31 Ekim 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 470 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana kendini aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
470-  Deniz gibi durdukları yerde dursalardı Fırat da acırdı, Dicle de, Ceyhun da.

Hava, bir kuyuda hapis kalsa zehir olur, bak da gör, hava bile duruştan ne ziyana uğradı.

Deniz suyu, yolculuğa çıktı, havaya ağdı da bulut oldu mu acılıktan kurtuldu, helvaya döndü.

Ateşin yalımı, alevi yatıştı mı üstünü kül kapladı, öldü, yok oldu-gitti.

Bak hele, Yusuf-ı Ken’an babasının kucağından ayrıldı, yolculuğa düştü, ta Mısır’a kadar gitti de eşsiz bir makama ulaştı.

Bak hele, İmran oğlu Musa, anasının kucağından ayrıldı, Medyen’e gitti de o yol yüzünden ulu kesildi.

Muhammed, Mi’râç gecesi Burak’a bindi de yola düştü,” Yaklaştı, yakınlaştı, aralarında iki yay kadar bir yakınlık kaldı, hatta daha da yakına vardı” (Necm suresi 9) makamını buldu.

Bak hele şeriat sahibi Ahmed’e (Muhammed), Mekke’yi bıraktı da ordu çekti, gelip çattı, Mekke’ye da sahip oldu.

Bak Meryem oğlu İsa’ya, boyuna yolculuk etti de ölüleri dirilten abıhayata döndü.

Usanmasaydın, sıkılmasaydın dünyadaki konukları, yola düşmüş, yolculuğa çıkmış erleri, birer-birer, ikişer-ikişer, üçer-üçer sayar dökerdim.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Durgun olan su da olsa, hava da olsa, insan da olsa tatlı durumunu devam ettiremeyeceğini zamanla acılaşacağını zehirli bir hale geleceğini öğrendik.
2.    Güzel bir amaçla arayış içinde yola çıkanların muhakkak iyi bir sonuç alacaklarını öğrendik.
3.    Yolculuk yapıp ulaşanların, beraber yolculuk yapanların, geriden gelenlerin hep olacağını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Tanrı erleri yolculuklarda bolluk ve bereket kazanılacağını bildiklerinden bulundukları yerde kalmadıklarını öğrendik, anladık.

RAVLİ KUMLARIN HİKÂYESİ ÖYKÜSÜ yazarak Google den okumalısın.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 460 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana kendini aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
460-  Gül yüzlü sevgilimin vuslatıyla (Buluşmakla-kavuşmakla) gül gibi açılır-saçılırım, bahar yelleri eser, gelir bana,
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Sabrımı-kararımı alan (Düşünmekle elde edemeyeceğimi anlamam için bekleten o yüce kişinin yol göstermesi ile ) o sonsuz şeker kamışlığını (Tatlılıkla dolu olan yeri) bulurum.
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Dokuz göğe bile sığmayan (Canı), emaneti (Sonradan alınmak üzere) müstahak (Kendisi kazanmış) olana, hak edene veririm;
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Sarhoş olup yerlere döşensem, tamamıyla kendimden geçsem de ne eksem, ne biçsem,
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Vuslat (Sevgiliyle buluşma) bayramı geldi-çattı sana;
Dertlenme (Üzüntüye kapılma) hüzünler (Gönül üzgünlüğü) tatma artık;
Hayırlı, güzel bahçelere kavuştun (Mutluluk, sevinç yerine geldin, burada devamlı kalmaya çalış), ne mutlu oralarda oturanlara.

Sabırdan (Olacak ve gelecek bir şeyi beklemekten kurtuldun) da acı (Üzüntülere sebep) olan ayrılıktan kurtuldun, sınandığımız mihnetlerden (İmtihan sıkıntısına) uğrayanları mahrumiyetlere (Yoksunluğa) düşüren sıkıntılardan halas oldun (Kurtuldun).

Kutluluk dalını oynat (Uğurlu olma çalışması yap), ağacın meyvelerinden ye (İçselleştir, faydalan), bu yüzden aydın olsun gözün (Kolayca anlaşılacak kadar açık sözlerinin olması ), ne de güzel meyvedir (Faydalı üründür) bunlar.

Güzelleş, esenleş (Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, sağlam, sakin, huzurlu ol) halkı zalim (Acımasız ve haksız davranışta) olan köyden kurtuldun;
Onların yüzünden yüreğin sıkıntılara uğramıştı;
Geçti-gitti Ogünler.

Ağaç bir yerden bir yere gidebilseydi ne testere eziyetini çekerdi, ne cefa yaralarıyla yaralanır-berelenirdi.

Sağır (İşitme duygusundan yoksun) kaya gibi (İçi görülmeyen, donuk, hareketsiz) oldukları yerde kalakalsalardı ne güneş ışık verirdi, ne Ay ışığı âlemi ışıtırdı.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostuyla buluşmak için her türlü fedakârlığı yapmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Allah dostu sevgilinin karşısında ne yapacağımızı bilemez hale geleceğimizi öğrendik.
3.    Canımızı emaneten Allah dostuna vererek 9 kat göğe çıkmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Sabırlı davranıp ulaştığımız güzel yerde yer edinerek uzun süre kalmak için uğraşı vermemiz gerektiğini öğrendik.
5.    Uygunluktan olgunluğa geçtiğimiz zaman bütün sıkıntılardan kurtulacağımızı öğrendik.
6.    Hareketsiz duranın üzüntü içinde olacağını, üzüntünün izlerini herkes tarafından görünür olacağını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Dinleme özelliğimizi geliştirerek görme ve anlama yeteneği kazanmamız böylece; karanlıkta kalanlara, kuyuya düşenlere yardım etme olanağına kavuşmamız, en azından böyle çaresiz kalanlara ne yapacağını öğretmek ve gidecekleri yolu aydınlatarak yardım etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

30 Ekim 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 450 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana kendini aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
450-  Cefa (Güçlü kişilerin yasaya veya vicdana aykırı olarak uğrattığı kötü kuruma, eziyet) dikenlerine dayan, çünkü sonucu, dikenden, dikenlikten alır da çayırlığa-çimenliğe götürür, güllük-gülistanlık alanına reyhanların, yaseminlerin bulunduğu bahçeye çeker seni.

Dost için düşmanların lanetini, sövüşünü şerbet gibi iç;
Çünkü bu lanetler, küfürler, lütuflara ulaştırır, övüşlere, aferinler-e kavuşturur seni.

Ağzını yum, söz söyleme de emin ol,;
Çünkü padişah, hazinenin anahtarını emin kişiye verir.

Sevgilim gelse, kapıdan girse, beni kucaklasa;
 Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Aslanın yaralı ceylana pençe attığı gibi o da benim aziz avım diye bana el atsa;
 Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Geçtiği yolda, ayağının bastığı topraklara kaçıp sığınanları çeke-sürüye dördüncü kat göğe çıkarsalar;
 Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

O iki sarhoş nergis yüzünden pek sarhoşum, pek sarhoş, şarap sunsalar da mahmurluğu söksem;
 Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Belalar görmüş, ağlayıp inlemeye koyulmuş can, Allah’a, senden başka kimsem yok dese;
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

O yandan, bundan böyle seni kimseciklere bırakmam diye cevap gelse cana;
 Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.

Vuslat (Sevgiliyle buluşma-kavuşma) gecesi çıkageldi mi gecem gündüze döner, artık geceyi-gündüzü saymaz olurum;
Allah için ne de hoş olur, ne de hoş.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah dostu tarafından haksızlığa uğradığını düşünen sabrederse büyük kazanımlar elde edeceğini, ferahlığa ulaşacağını öğrendik.
2.    Düşmanın fena davranışlarını hoş karşılamak gerektiğini dayanma gücünün övgüye, takdire, beğenilmeye götüreceğini öğrendik.
3.    Fena davranışlara karşı suskunluğunu devam edenin eminlik sıfatını alacağını, böyle eminlik sıfatını alana da hazinelerin anahtarının verileceğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Geceden sonra gündüz geleceğini, hastalıktan sonra sağlık geleceğini, sıkıntılı günden sonra ferahlık geleceğini, bu döngünün hep devam edeceğini, bunun için sabırla beklemeyi öğrenmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Zorluklar içinde olan kişinin Allah’a hitaben “Senden başka kimsem yok” derse Allah’ın çok hoşuna gideceğini, Allahın da:” Seni kimseciklerin insafına bırakmam” demesinin hoş olacağını öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 440 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana kendini aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
440-  Her gece Muhammed Mi’râca ağmak için aşk Burağına eğer vuranı ister.

Yürü, pervaneden canla oynama huyunu al (Pervane kelebeği ışığa gelir ve ölünceye kadar da o ışıktan ayrılmaz) çünkü o, seni din mumunun nuruna çağırmada.

Tanrı’dan vahy geldi, can kulağınızı açın da duyun;
Çünkü keskin kulak, adama Tanrı’yı görür göz bağışlar.

Canla düş-kalk (Yakın arkadaşlık kur), onun huzurunda otur;
Çünkü her oturuşunda biraz daha onun huylarını, sıfatlarını (Görev, ödev, toplumsal ve hukuki bakımdan yeri ve özelliğini taşır) elde edersin.

Sakisi (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan) can olan aşk şarabını alır, çekersin (İçersin, içine alırsın), çekince de öylesine bir çekersin ki.

Dostun hayali vuslat (Buluşma, kavuşma) müjdesini verir;
O hayal, o zan, seni yakıyne (Sağlam bilgiye, iyi, kesin olarak bilmeye) çeker, ulaştırır.

Vuslat günü, aklın başında kalırsa sana der ki:
“ Sana demedim miydi, şöyle hareket et, çünkü o, sonucu bu hale çekecektir.

Sıçra-sıçra, ceylanların aslandan kaçması gibi kaç şu dünyadan;
Tutalım baştanbaşa define olsun, maden kesilsin dünya;
O define, o maden, gene de kine (Gizli düşmanlıklara) çeker seni.

Can, doğrulukla vuslat (Sevgili ile buluşma-kavuşma) eşiğine varır ancak;
Eğriysen seni atlasa-ipeğe, giyime-kuşama çeker, onları düşürür.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Peygamber efendimiz her gece Allah’ın yanına gitmeden önce kendisinin bu yolculuğuna hizmet etmemizi istediğini, beklediğini öğrendik. (Bizi de yanında götürür ümidini taşımamız gerekir)
2.    Dinin ateşinde ve bu ateşin verdiği nurun davet ettiğini, bu ateşte yok olana kadar kararlılıkla korkmadan, vazgeçmeden kalmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Kiminle berabersek bir zaman sonra o kişi gibi olur onun görev ve sorumluluklarını üstlenecek etkilenmeyi sağlayabileceğimizi öğrendik.
4.    Allah dostlarını sevgili gibi bilip onların sözlerini canla başla yapmak gerektiğini öğrendik.
5.    Dünyaya sevgi ile bağlanmanın gizli düşmanlıkları oluşturup geliştirdiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Hazreti Muhammed’in öğütlediği ölçüde ve doğrulukta canımız olursa Peygamberimizin Miraç’a yanında götürebileceğini;

Canımız doğrulukta olmazsa dünyaya ait mal-mülke yönlenerek, gizli düşmanlıklarla ömrümüzü tamamlayacağımızı öğrendik, anladı.
                               *

RAVLİ

29 Ekim 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 430 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana kendini aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
430-  Âdem devrinden tek gözlü Deccâl’in (Kıyamete yakın Tanrılık davasıyla çıkacağı bildirilen ve tek gözlü olduğu rivayet edilen Yahudi’nin ortaya çıkacağı ) zamanına dek sana benim gibi can vermiş, gönül vermiş bir kul (Sevgiyle bağlanıp hizmet eden) bulamazsın.

İster inan, ister inanma, böyle değil de;
Vefânın (Sevgiyi sürdüren, sevgi ve dostluk bağlılığını devam ettirmenin) tertemiz toprağına and (Yemin) olsun ki aşkında vefâlıyım (Sevgimde ve dostluğumda devamlıyım) ben.

Uzun söylüyorsam, sözüm uzayıp gidiyorsa kınamayın beni, belki diyorum halimi anlarsınız, onun için söyleyip duruyorum.

Öyle bir ateş var bende ki tenceremi kaynatıp duruyor, o ateş gök tavanına sarsa orayı bile yakıp deler.

Gök tavanına, güneşten, güneşin ateşinden bir zarar gelmemiştir, güneşin ateşi, dumanı onu karartmamıştır amma gök bile benim ateşime dayanamaz.

Varlığımdan öyle bir kan ırmağı akıp gitmiş ki nerden nereye gidiyor, benim bile haberim yok.

Irmağa, a ırmak, akma mı diyeyim?
Ne diyeyim, nasıl savaşayım onunla?
Hadi, git de denize coşma a deniz de.

Bana üfürüp durduğun o tatlı dudakların aşkına söylüyorum, ihtiyarı (Seçme kuvveti) elinde değil bu neyin, sen üfledikçe feryat eder, inler onlar.

Sus da şu ormana ateş salma;
Sabredemiyorsan (Bekleyemiyorsan) bari yalnızca git, yalnızca onun tapısında feryat (Haykır, çığlık at) et.

Al da dostu dosta çekeni, melekleri gökyüzünden yeryüzüne indireni getir.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Bu dünya yaşamının sonuna kadar Mevlana Hazretlerinin aşk sözlerinin, Tebrizli Tanrı Şems’ine olan hayranlığı ve tutkulu sevgi ile bağlı dostluğunun devam edeceğini, sözlerin bu zamana kadar yaşayacağını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin çok söz söylemesinin elinde olmadığını, aşk ateşinin verdiği hararetin ve sarhoşluğun tesirinde olarak sözlerini söylediğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Arayıp isteyeceğimiz kişi:
Allah dostlarını mıknatıs gibi kendine çeken, gök meleklerini yeryüzüne indirebilecek kuvvet ve kudrette olan, herkes tarafından Allah dostu olduğu kabul edilen biri olması gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 420 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
420-  Neden yazıklar olsun diyor?
Çünkü Yakup’tur o (Babadır), Ay yüzlü güzelim Yusuf’tan (Oğlundan) ayrılmıştır.

Naza kalkışır da yıldızlar yağdıracağım diye göklere yücelirse güneş ona, var ol, yaşa dese değer.

Beni can yayım yerinden sürüp çıkarmış amma neden ettin bu işi demek haddim mi (Yetkim yok), gücüm-kuvvetim mi var?

Aşkın elestüsüne belâ (İmtihanı var) diyene tanık, evet demiştir, aşkta yüz binlerce belâ (Sıkıntı ve imtihan) var.

Belâ incidir (Şekli değiştirilmeyen hakikat mücevherini elde etmek zorluklarla, sıkıntılarla, imtihanlarla doludur ama kazancı eşsizdir), inci, seni daha da çevikleştirir, daha da tez canlı eder;
Hele o denizin bulunmaz eşsiz incisi olursa.

Onun güverciniyim (Hızlı ve uzun zaman yol alabilen, evcil, haber götüren-getiren kuşuyum) ben;
Beni sürse, kovsa bile evinin damının çevresinden başka nereye uçabilirim?

Onun gölgesine sığındım da dünyaları ışıtan kesildim;
Devlet kuşunun gölgesi kimin başına düşse o, padişah olur, saltanat bulur.

Davet yeter, bırak daveti de duaya başla;
Mesih bile dördüncü kat göğe dua kanadı ile ağdı.

Tertemiz canına and olsun ey cömertlik (El açıklığı), ihsan (İyilik etmek, iyi davranmak), vefa madeni (Her türlü sevgiyi içinde bulunduran, sevgi dostluk bağlılığı olan), sensiz sabredemiyorum (Yerimde sessiz duramıyorum), a aziz (Sevgide üstün tutulan) dost, gel.

Sabrın da yeri mi?
Sabır Kafdağı (Yücelerde de) da olsa ayrılık güneşiyle kar gibi erir, yok olur.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Sevgi ile bağlanmanın babanın oğluna olan sevgisi gibi hiç azalmayan, kopmayan bir sevgi olduğunu, ayrılıkta bu sevginin daha da güçleneceğini öğrendik.
2.    Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinden aldığı haberleri bize ulaştırdığını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerinin ayrılığıyla çok üzüldüğünü, onu çok özlediğini sessizce bekleyemediğini öğrendik, anladık.

Olacak veya gelecek olanı telaş göstermeden beklemenin insana çok sıkıntı verdiğini, ancak bekleyen ve kavuşma isteğini kaybetmemiş sevgi ve dostluğu devam ettirenin kişiyi çektiği sıkıntıları uygunluktan olgunluğa taşıdığını öğrendik, anladık.

(Hamur ateş görmedikçe pişmez, yenmek için sofraya konmaz)
                               *

RAVLİ

28 Ekim 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 410 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana aşkı ve Şems Hazretlerini anlatıyor)
410-  O kazandan ( Allah’ın ve sofilerle bir arada olduğu helva kazanından) ağza bir lokma helva düştü mü binlerce kafatası kâsesi, gökyüzünde kurulan o sofraya çekilip (Dünyadan) gider.

Doğuya da bir uğultu-bir gürültüdür, düştü, batıya da;
Padişahlar padişahı helva verince hal, böyle olur zaten.

Mutfaktan, melekler, gökyüzünde helva pişirdiler diye birbiri ardınca elçiler gelmede.

Beden helva yiyince abdesthaneye (Tuvalete-helâya) gider;
Fakat can helva yedi mi Arşa (Göğün en yüksek katına) yükselir.

Ey can, gönül kazanının çevresinde, başını ayak yap da kepçe gibi dön-dolaş.
Dön-dolaş da ağzına bir kepçe (Kazan kepçesi) dolusu helva girsin, ağzın helvayla dolsun.

Helva hevesiyle kazan gibi yanıp kararan gönül, lütfa (İyiliğe), kereme (Soyluluğa, büyüklüğe, ululuğa, asalete) uğrar, ona ekmek yerine helva bağışlarlar.

Sus!
Tanrı ver demedikçe yüzlerce alıcıya bir arpa kadar bile helva sunulmaz.

Sevgilim gitti, armağan olarak bana, sapsarı bir yüz, yaşlarla dolu gözler, vah yazıklar olsun demeler kaldı.

İki gözüm de yaşlar içinde;
Çünkü Fırat ırmağı da o gözleri yurt edindi, Kevser havuzu da, cana canlar katan abıhayat da.

Ucu-bucağı bulunmayan defineye, güzellik, alım madenine ulaşmışken yüzüm, neden kuyumculuk (Alıp-satma aradan kâr etme işini neden) etmez bilmem ki?
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Vücudumuzdan çok daha fazla canımızın ihtiyacı olan gıdayı bulmamız, almamız, tattırmamız, yedirmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Canımızın tatlı gıdasını Allah’ın kendi emirlerini yapanlara, yasaklarından çekinenlere, şüpheli olanlardan uzak duranlara verdiğini, ikram ettiğini öğrendik.
3.    Allah ağzımıza tatlılık vermiyorsa bir şeyleri yanlış yaptığımızı, yanlış yerde olduğumuzu, yanlış önder seçtiğimizin farkına varmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Allah’ın emirlerini doğru anlatmayan, kendi isteklerini Allah’ın emri gibi söyleyen, yaptıran İblis gibi huzurdan kovulur.
5.    İblisin bile tövbe kapısından ayrılmadığını bilenler yanlışlarından hemen tövbe ederek döneceklerini, Allah’ın affına sığınarak ecel gelmeden doğru yolu bulabileceklerini öğrendik.
6.    Tövbe kapısından içeriye pişman olanların, Allah’a çok yalvararak ve ağlayarak niyetinde temiz ve kararlı olanların alındığını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin Allah’ın hazinelerinin yetkilisi olduğunu, Hazreti Mevlana’nın bu hazinelerden bir şey istemediğini, bu hazinelerin emanet edildiği Tebrizli Hazreti Şems’in yüzünü görmekten başka bir isteği olmadığını, işin ticaretiyle ilgilenmediğini öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 400 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana aşkı anlatıyor)
400-  A efendim, sen kulağı küpeli bir kul (Karşılık beklemeden, sevgiyle bağlanıp dostluğuna devam eden) olursan âşıklar halkasına yüzük taşı (Söylediği hemen olan, hemen tesirini gösteren özellikte biri) kesilirsin.

Nitekim şu yeryüzü de göğün, kulağı küpeli bir kuludur (Emrini yapandır), uzuvlar (Bir canlının vücut yapısının kısımlarından her biri de) da cana, kulağı küpeli kul (Canla başla hizmet eden) kesilmişlerdir.

Gel de söyle;
Toprak, şu bağlılıktan ne ziyan etmiştir?
Akıl, uzuvlara ne lütuflarda (İyiliklerde) bulunmamıştır ki?

Oğul, kilim altında davul çalmak (Mantıksız hareketler yapmak, boş konuşmak, güven vermeyen işler yapmak) doğru bir şey değildir, yaraşmaz;
Erler, yiğitler gibi meydana çık da ovaya bayrak dik (İşi başarıyla bitirdiğini herkese göster).

Can kulağını aç ta (Unutmayacak şekilde dikkatle dinle) iştiyak (Özlem) çekenlerin feryatlarından şu gök kubbe boşluğuna vuran binlerce uğultuyu gürültüyü duy.

Aşk, sarhoşlukla elbisenin düğmesini çözdü mü meleklerin hay-huylarını (Gürültülerini) işit, hurilerin şaşkınlığını seyret.

Aşağıdan, yukarıdan münezzeh (Temiz, uzak) olan aşk, âlemin yukarısına da, aşağısına da ne ıstıraplar salmış.

Güneş doğunca gece nerde kalır?
Yardım ordusu gelip çatınca, meşakkat mi?

A benim canımın canına can olan, sustum ben, sen söyle;
Zaten bütün zerreler, yüzünün aşkıyla dile geldi.

Tanrı sufilere helva pişirmiş;
Hepsi de halka-halka oturmuşlar, helva ortalarında.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1. Sadece yeryüzüne bağlı kalmanın yanlış olduğunu,  gökyüzünde de olan biteni duymak ve görmek için âşık olmanın gereklerini yapmamız gerektiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Allah’ın kendisine inanıp sevenlerle, dediklerini yapanlarla, yasaklarından ve şüphelilerinden uzak duranlarla tatlılıkla beraber olduğunu Hazreti Mevlana’nın anlatımından öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

27 Ekim 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 3 CİLT 390 İNCİ BEYİT

(Hazreti Mevlana Şems Hazretlerini anlatıyor)
390-  Gel ey Tebrizli Şems, doğ göklere, parlat her yanı;
Güzelim özünle ikizler burcunu beze (Değişken ve çok yönlü kişiliğinle dünyayı donat).

Aşka aşıksan, aşkı arıyorsan çek keskin hançeri, kes utanıp arlanmanın boğazını.

Bil ki bu yolda, bir yolculukta utanıp arlanmak, pek büyük bir settir, pek büyük bir engel;
Bu söz, garezsiz (Taraf tutmayan, tarafsız) bir söz, tertemiz bir inançla kabul et bu sözü.

Mecnun, neden binlerce delilikler etti;
O seçkin deli-divane, neden binlerce delilik icat etti?

Gâh elbisesini yırttı, gâh dağlara koştu, gâh zehir tattı, gâh yokluğu seçti.

Örümcek gibi nice büyük, nice güzel avlar tuttu;
Fakat bir de bak da seyret, yüceler yücesi Rabbimin tuzağı ne çeşit av tutar.

Bil ki Leyla’nın yüzü her şeye değer, her şeye bedeldir o yüz;
Nasıl götürür kulunu Tanrı, geceleyin, nasıl Miraç eder kul?

Sen Vişe’yle Râmin’in divanlarını görmemişsin;
Vâmık’la Azra’nın hikayelerini okumamışsın.

Sen elbisenin eteğini, suya batmasın, ıslanmasın diye çekip devşiriyorsun (Bir araya getiriyorsun, derliyorsun, topluyorsun);
Halbuki denizde binlerce dalga yutman gerek.

Aşk yolu, tamamıyla sarhoşluktur, aşağılanmadır.
Çünkü sel alçağa akar, selin hiç yücelere doğru aktığı var mıdır?
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 3 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
KÜLTÜR BAKANLIĞI YAYINLARI/1385
                         ***
Neler öğrendik;
1. Yüce olanı kolayca elde etmenin mümkün olmadığını öğrendik.
                              *
İşte böyle yaren;
Aşk yolunda aşağılanmadan, sarhoş olmadan çekinip bu yoldan ayrılanların kazançlarının olamayacağını öğrendik, anladık.
                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar