan
Allah’ın o eşsiz hitabı olan
“Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?”
Hitabını duyar ve bu
hitabından hâsıl olan lezzeti bulur.
Bu eşsiz hitabı duyunca
yeniden ruhu yaşamaya başlar.
Ruhu uyarılır, doğru yolu,
Tanrı yolunu görür hale gelir ve aslına kavuşur.
Sonra.
Ruhani hazlara yükselir.
Manevi gıdayı alır, fetihler
yapar.
Tanrı erleri için namaz
kılmak, sema etmek de, onların gizlice Tanrı’nın emirlerine uymak ve
yasaklarına uymamanın bir misalidir.(Mevlana Fihi Mafih)
*
Ey güzel yaren,
Kendi kafana göre Allah’a
ulaşamazsın.
Allah’a ulaşmışların yolunu
izlemelisin.
Taklit seni ikiyüzlülüğe
götürür sonunda boşa çaba sarf ettiğini sonunda anlarsın.
Şeriat hükümlerini yerine getirmeden
tasavvufla ilgilenirsen yanlış yollara gider hakikati bulamazsın.
*
RAVLİ