24 Haziran 2014 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 600

Bi gûman ki her zebân perde-i dilest
Çun bicunbed perde sırha vasılest
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4890 inci beyit açıklaması)

“ Ben bilirim ki bu güzel sözü, Yemen ülkesi göklerindeki parlak Süheyl (Kutluluk, uğurluluk) yıldızı gibi parıldayan kalbinden o bana gönderdi.”

Pirimiz, âşıklar, arifler Sultanı Hazret-i Mevlana’mız Efendimiz bu beyitten bir önceki beyitte buyuruyor ki:

“ Onun huzurunda, bu neşe ve gam âlemi dışında gönlümden bir söz coştu mu bu güzel sözü bana gönderen O’dur (Allah’tır).”

Bir mürit ( Tarikat şeyhine bağlanarak Hakka ulaşma yollarını öğrenen, onun yönlendirmesiyle ilerleyen) ilahi maarife (Allah ilmini öğrenmek ve öğretmek için çalışmak), ilahi hakikatlere ait kalbinden coşan Pirinin ihsanından (Öğrenmekle elde edilemeyen sırları verdiğini) bilmelidir, demek istiyorlar.

Mevlana bir Tanrı incisidir (Şekli değişmeyen güzelliğe sahip mücevherdir.)

Bu hakikati, yüce himmetleriyle bize anlatmak için Divan-ı Kebir’deki bir beyit ile lütfen şöyle terennüm ediyorlar:

“ Beni baş gözüyle değil, iç gönül gözüyle görünüz.
Ben sedef değilim, eşsiz bir Hak incisiyim.”
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Hazreti Mevlana’nın gönlünde coşan sözlerinin kutlu, uğurlu olan yerden geldiğini, kalpten kalbe pencere, yol olduğunu öğrendik.
2.    Yüceliği can yolundan aramamız gerektiğini, Allaha kavuşmanın buluşmanın bu yolla olacağını öğrendik.
3.    Canımızdan sevgiliyi istememiz gerektiğini, dudaksız, damaksız Cenab-ı Hakkın ismini söylememiz gerektiğini, böylece yok olacak olan dünyadan kurtulup ebedi olan can dünyasında yaşamaya kavuşmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Kıymetli aziz ömrümüzü karşılıksız olarak boşuna geçirmenin yanlış olduğunu, Hak yolunda uyanıklık içinde çalışırsak sonsuz hayata kavuşacağımızı öğrendik.
5.    Varlığımızı, benliğimizi Hak nurunda yok edip parça ve ayrı olmaktan kurtulup bütünlüğe ulaşmamız ve o bütün içinde uyumu sağlamamız gerektiğini öğrendik.
6.    Varlığını Cenab-ı Hakkın birliğinde yok etmeyenin iblis gibi kovulacağını öğrendik.
7.    Her şey aslına döndüğünden aslımıza temiz ve aydın bir şekilde dönmemiz gerektiğini öğrendik.
                                    *
İşte böyle yaren;
Değişmeyen durgun suyun bulandığını, renginin, kokusunun ve hoş içiminin gittiğinden örnekle bizim de hareket etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Ahmakça yaşayışın insanı cahilleştirdiğinden aklımızı ilk kaynaktan gelen İlahi bilgileri doğru kabul ederek, inanarak cahillikten kurtulmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
                                              *
NOT:
Hazreti Mevlana Hazretlerinin Mesnevi şerifini okumaya hazırlık safhasını böylece tamamladık.

Namaz kılmayana bu okudukları ve okuyacaklarının fayda vermeyeceğini bilinmesi gerekir.

Mevlana Hazretlerinin söz kuşlarını dünyanın neresinde olursanız olun, ne zaman isterseniz isteyin ekrandan hazır olarak size sundum.

Bu sözlerin sahibi ben değilim, ancak kıt anlayışımla yeni ilgi duyan arif ve âşıklık yoluna çıkacakların akıllarına doğru anlasın diye açıklamaya çalıştım.

Allah bu emeğimizi kutsamasını, hal sahiplerine kolaylık vermesini, dileyerek dua ederek Cenab-ı Hakkın kabul buyurmasını dilerim.
Amin.
                                              *
Süheyl yıldızı:
Semanın güney yarım küresinde bulunan Sefine-i Nûh burcundaki parlak ve büyük bir yıldızın adı.

Süleyman Peygamberin yıldızıdır.
Bu yıldızın tesirinde olan talihlilerine Tanrı’nın üstün güç ilahi nimetlerini ve saltanat verdiğine inanılır.
Yemenden daha iyi görülür.
                                              *
 RAVLİ


23 Haziran 2014 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 599

Bi gûman ki her zebân perde-i dilest
Çun bicunbed perde sırha vasılest
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4890 inci beyit açıklaması)

“ Şüphesiz ki her dil (Söz), gönüle perdedir.
Perde kımıldadı mı sırlara erişilir.”

Mevlana’mız, sultanımız bu beyitten sonra diyor ki:
Kebap olan bir et parçası kadar küçük bir perde, yüzlerce güneşi örter hatta söz yalan bile olsa sözdeki koku, onun doğru yahut yalan olduğunun habercisidir.

Çayırlık ve çimenlikten gelen rüzgâr külhandan esip gelen yakıcı yerden farklıdır.

Doğru sözle, ahmağı aldatan yalan söz, misk ve sarımsak gibi nefesten belli olur.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Yalan sözdeki ifadenin o sözün doğru veya yalan olduğunu açığa çıkartacağını öğrendik.
2.    Doğru sözün bizdeki algısının; misk kokusu gibi, yalan sözün kokusunun da sarımsak gibi fena koku algısı verdiğini öğrendik.
3.    Cesur kişiyle korkak kişiyi bağırmasından anlayabileceğimizi öğrendik.
4.    Şeytana da insana da bir duyguyu, bir düşünceyi aşılayanın (Telkin edenin) bir olan Hakkın olduğunu, Hak yardımıyla zayıf olanın galip geldiğini öğrendik.
5.    İnsanların söz ve işlerinden ruhlarının belli olduğunu öğrendik.
                            *
İşte böyle yaren;
Kişinin sözünden, tavrından (Vücut dilinden) doğru veya yalan söylediğini ve durumunun anlaşılacağını öğrendik, anladık.

Söylenen söze hemen karşı cevap vermeden önce susarak dinlememiz, gönlümüze sorarak değerlendirme yapmasını istememiz gerektiğini, değerlendirme sonunda gönlümüzden sevinç gelecek olursa doğru, keder gelirse yalan-yanlış-hile olduğunu anlayacağımızı öğrendik, anladık.

RAVLİ SÖZ
RAVLİ SÖZ VE ÖZ
RAVLİ PENDNAME (ÖGÜT KİTABI) Yazarak Googleden okumalısın.
                                              *

RAVLİ

22 Haziran 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 598

Zindeki der murden-ü der mihnetest
Âb-ı hayvân der derûn-i zulmetest
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4830 inci beyit açıklaması)

“ Dirilik (Yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim) ölmeden önce ölmekte ve Hak yolunda çekilen mihnettedir (Sıkıntıdadır).
Nitekim âb-ı hayat (Ölümsüzlük suyu) karanlıklar içindedir.”

Allahım!
Sen bize can verdin.

Senin yolunda bu can nasıl feda edilmez?
Canımız senin cömertlik denizinden bir damladır.

Bu damlayı, biz de tereddütsüz senin cömertlik denizine fırlatırız.
Bizim bir damlamız o denize ulaşınca damlacık mahvolur, deniz olur.

O zaman bizim bulanık ve kirli damlamızı o safa (Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma) denizinde temizlenir.
Allahım!

Bütün peygamberlerin iftiharı olan Muhammed’in yüzü suyu (Onuru, şerefi, değeri, saygınlığı) hürmetine bize visalini (Kavuşmayı) nasip et.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Zeliha’nın Yusuf’tan peygamberden nurlanınca yaşlı kadınken gençleştiğini öğrendik.
2.     Dirilik (Yaşamak, canlı olmak), ölmekle, sıkıntı çekmekle olduğunu öğrendik.
3.    Sebeplere bağlı kalmaktan kendimizi kurtarıp Allah’ın sebebe bağlamadığı işleri de bilmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Allah’ın Eyüb’e baba şefkati verip zararsız kurtları misafir ettiğini öğrendik.
5.    Kurtlara baba için duyulan evlat vefasını (Sevgiyi sürdürme, sevgi, dostluk bağlılığı) verdiğini öğrendik.
6.    Allah’ın analara şefkat (Sevecenlik) ilham (Tanrısal âleme özgü duygu ve düşünceler) eylediğini öğrendik.
7.    Cahil olanların, körlüğünden dolayı Allah’ın iyiliklerini kendi hak ve kazanımı sanarak güçlü olduklarını sanarak yanlışa düşeceklerini öğrendik.
8.    Ariflerin dünya ve ahrette doygunluğa ulaştığını zahmetsizce istediklerini elde ettiklerini öğrendik.
9.    Arif olanın işini Cenab-ı hakkın ariflerin işini yaptığından dolayı gönül tokluğu ile davrandıklarını öğrendik. 
                            *
İşte böyle yaren;
Cenab-ı Hakkın her şeye hükmetmeye gücü olduğunu, halkı hem öldürdüğünü hem de dirilttiğini öğrendik, anladık.

Hakkın yaptıklarını Haktan uzak olan kişilerin görmediklerini, bundan dolayı olayları ve kişileri anlamakta güçlük çektiklerini öğrendik, anladık.

RAVLİ BİLGİ VE ÖNEMİ yazarak âb-ı hayatı Googleden öğrenmelisin.

                                              *

RAVLİ

21 Haziran 2014 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 597

Hurrem anki acz-u hayret kut-i ôst
Der du âlem hufte ender zıll-ı dôst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4827 inci beyit açıklaması)

“ Aciz  (Güçsüzlük) ve hayret (Hiçbir yolu tercih etmeden şaşkınlık içinde bekleyişte olmak) kendisine gıda olan kimseye ne mutlu!
O, iki âlemde de sevgilinin gölgesinde uyumuştur.”

Şahidi! (Yazarın kendisine hitabı)
Aciz (Güçsüz) ve hayretle dostun kapısında dostu dinleyen bir kul ol ki Allah’ın gölgesinde rahat yaşayasın.

Yana yakıla, acz (Güçsüzlük içinde) ile niyazlarınla (Yalvarışla, ağlayışla) Allah aşkının yolunda fedakâr bir âşık ol.

Sendeki varlık, mademki dostun in’âmıdır (Nimetleridir, iyiliğidir) bu varlığı onun yolunda sarf et.

Fani varlığını feda edersen bunun mükâfatı bakiy (Kalıcı) olan varlığı kazanırsın.

Hakka karşı ölmeden önce ölmek, ebediliktir.
Nitekim âb-ı hayat karanlıklar içindedir.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Yanlış bir yol gitmekten, yanlış bir iş yapmaktan sakınmak için kendimizi güçsüzlük içinde ve Allah’a sığınarak, yalvararak kendimizi Allah’ın hükmüne, iradesine bırakmamız gerektiğini öğrendik.
2.    İnsanoğlunun gücü oldukça ne dini düşündüğünü, ne de doğruluk yolunda gittiğini öğrendik.
3.    İnsanın her an sıkıntıda olması iyi olduğunu, sapık nefsin (Tanrı hükmünü hesaba katmayan) nimetleri (İyiliklerini) inkâr (Yok sayıp, kendi kazanımı olarak bilmek) edeceğini öğrendik.
4.    Kendi istekleri peşinde kendini ve şartlarını zorlayanın kazanımının geçici olduğunu öğrendik.
5.    Doğa ve kanunlarına bağlanan kişinin yine doğa kurallarına göre yok olacağını, İlahi âleme bağlanan kişinin üstün olduğunu, Allah’ın koruması altında olduğunu öğrendik.
6.    Hûd Aleyhisselâm’ın dualarla bir daire çizdiğini, Cenab-ı Hakkın bu çizgi (Sınır) içinde topluluğu sekiz gün kasırgadan koruduğunu öğrendik.
7.    Şeybân-ı Râi’nin kurtlar saldırmasın diye Cuma vakti sürünün etrafına bir daire (Sınır) çizdiğini, koyunların bu çizgiden çıkmadığını, hırsız ve kurtların bu sürüye zarar vermediğini öğrendik.
                                              *
İşte böyle yaren;
Allah’ın kapısında, Allah’ın sözlerini dinleyen, önemseyen, uygulayan, sınırları içinde kalan bir kul (Sevgiyle bağlanıp emirlerini yaparak hizmet eden) olursak sevinçli ve huzurlu bir yaşama hem görünen bu âlemde, hem de görünmeyen âlemde iyi yaşama kavuşacağımızı öğrendik, anladık.

Kendi aklı ve bilgisinin üstün olduğunu iddia edenlerin, özgüveni doğru anlamayanların, kendine Tanrı’yı yok saymanın yanlışlığa götürdüğünü, bir zaman sonra yetersiz olduğunu deneme yanılma sonunda öğreneceğini, zarara uğrayacağını öğrendik, anladık.

Öz-güven, yani özüne güvenmek gerektiğini, özümüzün Allah olduğunu ve ondan geldiğini bilmemiz, anlamamız gerektiğini ve Allah’ın özünde olan kuvvetleri bilip buna uygun davranmamız, yani Allah’a güvenmemiz, Allah ile birlikte ve doğru işler yapmamız gerektiğini öğrendik, anladık.

İN-ŞA’-ALLAH (Allah isterse, nasip etti ise) diyerek işe başlamak önemlidir.

RAVLİ ANI YAŞAMAK, DENGELİ BİR ZİHİN YAPISI
RAVLİ HAYRET VADİSİ
RAVLİ MEVLANA VE ÜZÜNTÜ
RAVLİ MEVLANA VE AN yazarak bu konuyu Googleden iyi anlamak gerekmektedir.
                                              *
RAVLİ


20 Haziran 2014 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 596

Şükür kün ey merd-i derviş ez kusûr
Ki zi Firavni rehidi-vez kefûr
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4724 inci beyit açıklaması)

“ Ey derviş!
Güçsüzlükle firavunluktan (Kendini Tanrı gibi görmekten) ve kâfirlikten (Hakkı görmeyen ve örten, iyilik bilmeyen, Allah’ı inkar eden dinsizlikten) kurtuldun, Allah’a şükret.”

Şahidi gibi derviş ve naçiz (Değersiz, önemsiz) bir insan ol ki, yokluk ve Hakta fanilik (Kendi benlik ve kararlarından vazgeçip Allah’ın hükümlerine uymak ) bir saadettir (Allahın rızasına ermiş olarak, her istediğine kavuş).

Yokluk yolunda toz ol ve Allah’ta fani (Kendi benlik ve kararlarından vazgeçip Allah’ın hükümlerine uygun) ol ki, iki âlemde tek olasın.

Cihanda (Bu dünyada) izzet (Büyüklük, yücelik, ululuk), devlet arama, kudret (Varlık, zenginlik), miknet (Güç, kuvvet, kudret) arama, naçiz (Değersiz, önemsiz) ol.

Yoklukta, Hakta fani (Kendi değerlerinden vazgeçip, Allah’ın eline kendini teslim etmekle) olmakta ilerleyebileceğin kadar ilerle.

Halin aşk ile perişan (Karmakarışık, acınacak durumda olan zavallı) ve kararsız (Çabuk değişebilen) olsun.

Daima aşk ile inle (Üzüntülü ile kısık ses çıkartarak ağlamak), dosta hayran ol.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Büyüklük taslamanın, ben ve ben merkezli davranmanın, başkalarının iyi hallerini istemeyip sadece kendisinin iyi halli ve zengin olmasını istediği için hile yapmaya kendini mecbur bıraktığından ruh sağlığını bozduğunu, beğenilmeyen biri haline getirdiğini öğrendik.
2.    Çocukça ve ham davranışta bulunanın ilahi âleme yükselemeyeceğini öğrendik.
3.    Uysal olup Haktan ümidimizi kesmeden doğru yürüyüşümüzü yapmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Hakkın nurunun üstümüze düşmesi için tüm gölge yapan engelleri parçalayarak aradan kaldırmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Benlik önemsenince nefsin kendisini belli ettiğini, benliğin daha da kuvvetlendiğini öğrendik.
6.    Kötü, fena gözün yüzlerce aşırı istek ve kıskançlık oluşturup istem dışı ve beklemediği durumlar karşısında zarara uğrayacaklarını öğrendik.                                            *
İşte böyle yaren;
Fakirliği garipliği sevenin ve gönül hoşluğuyla kabul edenin getirisinin ve faydasının iyi huylu olup benlikten, çekemezlikten, başkalarından kendini üstün görmekten, Allah’ı görmezlikten gelme hatasından kurtardığını öğrendik, anladık.

Güçlü olmanın, hükmetmenin insana hoş geldiğini fakat kişiliğimize etkilerinin ve sonuçlarının kötü hale soktuğunu öğrendik, anladık.

Ben ve ben merkezli davranışlarda bulunanın İlahi aleme giden yolu göremeyeceğini, olgunluğa kavuşamayacağını öğrendik, anladık.

Yöneticilerin Allah’ın koyduğu kurallara tam uymak ve uygulamakla adaletle sağladığında: istenilen, beklenilen, takdir edilen bir davranış bütünlüğüne ulaşacaklarını öğrendik, anladık.
                                              *

RAVLİ

19 Haziran 2014 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 595

Berk-u ferr-i rûy-i hûb-i sadıkin
Ten fenaşüd van beca tâ yevm-i din
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4715 inci beyit açıklaması)

“ Doğruların güzel yüzlerindeki parlaklık ve nur, bedenleri yok olsa da kıyamet gününe kadar yerinde kalır.”

Ne mutlu o kimseye ki güzelliğinin nuru ve parlaklığı bedenleri yok olsa da ebediyen baki (Yok olmaz) kalır.

Malı ve altını olanda devlet (Emir etme ve yaptırma gücü) var sanma.
Asıl nuru ve parıltısı olan kimse devlete ermiştir.

İzzet-ü nefisle (Şerefini, itibarını, dereceni muhafaza etmekle) mal ve mansıpla (makamla) olan devlete, devlet deme.

Mademki bekası (Kalıcılığı) yoktur, değersizdir.
Ebedi devlet dervişliktir.

Hak şarabıyla mest olmakta ve hayranlık içinde kalmaktadır.
Yoklukta, manevi güzelliğin nur ve parıltısı vardır.

Hakka karşı aczi (Kabiliyetsizliği, gücü yetmezliği) bırakıp da kendini müstağni ( Kimseden bir menfaat beklemeyen, bir şey istemeyen, kimseye ihtiyacı olmayan, gönlü tok, tok gözlü, çekingen, nazlı) gören nefis, kâfir bir firavun kesilir.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’a (C.C.) kalpten bağlılıkla bağlanan, kalbi samimi olarak doğru dostluk yaklaşımı içinde olanların yüzlerinde nurun tenleri yok olsa bile kıyamet gününe kadar nurun kalacağını öğrendik.
2.    Zanna, şüpheye ve bilgisizliğe esir olanın oyun çocuğu hükmünde olacaklarını öğrendik.
3.    Çocukta yüzlerce inat ve zarar verici davranış olduğunu ama kuvvetinin olmadığından az zarar verdiklerini öğrendik.
4.    Terbiye almamış, çocuk gibi davrananların güç sahibi oldukları zaman kendine rakip gördüğünü, düşman olarak niteleyerek zarar verdiğini öğrendik.
5.    Cahil kişinin silah sahibi olunca haksızlık ederek herkese zarar vereceğini öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren;
Yoksulluğa şükretmemiz gerektiğini, çünkü bu sayede Allah’ın bağışladıklarına teşekkür edip, kendimizi büyük görmenin oluşturduğu sayısız hastalıklardan, huysuz ve kötü yürekli kimse olmaktan kurtulacağımızı, huzur ve sakinliğe kavuşacağımızı öğrendik, anladık.

Hakka muhtaç olduğumuzu anlamak ve kabul etmek için başımıza büyük sıkıntı gelmesini beklemek gerekmediğini öğrendik.
                                              *

RAVLİ

18 Haziran 2014 Çarşamba

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 594

Mantıki kez vahi nebuved ez havâst
Hem çu hâki der heva-vü der habâst
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4668 inci beyit açıklaması)

“ Vahiyden olmayan bir söz havadandır.
Topraktan yaratılanlar gibi zerre-zerre havaya dağılır, gider.”

Allah’ın has kulları havadan söylemezler ve Hakkın emri olmadıkça hiçbir suretle yerlerinden kımıldamazlar.

Peygamberlerin olsun, velilerin (Din yolundan olgunluğa ulaşmış) olsun sözleri ve işleri hepsi de ulu Tanrı’nın rızasına (Uygun görmesine, beğenmesine, benimsemesine, istemesine, kabul etmesine) uygundur.

Hakkın rızası (Uygun görmesi, beğenmesi, benimsemesi, istemesi, kabul etmesi) olmadan bir adım atmazlar.
Hakkın beğenmediği hiçbir işi yapmazlar.

Cana can katan Allah’ın cemaline (Güzel yüzüne) âşıktırlar.
Allah’ın hoşnutluğunu elde etmek için çalışmaları ve istekleri daima candan ve gönüldendir.

Onların bedenleri akıbet fani olsa da (Bedenleri çürüyüp yok olsa bile yetki ve güçlerinden bir şey eksilmez hatta bin misline çıkar) ziyan vermez.

Güzelliklerinin nuru, parıltısı ebedidir, asla sönmez.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Allah’tan gelen sözün kalıcı olduğunu, bu sözleri peygamberler ve velilerin söyleyeceğini öğrendik.
2.    Hazreti Muhammed’in konuşmasının Hakkın kontrolünde olan sözler olduğunu öğrendik.
3.    Haramın zorunluluk halindeyken helal olduğunu öğrendik.
4.    Allah ile beraber olmuşken başka bir yön ve yol tutulmayacağını öğrendik.
5.    Doymaz kişinin kuzuyu çocuğu gibi kucakladığını ama niyetinin onu kesip yemek olduğunu öğrendik.
6.    Büyüklenen kişinin kendine zarar verecek düşmanı görmediğini öğrendik.
7.    Bir görünmeyen rüzgârın Hakkın emriyle elimizde olanları çekip aldığını öğrendik.
8.    Tanrı erlerinin nasihatini benimseyenin Hakkın vahyini de kabul edeceğini öğrendik.
9.    Allahın yaptırma gücünün ve kontrolünün olduğunu bilmeyenlerin, farkına varmayanların, sezmeyenlerin gözü bağlı kimseler olduğunu öğrendik.
10.                      Sahip olduklarımızın bir müddet sonra geri alınacağının bilincinde olursak sevinç içinde yaşayacağımızı, sırlara ulaşabileceğimizi ve ermiş kişilerden yardım alabileceğimizi öğrendik.
11.                      Allah’ın görünmeyen âlemine inananların hem bu dünyada hem de ahrette emir verme yetkisi olan, yani ebediyen buyruk sahibi olacaklarını öğrendik.
12.                      Her şeyin topraktan vücut bulduğunu, yine her şeyin dağılıp toprak olduğunu öğrendik.
13.                      Yediğimiz her şeyin aslının toprak olduğunu öğrendik.
14.                      Rengin, süsün tamamen yüz örtüsü olduğunu, hile ve yerinde kalmayacağını öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren;

Ebedi kalıcı olanların doğruluk rengi, takva (Allah korkusu) rengi, iman (Güçlü inanç) rengi olduğunu, Hakka ibadet edenlerde ebediyen kalacağını öğrendik, anladık.

Hilekârların, nankörlük edenlerin, iki yüzlülük edenlerin, asilerin vücutlarının çürüyeceğini fakat renklerinin canlarında; şüphe olarak ebedi devam edeceğini öğrendik, anladık.

Peygamber efendimizin Allah’a ne kadar yakın olduğunu ve nasıl görüştüğünü Necm (53) suresinden okuyarak anlamamız gerekmektedir.

RAVLİ KISA ÖMRÜ DEĞERLENDİRMEK
RAVLİ KENDİNİ KENDİNDEN KURTAR
RAVLİ MEVLANA MEKÂN DÜRÜLMESİ
RAVLİ MEVLANA TANRIYI GÖRMEK
RAVLİ MEVLANA PERVANE ÖZEL BİLGİ yazarak Googleden okumalısın.
                                              *
RAVLİ

:

17 Haziran 2014 Salı

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 593

Secdegâh-i lâmekâni der mekân
Mer bilisanra zi tu virân dukân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4586 inci beyit açıklaması)

“ Sen, mekânda lâmekânın secde yerisin.
İblislerin dükkânı, senin yüzünden yıkılmıştır.”

İnsan, büyük bir padişahtır., meleklerin secde-gâhi (İbadet edilecek yeri) olmuştur.

Hakkın nurlarının pırıltısı insandan göründü.
Hakkın sırlarındaki nükteleri (Herkesin anlayamayacağı ince anlamlı, düşündürücü, şakalı sözleri) insan söyledi.

Bak, Allah Âdeme halife (Çok iyi yetişmiş, eğitilmiş kimse) dedi.
İlahi isimleri ona öğretti ve onunla bütün kâinata ders verdi.

İlahi isimler ilmini Âdeme vahyetti (Bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygambere bildirilmesi).

Melekler âdemin ilmi karşısında aciz kaldılar ve “ Allahım!
Bize ne öğrettinse yalnız onu biliyoruz, ondan ötesini bilmiyoruz.” Dediler.

Peygamberler asla havadan (Kendi aklının ürettiği) söz söylemediler.
Onların sözleri Allahın vahyidir.

                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Arif kişilerin kendilerini kendinden uzaklaştıran beş duy ve altı köşeli kuyu olan dünyadan kurtulmuş, gayb âleminden haberdar olduklarını öğrendik.
2.    Kula yardımın gökyüzünden geldiğini ve Hak yardımın emrine bağlı olduğunu öğrendik.
3.    İnsanın bu aşağılık vücudunun içinde binlerce Cebrail, kutlu peygamber, manastırlar, gizli binlerce Kâbe olduğunu öğrendik.
4.    Bir avuç balçıkta (İnsanda) yedi kat göğün olduğunu öğrendik.
5.    Aşk hastalığı, sıhhatin bile canı olduğunu, hastalıklardan, zorluklardan kurtardığını öğrendik.
6.    Aşığın iki ayağı bir başı olmadığını, binlercesinin olduğunu, nadir bir durum olduğunu öğrendik.
7.    Aşığın hararetinden dolayı Cehennemin ateşini azatlığından cehennem “Ey âşık çabuk geç, ateşinden ateşin sönecek diyeceğini” öğrendik.
8.    Rüzgar gibi geç!, yoksa cenneti zarara uğratacaksın“diye cennetin aşığa söylediğini öğrendik.
9.    Aklın gül bahçesinin ebediyen taze olacağını öğrendik.
10.                      Ebedi ferahlığın gönül gül bahçesinde olduğunu öğrendik.
11.                      Canımızı ekmek meylinden, hırsın tuzağından kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren;
Gözümüzü iyice açıp insana bakmamız gerektiğini, Celal sahibi Hakkın nurunun yansımasını görmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Sözümüzün kendi halimizden oldukça kendi kanatlarımızla uçup dolaşacağımızı öğrendik, anladık.

Başkalarını sözleriyle uğraşmak yerine kendimizin söyleyecek sözü olmasının gerektiğini öğrendik, anladık.
                                              *

RAVLİ

16 Haziran 2014 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 592

Aks midân nakş-ı dibace-i cihan
Nâm-ı her bende-i cihân hace-i cihân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4442 inci beyit açıklaması)

“ Cihan dibacesinin (Ön sözünün) nakşını (İşlemelerinin) aksine (Uygun olmadığını) bil.
Dünyaya kul (Sevgiyle bağlanan) olanların adı, cihan padişahı oldu.”

Kardeş!
Sen kendini tanımadın.

İncisin, fakat kendini bilmediğin için topraklara düştün karıştın.
Sen en güzel doğan kuşusun ama viranede kalmışsın.

Haydi, sana yazık değil mi?
Yine şaha doğru uç.

Sen bu viranede nasıl karar ediyorsun?
Padişah ava çıkmış, seni avında kullanmak istiyor.

Sen yarasa değilsin, senin yerin, virane değildir.
Sen bilmiyorsun, senin varlığında kim vardır?

Ey insan!
Sen halife zadesin (Hz. Muhammed’in vekili, oğlusun) ne olur bir an, kendinin kim olduğunu anla.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Bedenimizin eğri düşünceli ters gidişli olduğundan ve hilelerle canı esir ettiğinden isteklerinden, zorlamalarından, ömrümüzü yağmalamasından kurtarmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Ecel gelmeden önce hür olmanın yolunu bulmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Dünyanın kadın gibi hile ve işve (İlgi çekme, gönül çelmek için takındıkları hoş, aldatıcı tavır, kırıtma, naz, cilve, eda) ile güzel yüzünü göstererek tuzak kurduğunu, ama isteğe, amaca ulaştırır gibi yapıp ulaştırmadığını öğrendik.
4.    Başımızın aşırı ve güçlü tutku ve isteklerle, gönlün ise vesvese ve kavgalarla dolu olduğundan tek çarenin Hak korkusuna sığınmamız gerektiğini öğrendik.
5.    Tabiat her sene yenilendiği gibi bizim de gönlümüzü yenilenmemizin gerektiğini öğrendik.
6.    Düşüncelerden kurtulup uykuya dalmamız, uykudan sonra uyanıklık geldiğini bilmemiz, uyanık olmamız, halkın uyuyor sanmasını sağlamamız gerektiğini öğrendik.
7.    Kadının, (Dünyanın) hilesinin saf kişiyi çekişmelere götüreceğini, olaylar arasındaki bağlantıyı yitirmesine sebep olacağını, ne yapacağını bilemeyip şaşıracağını öğrendik.
8.     Hilelere dini karıştırmamak gerektiğini, dinine bağlı olanın gönlüne kendini koruması için haberler geleceğini öğrendik.
9.    Kadının, (Dünyanın) hilesinin sonu olmadığını öğrendik.
10.                      Göklere yükselmeyen başın yerinin zevk ve şehvetler (Bir şeyi fazla istemek), boş ve geçici işler olduğunu öğrendik. 
11.                      Ten hapsinden Allah’ın haber getiren nebilerden başkasının olmadığını, bizi satın alıp hür edeceklerin, olduğunu öğrendik.
12.                      Kendinin dünyada hapis olduğunu binde bir doğru görüşlü kimsenin anladığını öğrendik.
13.                      Müminin kaybolmuş malının ilim olduğunu öğrendik.
14.                      Doğuştan esir olan kişinin hürriyetin zevkini bilemeyeceğini öğrendik.
15.                      Hakkın izni ve gökten gelen bir haber olmadıkça kişinin esir olduğunun farkına varamayacağını öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren;
Ayıpları örtersek bizim de ayıplarımızın örtüleceğini, emin olmadıkça da hiç kimseye gülmenin yanlış olduğunu öğrendik, anladık.

Yaptıklarımızın bir karşılığı olduğunu, yaşarken bunun karşılığını alacağımızı öğrendik, anladık.

Allah’ın arşının bütün ruhlara açık bir sofra olduğunu öğrendik, anladık.

Her an kendi halimizi gözetmemiz gerektiğini, adalet karşılığında gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısızlık ve sakin olma, zevk ve neşe olduğunu, zulmün karşılığında cefanın olduğunu öğrendik, anladık.

Nefsin çuvalına konan bizlerin, bizi çuvaldan kurtaracak görünmeyen âlemin kurtarıcıları olanları ile bağ kurmaktan başka çaremiz olmadığını öğrendik, anladık.

                                              *
RAVLİ


15 Haziran 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 591

Mülk-i dünya tenperesttânra halâl
Mağ ulam-ı mülk-i aşk bizevâl
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4421 inci beyit açıklaması)

“ Dünya mülkü Tenperest (Vücudunu, kendini seven, vücuduna çok dikkat eden) olanlara helaldir, biz ise zevali (Yok) olmayan aşk sanatına kuluz (Sevgiyle bağlanıp hizmet eden insanlarız).”

Tenperest (Vücudunu, kendini seven, vücuduna çok dikkat eden) olan tane ister.
O aşağılık kişi onun için dünya gafleti (Dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık) tuzağından kurtulamadı.

Dünya gafleti içinde olanlar mal ve menâl (Ele geçirilen, sahip olunan şeyleri) isterler.
Âşıklar ise zevalsiz (Yok olmayacak olan) mülkün sultanlarıdır.

Âşıklar, yoklukla iftihar ederler.
(Hazreti Muhammed gibi)

Onlar için izzet (Kuvvet, değerli olma, kıymetli olmak), mansıp (Makam), ağalık ârdır (Utanç sebebi).

Halkın avamı (Alt takımı) dünya hırsının kölesi olmuşlardır.
Kölelik, onların yanında efendiliktir.

Sen mademki aşağılık dünyanın kölesisin, kendini nafile yere ahmaklığından (Aklını doğru kullanamadığın) ötürü efendi sanma.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Gönül gözüyle görenin haber sağlam olsa bile gerçeğini gönül gözüyle görmedikçe inanmadıklarını öğrendik.
2.    Aşka düşenin sevdiğini istediğini, sevgilisi dışında hiçbir rütbeyi, mevkii, makamı, parayı istemediğini, kabul etmediğini öğrendik.
3.    Aşk, muhabbet, kendinden geçecek, utanılacak kadar ilahi bir aşk halini alanın geri dönmesinin mümkün olmadığını, geri dönmek istemeyeceğini öğrendik.
                                            *
İşte böyle yaren;
Aşk için, hissi, hayatı ve aklı olan yüzlerce ten feda edildiğini öğrendik, anladık.

Âşık olan kişinin dünyanın sevincini, neşesini, baş ağrısını gönlünden attığını öğrendik, anladık.

Her kim başkanlık isterse bundan önce kendisini esir ettiğini öğrendik, anladık.

                                              *

RAVLİ

14 Haziran 2014 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 590

Anki ora çeşm-i dil şud didebân
DEid hahed çeşm-i o ayn-ül ıyân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 6.inci cilt 4405 inci beyit açıklaması)

“ Kim gönül gözüyle gören olduysa onun gözü, her şey’i apaçık görür.”
               
Kimin batın (İç, sır) gözü parlak değilse o kimse, bu aşağılık dünyadan başka bir şey görmez.

Gaflet (Vurdumduymazlık, dikkatsizlik, endişesizlik) dünyası bir ahırdır (Hayvanların topluca kaldığı yerdir).

Onun ehli (Alışmış, kaynaşmış) öküzler ve eşeklerdir.
Onların aşk âleminden haberleri yoktur.

Bu toprak cihanı zahir (Görünen, açık, belli, meydanda olan) ehline yaraşır.

Pirler, âşıklar kutsiyet fezasında (Temizliğin, paklığın arttığı, ziyadeleştiği, çoğaldığı gökyüzünde) uçarlar.
Dünya leştir, onun ehli köpeklerdir.

Âşıklar, Allah’a yakınlık (Sağlam bilgi, iyi ve kat’ı olarak bilme) sahrasının aslanlarıdırlar (Geniş alanda sağlığı yerinde, güçlü ve cesurdurlar).
Dünya mülkü zahirperest (Bir şeyin iç yüzüne, hakikatine kıymet vermeyip görünüşüne kıymet veren. Görünüşe önem veren, iç yüzüne aldırış etmeyip hakikatini bilmeyen) olanlara mekândır (Mesken, yer).

Âşıkların mekânı ebedi bakiy (Ölümsüz) olan aşk saltanatının mülküdür.
                         ***
 GÜLŞEN-İ TEVHİD İBRAHİM ŞÂHİDİ
Çev: Midhat Bahari BEYTUR
İnkilap ve Aka kitapevleri koll. Şrt.
                         ***
Neler öğrendik;
1.    Gönlü perdelenmiş ve hasta olan kimsenin peygamberle ahmağı birbirinden ayıramadığını öğrendik.
2.    Doğru sözün Ay’a tesir ettiğini, fakat gönlü perdelenmişe tesir etmediğini, çünkü o kişinin Hakkın sevgilisi olmadığını, kovulanlardan olduğunu öğrendik.
3.    Söylenen sözlerin kimisinin cehennemden, kimisin de can şehrinden geldiğini öğrendik.
4.    Sözün kusurlu olduğu gibi değerli de olacağını, uyanık olanların bu sözlerden karlı ve faydalı olanını olacağını, uyanık olmayanın ise zarar göreceğini öğrendik.
5.    Çok anlayışlı ve sezgili olana faydalı olanın cahile zararlı olacağını öğrendik.
6.    Yaptığız her şeyin şahidi olduğunu, diğer âlemde şahitlik edeceğini öğrendik.
7.    Açlık duymanın, dert edinmenin ilaç olduğunu öğrendik.
8.    Aklı az olanın; uyurken zihninde beliren olayların, düşüncelerin bütünü olan rüyanın hayır getirmeyeceğini, işe yaramaz önemsiz bir düş olduğunu öğrendik.
9.    Halkın bizi bilip bilmemesinin önemli olmadığını, önemli olanın kendimizi kendimizin bilmesi olduğunu öğrendik.             
                                            *
İşte böyle yaren;

Ariflerde gönül emniyetinin daimi olduğunu, her şeyi apaçık gördüklerini öğrendik, anladık.

Korku içinde gizlenmiş emniyetin olduğunu görmemizin gerektiğini öğrendik, anladık.

Ümit içinde gizlenmiş olan korkuyu görmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp, buyurduklarını yerine getirenin mükâfatının gizli olmadığını, Cenab-ı Hak ile buluşmaya konuşmaya kadar ebedi yaşamla ödüllendirildiklerini öğrendik, anladık.

RAVLİ ARİF YOLU
RAVLİ GÖNÜL GÖZÜ yazarak Googleden okumalısın.
                                              *
RAVLİ


Popüler Yayınlar