31 Mart 2014 Pazartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 454

Ger tu horda bişkeni magzi şevi
Dâstan-i mağz-ı nagzi bişnevi
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 2143 inci beyit açıklaması)

“ Kendini kırarsan (Yüzeysel görüşten vazgeçersen) öz olursun, öze ait latif (Yumuşak, hoş, şirin, nazik ince bir güzelliği olan) hikâyeler duyarsın.”

Kendini, kendine perde yapmışsın.
(Hırsların, kinlerin, doymazlığın, hayallerin oluşturduğu olan biteni net görememe)

Kendin hapsinde dışarı çık da asıl kendini bul.
(Kendine dışarıdan bakmalısın, yeniden kendini tanımlamalısın)

Zahiri (Açık görünen) hislerden (Dış 5 duygudan) dışarı çıkmadıkça iç sırlarına mahrem değilsin (İç sırlarını bilmiyorsun).

Zahiri (Açık görünen) hislerin, iç sırlarına perde oldu.
Bu perde arkasında kalırsan yazık sana.

Bu hisler bu cihan (Dünya yaşamı) içindir, vahdet  (Birlik) âlemi bu hislerden gizlidir.

Bu dudaktan, bu kulaktan vazgeçmedikçe, o güzel ve lezzetli şaraptan nasıl içersin?
(Kalp, gönül gözü ve kulağını tanımalıyız ve kazanmalıyız)
                                     *
Neler öğrendik:
1.    Cenab-ı Hakkın doğruları doğru yola çekip yücelttiğini öğrendik.
2.    Dost gördükçe sevgiden dolayı konuşmanın coştuğunu, düşman görünce kızgınlığımızın arttığını öğrendik.
3.    İçten gelen sesi başımızdaki kulağın duyamayacağını, ama can kulağının duyduğunu öğrendik.
4.    İçimizdeki değerli olanı elde edebilmek için içten gelen sese olacak ve gelecek olana telaş etmeden beklemek (Sabır) ve kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü (Tahammül) gerektiğini öğrendik.
5.    Bir müddet dudaksız ve kulaksız olmamız gerektiğini, sonrasında gelen tatlılıkla arkadaşlık etmeyi beklememiz gerektiğini öğrendik.
6.    Aşkla koşan ile korku ile koşan arasında fark olduğunu öğrendik.
7.    Aslan sesiyle maymun sesinin farklı olduğunu öğrendik.
8.    Aşk ve sevgi dolu dostluğun Hak sıfatı olduğunu, korkunun aşırı isteğe, mideye tiryaki olan insanın özelliği olduğunu öğrendik.
9.    Allah’ı seveni Allahın sevdiğini öğrendik.
10.                      Bütün başımızdan geçenler için tövbe ederek kötü gidişten iyiliğe doğru,  özümüzü rahmete vererek, ibadet yoluna girerek güzelleşeceğimizi öğrendik.
11.                      Tövbeyi Nasuh tövbesi yani bir daha geri dönmemek üzere vazgeçmek olduğunu öğrendik.
                                          *
İşte böyle yaren,
RAVLİ İÇ BEŞ DUYU
RAVLİ DIŞ BEŞ DUYU
RAVLİ SIR
 RAVLİ NASUH TÖVBESİ yazarak geniş bilgi edinebilirsiniz.

                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 453

Piş-i bâhimmet buved esrar-ı cân
Ez Hasân mahuzter ez lâl-i kân
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 2055 inci beyit açıklaması)

“ Himmetli (Yardım eden, kayıran, olgun insan olan) adamların öyle can sırları vardır ki, yakut madeni gibi, onları bayağı (Herhangi bir özelliği olmayan) adamlardan gizlerler.”

Cihanda ben, vahdet sırrına mahrem (Birlik sırrını bilmek) olacak bir hemdem (Sıkı-fıkı arkadaş) bulamıyorum.

Bu fani sarayda (Dünyada) kimi görüyorsan şeytanın tuzağına tutulmuş kimselerdir.

Cihanda nerede hür bir âşık ki, beşeri (İnsan) tabiat (Kişilik) bulanıklığından kurtulmuş olsun.

Kardeş!
Sen eğer ehl-i ten (Vücuduna düşkün) olmasaydın benim sırlarımı anlardın.

Haydi gel!
Kendini kır (Dik başlılıktan vazgeçip ruha yönel, önemse) da, öz ol ve bu sırları dinle.
                                     *
Neler öğrendik:
1.    Akıl ve olgunluk sahibi olan kimselerin zor engelleri açıp Tanrı hazinesini bulduklarını, buldukları mücevher sözleri başkalarıyla paylaşmak istemediklerinden halktan kendilerini gizlediklerini öğrendik.
2.    Aptallar için can verip altın sahibi olmak kıymetli olduğunu, akıllar can sahibi olmak için altın harcadığını öğrendik.
3.    Aptalları altın hırsıyla koştuklarını, akıllıların ise ilerisini düşünüp ölçülü davranmayı doğru kabul ettiklerini öğrendik.
4.    Hırslı olanlara kızgınlık egemen olur da altının değeri canın değerini yerini aldığını öğrendik.
5.    Hırslı olanlara aklın öğütleri gizlendiğini öğrendik.
6.    Hırslı olanların aklın kontrolünden çıktıklarını ve aklın uyarılarını duymaz konuma geldiklerini öğrendik.
7.    Kişi elde ettikleriyle gururlanmaya başlayınca olgun insanların kınamalarıyla karşılaşacaklarını öğrendik.,
8.    Hırs yolunda uğrayacakları kötülükten sonra iç huzursuzluk, rahatsız olma halinin geldiğini öğrendik.
9.    Gönül uyarılarını dinlemeyenler ancak başlarına bela geldikten sonra dinleyen olduklarını öğrendik.
İşte böyle yaren,
 Eren, ermiş, evliya, arif gibi kişiler hep aramızdadır ama onlar kendilerini herkesin bilmesini istemediklerinden kendilerini gizlediklerini öğrendik, anladık.

Hani, nerde eren, ermiş, evliya, arif yok!
Böyle diyen kişilerin bakan kör olduklarını öğrendik, anladık.

Nasıl ki ağacın gövdesini ve yapraklarını görünce onun kökü olduğunu, bir cinsi olduğunu, bu cinse göre meyve verdiğini gören bilen göz gerekirse ulu kişileri de gören gözü olanların bilebileceklerini öğrendik, anladık.

Azın çoğu gösterdiğini, azdan çokluğun var olduğunu bilmemiz ve anlamamız gerektiğini öğrendik, anladık.

                                               *

RAVLİ

30 Mart 2014 Pazar

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 452

Her ki renci did genci şud pedid
Her ki ciddi kerd der ceddi resid
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 2047 inci beyit açıklaması)

“ Kim zahmet çekerse defineyi kazanır.
Kim çalışır çabalarsa devlete ulaşır.”

Tanrı’nın aşkında zahmet çekersen bu fani (Yok olan) dünyada defineler bulduğun gibi, muhakkak ki bakiy (Ebedi) olan maşukun (Sevgilinin) visaline (Buluşma, kavuşma) de erersin.

Hak sana yardım ederse o sevgili, bir bedir (Dolunay) gibi senin gönlünde görünür.

Bu vücut ( Zevkleri, heyecanları, önemsedikleri konular) değişir.

Şarabın sirke olur (Haram olan zevkten kurtulup helal olan zevk giriş başlar), müşkülün (Problemlerin kendi uğraşın olmadan çözülür) çözülür.

Uyanık gönüllü bir dost bulsam bu sırları ben apaçık söylerim.
                                     *
Neler öğrendik:
1.    Kuyu kazan gibi hizmet edip şu topraktan olan ten kuyusunda                 suya kavuşuncaya kadar çalışmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Cenab-ı Haktan bize kendimizden geçiş (Cezbe) ulaştığı zaman yeri kazmadan da tertemiz suya kavuşacağımızı öğrendik.
3.    Gevşeklik göstermeden çalışmamız, yavaş-yavaş tenimizin bize hükmeden tesirinden kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Zahmet çekmeden elde edişin olmayacağını, mutluluğa kavuşmak için istekli olarak çalışıp çabalamamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Hakkın buyruğuna sevgiyle kim eğilirse, iyi kötü verdiğine rıza gösterip teslim olursa; Hakkın soyluluk ve bağış kapısından pay almak için müracaat etmiş olduğunu Hazreti peygamberimizden öğrendik, anladık.

Tanrı kapısını çalarsa yok olmayacak bağış ve soyluluğu bulacağını öğrendik, anladık.

                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 451

Sabır kün ender cihâd ü der anâ
Dembedem mibin bakâ ender fenâ 
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 2040 inci beyit açıklaması)

“ Mücahedede (Allah yolunda savaşta) zahmet çekmede sabırlı ol da an-be-an yokluk içinde (Ben ve bizlikten kurtularak) ebedi varlık bul (Kendini Tanrı’nın varlığından ayrı görmeden kurtul).”

Sen rıza meydanının eri (Allah’ın verdiğine gönül hoşluğuna razı olan) olursan kendini Allah aşkına feda edersin.

Gece ve gündüz dostun rızasını kazanmaya çalışır ve bu istek içinde erirsin.

O dilediğin sevgilinin güzel yüzünü gördüğün gibi visaline (Kavuşur, buluşur) de erersin.

Ekip biçmeden elini çekme ki, ambarı buğdayla doldurasın.

Bu fani âlemde (Dünyada) zahmet çek ki beka (Ebedilik) âleminde zevk (Hoşa giden veya çekici bir şeyin elde edilmesinden düşünülmesinden doğan hoş duygu haz.)  ve sefaya (Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olmaya) kavuşasın.
                                     *  
Neler öğrendik:
1.    Allah’a ulaşma yolunda acele etmeden fakat hızlı hareket edilerek çalışmanın sonuç alınana kadar devam etmesi gerektiğini öğrendik.
2.    Kendimizi nefsimizin bütün sıfatlarından (Görev, ödev, toplumsal ve hukuki bakımdan yeri ve özelliği)  yok olup, sevgilinin sıfatlarıyla (Nitelikleri ve nicelikleri ile) var olmak gerektiğini öğrendik.
3.    Kendi varlığımızdan vazgeçip sevgilinin varlığıyla yaşamamız gerektiğini öğrendik.
4.    Sevgili ile bir olduktan sonra kişi kendini sevmeye başlasa bile iki sevginin bir olduğunu öğrendik.
5.    Ben ve ben merkezli söz ve davranışların Hakkın lanetine sebep olduğundan vazgeçmemiz gerektiğini öğrendik.
6.    Hakka kavuşanın nurlanmasıyla ben demesinin rahmet olduğunu öğrendik.
7.    Allah ile bir olmak demenin birbiri içine girmek manasına gelmediğini öğrendik.
8.    Ulaşma yolunun iç içe sayısız kalıcı özellikler taşıdığını, başımızın sarhoşluk sıfatıyla dolmasına kadar çalışıp çabalamamız ve bu yoldan dönmememiz gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Allah’a ulaşana kadar bizim yapmamız gerekenleri bu yoldan ayrılmadan sabırla günü vakti gelene kadar devam etmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

29 Mart 2014 Cumartesi

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 450

Bedguman bâşed hemişe zişt kâr
Name-i hod hanet ender Hakk-ı yar 
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1981 inci beyit açıklaması)

“ Kötü (Sui) zanda bulunanın işi, daima çirkindir.
Dostun hakkında o kendi kitabını okur.”

Sendeki zan perdesini yırt.
Hak adamına karşı temiz bir itikatla davran.

Hizmetinde çevik ol, sohbetinden âb-ı hayat iç.
Sana ne emrederse can ve gönülle kabul et.

Canını ona feda et, önünde ol.
Allah aşkında dürüst ol.

Kâfir nefsi öldürmek için savaş.
Din yolunda çalışmalar boşa gitmez.

O ölmeyi ebedi bir dirilme bil.
                                            *
Neler öğrendik:
1.    Kendimizde iki yüzlülük ve kötü zannetme varsa kardeşimizde de bu hastalığın var olduğunu ve buna göre davrandığını sandığımızı öğrendik.
2.    Kötü zanda bulunanın kendinde olan ruhsal bozukluğun dostunda da olduğunu zannettiğini, kendini görmeyerek hastalıklı halini dostuna mal ettiğini öğrendik.
3.    Yalancı ve eğri kişilerin Hak erlerine büyücü, cinci, yalancı gibi iftiralarda bulunacaklarını öğrendik.
4.    Aynaya bakmamız ve kendimizi görmemiz gerektiğini, aynaya bakıp başkalarını görmenin yanlış olduğunu öğrendik.
                                     *  
İşte böyle yaren,
Öncelikle kendimizi bilmeliyiz, görmeliyiz, kendimizi kontrol etmeliyiz.

Herkesin bizimle aynı görüş ve düşüncede olmadığı gerçeğini bilmeliyiz ve kabul etmeliyiz.

Dostumuzun söz ve hareketlerinin verdiği sonuca bakmamız ve sabırla sonucu beklememiz gereklidir.

Hak dostunun ters göstermesinin, düşündüğünün zıddı davranmasının sebebi bizim ters veya zıt okuyuşlu olduğumuzdandır.

Zıhlıktaki bağı bilen; ters gösterildiğini anlarsa, doğru okuma gerektiğini bilerek, tekrar terse döndürüp doğru okurlar.

Ahmak olanlara ters anlatılır ve gösterilerek doğruyu görmesi ve anlaması sağlanır.

Ayna ve aynaya bakmak Mevleviler için önemlidir.
Çünkü dünyadaki aynada kendini görürsün.

Gönül aynasında Tanrı sanatı olan 18.000 âlemi görürsün, İmanın aşk yolunda gelişirse ve Tanrı isterse kendini bu aynada gösterir.

RAVLİ AHMAK
RAVLİ AYNA
RAVLİ ZAN yazarak daha geniş bilgiyi bu bloktan veya Googleden öğrenmelisin.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 449

Mal çun mârest van cah ejderhâ
Saye-i merdan zümürrüd ân durâ
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1951 inci beyit açıklaması)

“ Mal yılana benzer, mevki de ejderhadır.
Hak erlerinin gölgesi bu ikisine de zümrüttür.”
(Zümrüt, yılanın (Ejderhanın) gözünü körleştirir)

Mansıp (Makam, yüksek memuriyet), mal keskin zehir gibidir.
Hak adamı en büyük şifalı bir tiryaktır (Panzehir).

Mal ve mansıp melun şeytanın tuzağıdır.
Eğer şeytana aldanırsan sana yazık olur.

Muhammedi fakr-u fenayı ( Mümin kulun Cenab-ı Hakka karşı mutlak muhtaç halde olduğunun bilincinde olarak Cenab-ı Hakkın emirlerine sevgi ile bağlanarak sığınması ve teslim olması.), yokluğu, aczi (Güçsüz olduğunu kabul et) ihtiyar (Kendini razı) et ki, şeytana aldırmayasın.

Arif bir kimseye dost ve arkadaş ol.
Çünkü o, sırlar hazinesidir, ona mahrem ol (Sırlarını bilecek kadar yakın).

Arif bir dost buldun mu, gönlünü temizle, sakın ona karşı kötü bir zan besleme.
                                            *
Neler öğrendik:
1.    Mal ve makam elde etmek isteyenlerin hırsının kendilerini kör ettiğini, doğruyu olduğu gibi göremez duruma getirdiğini öğrendik.
2.    Doğru yolda yaşayanlara, yolculuk edenlere en büyük engelin mal ve makam elde etmek isteğinin olduğunu, şeytanın bu istekte olanı mal ve makamı yolcuyu doğru yolundan döndürmek için kullandığını öğrendik.
3.    Mal ve makam sevgisinden temizlenerek tertemiz olarak Cenab-ı Hakkın şereflendirmesi için uygun hale gelmemiz gerektiğini öğrendik.
4.    Kötü işler başımıza gelince, sıkıntı veren sonuçlar alınca dinin verdiği öğütleri hatırladığımızı ve önemsediğimizi öğrendik.
5.    Çıkarı için dini anlatandan değil, Allah rızası için anlatandan öğrenmemiz gerektiğini öğrendik.
                                     *  
İşte böyle yaren,
Arif bir kişi ile dost ve yakın olmak kolay değildir.
Çünkü yanlışlarını, eksikliklerini, yetersizliklerini yüzüne açıkça söyler.

Kendi kendine öz eleştiri yapma becerisi olmayanların böyle bir dostla bir arada olması önceleri çok zor olur.
Çünkü ben ve biz ile kendini gelişmelere kapatıp çevrelemiş kişinin bu hapisten çıkması ve değişip doğru yola girmek istemesi ancak kendi isteğinde kararlı olmasıyla olacağı muhakkaktır.

 RAVLİ ANI YAŞAMAK, DENGELİ BİR ZİHİN YAPISI, HAL SAHİBİ OLMAK
RAVLİ ÖZ ELEŞTİRİ yazarak bu blogdan veya Googleden okumalısın.
 
                                               *

RAVLİ

28 Mart 2014 Cuma

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 448

Ten çu usturlab baş ed zihtisâb
Ayeti ez rûh-ı hem çun âftâb
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1901 inci beyit açıklaması)

“ Ten, hesaplamakta usturlaba benzer.
Güneş gibi olan ruhun bir delilidir.”

Can sudur.
Ten değirmen gibidir.

Değirmenin dönmesi ve mamur (Bayındır) bir halde kalması sudandır.
Su olmazsa değirmen harap ve muattal (İşlemez, kullanılmaz duruma gelmek) kalır.

Mademki tenin mamur olması candandır, o halde tenin hoş yaşaması için canı hırpalama.

Can, cananla birleşmek ister.
Ten yiyip içip mal ve mansıp (Makam) kazanıp hoş yaşamak ister.

Bu mal ve mansıp (Makam), canının düşmanıdır.

Ağah ( Haberdar, uyanık, kalbi uyanık, malumatlı, basiretli, bilen) ol!
Allah’ın has sevgili bir kulunun gölgesine gir.
                                            *
Neler öğrendik:
1.    Vücudumuz diriliğinin candan olduğunu, can gidince vücudun leş haline geleceğini öğrendik.
2.    Tenimiz ruh ile hesap edilip oranlandığında ruhun güneş gibi olduğunu öğrendik.
3.    Gök ve güneşi bilmek, anlamak için ölçü aleti gerektiğini öğrendik.
4.    Arif olan kişinin alete, delile, şahide ihtiyaç duymadan doğru ölçüm yapıp isabetli tanımlar yapabildiğini öğrendik.
5.    Çok şeyi görebilir olmak için Ariflerin sahip olduğu kalp gözünü istememiz ve bu yolda çalışmamız gerektiğini öğrendik.
6.    Güneş ve gezegenlerin semada olduğunu, 70.000*70.000*70.000= kadar yıldız olduğunu öğrendik.
7.    Sözleri anlayacak kulak, göz ve akıl olması gerektiğini öğrendik.
8.    Akıllıları hayrete düşüren böyle büyüklüklerin insan için deli olmaktan başka çare bulunmadığını öğrendik.
9.    Bu deliliğe düşen kişinin kurtuluşunun Allah aşkı olduğunu, Allah aşkı ile olan deliliğin güzel bir delilik olduğunu öğrendik.
10.                      Allah aşkıyla deli olanın aklına dünyalık arzular gelmeyeceğini, Allah kendine âşık olan kişiyi süsleyince o kişinin Allah’tan başka bir güzelliğe aldırmayacağını öğrendik.
11.                      Allahın verdiği sarhoşluğa, söylediği sözlerin her insana layık olmadığını öğrendik.
12.                      Yoklukta varlığı görebilen akıla sahip olan Hak sarhoşluğuna kavuşacaklarını öğrendik.
                                     *  
İşte böyle yaren,
Deliliğin bir olmadığını, delilikler içinde başka delilikler olduğunu, birbirine yol açan, etkileyen, insanı tanımlanması güç delilikler olduğunu öğrendik, anladık.

Tüm bu deliliklerden kurtulmak için bir deliliği, Allah’a aşk deliliğine isteyerek tutulmanın doğru ve tercih edilmesi gerektiğini öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 447

Herki ender aşk yâbed zindegi
Küfür baş ed piş-i o cüz bendegi
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1866 inci beyit açıklaması)

“ Aşkta dirilik (Büyüklük, iyi geçinme, açıkgözlük, yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim, huzur, Tanrı’ya erişim) bulan kimseye göre kulluktan (Sevgiyle bağlanıp hizmet etmekten) başka her şey küfür (Tanrının var ve birliği gibi dinin temel inancını inkâr etmek) olduğu mesabesindedir (Değerinde, derecesinde, rütbesinde).”

Can aşkından dirilik bulmayan kimsenin kadri (Değeri, kıymeti, onuru), eşeklerin canından daha fazla değildir.

Can evimiz, aşk denizinin saf ve berrak suyu gibidir.
Fakat o, topraktan hâsıl (Ortaya çıkan, görünen) olan cismin karıştırmasıyla bulandı.

Kalıbımız tas gibidir.
O tasta ten toprağı, can suyu ile karıştı.

Can, zikirle, ibadetle durulur, yemekle bulanır.
Can, aydınlık veren bir mum gibidir, ten de o mumun tablasıdır.

Beden, ancak canın nurundan aydınlanır.

                                            *
Neler öğrendik:
1.    Sevgiyle gelişip olgunlaşmayla olan aşkın insana büyüklük, iyi geçinme, açıkgözlük, yaşayış, hayat, sağlık, varlık, geçim, huzur, Tanrı’ya erişim olanağı sağladığını öğrendik.
2.    Yüksek seviyede ilişki kurulduğu zaman sevilene bağlanıp ona hizmet etmek gerektiğini öğrendik.
3.    Yüksek bir ilişkinin değerini anlamayanların, fark etmeyenlerin, değerini bilmeyenlerin, dostluğun gereğini yapmayanların dünyanın yükünü taşıyan eşek seviyesinde olduklarını öğrendik.
                                     *  
İşte böyle yaren,
Allah’tan bunca istemeden verilen nimetleri dünya telaşından görmezlikten gelerek ve yok sayarsak canımızın ruhumuzun varlığının ve aydınlığının farkında olmamak eşeklik etmek olduğunu öğrendik, anladık.

Her zaman aynı durumda kalan, hiç değişikliğe uğramayan soysuz kişinin soylu olamayacağını, bayağı olanın üstün nitelik kazanamayacağını öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

27 Mart 2014 Perşembe

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 446

Kirmegi-vü ez kazer akendei
Tumturi, der cihan üfkendei
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1855 inci beyit açıklaması)

“ Sen, pisliklerle dopdolu bir kurtcağızsın ama cihana parlak sesler çaldın.”

Âşıklar, bu yağlı ballı yemekleri az yerler.
Âşıkların gıdası aşktır.

Onlar aşk ve şevk ile doludurlar, aşk kadehi şarabıyla sarhoşturlar.
Pis şeylerden boşalmışlar ve temizlenmişlerdir.

Tazim (Allah’a saygı gösterme, ululama) incileriyle dolmuşlardır.
Bedenleri, riyazetle (Az yemek yemekle) temizlenmiş, ibadetle kuvvetlenmiş ve hafiflemiştir.

Aşktan hayat bulan kimse, Allah’a kullukta (Sevgi ile bağlanıp hizmet etmekle) çevik (Kolaylıkla ve çabuklukla) olur.

                                            *
Neler öğrendik:
1.    Bir damla meniden yaratıldığımızı unutmamamız gerektiğini “ Benlik ve bizlik” ten kurtulmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Ne olduğumuza bakıp kendimizi beğenmişlikten kurtarıp ne olacağımıza önemseyip düşünüş ve davranışımızı doğru yola koymamız gerektiğini öğrendik.
3.    Söylediklerimizle yaptıklarımızın birbirini doğrulaması gerektiğini öğrendik.
                                     *  
İşte böyle yaren,
Çok yemekten vazgeçip bağırsaklarımızı, benlik ve bizlik iddiasından vazgeçip temizlenmemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

RAVLİ BAHARİSTAN Horasan’lı Molla Camii yazarak bu blogdan ara veya Googleden okumalısın.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 445

Her hayali ko kuned der dil vatan
Buz-i mahşer sureti hahed şuden
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1793 inci beyit açıklaması)

“ Gönülde vatan tutup yerleşen her hayal (Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey) , mahşer gününde bir suret bağlayacaktır.”

Ten dağarcığını habasetle (Kötülükle, alçaklıkla) doldurursan gönülde abes (Gereksiz, yersiz, boş) hayaller doğar.

İçin yağlı, ballı yemeklere zebun (Güçsüz, zayıf, aciz) olup dolarsa, miden de daima çömlek, tencere gibi kaynar.

İçin kova gibi kanla dolmuş, karnın boğazına kadar yağlı yemekler yemekle bunalmış olduğu halde, sevinçtesin.

İyş ve nûş (Zevk ve sefa) içinde yaşar, zevkinden taşar, coşarsın.
Süprüntülük gibi pislik, kırıntı, döküntü şeylerle dolmuşsun.

Sendeki bu nefsani (İsteklere itirazsız ve mücadele etmeden katılmak)  hayhuylar (Boş ve sonuçsuz iş veya çaba), velveleler (Gereksiz telaş, gürültü ve heyecan) nedir?

                                            *
Neler öğrendik:
1.    Dünyada hayalin gizli olduğunu ancak eseri meydanda olduğunu, diğer diriliş olan Haşr’da şekil olarak görüneceğini öğrendik.     
2.     Bilincimizin algılama ve düşünme görevini yapan bölümüne doğru ve kaliteli istek ve dileklerin iletilmesini, bu isteğin bir zaman sonra gerçekleşeceğini öğrendik.
3.    Nasıl ki mühendis önce gönlünde yapacağı yerin hayalini belirleyip sonra meydana getirdiğini öğrendik.
4.    Nasıl ki yerdeki tohum bir zaman sonra şekle bürünüp kendini gösterdiğini öğrendik.
5.     Dünya aleminde gönlümüze koyacağımız hayallerin ahrette kendini göstereceğinden yaşarken gönlümüze değerli hayalleri almamız gerektiğini öğrendik.
6.    Yaşarken düzeltme imkanımız olduğunu, öldükten sonra düzeltemeyeceğimizi öğrendik.
7.    Düzeltme imkanının yaşarken olduğunu, sonra pişman olmak için bu gün imkan varken kendimizi düzeltmemiz gerektiğini öğrendik.
8.     Dünyadaki bütün sözlerimizin, yaptıklarımızın, hayal kurduklarımızın kaybolmayacak şekilde kayıt altına alındığını, ölüm sonrası bunlarla yüzleşeceğimizi ve bunlara göre hakkımızda verilen ceza ve mükafata çaresiz razı olacağımızı öğrendik.
9.    Herkesi hak ettiği yere koydukları; aşağılık işler yapanın yerinin Cehennem olduğunu, sonucuna katlanması gerektiğini öğrendik.                                                                           *  
İşte böyle yaren,
Dünyada olup bitenin ahret ile bir benzeterek karşılaştırma yapıp değerlendirme yaptıklarını, müminlerin dünyada olup bitenlerden ders aldıklarını öğrendik, anladık.

Yaşarken gidişimizi Allah’ın ölçülerine göre özeleştiri yaparak eğer yanlışa gidiş varsa tövbe ederek yolumuzu doğru yola çevirmemiz, doğru olan yolu seçmemiz ve kararlı bir şekilde yürümemiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Gönül gözümüzü ümide bağlarsak; Allah’ın büyüklüğünden suçlarımızın azlığına çokluğuna bakmadan hatalarımızın yok edilip sevindirileceğimizi öğrendik, anladık.
                                               *

RAVLİ

26 Mart 2014 Çarşamba

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 444

Leb furubend ez taam-u ez şarâb
Suy-i han-i âsumani kün şitâb
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1730 inci beyit açıklaması)

“ Yemekten, içmekten ağzını yum da gök sofrasına doğru koş.”

Ten ehlini, bu cihanın yemesi, içmesi gökten gelecek nimetler sofrasından uzaklaştırır.

Ten ki bu yeme ve içmekle meşguldür, can o büyük kapıya yakınlık bulamaz.

Ten, bu yemekten kesilirse can, Hak derneğine ulaşır.
Bu yiyişlerden gönülde batıl (Gerçek olmayan, çürük, temelsiz, asılsız, boş, beyhude, geçersiz) hayaller de senin için vebal (Zarar ziyan, sorumlu tutulacak günah) olur.

Bu hayaller, kıyamette suretler bağlayarak senin ayağına koşup gelirler.

                                            *
Neler öğrendik:
1.    Dünyadaki katı gıdaları terk edersek gökten güzel gıdaların geleceğini öğrendik.
2.    Gök nimetinin vücuda bir ağrı sızı vermediğini öğrendik.
3.    Ruh gıdası Hakkın yemeği hoş bir yiyecek olduğunu öğrendik.
4.    Ruhu doygun kimsenin tok olduğundan ekmek bekleyişi i,çinde olmadığını öğrendik.
5.    Allah’tan gök gıdasını istememiz ve bekleyiş içinde olmamız gerektiğini, istemeyen ve beklemeyenlere gelmediğini öğrendik.
6.    Her açın sonunda elbette kısmetini bulacağını, devlet güneşinin de ona doğacağını öğrendik.
7.    Noksan akın ters görücü olduğunu, çünkü hayatı ölüm olarak gördüğünü, bu gerçeği görmeyenin ahmak olduğunu öğrendik.
                                   *  
İşte böyle yaren,
Aşağılık cimri sofra sahiplerinden bir şey beklemememiz gerektiğini, rızık veren Allah’tan beklememiz gerektiğini öğrendik, anladık.

Mevlana Hazretlerinin duasını yapalım:
 Ey Rabbim!
Sen bize hakikat sırrını aydınlat, her şeyi bize olduğu gibi göster.
Âmin!

RAVLİ GÖK SOFRASI yazarak daha geniş bilgiyi bu blogdan ara veya Googleden öğrenmelisin.
                                               *

RAVLİ

DERVİŞ YOLU GÜLŞEN-İ TEVHİD 443

Her ümmid-i rah-ı bâlâ kün kıyâm
Hemçü şem’i piş-i mihrab ey gulâm
(Hazreti Mevlana, Mesnevi 5.inci cilt 1728 inci beyit açıklaması)

“ Ey kul!
Yücelmeye ulaşma ümidiyle kalk, mihrap önündeki mum gibi dur (Tanrı huzurunda fitilin ateşlenip (Uyandırılarak) aydınlatmak için kendini hazır et.).”

Hakkın visal (Kavuşma) ve mülakatına (Hitabını) muntazır (Ümit ile gözleyerek bekleyen) olarak niyazda (Yalvarışta) ve kullukta (Sevgiyle bağlanmakta) daim ol.

Tanrı’nın cana can katan cemalini (Yüzünü, hakikatini) anarak ayrılık tahassürü (Özlemi) ile inle, feryat et.

Ağlayarak mum gibi yan yakıl, alev gibi tutuş.
Aşkla, dilekle sarhoş ol, vecde (Sevgiliyi görme heyecanını yaşa) gel, hep neşe ve cümbüş içinde kal.

Bu yemek, bu ekmekle nasıl yetiniyorsun?
Allah’tan, gökten gelecek nimetler sofrasını iste.

                                            *
Neler öğrendik:
1.    Yücelere yol alma ümidiyle hareket etmeye hazır olarak istekle yerimize gidip özlemle bekleyen olmamız gerektiğini öğrendik.
2.    Tanrı huzurunda ağlayarak istekte bulunmamız gök sofrasından nimetler talep etmemiz gerektiğini öğrendik.
3.    Güçsüz, beceriksiz olduğumuza bakmadan Haktan isteğimize bakmamız, Tanrı ümit bile etmeyeceğimiz bir yere ulaştırmasına şaşırmamamız gerektiğini öğrendik.
                                   *  
İşte böyle yaren,
Canımızın diri olduğunu, bedenimize bağlı olmadan diriliğini devam ettirdiğini, canın beslendiği yerin gökler olduğunu öğrendik, anladık.

Bedenimizin diriliğinin ancak canla olduğunu, can vücuttan ayrılınca bedenin leş haline geldiğini öğrendik, anladık.

                                               *

RAVLİ

Popüler Yayınlar