30 Kasım 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1070 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile ilişkisini anlatıyor)
1070- Tebriz’e doğuların-batıların övündüğü Şemseddin’imize haber götür.
Belki seni o över.

Sen beni istemesen de gönlüm bırakmaz seni;
Tanrı dilerse sen de barışırsın, uzlaşırsın benimle.

Binlerce âşığın var, hepsi de canla-gönülle üstüne titriyor;
Bakalım tali’(Talih) kimin yüzüne gülecek, kutluluk kime nasip olacak, içimizden hangimiz sana ulaşma devletini bulacak.

Yoksul bir âşığın, senin aşkına tutulması şaşılacak bir şey;
Padişahların bile gıpta ettikleri bir şeyi bir yoksul, nasıl umabilir?

Fakat ölünün Tanrı’dan can istemesine şaşma;
Susuzun gönlünü suya vermesine şaşırma.

Gözünün nurunu aramasına şaşma körün, gurbet gözyaşları dökmesinden şaşırma tutsağın.

O kadar dua ettim ki varlığım dua kesildi gitti;
Yüzümü her gören, duayı hatırlıyor.

Selam verdim, saygı gösterdim, bana nasılsın dedi.
Kimyanın yakıp yandırmadığı, eritip altın etmediği bakırın hali nasıl olabilir ki?

Resim nasıl olabilir?
Ressamın fikrine uygun olur ancak;
Fakat dost eliyle sıkılmayan üzümün hali nasıl olur?
(Kendi kendine çürür gider)

Eşek kafalı (Düşüncesiz, kaba) biri, bahçeye kızdı da başını aldı, çıktı-gitti;
Zaten yüzü çirkindi, huy kötülüğüyle büsbütün çirkinleşti.
                             *
Neler öğrendik;
1.    Tanrı’nın dilemesi ile Mevlana Hazretlerini seveceğimizi, barışacağımızı,, uzlaşacağımızı öğrendik.
2.    Allah dostlarını sevmenin, yakın olmanın bir şans olduğunu öğrendik.
3.    Kendini yalnızca Allah’a muhtaç olarak gören birinin Allah dostlarını tutkuyla sevip âşık olacağını, âşık olarak sevgiyle bağlanıp dostluğunu şartlar ne olursa olsun devam ettireceğini, ona hizmet edeceğini öğrendik.
4.    Allah dostlarının çok dua etmesiyle yüzlerinde nur oluştuğunu, Allah dostunu gören kişinin de bu nurdan yararlanmak için dua istediğini öğrendik.
5.    Kendi kendimize uygunluk saylamayacağımızı, dost eliyle düzeltmelerimizin yapılması, eksikliklerimizin tamamlanması, neyi ne zaman, ne kadar yapmamız gereken ölçüleri öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Kaba ve düşüncesiz kişilerin Allah dostlarının söz ve davranışlarına kızarak daha doğrusu bahane ederek güzellik kazandıran ortamdan gittiklerini,

Çirkin huylarına devam edip kötü huylarını düzeltmek zahmetinden kaçtıklarını,

Böylece hoş olmayan, yakışık almayan söz ve davranışlarda bulunarak, karanlık ve yalanlarla dolu, gizlice yapılan kötü işlerle ve gizli oyunlarla şüpheli biri olacaklarını öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1060 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile ilişkisini anlatıyor)
1060- Güle, şu güzelliği kimden aşırdın diye sorarım;
Utancından sölpük-sölpük (Gevşeyip kendini koyuvermiş şekilde) güler, fakat nerden söyleyecek?

Gül sarhoş amma benim gibi harap (Bitkin, yorgun, perişan) değil;
Mahmur (Sarhoşluğun verdiği sersemlik) nergisin sırlarını size söylüyor.

Sırlar duymak istiyorsan sarhoşların yanına git;
Sarhoş kişi sırrı, utanıp çekinmeden söyleyiverir.

Şarap üzüm” kızıdır, kerem-ihsan (Asillik, büyüklük, ululuk sahibi olmanın gereği bağışlayanlar yapanların) soyundandır;
Kesesinin ağzını açmıştır, cömertlikten bahsedip durmadadır.

Hele aşk şarabı olur da ululuk ıssı (Sıcaklığı) büyük, kerem sahibi (Asillik, büyüklük, ululuk) Tanrıdan gelirse onun cömertliğini, onun keremini söylese-söylese Tanrı söyler ancak.

O şarap, arif (Anlayışlı, sezgili) kişinin gönlünde coşar-köpürür, onun beden küpünün dibinden sana seslenir, çağırır seni.

Göğüs, süt verdiği gibi şerbet de verir elbet;
Göğüsten akıp duran kaynak, olaylar anlatır, baştan geçenleri söyler durur.

Can, daha da sarhoş oldu mu hırkasını çeker, çıkarır;
Külahını fırlatır, atar, şu elbiseden vazgeçer-gider, hatta külah şöyle dursun, başını bile verir.

Şarap, hiçbir şeye aldırış etmez bir tavırla aklın kanını içti mi ağzını açar da ululuklara, ulular ulusuna ait sırları söylemeye başlar.

Sus kimsecikler inanmaz sana;
Çünkü kimyadan bahseden bakırdan başka bir şey yemez.
                             *
Neler öğrendik;
1.    Gözüken güzellikleri baş gözüyle görebildiğimizi öğrendik.
2.    Can gözüyle görülmesi gereken güzellikler olduğunu öğrendik.
3.    Aklı başında olanın söylemeyeceği sırları sarhoş olanın söyleyebileceğini öğrendik.
4.    Bahsedilen şarabın dünya meyvelerinden elde edilen şarap olmadığını, Tanrı’nın dostlarına ikram ettiği şarap olduğunu, bir damlasının bile insanı kendinden geçirecek özellikte olduğunu öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Canımızın sarhoş olmasıyla uygun olacağımızı, yüce kişilerin sırlarını, sözlerini, gerçeklerini öğrenebileceğimizi, hamlıktan çıkıp olgunluğa ulaşabileceğimizi öğrendik, anladık.   
                              *

RAVLİ

29 Kasım 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1050 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile ilişkisini anlatıyor)
1050- Çok dua etmeden hepimiz de dua kesildik;
Öylesine dua kesildik ki yüzümüzü gören, dua istiyor bizden.

Fakat ben, senin gözüne kâfir görünmedeyim adeta;
Kendisine âşık olup dalanı öldüren gözlerin beni gördü mü yaslara batmamı istiyor.

Ayrılığın beni öldürse bile helal ederim kanımı;
Tutsak, gaziden kan pahası dileyebilir mi hiç?

Selam verdim, saygı gösterdim, bana, nasılsın dedin;
Kimya dileyen yoksul bakır nasıl olabilir (Altın olur)?

Resim, ressam nasıl yaparsa öyle olur;
Şifa uman, ilaç isteyen hastanın bedeni ne halde olabilir ki?

Gölge gibi güneşten bahsedip durma;
Zerre gölgeden kaçar, ışık ister (Aydınlık ister) o.

Tebrizli Şems’in ne de cömertliği var, ne de vergisi, bağışı var ki yeşil kubbenin güneşi bile ondan ihsan istemede, bağış ummada.

Bülbül, bundan böyle bahçede bizden bahseder, o gönüller alan sevgilinin güzelliğini söyler.

Yel, söğüdün başına vurdu mu söğüt oynamaya koyulur;
Allah bilir, havaya neler söyler o.Çayırın-çimenin sırrını birazcık pınar anlar, anlar da geniş ellerini açar, bir hoşça duaya başlar.
                             *
Neler öğrendik;
1.    Çok dua ederek, Allah’a yalvarmayı, ağlamayı çok beğenmemiz ve sevmemiz gerektiğini, davranışımızın temel göstergelerinden biri olmasını sağlayana kadar devam ettirmeliyiz ve bu davranıştan zevk almamız gerektiğini öğrendik.
2.    Dua eden duasının dinleneceğini, derdine derman geleceğini, istediğine kavuşacağını kişi bilerek ve inanarak dua ettiğini, duasının yerine geldiğini görerek duaya devam ettiğini öğrendik.(Dua ederek işi Allah’a havale etmek yanlış bir anlayıştır. Doğrusu işi sen yapacaksın Allah izin verecek ve dostlarıyla sana yardım ulaştıracak)
3.    Dua istenilen Allah dostlarının duasını Allah dostu kendi duası gibi kabul ettiğini, Allah da o dostunun kabul ettiği duayı kendi duası gibi kabul ettiğini, sebebe bağlayarak olmasını sağladığını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerine dua ederek bağışlarını istememiz gerektiğini Hazreti Mevlana’dan öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Her güzelliğin dua ile elde edildiğini;
Allah’a yalvarış, ağlayış yapamayanların kibirli kimseler olduğunu, bunların ebedi hayatlarının olamayacağını, dünyada güçlü-kuvvetli, varlıklı gözüküp Tanrı rolü oynamaya çalışacaklarını öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1040 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri gecenin önemini anlatıyor)
1040- Bil ki abıhayat karanlıklardadır;
Sen ne biçim balıksın ki deniz suyunu kendin kesersin kendine, denizden kendin mahrum edersin kendini.

İtaat edenlere arka olan, onlara dayanç kesilen şu Kâbe’ye bile siyah örtü örterler.

Gece Kâbe’sinde kılınan bir namaz, yüz namaza bedeldir;
Hiç kimse, böyle bir mabedi uyku için kurmaz (Meydana getirmez).

Keremde (Asillikte, büyüklükte, soylulukta, ululukta)-ihsanda eşi- dengi (Bağışlamada) bulunmayan Tanrı, geceleyin bütün putları kırdı da kendisi kaldı ancak.

Sus, şiir kesattan (Alışverişte durgunluk) başka bir şey değil, fakat bilgisizlik, ondan da kesat.
Bu bilgide ne biçim zahitsin (Dini kurallara çok dikkatli ve özenli davranansın) sen ki sendeki bilgi, senden daha zahit (Dini bilgi seni ele geçirmiş).

Sen beni istemesen de gönlüm istiyor seni;
Tanrı dilerse sen de barışırsın, uzlaşırsın bizimle.

Binlerce aşığın var, hepsi de canla-gönülle seni aramada, seni istemede, bakalım kutluluk kime nasip olacak, içimizden hangimiz sana ulaşma devletini bulacak?

Yoksul bir aşığın sana düşmesine, senin aşkına tutulmasına halk şaşıp duruyor;
Padişahların bile gıpta ettikleri bir şeyi ne diye ister şu yoksul diyor.

Fakat ölü can ararsa yahut solmuş ot seher yelini dilerse şaşılmaz buna.

Yahut körün iki gözü Tanrı’dan görüş dilerse yahut da on yıllık aç, yiyecek isterse şaşılmaz elbette.
                             *
Neler öğrendik:
1.    Ölümsüzlüğü, ebedi hayatı karanlıklarda bulabileceğimizi yani kolayca herkesin görebileceği bir yerde olmadığını, görünmezliğin derinlerinde olduğunu öğrendik.
2.    Geceleyin nesneler görünmediği için gücü kuvveti var saydıklarımızın aslında önemsiz ve değersiz olduklarını anladığımızı öğrendik.
3.    Edindiğimiz bilginin dini bilgi bile olsa, bizi hareketsiz hale getirdiğini öğrendik.
4.    Mevlana Hazretlerine, Şems Hazretlerine aşık olup isteyenlerin çok olduğunu,  ancak Tanrı dilerse bu büyüklere düşünce ve çıkar ayrılığı olmadan yakınlaşma, sevme, zevk alma olabileceğini öğrendik.
5.    Mevlana Hazretlerinin, Şems Hazretlerinin sadece Allah’a muhtaç olan yoksullar olduğunu, bu duruma sayısız insanın bu büyüklerimize aşık olarak bağlandıklarını, çok devlet sahiplerinin bu durumu kıskandıklarını öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Tanrıdan ölü nasıl can, kör görmek için görüş, açı olan yiyecek dilemesinin şaşılacak bir davranış olmadığından isteğimizi Allah’tan yalvararak, ağlayarak istememiz, elde edene kadar da ağlamamızı, yalvarmamızı kesmememiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Allah bir kulunu iyi yola yönlendireceği zaman yalvarış ahlakı bağışladığını, sonra dostlarından birini sevdirerek kendine yaklaşma terbiyesini ve yolunu o kişiye öğrettiğini, defalarca imtihan ederek gerçek isteğin ve kararlılığın olup-olmadığı kontrol ettiğini, uygun olanı olgunlaştırıp yüce topluluk içine kattığını öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

28 Kasım 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1030 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile ilişkisini anlatıyor)
1030- Gözüme, onun yüzünden başka bir şey görünürse iki gözüm de kazmalarla, külünklerle oyulsun gitsin.

Bütün erlerin can gözleri bile mat oldu, aciz kaldı;
O boyu-posu düzgün padişahın (Şems Hazretlerinin) ululuğuna, güzelliğine ulaşmanın imkânı mı var?

Yazık;
Keşke Ali’nin Hayber kalesinin kapısını çekip kopardığı gibi senin varlığına da Tanrı çekip koparsaydı da.

O bahsettiğimiz ülkeden binlerce yıl ötede bulunan yerlerde bile onun beş vakitte çalınan nöbetini nasıl çalıyorlar (Haber veriyorlar), gözlerinle görseydin.

Geceleri uyuma;
Çünkü bir gece, yüz bin güne değer;
O dolunay, geceleri, keselerle sayısız altınlar bağışlar.

Her gece o bir, o tek padişahın ordusu, mazlumlara (Sessiz, uysal, boynu bükük, haksızlığa uğramış kişilere) yardım etmek için kalkar, dünya göğüne iner.

Tanrı geceleri kalk dedi (Muzzemmil suresi 2), abes (Gereksiz) buyurmadı ya bu sözü;

Zühre’nin (Venüs’ün) ışığı da geceleyin (Kimse görmeden) yolculuk etmesindendir, Ferkad’ın ışığı (Kuzey kutbuna yakın ve küçük ayı kümesine ait olan parlak yıldızdan her biri) da.

A ham (Kaba, işlenmemiş, kuralları bilmeyen) kişi, gecenin dumanıyla Musa’nın gördüğü ateşte (Nurda) pişer, olgunlaşırsın;
Geceye benzeyen mürekkep, o kaleme bilgiyle yardım eder.

Gece Leyla’dır, gündüz de onun peşine düşmüş Mecnun;
Seher (Güneş doğmadan önce) aklının nurunu büklüm-büklüm simsiyah saçlarına çekip durmadadır gece.

A Mecnun, gece Leyla’sını kucakla, bas bağrına;
Birlik halvetidir, gündüzdeyse ikilik var, sayılar var.
                         *
Neler öğrendik:
1.    Allah ve Allah dostlarını sevip onların eserlerini arayan göze sahip olmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Âşık olduğumuzun bütün varlığımızı başka bağ ve bağlantılardan bizi koparmasını istememiz ve bizim de koparmaya çalışmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Gündüzleri kargaşadan, oyalayıcı işlerden, dikkatimizi dağıtan uğraşılardan kurtulup karanlıkta gerçekten aydınlık veren yıldızları görmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Geceleyin uyanık olmamız gerektiğini, çünkü Allah’tan görünmeden gelen yardımların gece geldiğini öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Gecenin önemini bilmemiz, herkese görünmeyen sevgilinin gece kendini gösterip bizi sevip olgunlaştırmak için geldiğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1020 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Aşkın ve âşıklığın halini anlatıyor)
1020- Malın da yeri mi, iyi adın-sanın, saygının, giyimin-kuşamın da adı mı anılır?
Evin-barkın, esenliğin, ehlin (Eşin)-oğlun sözü mü olur?

Âşığın canı, aşk kılıcını kaptı da bir çekti mi binlerce mukaddes can (Kendini Tanrıya adamış kişileri) korlar (Getirirler) önüne.

Aşk havasına düş, sonra da yıkılıp dökülmeden kork (Olmaz);
Kesenin ağzını büzmüşsün, sonra da o şeker dudaklıya âşık olmuşsun ha!(Olmaz)

Başcağızını ey de esenlik bucağında otur, yüce selvinin havasına uymak, şu kısacık elle-kolla olmaz.

Yürü, sen ömrünce aşktan bir koku almadın;
Aşkın yok, sendeki akıl ancak, buna razı ol, kanaat et gitsin (Diye seni inandırır).

Sabretmekle eteğini fitnenin (Karışıklığın-kargaşanın) elinden kurtarmaya imkân mı var?
Oturmuş da bakalım takdir, elbette bir miktarlık rızık yollar diyorsun.

Aşk ateşi bir saldırdı mı kendinden başka ne varsa siler süpürür, yakar-gider;
Her şey de yandı mı işte o vakit neşeyle otur, güzel-güzel gülmeye koyul.

Hele Elest deminden (Ruhun Allah’ ile karşılıklı konuşmuş) şimdiye dek onun gibi daima sayılan-sevilen birinin aşkı olursa bu aşk.

Onu (Allah dostunu) gördüm diyorsun Allah için olsun, şu iki gözünü yum de can gözünü aç.

Çünkü bu baş gözüyle bakış yüzünden, iki dünyada (Madde-mana) da senin gibi, benim gibi binlercesi, durmadan helak (Ölür, yok) olur, kör  (Olguları sevme ve kavrama yetisi, dikkati olmayan) olur gider.
                              *
Neler öğrendik:
1.    Allah’a olan aşk yolculuğunda malın, adın, saygının, giyimin, kuşamın, evin, sağlığın, sıhhatin, rahatın, eşin, çocuğun değeri öne geçip engellememesi gerektiğini öğrendik.
2.    Âşık Allah yolunda canını vermeye hazır olduğunda o kişinin binlerce kutsal canla birlikte ve onun yardımcıları olacağını, yalnız ve güçsüz kalmayacağını öğrendik.
3.    Aşk kokusu almayanların bu yolda âşık harcama yapmadıklarını, harcama korkusu olan aklın yücelere çıkıp yüce kişilerle bir araya gelemeyeceklerini öğrendik.
4.    Aşk yolculuğu kişinin gayretine göre değerlendirileceğinden oturmakla, sabretmekle, istemekle elde edilemeyecek değerlere kavuşmanın olmayacağını öğrendik.
5.    Aşk ateşine düşenin kendini ve çevresini görmediğini, aşkın değerinden başka hiçbir değeri ortada bırakmayacağını öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Can gözüyle bakanın, görmenin, tanımanın, yaklaşmanın, birlikte olmanın yolunu bulmamız önemli ve gerekli olduğunu öğrendik, anladık.

Baş gözüyle bakanın, görenin, tanıyanın, yaklaşımda bulunanın, birlikte olanın;
Kişiyi öldürüp yok ettiğini, dikkatsiz biri ettiğini, olguları sevme kavrama yetisini kaybedeceğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

27 Kasım 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1010 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Şems Hazretleri ile ilişkisini anlatıyor)
1010- İkisi baş başa verdiler de gizlice konuşmaya koyuldular mı bayramın başına binlerce düşünce gelir, binlerce vesvese (Yanlış ve yersiz konuşmalar) eser (Söylenir).

Halk, denizin dalgalarıyla sedef gibi oynayıp durur;
Fakat sedef gibi onun da bayram incisinden (İçlerinde olan şekil değiştirmeyen mücevherlerden) haberi bile yok.

Bayram günü davul ne diyor, söyleyeyim sana;
Diyor ki:
Adamsan sıçra, kalk;
Bayram ordusu geldi-çattı.

Tanrı için bir-iki parça altın, gümüş vermiştin ya, o güzel işin karşılığı olarak sana verilen altınlarla dopdolu bayram hazinesini seyret.

Oruçla, namazla şişeyi kırdıysan bayram kadehinden “Rableri onları tertemiz bir şarapla suvarır (Sular)” (İnsan ‘Derh’ suresi 21” şarabını (İnsanı sarhoş eden içeceği), o helal şarabı içe-gör.

Şu avı bırak da doğan gibi uç, padişahın bulunduğu yana git;
Çünkü bayram güvercini uçtu, geldi, padişahtan müjde getirdi.

Semiz hırs öküzünü kurban et (Sonu gelmeyen istekleri ve aşırı tutkuları iyice beslenmiş, gelişmiş olarak, kabalıkla, anlayışsızlıkla, yeteneksiz olmayı kes parçala da) de artık bayram ayını kutlulukla kucakla, eriş ona.

Sen kurban etmesen de umarım ki Tanrı yardımı lütufta bulunur da bayram hançeriyle onu kurban eder.

Aşkın, beni eşten-dosttan, hısımdan-akrabadan kesti;
Kimseciklere aldırış ettiğim yok;
Zaten senin aşkın, çekinip sakınma yapısını kökünden söker-atar.

Çünkü aşk, yıkıklıktan başka bir şey istemez;
Çünkü aşk, hiçbir afetten öğüt almaz.
                         *
Neler öğrendik:
1.    Allah dostlarının bir araya gelmesiyle bayram yapılacak işler konuşulduğunu öğrendik.
2.    Halkın Allah dostlarından ve bunların yaptıklarından haberleri olmadığını, yersiz ve yanlış düşüncelerle birbirleriyle konuştuklarını öğrendik.
3.    Gerçek bayramı yapmak için aşırı isteklerden kendimizi kurtarmamız, bizi bağlayıp esir alan, hareketsiz bırakan yanlış tutkulardan kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Hırsı yok etmenin çok güç olduğunu, yalvararak Allah’tan yardım istememiz gerektiğini öğrendik.
5.    Allah dostlarına olan aşkın akrabalardan, dostlardan uzaklaştıracağını, aldırışsız olmayı, çekinip sakınmanın baskısından kurtardığını öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Allah’a ve dostlarına aşık olan kişinin öğüt almadığını, başına gelen felaketlerden ders almadığını, yok olmayı tercih ettiğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 1000 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah ile konuşma isteği olması gerektiğini anlatıyor)
1000- O (Tanrı sanatıyla) kendini gösterdi mi biz, kendimizden geçelim;
Bazı-bazı da dumanlara bulanmış bir halde Tûrdağına (Musa As. Allah ile konuştuğu dağa) çıkalım.

Fare gibi, yılan gibi karanlıkları yurt edindik, şu sınırlı âlemde, toprağın içinde kalakaldık.

Tanrı, farelerin ebedi olarak toprakta mahpus kalmaları için kediyi yarattı.

Fare gibi topraktan ancak hırsızlık için çıkıyoruz!
Bu eğri gidişten ne kazanabiliriz ki?

Mercimeği fareye (Hırsıza) bıraktın mı (Kontrol etmez, sahip olmazsan) onu ejderha edersin (Kuvvetlendirirsin);

Fakat kedi (Avcı), farelerin yiyeceğine (Gizli hırsızlığına) tama’(Doymazlık, çok isteme, aç gözlülük) etti mi (Fırsat vermezse) herkes rahatlatır.

Mesih’in nefesi (İsa Peygamberin Allah’ın ismini söyleyerek ihtiyacı olana üfürdüğü iyileştirici nefesi), nefesine kul-köle olsun ki senden önce nefesimizi kesen, boğazımızı tıkayan zaman yüzünden soluğumuz kesilmişti, nefes alamıyorduk.

Varlığını yonup kesen (Sivriliklerini düzelten), benliğinden (Ben ve ben merkezli davranışlardan vaz) geçip giden kişinin herkes, kimi-kimsesi olur;
Cihanı, sahibine bağışlayana Tanrı, bütün cihanı bağışlar.

Sus;
Çünkü sözle, sesle, harfle örülmemiş dilsiz bir sözün de var, onu söyle.

Tebrizli Şems, secdeden baş kaldırdı (İyice coştu, kabardı) mı binlerce kâfir başını secdeye kor ( Ölüme hazır olurlar), binlerce mümin secdeye kapanır (Dışarı ile ilişiğini keserek Şems Hazretlerine teslim olur).

Şekle bürünmüş, bir ay olan sevgiliyle parıl-parıl parlayan, dünyayı ışıtan bayram ayı;
Bayram kapısında iki Ay da yan yana.
                         *
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretleri kendini gösterdiği zaman Allah ile ne söyleyecek isek Şems Hazretlerine söylememiz önce onunla konuşmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Gizli, suç sayılacak işler yapanın karanlık işler yaptığını, bunları avlayan kişilerin olduğunu, avcı ne kadar yoğun iş yaparsa suçluların suç işlemeye olanak bulamayacağını öğrendik.
3.    Ben ve ben merkezli söz ve davranışlarından vazgeçerek kendini düzelten kişiyi herkesin seveceğini, Allah’ın da o kişiye severek büyük bağışlarda bulunacağını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin coşup kabardığı zaman kâfirlerin ölüm korkusuyla yerlere kapandığını, binlerce müminin saygıyla- sevgiyle hürmet göstererek vereceği hükmün Allah kararlarından ayrı olmadıklarını bildikleri için teslim olduklarını öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Karanlıkta kalıp yolunu bulamayanlara aydınlık veren iki büyüğümüzün bir araya gelmelerinin bayram olduğunu öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

26 Kasım 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 990 İNCİ BEYİT

(Mevlana Hazretleri Allah’a seslenişini anlatıyor)
990- Kötüyse sen işledin hepsi senin işin;
Puta tapanın da, Hıristiyanlarla Yahudilerin de yaptıkları, senin takdirin;

Beni yoldan çıkaran sensin, muradın (İsteğin) buymuş senin;
Ben de öyle bir iş edeyim ki halktan bir tek övülecek kişi görmeyesin diyordu.

Tanrı, korsam dedi, bırakırsam çık yüce dağın tepesine, bırakmazsam, çıkamazsın demir atmış gemi gibi bat denizin dibine.

A batış kuzgunu, benimle nasıl bahse girişebilirsin sen?
Sana gelip çatan lanetle tapıdan sürülmemiş (Tanrının sevgi ve ilgisinden içinde) olsaydın böyle bir davaya mı kalkışabilirdin?

Sana aldanan, senin yüzünden kapımızdan sürülen eşeğe (Kaba, düşüncesiz kişiye) kul demem, kulluk ediyor (Sevgiyle bağlanıp dostluğu devam ettiren) demem, çünkü kulluk edilen benim ben.

Elinde akıl mumu olan ışığı bırakır da dumanın peşine düşer mi hiç?
Şeytan, ben dedi bir üfürüşte söndürürüm o mumu, Tanrı, doğruluk mumunu yel (Rüzgâr) söndürmez.

Benim bağış mumuna (Yolunu aydınlatan) püf diyenin (Söndürmeye kalkanın) başı, sakalı, yanıp köz olan odun gibi yanar gider dedi.

Tanrıya binlerce şükürler olsun ki Akl-ı külli (Bütün akıl- Doğadaki uyum), tekrar geldi, ayrılıktan sonra kutlu bir tali’le (Nişangâhın arkasına düşen oka) gene kavuştuk ona.

Gelişine nazar değmesin, ateşe üzerlik, çörekotu atalım (Kötü nazarı giderelim);
Üzerlik de nedir, çöreotu da ne oluyor ki?

Ödağacı gibi kendimizi atalım ateşe, kendimizi yakıp yandıralım.
                         *
Neler öğrendik:
1.    Ne yaparsak yapalım Allah’ın izin verdiğini, bize sevdirdiğini, bizi zorladığı işleri yaptığımızı öğrendik.
2.    Kaba ve düşüncesiz kişiye Allah’ın sevgi ve ilgi göstermediğini, Allah dostlarının da bunları kendilerinden uzaklaştırdıklarını öğrendik.
3.    Duman peşinde değil ışık peşinde olmamız gerektiğini öğrendik.
                              *                            
İşte böyle yaren;
Allah yolunda, Allah dostlarının öncülüğünde ve kılavuzluğunda yanmaktan sakınmamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                 *

RAVLİ

Popüler Yayınlar