31 Ocak 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1800 İNCİ BEYİT

1800-  Ey bize, bana sarılan, bizim de, benim de, her ikisinin de kanını döken, ortada bir başkasını belirten;
Fakat o, ne insan, ne peri.

Ayak olmayacakmış, olmasın, zaten ayak dikenliğe götürür bizi.
Baş olmayacakmış, olmasın, zaten baş ikilik haline düşer de kâfir (İnanmaz) olur.                                                                                                                  
Bir su derede akar gider, bir su da dere kıyısında donar, buz kesilir.
O, tezce yürür, buysa pek yavaş.

Sen de aklını başına devşir de tez yürü, yürü ki donup buz kesilmeyesin.

Güneş taşa der ki:
Taşlıktan kurtulasın da mücevher olasın diye parladım, vurdum sana.

Zevali olmayan (Yok olmayan, bozulmayan) aşk güneşi de önce kul (Sevgiyle bağlanıp) oldukça kul (Sevgiyle bağlanarak aşık) olasın da sonucuna ulaşırsın diye gönlüne vurmuştur.

Padişah, doğan (Dünyanın en hızlı avcı kuşu) kuşuna, ben der, kendi cinsinden soğuyasın da yalnız bizim yüzümüzü göresin diye iki gözünü bağladım (Üsküf, külah geçirdim), örttüm senin.

Güneş koruğa (Olgunlaşmamışa), ben der, bir daha sirke (Ağza tat vermeyeni) satmayasın da helvacılık sanatını (Güler yüzlülüğü, tatlı ilişki kurmayı) iş edinesin diye mutfağına kadar geldim.

Doğan (Avcı kuş), evet der padişaha, buyruğuna uyarım da yalnız senin yüzünü görürüm, senden başkasını hayal etmem, candan kulluk ederim sana.

Gül, bahçeye der ki:
Varını-yoğunu satasın da bizimle uzlaşasın (Seni bağlayan her ne varsa kurtularak serbest olarak), bizimle yiyip içesin diye malımı-mülkümü (Birikimimi) ortaya döktüm.      

Buradan altın alıp da bir başka güzelle yiyen kişi, eşeklik (Kabalık, düşüncesizlik) etmez de ne yapar, eğri otur da doğru konuş.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***

Neler öğrendik:
1.    Âşık olacağımız kişinin görünüşüne değil canına aşık olmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerine sarılıp sevgiyle bağlanan kişinin bilmesi gerekenin; Şems Hazretlerinin sıradan bir insan olmadığını bilmesinin gerektiğini öğrendik.
3.    Şems Hazretlerini sıradan bir insan gibi gören kişinin Ne Mevlana Hazretlerinden ne de Şems Hazretlerinden yeterli faydalanamayacağını öğrendik.
4.    Şems ve Mevlana Hazretlerinin ululuğunu görmeyip kendi seviyesinde gören kişinin buz gibi donup kalacağını akış sağlayamayacağını öğrendik.
5.    Ululuktan payı olan kişinin gönlüne Şems Hazretlerinin aşk ışığının vurduğunu, sevgi ve saygı ile bağlanıp büyük olarak kabul ettiğini öğrendik.
6.    Sevdiğimiz kişiden başkasına bakmamamız gerektiğini öğrendik.
7.    Güzellik ve tatlılık kaynağı olan aşkı öğretmek için Şems ve Mevlana Hazretlerinin gönlümüze girdiğini, bizim de bu padişahın emrine candan uymamız gerektiğini öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Güzel ve güzelliği veren kişiden kazandıklarını başkalarına sarf edenin düşüncesizlik edeceğini öğrendik, anladık.

Şems ve Mevlana Hazretlerinden öğrendiklerimizi başkalarına satıp itibar almak için değil de kendimizi daha yücelere çekilmek için uğraşımıza hız vermemiz gerektiğini, çünkü aşk sonu olmayan yol ve kazanım olduğunu öğrendik anladık.
                                 *                                          
RAVLİ

30 Ocak 2015 Cuma

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1790 İNCİ BEYİT

1790-  Aşkından dem urunca (Şems Hazretlerini sevdiğini söyleyince) yokluk yurdunda yüzlerce görünmeyen fitne (Karışıklık, kargaşa) meydana geldi;
Ey kademi kutlu (Adımı uğurlu), gelişi tatlı çalgıcı, sabaha dek çal gitsin!

Şarap içme çağı geldi, boğazımıza kadar borca daldık, şarap yüzünden dedim ya;
Hayır, hayır, bırak şu şarap lafını, kadehsiz, şarapsız sarhoş (Aşkın tesiriyle kendinden geçmiş) olanları seyret.

Sen ateş gibi baş çekiyor, inat ediyorsun, bense topraklar gibi döşenmişim yerlere;
Bir ateştir salmışsın bana, yanıyorum, yakılıyorum, güzelsin güzel, güzelsin güzel.

Ey yokluk, saldır varlığa, yok et (Bağları kopar);
Sarhoşluğa koyul, ver gönlünü sarhoşluğa, el çırp, el çırp.

Ey Ay” dedim, bize bak, denizlere dönen (Büyüklüğü, güzelliği içinde toplamış) gözleri seyret, gitme oraya, buraya bak!
Kutlu olsun” dedi, ne de hoş, hele sevdaya bak!

A bülbül, gül bahçesinden söyle, o selviden söz aç, o gebe dalı söyle, gizleme, apaçık anlat.

Hep şekle bakıp durma, nazlı nazenin (Narin, ince yapılı) cana bak ki Rûh-ul Emin’in (Hz. Cebrail, Emin ve mukaddes ruh) parıltısıyla yeryüzü göğe döndü.

Her şekil, kalkana benzer, o resmi yapanın elindedir, onun yüzünü, gözünü gizler.

Sûret (Dıştan görünen şekil), bürünülen bir örtüdür, sûreti yapan, Âzer (Ateş) perdesinin ardındadır.

Ey Ay yüzlüm, Ay da sensin, Müşteri yıldızı (Jüpiter de) da.
Ay, yüzünün çevresinde dönüp durmada, seni tavaf etmede (Ziyaret maksadıyla etrafında dolanmada);
Güneş de, yusyuvarlak gök de aşkınla dönüp dolaşmada.

Yarabbi!
Ben mi arıyorum seni, yoksa sen mi arıyorsun beni?
Ben, ben oldukça, benliğimden kurtulmadıkça ne ayıp bana, o vakit, ben bir başkasıyım, sen bir başkası.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Müşteri (Jüpiter) yıldızı:
Bu yıldızın tabiatı ılımlı bir sıcaklık ve nemliliktir.
Bu sebepten ona, saadet adı verilmiştir.

Bu yıldızın vasıfları:
Dil ve ilim, hilim (Yavaşlık, yumuşaklık) ve hayâ (Terbiyeli Allah korkusu olan), cömertlik ve alçak gönüllülük, akıl ve iffet (Cinsel konularda ahlaka bağlı), güzel ve manalı konuşma hususundaki cehd (Azimli, fedakâr) ve gayreti tespit edilmiştir.

Eğer ana rahmine düşen çocuklara bu yıldızın şansı rastlarsa Allah’ın emriyle bunun, tertemiz tabiatı ve güzel vasıfları onlara geçer.

Saydığımız huy ve ahlakta olurlar.
Şansları müşterininki olur.

“ Mesut, ana rahminde saadete erene derler” atasözüne göre dünyaya mutlu olarak doğarlar.
Marifetname-Erzurum Hasan kale’li İbrahim Hakkı Hazretleri
Sadeleştiren Turgut Ulusoy-Yaptırma yaşatma derneği.

Neler öğrendik:
1.    Her gördüğümüz güzelin, güzelliğin, ululuğun bir şekilden ibaret olduğunu, arkasında gizlenmiş Allah’ın olduğunu öğrendik.
2.    Madde âlemine tamamen bağlılığımızda mana âleminden uzak kalarak mutsuz olacağımızı öğrendik.
3.    Sevgili olarak kabul ettiğimiz, görmekten sevince kavuşacağımız ulu varlıkların mana âlemine olduklarını, manaya önem veren kişilerin büyüklere ulaşma yollarını bulabileceklerini öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Bizim Allah’ı aradığımızı, Allah’ın da bizi aradığını, ömrümüze arayışla geçirdiğimizi öğrendik, anladık.

Şaşkınlığımızdan Allah ile birlikte Allah’ı aradığımızı, aklımızın başımıza gelince birlikte olduğumu anlayıp görebileceğimizi öğrendik, anladık.

Allah isterse kendisini göstereceğini, yalvarış ve arayışla ümitli olarak o zamanın gelmesini beklememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                                           

RAVLİ

29 Ocak 2015 Perşembe

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1780 İNCİ BEYİT

1780-  Ey can şarabından (Sevinç veren, insanı hoş hale getirenden) haberi bile olmayan, niceye dek hünerden laf edeceksin?
Bir an olsun, o ekmek tuzağını at cehennemin ta dibine.

Nerde zamanın padişahı, herkesin kendisine kul olup hizmet ettiği Şemseddin (Tebrizi)?
Ey Tebriz (Halkı), padişahlığı apaçık görünen o padişaha bir an tapı kıl, kulluk et (Sevgiyle bağlan).

(Şems Hazretlerine hitap!)
Ey padişahımız, sultanımız, saltanatına ön-son olmayan padişahın (Allah’ın) saltanat yurdundan geldin;
Ayların ta kalbine girdin, padişahların sancaklarını zapt ettin.

Ey canın iş yurduna temel olan, mekânsızlık (Adresini herkesin bilmediği yerden) yurdundan bir Ay gibi doğdun da geldin;
Yüzlerce güneşi, göğü, zerreler gibi birbirine vurdun, dağıttın da geldin sen.

Öylesine bir meşale (Ateş) yaktın, tutuşturdun ki gündüzü de yakıp yandırdın, geceyi de;
Suça karşı öylesine bir özür belledin ki iyilik bile kötülükten utandı adeta.

Ey yüzlerce müşterinin Zühre’si (Kutluluk tesiri olan‘Venüs yıldızı’)!
Ey Tanrı lütfunun sırrı (Aklın açıklayamadığı, çözümleyemediği gizeme sahip)!

Ey peri (Güzel ve alımlı), hasede uğramamak (İnsanların kıskançlıklarından oluşan zarara uğramamak) için can ülkesine gizlice gel de al gönlü ele.

A güzeller güzeli, salına-salına gel, çünkü haremdesin (Ailemizdensin) sen, hem her ibadet edenin hasret çektiği güzelsin, hem her ibadet yurdunun kıblesisin (Sıkıntılı durumlarda yardımı beklenilensin) sen.

Yaratıcının (Allah’ın) nuruyla parıl-parıl parlayan yüzü, eşi olmayan bir güzelliğe sahip, alnına dökülen kıvrım-kıvrım saçları, Ahmed’in (Hz. Muhammed’in) taylasanıyla (Arkadan bele doğru uzanan sarığın uç kısmı ile süsülenip) bezenmiş, misk gibi kokan, misk gibi simsiyah olan o saçlarının benzeri yok.

Tebrizli Şems gidince can da gölge gibi gider ardından;
Ayağının bastığı toprak, ya göze tutyadır (İyi görüş sağlayan sürme), yahut ebedilik nurunun sürmesi (Ölümsüzlüğü görecek güçlü bakışı sağlayansın).

A gönül, ne hale geldiğini söylemiyorsun, ömrüne ömürler katan aşka düştün, gâh (Bazen) gamla mecnun oldun, gâh mihnetle (Sıkıntı ile) kan kesildin (Kan oldun, cana kuvvet verdin).
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın dünyayı hükmünü sürdürecek padişahsız koymadığını öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin bir padişah olduğunu, aziz vücudu ahrette gitse bile her an bizlerle birlikte yaşadığını, etkisinin ve yetkisinin güçlü olduğunu Mevlana Hazretlerinin dilinden öğrendik.
3.    Şems Hazretlerine aşık olmakla sadece sorunumuzun aşk olacağını, diğer dertler ve sorunların önem ve değerinin kalmayacağını öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Şems Hazretlerine Mevlana Hazretlerinin aşık olması ile sevinç içinde yaşamayı öğrendiğini, bunun ölümle kaybolmayacak bir sevinç olduğunu, bu hakikati Mevlana Hazretlerinin yaşadığını, öğrendik, anladık.

Mevlana Hazretleri kendisine sevgi ile bağlananlara aşkı, Şems Hazretlerini sevmeyi, bu öğretiden kaybolmayacak sevinç veren sırlardan faydalanabileceğimizi öğrendik, anladık.
                                 *                                           

RAVLİ

28 Ocak 2015 Çarşamba

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1770 İNCİ BEYİT

1770-  Gönlünde yalnız onun aşkı bulunsun, beyhude tedbirlerde (Yararsız, anlamsız önlemlerde) bulunma, hiçbir yerde konaklama, bir ancağız bütün varlığı yok et (Sahip olduğun sandığın, sevip bağlandığın sonu olan her ne varsa buna ait sevgileri yok et).

Ey korkusunda emniyetler bulunan (Allah’ım)!
Ey çevresinde dönüp dolaşmada kararlar, istirahatlar gizlenen!

Can, öylesine arzulamada seni ki sana kavuşma tamamıyla bir an gelmiş, emniyeti de terk etmiş, âmânı da.

Bedenim yay gibi, gönlüm de sanki yay kirişi;
Ey can, yayı göğe kur, bir an olsun o merdiveni gökyüzüne daya.

Gamınla her yerde bir genç, hiçbir afete uğramaksızın kocalmış;
Kaşını göster de bir devlet göreyim, bir an olsun ebediyete kavuşayım, kocalmayayım ebediyen.

(Allah’a yalvarış!)
Şu feryat edene bak, artık vefayı da an bir kerecik olsun;
Padişahım, lütfet, adalet göster, merhamet eyle de bu yana da bir ancağız çevir atının başını, dizgin sür.

Bir an olsun, bu yana gel, şekerler çiğnet cana, bir an olsun apaçık nura yer ver gözlerimizde, görelim seni.

Sıçrayıp atılmayı diledim mi ok kesilirim ben, kaşını bir an göster de bir gereyim o yayı.

Ey aslı olmayan, vehimde (Yanlış ve yersiz düşünceden) doğan ayrılık kuzgunu, kuzgun gibi ne vakit beni bırakıp gideceksin sen?

O, her gören kişinin özlediği nur, o padişahlık ışığı ne vakit filanı bir an istiyorum diyecek?
                                    *
Ey aslan nefis, nasıl oldu da ayrıldın o aşktan?
Ey aslan tabiatlı nefis, at şu lezzetli nimetleri, at şu sofrayı itin (Köpeğin) önüne, at gitsin.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Allah’ın kendine duyulan aşka ortak istemediğini, kabul etmediğini öğrendik.
2.    Allah ve Allah dostlarından (Kendilerini Allah’ta yok eden) başka tüm sevgileri önemsiz hale getirmemiz, sevgi bağımızı koparmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Allah’a yürüyüşte dünyaya ait sevgi bağlarının ilerlememize engel olduğunu, geciktirdiğini öğrendik.
4.    Canımızın güvencesinin Allah’a güven duymamızla olduğunu, bu güvencede rahatlık ve huzur elde edileceğini öğrendik.
5.    Canın Allah’ı görme arzusunda olduğu zaman, bunun için her şeyi yapacak duruma geleceğini öğrendik.
6.    Ok gibi gökyüzüne fırlamak, göğe ulaşmak için göğe doğru Allah dostlarının kurduğu merdiveni görmek ve bulmak gerektiğini öğrendik.
7.    Allah’a ulaşanın Allah ile var olup ebedi hayatı kazanacaklarını öğrendik.
8.    Allah’a ulaşma istek ve düşüncesinin insanı genç yaşta ihtiyarlatacağını, fakat ebedi hayatı kazanma imkânı vereceğini öğrendik.
9.    Allah’ın kendisini kendisinden yalvararak istememiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Sevgiyi yok etmeyi yanlış anlamamak gerektiğini, bunu yanlış anlayanların tüm birikimlerini elinden kaybettiğini oysa sahip olduklarımızın Allah’ın emaneti olduğunu, emanete karşı sorumluluğumuz olduğunu öğrendik, anladık.

Allah aşkının verdiği zevkin, doyuruculuğun dünya zevklerinden ve tatmininden üstün olduğunu fakat dünya zevk ve lezzetlerine bağlı olan nefsin bu imkândan alıkonacağını öğrendik, anladık.
                                 *                                          

RAVLİ

27 Ocak 2015 Salı

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1760 İNCİ BEYİT

1760-  (Şems Hazretlerine hitap)
Zaten hicaplar (Utanmalar, sıkılmalar) da, kafiye de senin aşkınla harap olmuş;
Onlara doğru yürüyüş etti mi hiçbir perde (Doğru görüşe engel olan) bırakmadın ki sen.

Cana at sürdün, çapula (Yağmaya) koyuldun mu aklın da başından gider, aşk da sana hayran olur, hatta cisimden bir isim kalır ancak.

Artık âşıkların hatırına bir an olsun riayet et (Saygı ve anlayışta bulun), ey Ay yüzlü, bir ancağız gökyüzünü şereflendir.

Söz arasında adı anılınca, insana eski, yıllarca dinlenmiş şarapların sarhoşluğunu veren, tercümana, bir ancağız olsun, gönül alıcılığını öğret.

Deniz, avucunda bir nemdir senin;
Bunca cömertliğinle gene de bir mahremi mahrum ettin;
Etme, bir ancağız bekçiyi uykuya daldır (Birlikteliğimizi görmesin).

Aşkın neşesi vasfa sığmaz bir şarap sunuyor, şaraba da boyuna afyon katmada (İnsanı kendinden daha fazla geçirmede);
Artık bu şarapla kendinden geçen sarhoşun, o izinin tozu belirmeyenden bir an olsun, nasıl bir nişane verebilir, ondan nasıl bir eser gösterebilir?

Yüzünle dünyayı aydınlat, feleğin gözünü mahmur bir hale getir;
Bir an olsun şu kederleri âlemin canından uzaklaştır.

Ey candan da yüz kat daha tatlı olan, dille seni vasıf etmek (Nasıl olduğunu, başkalarından ayıran özelliklerini, yaşantısının yönünü,  ne olduğunu, kalitesini söylemek) ne mümkün?
Ancak sufi (Kendini Tanrı’ya adamış kimse) söyleyebilir onu, bir an olsun getir o sufiyi.
Tövbeler olsun ey akıl, sufi nerden yol bulacak ona?
Her kuş nerden o yana uçacak ki, bir an dilini tut.

Ey Tanrı güneşi (Şems Hazretleri)!
Ay bile aşkınla yenini, yakasını yırtmıştır;
Lâ’l (Kırmızı) dudaklarının aşkına, ey akşam kızıllığı, bir an için bırak onu.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin sadece bilinmeyen Allah âleminden haberler vermediğini, kişiyi kendinden geçirip Allah alemlerini gezdirdiğini, güzellikleri Mevlana Hazretlerine gösterip yaşattığını öğrendik.
2.    Mevlana Hazretlerinin sıra dışı bu Hazreti Şems ile gezintisine doymadığını, tekrar o güzel anları yaşamak için davet ettiğini öğrendik.
3.    Allah dostu olan şems Hazretlerinin kendi güzelliği kadar yetkin ve etkin olanaklara sahip olduğunu, Hazreti Mevlana’ya gösterdiğini öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Hazreti Mevlana’nın Şems Hazretlerine aşkının sınırlı olmadığını,
Şems Hazretlerinin sahip olduğu güzelliğine Ay’ın yıldızların, meleklerin, peygamberlerin âşık olduğunu,  bizim de bu güzelliği görmek için uygun hale gelmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                 *                                           

RAVLİ

26 Ocak 2015 Pazartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1750 İNCİ BEYİT

1750-  Can da eşini, dengini bilir, iyiyi kötüyü anlar, çünkü gayb âleminden her cana, kendi miktarınca bir biliş, bir anlayış verilmiştir.

Bu kabiliyete sahip olan akıl, şu zamanda, o ana takat (Güç, kuvvet) getiremeyeceği için dünyada mahpustur (Hapistir).

Hani şehzade çocuktur da büyüyünce giyeceği elbise hazineye konmuştur, mahzende kilitlenmiştir ya, tıpkı onun gibi.

Gönül kilidini aç da, hazineye yürü;
Hazineyi elde edersen iki dünyada da hiçbir soruya ihtiyacın kalmaz.

Erlerin meyhanesi gönüldür, orda ne sarhoşluklar elde edilir, bir bilsen?
Fakat şimdi çocuksun, ayağın balçığa saplanmış, sonuna kadar dayan hele.

Sonuna kadar dayan da bir bucaktan tali, sana bir salkım getirsin;
Bak, uzaktan bir tozdur, kalkmış, bayrak gibi parlamış, yücelmiş;

Bayrağın üstüne de bu, sahibimiz, ulumuz Şemseddin’in, can gözü açık olanlara bir delil, bir burhan (Kanıt) olan, o Tebriz’in de, Çin’in de övündüğü padişahın alametidir diye yazılmış.

Ey tek binici hasbek (Padişah yakını), can âleminden at sürdün de meyhaneleri birbirine kattın, ta meydan yerine doğru at koşturdun.

Ey bir adım attı mı iki dünyayı da aşan, ah bir bilsen, hangi alandı at sürüp gittiğin alan?

                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Sadece görüp öğrendiklerimizle iş yapan aklımızın anlayışı dışında canımızın da görünmeyen âlem olan gayb’tan anlayışı ve bilişi olduğunu, bunu uygunluğa ulaşan kişinin aklına verdiğini öğrendik.
2.    Gönül hazinesine ulaşanların hiçbir soru olmadan merak ettiklerini görüp anladığını öğrendik.
3.    Hak erlerinin toplandığı yerde sarhoşluktan da ileride hoşluklar elde edebileceğimizi öğrendik.
4.    Şems Hazretlerini ve ululuğunu can gözü açık olanların görebileceğini öğrendik.
5.    Şems Hazretlerinin can âleminin sultanı olduğunu öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Biliş ve anlayışın cana ait olduğunu, aklın bu kuvvet miktarınca anlayıp bildiğini, eşini, dengini, iyiyi-kötüyü böyle tanımlayıp işbirliği yaptığını, dünya alanında hapis kaldığını öğrendik, anladık.

Allah’a ulaşmak yolunda kendine iyi bir kılavuz bulanların ve bu yolda kararlı gidenlerin gönül kilidinin açıldığını, biliş ve anlayışının özgürce olacağını, sıradan biri olmaktan kurtulacağını öğrendik, anladık.

Can âlemine bir adım atanın sırlanmış, gizlenmiş çok şeyleri görüp bilebileceğini öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

25 Ocak 2015 Pazar

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1740 İNCİ BEYİT

1740-  Bırak şunu ey bilip anlayan kişi, tertemiz (Benliğini, bizliğini katmadan, taraf tutmadan) bir bakışla ona bak, onu seyre dal;
Yeryüzünün cüzlerinden kurtuldun, gökle uzlaştın, kaynaştın sen.

Ey can kuşu, tuzaktan kurtuldun, gül budağına kondun, gönül vesveselerinden halas oldun (Yanlış ve yersiz düşüncelerden kurtuldun), cennetlere girdin, o âleme kavuştun.

Ey dirilik suyunun şerefi abıhayat, gökyüzü damından geldin, damımızda döndün dolaştın da olukla buluştun, kaynaştın.

Geceleyin hırsız nasıl bulabilir seni, evde değilsin ki;
Dama sopacağızını vurmadasın, bekçiyle uzlaştın sen.

Bunun sırlarını kıldan kıla, perdesiz, harfsiz söyle, ey söz söylerken harfe, sese karışan, harfle, sesle kaynaşıp birleşen.

Ey lütfu (İyiliği), cana sarhoşluktan da güzel bir hal veren, canı, şarapsız, kadehsiz, ebedi sarhoşluktan daha hoş bir hale sokan!

Bir an olsun gel, cana öylesine lütuflarda bulun ki lütfettiğin o an temizlikten de temizdir, her şeyden de;
O eşi bulunmaz anı nice-yedek (Uzun süreden neden) bekleyelim biz?

Öylesine yağmacı bir padişahlar padişahısın ki yağmandaki devlet yüzünden düşman bile ne vakit gelip de onu yağma edeceksin diye beklemekte.

Kendi şekli midir, yoksa canlar bağışlayan âlemin şekli mi, nasıl olur da can, bunu bilmez?
Ayak, elbette kendisine uyan, kendisinin olan ayakkabıyı bilir anlar.

Ayak, başkasının ayakkabısından daralır, sıkılır, fakat kendi ayakkabısında hoştur, rahattır.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Benliğimizle, bize uygun veya değil, çıkarıma hitap etmiyor, sevdiğim gurubun bakışına uygun değil gibi; bizi baktığımızı olduğu gibi görmekten alıkoyan bakışımızı öncelikle düzeltmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Tertemiz bakışa sahip olmadıkça yanlış kararlar ve doğru tanımalar ile tanımlamalar yapamayacağımızı, yanlış yargılara düşeceğimizi öğrendik.
3.    Sadece başımızdaki göz ile görmenin yeterli olmadığını, gönül gözüyle bakmamız, can gözümüzle görmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Gökteki ölümsüzlük pınarından su içen bizlerin dünyaya gelince o çeşmeyi unutmamamız gerektiğini, o pınara ulaşmak için tertemiz olmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Yerini unuttuğumuz ölümsüzlük pınarının yerini gösterecek güzel kişiyi aramamız, bulmamız ve tarifine göre o yöreye gitmemiz gerektiğini öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
RAVLİ GÖNÜL KALP GÖZÜ yazarak bloğumuzdan veya google-den okuyarak tekrar hafızamızı tazelememiz gerekmektedir.

Temiz olmayan hiçbir iş ve eylemin beklenilen ve umulan sonucu vermediğini öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

24 Ocak 2015 Cumartesi

DİVAN-I KEBİR 1 CİLT 1730 İNCİ BEYİT

1730-  Ey ihtiyacı olmayan Tanrı sırrı (Şems Hazretleri)!
Ey iyiden de, kötüden de müstağni (Gereksinimini gidermiş, tatmin olmuş) olan, kendinden yan çizdin (Kendi işlerinden kaçmış) de güçlü, kuvvetli babayiğitle uzlaştın, kaynaştın sen.

Canlar (Mevlevi dostları), seni çok aradı amma hiç kimsecik senden bir koku bile alamadı;
Meyus (Üzgün, karamsar) oldular, gönülleri perişan oldu, derken ansızın onlarla birleşiverdin.

Bir cinsten olanların birleşip kaynaşmalarına şaşılmaz.
Zaten aynı cinsten olmayanlar uzlaşamazlar (Anlaşmazlar);
Fakat sen ne busun, ne o;
Öyle olduğu halde bununla da uzlaşıp kaynaştın, onunla da.

İki dünya da senin konuğun, sofranın çevresine oturmuş, sen de yüz çeşit nimet döktün, konukla kaynaştın.

Öylesine kaynaştın ki kendisini senden ayırt edemez,
Evet, nasıl ayırt edebilir ki bedenin canla kaynaşıp birleştiği gibi kaynaştın, birleştin onunla.

Sen, gül bahçesinin güzelliği, tazeliği oldun da ey koca ihtiyar (Hazreti Mevlana kendisine söylemi), gençleştin gitti;
Ey ok, artık ava ulaşırsın, çünkü yayla birleştin.

Ey herkesin devleti, bahtı, herkesin varını-yoğunu çalmışsın;
Pek çevik geldin, yol kestin amma kervanla uzlaştın, kaynaştın gitti.

Sen yol öğrettin, yürüyüp yol alıyor felek;
Uzlaştın cihanla, can da yücelere uçuyor, cihan da.

Hayranım lütfuna (İyiliklerine);
Şu kahır baş çekti (Derin üzüntü, acı, sıkıntı), inada kalkıştı mı kasapların koyunu tutup başını art oyluğuna büktükleri gibi onu tutar, boynunu büküverirsin.

Yusuf yüzlü güzellere âşık öldürmeyi öğrettin;
Şeytana benzeyen dikeni gül bahçesiyle sen kaynaştırdın.
                                 ***   
DİVAN-I KEBİR1
MEVLÂNÂ CELÂLEDDİN
Hazırlayan: Abdulbaki GÖLPINARLI
İstanbul REMZİ KİTABEVİ 93
                             ***
Neler öğrendik:
1.    Şems Hazretlerinin her huydan, suçlu-suçsuz, her değişik ve seviyede olan kişiyle anlaşabilecek yetenekte olduğunu öğrendik.
2.    Şems Hazretlerinin anlaştığı kişilere mesafe koymadan yaklaştığını öğrendik.
3.    Hazreti Mevlana’nın Şems Hazretleri ile dostluğundan gençleştiğini, amacına ulaştığını öğrendik.
4.    Şems Hazretlerini yerde ve gökte yol gösterici olduğunu öğrendik.
5.    Şemsi Tebrizi ile inatlaşmanın o kişiye zarar vereceğini öğrendik.
                        *                 
İşte böyle yaren,
Şems Hazretlerinin zıtlıkları zıt olarak bırakmadığını, birleştirdiğini, bu birleşimden güzellikleri ortaya çıkardığını bunu başaracak yeteneği ve gücü olduğunu Mevlana Hazretlerinden anlatımından öğrendik, anladık.
                                  *

RAVLİ

Popüler Yayınlar