30 Haziran 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3360 İNCİ BEYİT

3360.( Mevlana Hazretleri Tanrı sarhoşluğun faydalarını anlatıyor)
Ey “ İtaat Seden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar içerler, kâfur ırmağının suyu da karışmıştır bu şaraba” meclisinde sarhoş olan can, havasına, hevesine tutsak olanın ağlayışına acı-acı gülmeye bak.

Bak da gör, hepsinin de sakalı, ölümün elinde, gör de acı;
Hepsini ölümden kurtar da faydalandır.

Ey Ay, varını-yoğunu vur öküzün sırtına, düş yola;
Sarhoş aslan avcısıyla bahse girişme, öğüt vermeyi bırak.

Gözümüze bak da seyret, nasıl kendimizden geçmişiz;
Bizi al ata, kula ata bindir (Kızıl, boz sarı şarap sun bize).

Şu bedenimizde aklı başında, ayık bir kıl bulabilirsen otur da onunla hesaplaşmaya giriş, yetmiş küsur (Tam sayıdan sonra gelen sayıda) defter karala.

A kara yüzlü tabiat, yürü, gene Hind diyarına git, a Türk’e benzeyen aşk, at sür, Cend şehrine  ( Kazakistan da olan Seyhun ve Ceyhun nehrinin olduğu yere) yürü.

Nerde sarhoş olursan orda otur, orasını yurt edin;
Nerde şarap içtiysen orda yat.

Sana, Tanrı mutfağında can gıdası yoksa o zaman yürü, başını sok şu koyunların ağılına.

Gökyüzü güzellerinin sana görünmesini, cilvelenmesini istiyorsan gönlünü aynacıya ver, cilalat, parlat.

A gönül, sus da hep harfsiz konuş;
Neliksiz, niteliksiz âlemden (Basit, özelliği olmayan, düz bu dünyada), dilsiz, dudaksız bahset.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Tanrı şarabını içenlerin ölüm korkusundan kendilerini kurtaracaklarını öğrendik.
2.    Bizi sarhoş eden, kendimizden geçiren yeri yurt edinip orada oturmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allah’tan beslenemeyenlerin hayvan olduğunu, yerinin de ahır olduğunu öğrendik.
4.    Herkese gözükmeyen gökyüzünün güzelleri olduğunu, gönlümüzü cilalamadan gönül aynasında göremeyeceğimizi öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Harfsiz, sessiz, ağızsız, dudaksız konuşulabilen bir dünyanın var olduğunu, zaman-zaman rüya ile bu dünya bize tanıtıldığını, bu dünyada yer etmek için bu dünyanın sırlarını, özelliklerini öğrenip uygulamamız gerektiğini öğrendik, anladık.

RAVLİ TANRI ŞARABI yazarak Googleden okumalısın.
                              *

RAVLİ

29 Haziran 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3350 İNCİ BEYİT

3350.( Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin özelliklerini anlatıyor)
Lütfunla (Karşılıksız iyiliğinle), kereminle (Soyluluğunla, ululuğunla, büyüklüğünle, asaletinle) gönlümü aldın, lütfunu, keremini eş ettin gönlüme;
Sonra ne diye bu lütuftan, bu keremden ayırırsın onu, etme.

Güzel yüzünün sayesinde şah olan piyadeyi tekrar neden gamla (Üzüntüyle) mat (Yok) eder, yoksul bir dilenci haline getirirsin?
Getirme?

Yüzünün ışığıyla dolunay haline gelen kulu, neden dertlerle yeni aya döndürür (Belini bükersin), iki kat edersin?
Etme.

İster kâfir (Tanrının varlığını ve birliğini inkâr eden) olsun, ister mümin, hepsi de senin havana düşmüş;
Ne diye tutar da kâfirle savaşırsın?
Savaşma.

Musa gibi kendinden geç, sopa gibi sus;
Turdağı gibi neden ses verip duruyorsun?
Verme.

Sevgili, şarap getir, bahtımı yücelt, o halka-halka saçların gönlüme kement olsun.

Meclis  (Toplantı) hoş, biz de, arkadaşlarda hep hoşuz;
Ateş getir, bir çaresini bul, ateşe bir avuç çörek otu at.

O esirgenmeyen şarabı dök düşüncelerin, kaygıların başına (Kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlik duygusunu sarhoşluğa dönüştür);
Geç kendinden de şu kendini beğenmiş gönlün lâyığını ver.

A gam, yürü git, sarhoşlarla işin yok senin;
Kimi ayık bulursan ziyanın (Zararın) ona dokunsun.

Sarhoşlar, düşüncelerden de kurtulmuştur, gamdan (Tasadan, kaygıdan, üzüntüden) da;
Sen var git de kurtulmayanları sıkıştır.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerine dostluk göstererek kendi seviyesine getirdiğini, bu durumdan Mevlana Hazretlerinin çok memnun olduğunu, bu durumu seven ve alışan Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerinden ayrılmanın zor olacağını öğrendik.
2.    Santrac oyununda kural olarak piyadenin yani piyonun son çizgiye gelince vezir olarak iş göreceğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerinin kendini çok beğendiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Allah ve Allah dostlarına olan çok sevgi duymanın aşıklık oluşturduğunu, oluşan aşıklıkla kişinin üzerine sarhoşluk halinin kapladığını, sarhoşluk halinin de insanı sebebi bilinen veya bilinmeyen korkulardan, endişelerden kurtulup sevinçli bir yaşam sürülebileceğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

28 Haziran 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3340 İNCİ BEYİT

3340.( Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin özelliklerini anlatıyor)
Diyorsun ki:
Gel, sana sabrı çoban (Acı, yoksulluk, haksızlık ve buna benzer üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan bekleme ile olgunlaşmış biri) edeyim;
Kuzuya ne diye kurdu çoban (Deneyimsiz toy kişiyi onu parçalayacak olana bakıcı) edersin?
Etme.

Gündüzün zahitsin (Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarını yaparsın), geceleri zahitleri öldürürsün (Diriliklerini, sertliklerini tazelerini gidererek hazırlarsın);
Bu gece uzlaşma, barış gecesi, fakat gene de o işi yapıyorsun, yapma.

A güzelim dostlar, kıskançlıktan birbirine düşman kesildi;
Bu dostu ne diye öbürüne düşman edersin?
Etme.

Şarap içme diyorsun, şarap vermeyeceksen ne diye mahmuru (Sarhoşluk sonucu sersem olmuşun), dudakları kupkuru bırakırsın?
Yapma bunu.

Dümdüz, ok gibi yürü, havamızda uç diyorsun;
Pek ala, fakat doğru oku ne diye tutar da bükersin, yay haline getirirsin?
Etme şu işi.

Sus diyorsun, fakat beni susturmayan da gene sensin;
Her kılımı, aşkınla bir dil haline getirirsin, getirme.

Görüyorum ki cefa (Eziyet) etmeyi kuruyorsun, etme.
Bizi azarlamaya niyetleniyorsun;
Bizden ayrılmaya hazırlanıyorsun, yapma.

A benim iki gözüm, köpürüp kükremiş aslan gibi kıskançlık çayırında ne diye kanıma giriyorsun?
Girme.

Bahtımı (Talihimi, kaderimi), kalem gibi baş aşağı tutmadasın, tutma.
Belimi “Dal” gibi ikiye bükmedesin, bükme.

A güzelim, sen tamamıyla Tanrı lütfusun (İyiliğisin), Tanrı ihsanısın (Bağışısın), böyle olduğu halde tutuyorsun da kendini Tanrı azabı (Günah işlemişleri cezalandırıcı gibi davranıyorsun), Tarı kahrı (Yok eden, ezen, perişan eden, mahveden biri) haline getiriyorsun;
Yapma.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin değişik davrandığını, hiç kimsenin kendisinin nasıl biri olduğunu tarif edemesin diye böyle davrandığını öğrendik.
2.    Mevlana ve Şems Hazretleri birbirini eleştirdiğini ve öneriler sunduğunu öğrendik.
3.     Birbirlerine yaptıkları tavsiye ve önerilerin uygulanmasını beklemediklerini, birbirinin huylarını olduğu gibi sevdiklerini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin yumuşak huylu Tanrı adamı olmasını arzuladığını, fakat Şems Hazretlerinin eski huylarını değiştirmediğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

27 Haziran 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3330 İNCİ BEYİT

3330.( Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin özelliklerini anlatıyor)
Perhiz yüzünden hastaya helva vermiyorsun (Yapılması sakıncalı bir iş yapıyorsun), tatlı bir yüz göstermiyorsun amma hastanı daha da beter ediyorsun, etme.

Şu haramlar yemeye alışmış gözüm güzelliğinin hırsızı;
Fakat canım benim, göz hırsızına ceza veriyorsun, verme.

Çek başını (Liderlik et) a yol arkadaşı, söz söyleme sırası değil;
Aşkın zaten başı yok, hal böyleyken ne diye başını kemsiye kalkışıyorsun?
Kesme.

Bizden beziyorsun, sıkılıyorsun, etme bu işi;
Kızıyorsun, yüz çeviriyorsun bizden çevirme.

Kendi kârını düşünüyorsun, kendi faydanın kaydına düşmüşsün, bizim de ziyanımızı istiyorsun;
Hiç kimsecik kâr etmedi bundan, ziyan ediyorsun sen de, etme bunu.

Bundan böyle ziyanımızı istememeye razı oldun, fakat etme;
Kimin;
Kimlerin razı olması için bu işe katlanıyorsun?

Şarap yerine gam sirkesi veriyorsun, verme.
Ne diye derede kan ırmağı akıtmadasın?
Akıtma.

Yüzümden zevk, neşe sevincini gideriyorsun, giderme.
Bakışlarına yüzümü hedef tutuyorsun, tutma.

Hem mazlum öldürmedesin, hem acınmada;
Yol vuran da sensin, feryat eden de sen, etme.

Elim, ayağım, hiçbir işe varmıyor, çünkü sevgilinin sarhoşuyum;
Bırak sarhoşu yıkılıncaya dek, ne diye çekip duruyorsun?
Çekme.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1. Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerinden ayrılmasının özlem acısı oluşturacağını bilen Mevlana Hazretlerinin bu ayrılıktan vazgeçirmeye çalıştığını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin çekici özelliklere sahip olduğunu, uzaktan Mevlana hazretlerini çekmek için, olgunluğu artırmak için özlem duygusunun şart olduğunu, bunu kişinin yaşaması gerektiğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

26 Haziran 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3320 İNCİ BEYİT

3320.( Mevlana Hazretleri Şems Hazretlerinin özelliklerini anlatıyor)
A Ay yüzlü, gök bile senin yüzünden alt-üst olmuş;
Bizi yakıyor, yerlere seriyor, alt-üst ediyorsun, etme.

Ne diye vaat ediyorsun, ne diye yemin ediyorsun?
Yemini, işveyi kalkan ediniyorsun kendine, yapma şu işi.

Nerde benimle ettiğin ahit (Sözleşme), hani bana verdiğin söz?
Bu kulla ettiğin ahdi bozuyorsun, bozma;
Verdiğin sözden dönüyorsun, dönme.

Ey tapısı varlıktan da üstün ve yüksek olan, yokluktan da;
Varlık ülkesinden geçip gidiyorsun, giyme.

Cennet de senin buyruğuna kul, cehennem de;
Bize cenneti cehennem ediyorsun, etme.

Senin şeker yurdunda zehirden eminiz, fakat tutuyorsun, o zehri şekere katıyorsun katma.

Canım ateşlerle dopdolu bir ocak sanki
Yetmez mi bu yaptığın?
Ayrılıkla yüzümü altına döndürdün, sarardım-soldum,
Etme.

Sen yüzünü gizledin mi Ay bile derdinle kararır, Ay’ın tutulmasını istiyorsun, kastın bu mu?
Yapma.

Kırılıp darıldın da sustun mu bizim de dudaklarımız kurur;
Ne diye gözlerimizi gözyaşlarıyla ıslarsın?
Etme şu işi.

Mademki âşıklar topluluğuna tahammülün (Dayanma gücün) yok, ne diye aklını şaşırırsın, âşıklara hiç bakma, hiç görme onları.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerini söylediği eski söyleri hatırlatılarak yapmak istediği yolculuktan vazgeçirmeye Mevlana Hazretleri ısrarla çabaladığını öğrendik.
2.    İki yüce insanın birbirinden ayrılığının çok zor olacağını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Şems Hazretlerinin Mevlana Hazretlerini kendine mıknatıs gibi doğal olarak çekmekte olduğunu, fakat çekicinin başka bir yere gitme arzusunda olduğundan çekilenin bu alışkanlığından kolayca kurtulamayacağını öğendik, anladık.
                              *

RAVLİ

25 Haziran 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3310 İNCİ BEYİT

3310.( Mevlana Hazretleri aşkın faydalarını yol ve yöntemlerini anlatıyor)
Soruşuma (Soru sorduğuma) kızdın da lâl (Kırmızı taş gibi) dudaklarını yumdun;
Bunun derdiyle bende can mı kaldı, gönül mü, dil mi?

Lütfun (Karşılıksız iyiliğin) bir merdivendi devlet damına, ikbal konağına (Baht açıklığı, isteğe arzuya ulaşma yerine);
Hâlbuki o lütuftan vazgeçmişsin, merdiveni kırmışsın şimdi.

A her an, hayali, yüzlerce canın canına can kesilen, şu yalvarışım, vallahi canımı kurtarmak için değil.

Hatırla;
Hani bir gece kan kesilmiş candan bir eser istemiştin de göstermiştim sana;

Sevgili, o gecenin hatırı için o simsiyah, o kıvırcık saçları boynuma dola da sarhoşça çek beni;

Çek de can, kutluluklarla yuvarlana-yuvarlana gitsin;
Mekânsızlık âleminde, ikiye bölünmüş saçların çevgen (Topa vuran- beni istediği yere fırlatan) olsun, gönül de top kesilsin, yürüsün varsın.

Şemseddin’in şehrine, Tebriz’e adalet kürsüsünü kur da Arş da nurlansın, dünya da hayran olsun.

Duydum ki sefere çıkmayı kuruyormuşsun, etme.
Bir başkasını sevmeye, bir başkasını dost edinmeye niyetlenmişsin, yapma.

Zaten dünyada garipsin, eşin-benzerin yok, ne diye bir de gurbete düşeceksin?
Hangi ciğeri yaralanmışa kastediyorsun?
Etme.

Bizden ayrılıp yabancılara gitme;
Gizlice, hırsızlamaca başkalarına bakıyorsun,
Bakma.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin Allah âleminden Mevlana Hazretlerine yeterli haber vermediğini, yola çıkıp uzaklaşacağını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin Şems Hazretlerini çok sevdiğini, candan sevdiğini, dostlarından ayrılarak gitmesine razı olmadığını öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Allah dostlarının birbirini sevgiliyi sever gibi ve sevgiliye nasıl davranılırsa öyle davrandığını Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

24 Haziran 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3300 İNCİ BEYİT

3300.( Mevlana Hazretleri aşkın faydalarını yol ve yöntemlerini anlatıyor)
Mesih (Hz. İsa) gibi gökten yemek getir;
İnsanları vazgeçir şu ekmekten, şu çorbadan.

Bir avuç donmuş, buz kesmiş kişiyi sıcak nefeslerinle canlandır, açılıp saçılsınlar;
Bir avuç yoksul dilenciyi yüceler yücesi padişah haline getir.

Şu buruşuk, somurtkan yüzü güldür, neşelendir, şu kesilip biten ömrü ebedileştir.

A her başın şevkı (İstediği, heveslendiği), âşıkların başlarını kaşı;
A her durağın şevkı, kucağımıza gel, orayı durak edin.

Mademki kadehi (İnsanı kendinden geçirecek, hayretlere düşüren Allah’ın sözleri) olmayan evin ışığı da yok;
Biz de bir ev kurduk, kadeh tedarikine bak.

Lütfun (İyiliğin), bize yüz binlerce nimetler vermede;
Gönül şaşırıp kalmış, ne diyeceğini, hangisini isteyeceğini bilemiyor. 

Sus, dost sormadan da cevap verir;
Sen onu seyre dal, sözü bırak.

Kızmışsın, seni seven, esirgeyen, sana acıyan dosttan gönlünü almışsın, betinden-benzinden (Duruşundan, davranışından, yüzünün renginden) bunu anlıyorum, bu kokuyu alıyorum.

Cismin şekli, güneşe benzeyen yüzünden meydana geldi, parladı;
Bu yüzden benim de gökyüzü gibi sırtım kambur, göğsüm gömgök.  

Attığın o kızgın bakış oklarından yüzlerce ok gibi dümdüz boy, yay gibi iki büklüm olmuş.   
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Dünyalık gıdalardan vazgeçip gökyüzüne ait gıdalarla beslenmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Tanıdığı bildiği olmayanların; otorite kullanan lider olması için aşk yolundan ilerlemesi gerektiğini öğrendik.
3.    Allah’ın sözlerini vücut kadehimizde yani vücudumuzda hep hatırlayacak şekilde tutmamız gerektiğini, böyle bir sarhoşluğa alışmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Allah dostunun düşüncemizi okuduğunu, sorumuzu sormadan o soruya cevap verdiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Allah dostunun ağzını oynatmadan bize söyleyeceklerini bakışıyla söylediğini, bu sözlere herkesin eğildiğini, dimdik kalamadığını öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

23 Haziran 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3290 İNCİ BEYİT

3290.( Mevlana Hazretleri aşkın faydalarını yol ve yöntemlerini anlatıyor)
Ben; bir resimdir, yaptım, ona can vermek sana düşer;
Sen, canın da canına cansın;
Bense beden isteyen biriyim ancak.

Apaydın, dupduru bir suya benziyorsun, bulandırma suyu;
Gönlüne perde salma, kapatma gönlünü, etme gönül, etme bu işi.

Temiz erler seyir-seyran için toplandılar, gönlün çerçevesine oturdular, bu yüce erlere karşı sen de utanç içinde kalma, gönlü de utandırma.

Gönül, kendini aşktan çek diye nara atıyor;
Tamamıyla can kesilmişsem gönlü böyle nekes (Cimriliğe) alıştırma.

Bakırı altın ederler ya;
Bu başka bir bilgidir.
Şu ettiğin işlerle bakır altın olmaz, bırak bu işleri.

A can, gönülden ayrı düşeli bir hayli zaman oldu;
Otuz yıl uzak kaldın, bari şu otuz yılı kırk yıla çıkarma.

Gök (Hamlık) havanında ezilip toz haline gelen şey, sürme değildir;
Sürme diye çekme onu gözüne.

Nice hengâmeler  (Patırtılar, gürültüler, kavgalar) var;
Öyle her yol başında durma;
Vakit geçti, gün bitiyor, oyalanıp kalma.

Sevgili şarap getir, bahtımı tamamla, zevkimi, aman yurdu, esenlik mülkü gibi kutlu bir hale getir.

Zühre yıldızı (Bakana sevinç veren Venüs yıldızı), senin şarap meclisinde değersiz bir halayıkcağızdır (Hizmet eden kız çocuğudur);
Gönül güneşin tutulmuş, aç güneşini de Ay bile kul-köle olsun.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretlerinin elinden geldiği kadar bize doğru yolu gösterdiğini, bir tablo gibi en ince detaylarına kadar dikkatli davrandığını öğrendik.
2.    Hazırlanmış bu tabloyu gönlümüze işlediğini, bu resmi bulandırmadan can vermenin ve canlandırmanın bizim önem vermemize ve bunu titizlikle canlandırmaya uğraşmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Gönlümüzü utanacağımız bir şey yapmadan büyüklerin bulunduğu meclise götürmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Kendi kendimize yapacağımız işlerin sonuçları beklediğimiz gibi olmayacağından ustanın gösterdiği gibi yapıp onun aldığı güzel sonuca ulaşmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Olgunlaşmayı tamamlamamış birinin önerilerinin bizim hayata ve gerçeğe bakış açısını oluşturamayacağını öğrendik.
6.    Zamanın çok hızla geçtiğini, günlük kavga ve kargaşalarla oyalanmayıp yolumuzu belirleyip yol gösterecek ustayı bulup yola çıkmamız gerektiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Allah isterse ve dilerse bahtımızı açacağını, kutlu bir hale getireceğini, bu yolda gayret gösterenlere bu güzel kaderin uğradığını öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

22 Haziran 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3280 İNCİ BEYİT

3280.( Mevlana Hazretleri aşkın faydalarını yol ve yöntemlerini anlatıyor)
Sevgili, bu rüya mıdır, hayal mi diye iki gözümü ovup duruyorum, acaba ben miyim bu?
Bir türlü inanamıyorum.

Evet, benim, fakat benliğimi bırakmışım, varlığımdan soyunmuşum, yeni Ay gibi senin dolunayına karşı pek ince, pek sönük görünmedeyim.

Padişahlar padişahının tacını bile hor (Değersiz, aşağı) görüyorum;
Yüzünün şevkı (İsteği, hevesi), boynuna bir halka benim, elbette böyle olacak bu.

Balıklarla beraber senin denizinin nimetlerini yiyorum;
Kıskançlığımdan karadakilerle bir türlü kaynaşamıyorum, suyla yağ gibi tıpkı.

İşim-gücüm, denizden su içmektir amma balık gibi benim de su içtiğimi gören yok.

Cefa tırnağı dilek damarımı kaşırsa o tırnağın zahmetiyle çenk (Arp’ı andıran telli bir çalgıya benzer) gibi pek güzel sesler veririm.

Fakat sen de anladın ki bir tek damarım bile yok;
Atan, oynayan bir tek damarım varsa göster, kökünden kesip atayım onu.

Ne iştesin dedin, yok olanın işi de olmaz.
Evet, doğru;
Fakat ben yok değilsem, yok olmamışsam neden yurdum, konağım, yokluk olmuş?

Sen, kıyamet sur’usun, bense ölüyüm;
Sen ilkbaharın canısın, bense selviyim, süsenim.

Ben, böylece yarım-yamalak söyledim, gerisini sen söyle;
Sen, aklın da aklına akılsın, bense pek akılsızım.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Varlığımızdan,  benliğimizden soyunduğumuz zaman gördüğümüz güzelliklerin kendi öz güzellikler olduğunu ve bunlara âşık olacağımızı öğrendik.
2.    Varlıksız ve benliksiz olarak kendi özümüzü sevdiğimiz zaman toplumdan farklılaşacağımızı, kimsenin bilmediği yerden esleneceğimizi öğrendik.
3.    Yokluk yani her şeyin tasarlanıp hazırlık yapıldığı görünmeyen yerde olmak için dünya yaşamından yer edinmememiz gerektiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Önerilen, beğenilen, tarif edilen, güzel bir yere ulaşmak için bizi kendisine bağlamış, her ne varsa bırakıp temizlenmemiz;

Önerilen şekilde davranmamız için de önerileri doğru kabul edip uygulamamız gerektiğini öğrendik, anladık.

Kullandığımız aklın külli aklın bir küçük parçası olduğunu, büyük akıldan yararlanmak için koşullarını öğrenip uygulamamız gerektiğini Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

21 Haziran 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 3270 İNCİ BEYİT

3270.( Mevlana Hazretleri aşkın faydalarını yol ve yöntemlerini anlatıyor)
Pervanene (Ateşinin ışığı etrafında dolanan kelebeğine), gene de kendin için yalım-yalım (Alev-alev) yak, aydınlat göğsünü;
Aydınlat da aşkla atalım kendimizi o aydınlığa.

Aşk korkusunu artırdıkça arttır, emin olmayı istemiyoruz;
Senin aşk korkundadır adam-akıllı emin oluşumuz bizim.

Pervaneye, her gün, senin mumundan bir müjde geliyor, öl diyor yani, öl ki sana biz can vermeyi kabullendik, diyetin bize.

Benliğimizden geçelim, varlığımızı terk edelim, aşkla yüzlerce batman varlığa ulaştık, aşkla varız ancak dediğin gün yok mu?
İşte o gün neşeliyiz, o zaman sevinç içindeyiz biz.

Senin güzellik bahçesi görmüşüz, o yüzden selvi gibi boyumuz yüce, o yüzden süsen gibi dilli miyiz, dilli.

Yürü, zamanenin gül bahçesini ateşlere yak;
Yüzüne âşık olduk da o gül bahçesine daldık çünkü.

A aşk yoluna girip de gönlü pörsüyen (Yıpranan), alt olup giden, çabuk kaç, gel, bize sığın, çünkü biz demirden bir kaleyiz.

Tebriz Padişahı Şemseddin’in ateşindeki zevk yüzünden yüzümüzün suyunu (Utanma duygusunu) tamamıyla döktük, safi yağ kesildik.

A benim kulağımı tutup çeken, apaydın (Bilgili, çok kültürlü, çok aydın) gözüm sensin;
Beni ne diye bahçeye götürmek itiyorsun;
Zaten bağım da sensin, gül bahçem de sen.

(Allah’ım)Bir ömür boyunca senin sofrandayım, senin nimetini (Yaşamak için gerekli olanları) yiyorum;
Senin lütuf (İyilik, bağış) bayrağının altında davul çalıp durmadayım.
                          ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             **
Neler öğrendik;
1.    Işık alacağımız, aydınlanmamızı gerçekleştirecek Allah dostu kişi etrafında dönüp durmamız, canımızı ateşe atıp yok etmemiz ve bize yeni bir can verilmesini uğrunda öldüğümüz kişinin vermesini beklememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Dünyanın güzelliklerine dalıp aşkın güzelliğinden geri kalmamamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allah dostunun uyarılarını dikkate almamız ve vereceği cezalara katlanmamız gerektiğini öğrendik.
                               *
İşte böyle yaren;
Bize Allah aşkını tanıtacak, verecek olan Tanrı Şems’i Şemseddin Hazretlerinin içindeki ateşi ve bu ateşin zevkini almak için toplum kurallarına ve toplumun eleştirilerine bakmadan, utanma duygusunun etkisinde ve kısıtlayıcı engelinde kalmadan almamız, gerektiğini öğrendik, anladık.
                              *

RAVLİ

Popüler Yayınlar