31 Mart 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2440 İNCİ BEYİT

2440. Ey çenk (Arp’a benzeyen telli çalgıyı çalan ), İsfahan perdesini (İnsana lezzet ve ferahlık verilmesini) istiyorum.
Ey ney, yakıp yandıran güzel bir feryat (Haykırış, yüksek ses) istiyorum ben.

Hicaz perdesinden (İnsana tevazu(alçakgönüllülük) ver) güzel bir teranedir tuttur (Bu makamla devam et);

Hüthütdüm (Gözlem yapan haber kuşuyum) ben, Süleyman’ın (Peygamberin) ıslık sesini (Beni çağırmasını) istiyorum.

Irak perdesinden (Düşünmek ve kavramakla) Uşşaka (Sessizlik ve rahatlık verecek) armağanlar götür, çünkü Rast (Neşe ve huzur vererek) ve güzel nağmeli Buselik (İnsana kuvvet veren) makamlarını arzuluyorum.

Hüseyniye (İnsana sükûnet, rahatlık veren makama) gir, çünkü Mâye (Maya) dedi ki:
“ O küçüklerimin de, büyüklerimin de hafif perdesini istiyorum şimdi.

Rehâvi (İnsana beka(sonsuzluk fikri) veren) makamıyla uyuttun beni, Zengüleyle : (İnsana uyku veren makamdan ) uyandır, şimdi onu istiyorum ben.

Bu müzik bilgisi bence şahadet getirmektir (Doğru olduğuna şahitlik ederim) adeta;
Mademki inanmışım, şahadet getirmeyi, imanımı (İnandığımı, kabul ettiğimi) bildirmeyi istiyorum.

A aşk, aklı dağıt gitsin.
A aşk, perişan nükteler (İnce anlamlı, düşündürücü, şakalı söz, espri) istiyorum ben.

A güzel rüzgâr, aşk yeşilliğinden, aşk bahçesinden esip geliyorsun, bana da uğra, gül bahçesinin kokusunu istiyorum.

Sevgilinin ışığında güzellerin şekilleri görünmede;
Sevgilinin yüzünü seyretmek, onları görmek istiyorum ben.

Yüzünü göster, bağı görmek, gül bahçesini seyretmek istiyorum.
Dudaklarını aç, sözler söyle, bol-bol şekerler, ballar istiyorum ben.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Aklımızı ve ruh gücümüzü artırmak, arzuladığımız hedefe yönlendirmek için makamların bize yardımcı olduğunu Mevlana Hazretlerinin inceden inceye inceleyip bize önerdiğini öğrendik.
2.    İnce anlamların bulmaca gibi çözmenin insana neşe verdiğini öğrendik.
                    *
İşte böyle yaren;
Güzele, güzelliğe ulaşmamıza koku kadar müziğin yardımcı olduğunu, güzelliği seyretmekten önce bu aşamadan geçmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

30 Mart 2016 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2430 İNCİ BEYİT

2430. O örtünün ışığı bile âlemi yakıp yandırıyor;
Yarabbi!
O padişah yüzünü açarsa hal nice olur?

Aşk, bana uğradı, geçti, ben ardına düştüm, koşmaya başladım;
Derken geri döndü de kartal gibi saldırdı, beni bir lokma etti de yutuverdi.

O beni yutunca zamaneden vazgeçtim, tatlı mı tatlı bir denize daldım, azaptan (Büyük sıkıntılardan, eziyetlerden) da kurtuldum, elemden (Acılardan, üzüntülerden, dertlerden, kederlerden) de (Kurtuldum).

Belâ lokmalarını yiyip sindirmeyen (İçinden çıkılması güç durumu anlayışla karşılayıp benimseyen, kendisine mal edemeyen, sorundan kaçan kimse), bu şarabın lezzetini tatmamış kişidir.

Ona güvenirler de Peygamberler, bu güvençle (Allah’a güvenerek, inanarak) belâları şerbet gibi içerler (İçselleştirirler);
Çünkü su, hiçbir vakit ateşten korkmaz.

Feleğin rüyada bile görmediği o Ay gene doğdu (Tebrizli Tanrı Şems’i kendini gösterdi), hiçbir suyla sönmeyecek ateşi gene tutuşturdu.

Beden evine bak, canımı seyret;
Aşk şarabiyle bu sarhoş olmuş, öbürü yıkılmış yerlere döşenmiş.

Meyhane sahibi gönlümle eş-dost olunca kanım, aşkla şarap kesilmiş, ciğerim de kebap olmuş gitmiş.

Göz, hayaliyle dopdolu bir hale geldi mi bir sestir, gelir:
Ne de güzelsin a kadeh, maşallah sana a şarap

Tebriz’in öğündüğü Şemseddin’in yüzü, bir güneştir ki gönüller, bulut gibi ardına düşmüştür, koşup durmadadır.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Aşkın insanı tamamen kapladığını, değiştirdiğini öğrendik.
2.     Tebrizli Tanrı Şems’ine Âşık olan kişinin cesur olacağını, sıkıntılardan, tehlikelerden kurtulduğunu öğrendik.
3.    Allah’a güvenen kişinin sorunlardan, sıkıntılardan kaçmayacağını, adeta gıda gibi kabul ettiklerini, sıkıntıları, sorunları hallettiklerini öğrendik.
4.    Allah dostlarını tutkulu bir sevgiyle sevenin sarhoş gibi tatlı bir sevinç ve hoşluk içine gireceğini, aklı başında, doğru seçimler yapan biri olacağını öğrendik.
                      *
İşte böyle yaren;
Şems’i Tebrizi Hazretlerini tanımamız, bilmemiz, sevmemiz ve sevgiyle bağlanmamız gerektiğini Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

29 Mart 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2420 İNCİ BEYİT

2420. Acı toprağa (Durumuna üzül), şu dört unsur (Toprak, hava, ateş, su) içinde odur elsiz-ayaksız, yuvarlanmadadır, halden hale girmede.

Biraz hafifledi, tez canlı bir hale geldi mi (Toz oldu mu) ancak topallıya-topallıya buluta doğru birkaç adım atar, işte onun en çabuk, en çevik hareketi budur ancak.

Böyle birkaç adım atar da topalın yürüyüşü, şimşeği güldürür, o sözü güzel gök gürültüsü de acır, şefaat eder (Aracı olur) ona.

Bulut sakalarına (Su dağıtıcılarına) kalkın der, yeryüzü susuzlarına karşı coşun, kurtarın onları sıkıntıdan.

Tutalım, ben söylemiyorum bu sözü, yanıp kavrulan gönüllerin kokuları, acıyış burnunuza gelmiyor mu?

Derken bulut sakaları hemen yürürler, şarapla dolu kırbalarını, küplerini, tulumlarını alıp yeryüzüne suvarırlar (Su içirirler).

Sus, aşk definesini yıkık yerlerde ara;
Bu define, bahar mevsiminde, yıkık yerlerde biter, yeşerir.

Aşk gönlümü yıktı;
Şu yıkık gönlüme güneşin vurması gerek.

O padişah (Tebrizli Tanrı Şems’i) bana, kendi duasını gene de kendisi kabul etmiş;
Bu haberi duydum da utancımdan elden-ayaktan oldum, yerlere serildim.

Beni yatıştırmak için nice defalar yüzünü gösterdi amma dedim ki:
Evet, yüzünü gördüm, gördüm amma örtülüydü yüzün, gördüğüm bir örtü ancak”.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    İhtiyaç ve özlem ne kadar fazlalaşırsa bir şekilde karşılandığını öğrendik.
2.    Toprak bile susuz kalıp, suya hasret olduğu zaman, kendinden bir parça olan tozunu yağmur bulutuna ulaştırdığı zaman suya kandığını öğrendik.
3.    Âşık olacağımız kişiyi, aşkı öğreneceğimiz yerin gösterişten uzak yerde olacağını, bu kişinin ve yerin de kendini gösterişten uzak olacağını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Ruha Allah’ı sevgisi, Allah nuru saçan kişinin bize bağışladıklarıyla yetinmeyip, terbiyeye uyarak, daha fazlasını istememiz ve bu yaklaşımında olmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

28 Mart 2016 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2410 İNCİ BEYİT

2410. Terviye günü (Hac ayı olan ve Arap yılının son ayı bulunan Zilhiccenin yedinci günü) o beliğ (Güzel sözlerle söylenen) hutbeyi dinle, sonra haydi, Arafat’a (Mekke civarında bulunan mukaddes dağa) gel.

Durak yerine gel de dağa yakın yerde dur, geceyi orada geçir, sabaha kadar kal orada.

Sonra yüzünü Minâ’ya tut, ondan sonra da yedi taş al, at o taşları (Hac törenlerindendir, Üç kere yedi taş atılarak şeytan taşlanmış olur).

Selam bizden Hatîm’e, Rükn’e (Kâ’be’ye dahilken sonradan Kâ’be tamir edilirken duvarın dışında kalan bir kısım vardır ki burası küçük bir duvarla belirtilmiştir.
Bu duvara ve o kısma Hâtim adı verilir ve tavaf o duvarın dışından yapılır.
Rükn, Kâ’be’nin köşelerinde bulunan ve namaz kılınan yerlerdir);

Ne de iştiyakımız  (Özlemimiz) var Zemzem’e (Mübarek suya), o vefa (Sevgisinde ve dostluğunda devamlı olan) konağına.

Bir sabah gelir ki uykudan kalkarız, seher yeli, Halil’in konak yerinden Mekke ayrılığı kokusunu getirir bize.

Uykumu bağladın ey Ay, aç yüzündeki örtüyü de huzurunda güneş, şükür secdelerine kapansın.

Eteğini tuttum, elimi büktün;
İşte şimdicek el çektim, bari sen vefadan yüz çevirme (Sevgini ve dostluğunu devam ettir).

Acele etme dedin, acelecilik şeytan işidir (Hadis);
Şeytan ona derler ki acele etmez de koşup sana gelmez.

Yarabbi diyorum, bir gün gelecek mi ki kendimi, tapısına niyaz (Yalvarır, yakarır, dua) eder göreyim;
Binlerce Yarabbi, bir kerecik o cevaba iştiyak (Özlem) çekmede.

Ateşli canlar, ateşlere düşmüş, yanıp kavrulan gönüller, topraktan da daha fazla susamışlar, testileri ellerine almışlar, su-su deyip duruyorlar.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1. Allah’a yalvarışın, hitap etmenin imanlı kişiye özel bir zevk verdiğini, alışkanlık yaptığını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Allah’a kavuşmak için acele etmek diğer işlerde yavaş ve ağır davranmak gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

27 Mart 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2400 İNCİ BEYİT

2400. (Mevlana Hazretlerinin Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatımı)
Bu tehlikelerle dopdolu yolda ne âlemdeydiniz, ne haldeydin?
Tanrı herkesi, her çeşit korkudan emin etsin.

Göklerde, hacıların Lebbeyk  (Emrine hazırım) sesleri, ta Arşa ulaşmada, gökyüzü uğultularla dopdolu.

Ey Merve’yi gören, Safâ’ya çıkan, can, gözlerini öper, ayağına baş kor.
(Merve-Safâ Mekke’de iki tepedir;
Hacılar Kâbe’yi tavaf ettikten sonra bu iki tepe arasında yedi kere gidip gelirler ki buna (Sa’y) denir)

Tanrı’ya konuk oldun;
Tanrı konuğun ağırlanacağını vaat etmiştir, hele birisi, bize konuk olursa demiştir (Âl-i İmran suresi 97).

Can, hacıları, Meş’ar-al Harâm’a, Minâ konağına dek götüren devenin ayaklarına toprak olsun.
(Arafat dağından inilirken Minâ denilen bir vadide hacılar kurbanlarını keserler.
Meş’ar-al Harâm da hac törenlerinden bir kısmının yapıldığı yerlere verilen isimdir)

Hacdan dönüp gelmiş amma gönlü orada kalmış;
Can, Kâbe’nin halkasına yapışmış, beden burada dertlere uğramış.

Şam’dan gelenler, Zâtı Cuhfe’de, Basra’dan gelenler, Zât-al Arak’ta kefene bürünmüş, bir kılıçları var ancak, Rabbimiz, sana yöneldik diyorlar.
(Zâtı Cuhfe ve Zât-al Arak; hacıların elbiselerini soyup ihrama büründükleri yerlerdir)

Şimdi Kâbe’nin çevresinde yedi kere döndün, tavafın kabul oldu ya, Makam’a da gel, orada iki rik’at (Rekât) tavaf namazı kıl.
(Kâbe’nin çevresini yedi kere dönen hacılar İbrahim Peygamberin makamı olarak kabul edilen bir taşın üstünde yahut bulunduğu yerin civarında iki rekât namaz kılarlar, buna tavaf namazı denir)

Safâ tepesine çık, tepenin üstüne yüz koy, tekbir al (Allahü ekber) kardeş, ulula Tanrı’yı, birliğini söyle, dua et.

Sonra Merve’ye çık, orada da böyle yap, yedi kere tekrarla bunu, sonra gene Kâbe’ye gel, tavaflar et.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
Hacca gitmenin Allah’a konuk olmak olduğunu öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Hacdan dönüp gelenin o zorluklara rağmen tekrar gitmek için çaba gösterdiklerini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

26 Mart 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2390 İNCİ BEYİT

2390. (Mevlana Hazretlerinin Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatımı)
Biz, tulumla, küple, testilerle karar edemeyiz, bizi çekin, ırmağımıza götürün.

O kaynaklarda oturan peri yüzlüye, sarhoş aklımızın, kararsız gönlümüzün huzuruna-kararına ulaştırın bizi.

Ay da bizim gibi onun sevdasıyla eriyip gitti, görünmez oldu;
Yüzünden armağan olarak bir güneş kaldı bize.

Ey sabahımızın parlaklığı, sabahleyin içtiğimiz şarap meclisimizi aydınlatan zarif güzelimiz;
Ey birbiri ardınca, biteviye gelen, sayıya sığmaz devletimiz.

Çok sarhoşsun, adam-akıllı kendinden geçmişsin amma gevşeklik etme, gene de iç;
Çünkü bizim şarabımız, bizim mahmurluğumuz hakkında ne desen değer.

Güneş gibi parıl-parlayan, ateşle dopdolu kadehi hemencecik al, Ay yüzlü padişahımızın yüzüne bakarak, güzelliğine dalarak iç.

 Şunun işi yarıda kaldı, benim gönlüm de işten-güçten oldu;
Fakat işimize-gücümüze sahip olan, işler, işe o koyulur.

Ey evden-barktan ayrılan, şehrinden cüda (Yurdundan uzak) düşen, Tanrı evinin yolculuğundan hoş geldin.

Kâ’be’yi ziyaret etmek, Mustafa’nın yüzünü görmek için gündüzleri, azıksız yollar aştın, geceleri bile kararın yoktu.

O Tanrı kıblegâhına yüzünü, gözünü sürdün, Tanrı evine girdin, “Giren aman bulur, kurtulur” (Âl-i İmran suresi) sırrına erdin.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Mevlana Hazretleri söylenen Allah sözleriyle yetinmeyeceğini, daha çok sözün olduğu söylendiği kaynağa varmadan gönlünün rahat etmeyeceğini öğrendik.
2.    İnsanlar için kurulan ilk evin Kâbe olduğunu, bütün âlemlere bereket ve doğru yolun kaynağı olduğunu öğrendik.
3.    Mekke’deki kâbe’ye ulaşmak için ol zahmeti çekenlerin Allah’tan yardım, huzur, güvenlik içinde ve korkudan emin olacağını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerinin Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret ettiğini yani umre yaptığını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Hazreti Mevlana kimsenin söylemediği Allah sözlerini Şems Hazretlerinden dinlediğini, sarhoş olduğunu fakat yeterli görmediğini, Şems Hazretlerinden bu sözleri öğrendiği kaynağa kendisini götürmesini, Allah’ın yüzünü görmek istediğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

25 Mart 2016 Cuma

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2380 İNCİ BEYİT

2380. (Mevlana Hazretlerinin Tebrizli Tanrı Şems’ini anlatımı)
Bahar, övünerek civarımıza geldi;
Dost gülerek evimizin ta ortasına geldi, kondu.

Arının (Katışıksız duruma gelin), ağırlayın (Saygı gösterin, rahatını, gereksindiklerini sağlayın, ikram edin) onu, gelin, muştuluklar (Sevindirici haber verene armağanları yanına ) alarak sevgilinin yanında şarabımızı içmeye gelin.

Ganimete (Rastlantı sonucu ele geçen kazanca, imkâna) konmak, inciler (Şekli ve değeri kaybolmayan mücevher ‘mana’) elde etmek isteyen kişinin, denizin ta ortasına kayıklar sürmesi (Korkmadan tehlikeye atılması) gerek.

Kutlu bahar geldi, sevdiğimiz de yüz binlerce şeker dengi gibi kucağımıza (Amacımıza hizmet etmek için tatlılıkla) çıkageldi.

Gül renkli şarapla mahmurluğumuzu açmak (Sersemliğimizi gidermek) için o Ay geldi, o Ay geldi ki can, ondan aydınlanmadadır.

Hoş geldin, gel ey gül bahçemizin selvisi, laleliğimizin çayırı, çimeni;
Ne de padişahça (Padişahların davrandığı gibi davranarak) geldin.

Parıl-parıl parla ey Ay, ömrün var olsun;
Dünya ormanlığında avlanmamız için ışıt bizi, ebedi ol.

Deniz eşsiz bir incisin diye seni övmede, coşup köpürmede;
Dağ, a bizim mağaramızın dostu (Hz. Muhammet ile Hz. Ebu Bekir’in Mekke’den Medine’ye kaçarken düşmanları görmesin diye sığındıkları mağara ki dostluk hatırla, örnek al) diye kükreyip seslenmede.

A meclis günü, denizler gibi bağışlar bağışlayan sakimiz (İnsan ruhuna Allah sevgisi, Allah nuru saçan kimse), a savaş günü erkek aslanımız, Zülfekarımız (Hz. Ali’nin kılıcı).

Nasılsın şu gurbette, nicesin şu yolculukta?
Kalk da bizim diyara (Özel nitelikleri olan yere) gidelim.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1. Mevlana Hazretlerinin Tebrizli Tanrı Şems’i özlediğini, Konya’ya davet ettiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Tebrizli Tanrı Şems’in özelliklerini Mevlana Hazretlerinin öve-öve bitiremediğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

24 Mart 2016 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2370 İNCİ BEYİT

2370. Eşsiz bir müsellesin (3 kere damıtılarak yapılan şarap) var, iç helaldir o;
Ebedilik (Sonu olmayan gelecek zaman, sonsuzluk) meyhanesinde içip sarhoş olana, orada düşüp emekleyene ne mutlu.

Her an, yeni bir bahar, yeni bir şarap;
Sarhoşun canı, gül gibi bin kere elbiselerini yırttı.

Aşkı gördüm, eline bir kadeh almıştı, meclisimizden selam olsun âşıklara diyordu.

Ey dost, aşkının bayrağı yüceldikçe yücelsin, hiç inmesin yerlere;
Aşkı olmayan ziyandadır, mahrumiyetler içindedir.

Aşk yelin, bütün varlık âleminin özünden seslenmede:
“Ululuğum diriltti sizi;
Ululuğum, ululandıkça ululansın”

Aşk, sevgi, hayatınızın asıllarıdır, temelleri;
Sevgiden çekilip bir başka gölgeliğe giden mahrum kalmış gitmiştir.

Aşığın yüzüne, öylesine yazılar yazılmıştır ki okuyup manasını anlayana ne mutlu.

A suratını asmış, dertlere dalıp darmadağın olmuş kişi, Allah için olsun, sözlerimi dinle, halimi seyret.

A nefsinin dileğine uyup aklını aşağılara, aşağılık âleme düşürmüş, alçalmış kişi;
Bil ki nefislerin alçalışındadır tezce yüceliklere ulaşma.

A sevgiliye düşüp geçimini unutmuş kişi, sus, yardımcı, koruyucu olarak Tanrı yeter mi yeter.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Kendi varlığını yok sayıp Allah’ın varlığında var olmak isteyenin hoş bir sarhoşluğa sahip olacağını, günah ayıbından kurtulacağını, yeniden bir kimlik ve kişilik kazanacağını, gülfidanının gül açıp gül yapraklarını döküp yeniden gül açtığı gibi gittikçe güzelleşeceğini öğrendik.
2.    Aşkın sarhoş olduğunu, âşıkları arayıp sarhoş ettiğini öğrendik.
3.    Mevlana Hazretlerinin âşıklara dua ettiğini öğrendik.
4.    Aşkı olanın zarardan-ziyandan, yoksunluktan kendini kurtardığını öğrendik.
5.    Aşkın rüzgârının insanı diriltip ululandırdığını, insanı yücelere çıkardığını öğrendik.
6.    Âşık kişinin yüzüne bakınca; gözün görüp de aklın hemen anlayamadığı düşüncenin belli işaretlerini göreceğimizi öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Mevlana Hazretleri dertli, suratını asmış, sevincini kaybetmiş, nefsinin isteklerini yerine getirmeye uğraşarak aşağı davranışlara inmiş kişiye;

Allah için sözlerini dinleyip halini görerek bana yaklaş, sözlerimi doğru kabul et.
Geçimini unut, sus, Allah’ın yardımını, koruyuculuğunu yakından gör ki “ “Allah bana yeter”  (Tevbe suresi 129) diye sağlam inanca ulaşmamızı istediğini, Allah’a güvenip dayanmamız gerektiğini önerdiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

22 Mart 2016 Salı

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2360 İNCİ BEYİT

2360. Canları  (Mevlevileri) yetiştirip geliştirmeye öylesine bir can (Tebrizli Tanrı Şems’i), gelip çattı ki bütün canlar (Mevleviler), onun gölgesi (Koruması altında).

Halkı, şu hapishaneden, şu daracık yerden kurtarmak için atına eğer vurdu, kolanını sıkıca çekti (Yol hazırlığını yaptı).

Halkın yolunu kesen gam bağı (Genellikle kötü bir şey olacakmış düşüncesiyle ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen gerginlikten), keder tuzağı (Herhangi bir dış etken dolayısıyla zarar görme korkusundan rahatsızlık olmak), her an bir çeşit açılmada, fakat açan görünmüyor (Gizli bir kuvvetin içimizi daraltması).

Göğsünü aç (Yüce kişilerin sözlerini olduğu gibi doğru kabul et), seher yeli (İnsanı canlandıran, harekete geçiren rüzgâr) esmeye başlıyor (Büyük insan sözlerini söylenmeye başlıyor);
Aç göğsünü de ölü (Canın) canlansın, kurumuş kemiklere bir tazelik, bir hayat gelsin.

İnanmıyorsan bahçeye git de gör, bak, o toprak, nasıl seher yeli şarabından bir yudumcuk tatmış (Canlılığa, neşeye gelmiş).

Cefa (Yasaya veya vicdana aykırı olarak uğratıldığımız kötü durum), gönlüne kilit vurmuşsa (Ne yapacağımıza karar veremez durama soktuysa) bak, şimdicek kilidi açacak anahtar  (Tebrizli Tanrı Şems’i) geldi diye davul çalıyorlar.

Âşıkların ümidini kınamadalar amma deniz, şu köpeklerin ağzıyla murdar olur mu hiç (Deniz bir köpeğin ağız suyuyla kirlenmez)?

Sufilerin (Kendini Allah’a adamış kişilerin) bayramı bu, şu yemek tablaları da tanık buna;
Fakat tabla olmasa da (Delil gerekmez) bayramdan ne eksilir?
Bayram, gene bayram (Devamlı sevinç içindeler).

Pazarın sonu geldi (Alış-veriş bitti-(ölüm geldi)), kendine gel, ne aldın bakayım;
Ne mutlu o kişiye ki boncuğu (Boş sözlerden temizlendi) verdi de inciyi (Değişmeyen değeri olan manayı) aldı.

Aldanış matahlarının  (Değersizi değerli sanma) ayıbını, noksanını gördü, bildi de sevgilinin aşkını üstün bulup seçti, bir görülmemiş inciye(Şekli değişmeyen manaya) sahip oldu.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Şems Hazretlerinin Mevlevileri yetiştirmeye geldiğini, insanları sadece dünyaya bağlayan bağlardan kurtardığını, özgür kılarak Allah’ın sayısız âlemlerine götürdüğünü öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin ümitsizliği, bozuk morali yok ettiğini, inanan kişilere yeniden yeniye insanın nasıl dirilmesi gerektiğini öğrettiğini, diriliği sağlamak için yardım ettiğini öğrendik.
3.    Gönlümüzde, aklımızda, canımızı sıkan farkında olduğumuz veya olmadığımız sayısız kapının üstüne kilit vurulmuş olduğunu gördüğümüzü, gidişimize engel olan bu kilitlerin anahtarının Şems Hazretlerinde olduğunu öğrendik.
4.    Doğa her sene yeniden yeniye nasıl canlanıyorsa bizimde bu değişimi, yenilenmeyi görüp, isteyip, doğru önderle yol almamız gerektiğini öğrendik.
5.    Yenilenmede ve değişmede çok kıymet verdiğimiz şeylerin aslında hiç değeri olmadığını fakat biz çok değer verdiğimiz, bu değeri savunduğumuz ve yaymaya çalıştığımızı anlayınca utanacağımızı öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Doğru öndere âşık olup, aşkı üstün tutanın şekli ve değeri hiçbir zaman değişmeyen mücevhere sahip olacağını, bu mücevherin Allah’ın tüm âlemlerinde geçerli olacağını, doğru önderin Şems Hazretleri olduğunu Hazreti Mevlana’dan öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

20 Mart 2016 Pazar

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2350 İNCİ BEYİT

2350. Varından-yoğundan soyunup çırılçıplak denizine dalanın, nasıl olur da gönlü temizlenmez, inancı arınmaz (Katışıksız duruma gelmez)?

Senin yardımınla doğruluk-düzenlik silahını kuşanan, bu doğrulukla-bu düzenle bozgundan, bozgunculuktan korkar mı?
Ne gam ona.

Vefana (Sevgine ve dostluğa bağlılığına) dayanan üstünlüğe erer, şu direksiz-dayaksız damın (Göğün) üstüne ayak basar.

Onun önce ettiği suçlar da yarlıganmıştır (Tanrı suçunu bağışlamıştır), sonra edeceği suçlar da;

Lütfun (İyiliklerin) kesilmez ondan, illetlere (Bozukluklara), kötülüklere uğramaz o, eski haline dönmez, nimetten (Yaşamak için gerekli her şeyden) mahrum olmaz, bunların hepsinden de emindir o.

Dünya tamamıyla yeşerdi;
Çünkü su emini (Şehrin su işlerine bakan memuru), âhır -zamanındakilere abıhayat ihsan (İçenin ölümsüz olduğu sudan ikram) etti.

Önceki yüz yılların rüyada görmek istediği baht âhır-zamandakilere (Gelecekteki olayları kaçınılmaz bir biçimde belirleyen ilahi iradenin insan ve toplum içinde yaşayış biçimi, kader, talih) nasip (Kısmet) oldu.

(Fetih suresi 1.
Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.
2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar.
Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir.)

Helvaya parmağı uzun olan yemez, Keykubâd’a makbul olan (Padişahın kabul ettiği, beğendiği) yer.

Rahmet (Allah’ın acıma ve bağışlama) denizi öylesine doldu ki dalgalanıp durmada, her an, coşup köpürerek ey kullar demede;

Hem ilkbaharın aslı bu, hem ilkbahar mevsimi;
Üçüncü Terci’e (Gazele) geldik, aklını başına devşir de hikâyeye kulak ver.
                            *
Gece olmuştu, herkes evine koşuyordu;
Akşam namazı vaktinde ansızın bir sabah belirdi.
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Varımıza yoğumuza aldırmadan tertemiz bir şekilde Allah’ın aşk denizine dalmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Allah’ın yardımını alanın doğruluk ve düzen kurmadan yana güçlendiğini, korkularından kurtulduğunu, göğün üstüne çıktığını öğrendik.
3.    Allah’ın kendisine yönelmiş kişiyi yargılayıp suçlarını affettiğini, eski haline dönmeyecek duruma getirdiğini, korunup kollandığını öğrendik.
4.    Allah’ın aşk denizine dalanın kaderinin değişeceğini, güzel bir kadere kavuşacağını öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Allah’ın ve Allah dostlarının beğendiği bir çalışma içinde olursak ancak böyle güzelliklerden yararlanabileceğimizi, Allah’ın her şeyi bol olmasına rağmen beğenmediğine tatlılıktan pay vermediğini öğrendik, anladık.

Aklını başına alanın bu sözleri anlayacağını ve bu yolda ilerleyebileceğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

19 Mart 2016 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 2 CİLT 2340 İNCİ BEYİT

2340. Sümbül, gülün kulağına eğildi de şükretti gizlice, dedi ki:
Tanrı gölgesi, asla ayrılmasın üstümüzden”;

Geçen sene hırkalarımızı atmıştık hani, iki-üç hırkanın da sözü mü olur, ondan canlar bile esirgenmez;

Ey eski hırkayı veren” dedi, kötü düşünceli, saçma-sapan söyleyip duran her nekesin (Cimrinin) gözü görsün de hasedinden kör olsun, işte buracıkta yenisi, al.

Her padişah sarık verir, bu padişahsa akıl veriyor, baş bağışlıyorsa bu padişahın bağışı, sayısız can.

A gülen gül bahçesi, yürü, şükür bulutunu yağdır (Mutluluk, iyilik, hoşnutluk yoğunluğunu bol miktarda ver);
Terci’nin  (Gazele geri dönüp) geri kalanını gene söyler, hele sabret.
                           *
Ey gökten yüz binlerce rahmetler yağdıran, yeniden yeniye lütuflar eden, bağışlar veren, her an maşallah o güzelim yüze, solmasın bir an bile o güzel yüz.

Öylesine yüzdür o ki güzellerin yüzleri, perdedir o yüze;
O dilber yüzünü açtı mı hepsi de yok olur gider.

Zühre (Venüs, güneşe en yakın gezegen), güneşin ışığında yüz gösterebilir mi? (Güneş ışığının parlaklığında kaybolur, görünmez)

Sinek, kasırgaya saldırabilir mi?(Saldıramaz, kasırga sineği alır başka bir yere götürür)

Ne mutludur o bahar ki onda senin yelin (Rüzgâr) esmededir, ne neşeli, ne kutludur o mürit (Sevgiyle bağlanıp öğrenci olmuş kişiye) ki muradı (İstediği kişi) sensin onun.

Aşkınla bir an sevgilinin huzurunda el bağladım;
Altın bir taç getirdi, başıma koydu (Padişahlık verdi).
                         ***   
DİVAN-I KEBİR 2 CİLT MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Güzellik sunanların devamlı yeniden yeniye üzerine giydirilmiş toplum değerlerinden sıyrıldıklarını, değiştiklerini, Allah’ın verdiği yeni kimlik ve kişiliğe her sene daha güzel olarak sahip olduklarını öğrendik.
2.    Allah’ın padişah ettiklerine akıl verdiğini, sayısız canı da hizmet etmesi için sevdirerek görevlendirdiğini öğrendik.
                                 *
İşte böyle yaren;
Allah’ın çok güzel yüzü olduğunu fakat gizlediğini Mevlana Hazretlerinden öğrendik, anladık.

Allah’ın yüzünü dünyada çeşitli güzellikler yaratarak bu güzellikleri kendine perde ederek gizlendiğini öğrendik, anladık.
                                 *

RAVLİ

Popüler Yayınlar