Şems Hazretlerinin bir sohbette söyledikleri:
Kadı Honci ona saygı gösterir:
“ O benden soyludur, yetkili kişidir” derdi.
Onun hakkında her ne kadar şöyle böyle yapıyor diye
söylerlerse de aldırmaz, bunları yüzüne vurmazdı.
Bir gün diyordu ki:
“ Bize, namusumuzla bu işten vazgeçmekten başka çare
yoktur”
Bana da diyordu ki:
“ Benim hakkımda Kadı şöyle söyledi”
Ben utandım.
Güldüler.
Küçük yaştan beri çocuklara öğretmenlik yapıyorduk.
İçiyorduk.
Bu bizim için eski bir adet haline almıştı.
Birkaç gün içmesem, bedenimde bir titreme başlar,
felci andıran bir rahatsızlık belirirdi.
“ Güzel söylüyorsun “ dedim.
“ Ama yavaş sesle konuşuyorsun.
Gerektir ki yüksek sesle söyleyesin”
O gerçekten bize bağlı ise,
başlık parasını önceden verir.
Şehirde hangi kadın vardır ki, başlığı peşin almıştır?
Nerede o yüzsüz kız ki, yüz görümlüğünü peşin ister?
Nerede o eşek damatçık ki, onu benden daha üstün görür.
Başlığı başka bir yere emanet bırakır da bana güvenmez.
Yahut yerine koyar.
Nerede o yüz görümlülüğü (Evlilikte ilk gece kadının
yüzünü açması için verilen hediye) almamış kadın?
Onun ne değeri olur!
Yoksa ben onunla nasıl anlaşırım?
*
Elini uzattı:
“ Elimi mi istersin, yoksa kitabı mı? Dedim.
Elimi tuttu, dedi ki:
“ İşte kitap!”
*
Sözünü tut, iki kişi arasında düşmanlık olursa huzurda
barıştırılır.
Birleşirlerse ne iyi!
İki Tanrı kolu geçimsizlikte devam ederse, buna iki
kişi arasında anlaşmazlık derler.
Ama bu düşmanlık ve
geçimsizlik Tanrı ile kul arasında ise düzeltilemez.
İki kişi arasındaki anlaşmazlık iki taraflı düşmanlık demektir.
O bizimle birlikte hile ile
kurnazlıkla yaşıyor, bize inanarak değil.
Ama kurnazlığın tamamını da bilmiyor.
Hâlbuki Müslüman bütün hileleri
bilir.
Ben, eğer hayatta olsalardı ünlü Cuhâ’nın kurnazlığını
da bilirdim.
ŞEMS-İ
TEBRİZİ VE EDEBİYAT MI EBEDİYET Mİ? Oku)
Ebu
bekri Rababi’nin hilesini de, hatta Peygamberimize hile eden Abdullah bin
Ümeyye’nin marifetlerini de bilirim.
Onlar
bana bu konuda çok şey öğrettiler, onlardan faydalandım.
Bu
yüzden bütün kurnazlıkları öğrendim.
Hatta
bunlar ellerinde olmayarak benden bir şikâyette bulunmadılar.
Çünkü
bu işte olgunlaşmamışlardı.
Abdullah
kaç kere hapis olmadı mı?
Eğer
kurnazlıkta olgunlaşmış olsa idi düşmanları onu
hapis edemezlerdi.
Belki
o düşmanlarını hapis ederdi de onların haberi bile olmazdı.
Bunu
bilirim, ama böyle bir
davranışta bulunmadım.
Çünkü
ben kurnazlığın sonunu ve derecesini de bilirim, gerçek davranışların sonucunu ve derecesini,
nereden gelip nereye gideceğini de anlarım.
Bu
kadın istiyor ki hem kurnazlık yapsın, hem de kimse bilmesin!
Eğer
yüzüğü ve yorganı hazırlattırsam, bundan daha hayırlısı gelirdi.
Bunlar
kendisinin oldu.
Ama
gerçekten bana bağlı
olsaydı, ona hiç kimseye vermediğim şeyleri bağışlardım.
Kaç
kere bana zahmet vermek için kadıya başvurdu.
Ama”
Kız kardeşime yedi dirhem karşılığında aldığı yorganı getirin” demedi.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. İçiyorsan bile yüksek sesle söylemekten çekinmememiz
gerektiğini öğrendik.
2. Güvene dayalı bağlılığın evlilikte olması gerektiğini,
her şeyin peşin olarak konuşulup yapılması gerektiğini öğrendik.
3. Güven oluşmamışsa evliliğinin problemli olacağını
öğrendik.
4. İstenilenin kişi olursa dostluk ve işbirliğinin uzun
olacağını, istenilenin onun imkânı olması durumunda ilişkinin kısa süreceğini
öğrendik.
5. İnanarak birlikte yaşamanın güzel olduğunu, hile ve
kurnazlık yaparak bizimle beraber yaşayanlar da olduğunu öğrendik.
6. Müslüman olarak hile ve kurnazlıkları bilmemiz
gerektiğini ama yapmamamız gerektiğini öğrendik.
7. Hile edenin hilesi, kurnazlık yapanın kurnazlığı
ortaya çıksa da hakkı yerine getirmez, doğruyu yapmaz ve utanmaz pişkin
davranır.
İşte
böyle yaren,
Toplu
yaşamın içinde çoğu kez yalnızlık hissederiz.
Bizi
diğer insanlardan uzaklaştıran onların kurnazlık yapmaları ve hilekâr
davranmalarındandır.
Birbirine
inanan, birbirinin hakkını hukukunu gözeten insanlar mutlu yaşarlar.
Ama
çevremizde o kadar ahmak ve cahil çoktur ki hep bizi söz ve davranışlarıyla şaşırtırlar,
güvenilecek insanlardan bile bizi kaçırtırlar.
Bir
Müslüman olarak bizi saf, atlatılabilir, kandırılabilir yani bizi kolay av görmemeleri
için hileleri bilmemiz ve kurnazları tanımamız gerekir ve bunlara karşı
tedbirli davranmamız gerekir.
Kurnazlık
yapan, hileye başvuran kendini akıllı ve doğru biri olarak görür ve yaptığından
asla pişmanlık duymaz.
Böylelerin
vicdanı (İç denetimi) yoktur.
Ele
geçirdikleri ile ilgilenirler.
Böyle
olan kimsenin temel davranışı bizim duymak istediklerimizi bizim yüzümüze
söyleyerek savunmamızı etkisiz hale getirirler.
Sonra
doymazlık yönümüzü bulur, hilesini kurar, tuzağa yönlendirip orada senin ne
kaybedeceğini önemsemeden kendi elde edeceğini alır.
Sen
uyanana kadar senin sevgini veya doymazlığını kullanmaya devam eder.
Hiçbir
zaman da verdiği zararı karşılamaz.
Böyle
bir topluluk içinde yaşamaya mecburuz.
Bu
özelliğe sahip çok yakınlarımız da olabilir.
Bir
şekilde hileye aldanıp, tuzağa düştüğümüz zaman aynı şekilde onu tuzağa
düşürmek için uğraşmamamız gerekir.
Çünkü
bu aldatılmışlıktan zarar ettik, fakat bizde çok daha değerli olan huyumuzun
bozulmaması için hile ve kurnazlığa yönelmememiz gerekiyor.
Savaş
durumunda hileye, yalana, kandırmaya, uyanık davranmaya izin verilmiştir.
Dosta
karşı hile, kurnazlık yanlıştır.
Dosta
karşı inanmak, güvenmek, açık ve anlaşılır anlatmak ve rıza almak önemlidir ve
geçerlidir.
*
RAVLİ