Temiz olmayana kapı açılmaz.
Temiz olmayan yanlışlarının farkına vararak tövbe etmesiyle temizlenebilir.
Kul hakkı, hak sahibinin gönül
rızası ile affolunur.
Vücut temiz ve ruh temiz
olarak bütünleşme sağlanmalıdır.
Aklı ilk iş olarak temizlemek, arınmak gerekir.
Bunun için gereken aklı,
A) Kirli şeylerden kurtarmak.
B)
Bağlardan
kurtarmak gerekir. (İç ve dış duyguları, algı ve tepkileri, istemleri, güç ve
iktidar tutkularını, kültür düzeyini, dini inanışları, siyasi inanışları, bir yere
bağlamı, tarihsel bağlamı, etnik ve aile bağlarını, kültürler ve alt kültürler
gibi bize tesir eden unsurları tanımak ve denetim altına almak.)
1.Hayallerin sebep oldukları.
.2.Zan etmenin (san al) sebep
oldukları.
.3.Vehmin (kuruntu, yersiz
korku, şüphe, tereddüt) sebep oldukları.
1.Hayal âlemi; baştaki göz
ile duygularının oluşturduğu yerine gelemeyecek arzu ve isteklerin akla baskı
yapmasıyla olur.
Akıl bu zorlamadan kurtulmak
için rüya göstererek veya benzer oyuncakları satın aldırtarak oyun oynamanı
sağlar, böylece baskıdan kurtulmak ister.
Hayal âleminde kendini
kaybedersin, nerde olduğun bilinmediğinden dostlarının yardımı da ulaşmaz.(tuzaktır
dikkat et)
2:Zannetmede esas; çağrışımla
esas isteği elde etme yanılgısına düşürmektir.
(Suçlama, cezalandırma, sahip
olma duygusu, kontrol altında tutma isteği vb.)
Genelde göz aldatmasını, aklın
doğru karar vermemesi için müzik ile gevşetilerek aklın duygularla uğraşmasını,
müziğin çağrışımlarıyla hayal dünyasına gidip kaybolmanı sağlarlar.
Bu tuzağa düşenler alış veriş
hastası olurlar ve böyle büyülendikleri yerlere sık giderler.
Yani ansal körlük
oluşturulur.
Zannını doğru kabul edersen değiştirmek zor olur, doğruyu bulmak da ilk yanlış kanaatin tesiriyle zor olur.(AL, KULLAN, AT )(Kapitalizmin tuzağıdır dikkat et)
3.Vehim veya vesvese aklın
tam karar veremediği eksik bilgilerin duygularla tamamlanıp karar aşamasına
getirdikleridir.
Zaman yetersiz ve sonuç beklenmediği,
yeterli araştırma bilgisine ulaşılamadığında, acele karar verilmesi durumunda
görülür.
Aklında sarmal yapar, aynı
konuyu sayısız tekrar düşünerek aklını lüzumsuz meşgul eder, yanlışlarına doğru
anlamlar yüklemeye ve çevresini de zorlayarak yanlışlarını kabul ettirmeye çalışır.(Tuzaktır
dikkat et)
1.Bağlar doğru düşünüp karar
vermeni ve karar sonrası davranışlarını kısıtlar, hatta seni hareketsiz
bırakır.
Aile bağların, yaşam için beslenme,
barınma, giyinme, üreme bağların, Toprak, hava, su, ateş gibi yaşam bağların,
hayal ve duygularının oluşturduğu bağlar, bağların zaman içinde oluşturduğu bağların
bağları vb. korumak adına yapılan bağlar sorunu ve çözümleri sana bağlar.
Korumayı sınırlamıyorsan karşılıklı
bağımlı olursun.
Acıma hissi veya isteklerin
yaptırılması için sevgi zorlama aracı olarak kullanılıyorsa çıkmaza gidilir.
Sınırları doğru belirlemek ve
sınırlarda ısrarlı olmak gerekir. (tuzaktır dikkat et.)
Bizi etkileyen ve
tesiri çok olan duygularımız:
Egemenlik ve ezilmişlik duygusu,
Güç ve güçsüzlük duygusu,
Rahat ve rahatsızlık duygusu,
Yakınlık ve uzaklık duygusu,
Dostluk ve düşmanlık duygusu,
Özgürlük ve bağımlılık
duygusu.
ZAM-AN: Farkına varanlar için
kısa bir dilimdir.
Bu dünyada ehliyet alman için
sınav yapılıp yeterlilik aranıyorsa, sonraki yaşamında nereye yerleştirileceğinin
kararı verilmesi için imkanlar içinde sana tanınan bir AN, dır.
YÜZLEŞMEK(AYNA):
Bu gerçeği anlaman için
vazgeçilmez bir davranıştır.
Terazinin bir kefesine kendini
diğer kefesine herkesin beğendiği ve doğru dediği birini koy.
Yaptıklarını ve yapacaklarını
‘Bu o durumda ne yapardı?’ diye sor.
Alacağın cevaba göre karar
ver ve davran.
Doğru olduğuna inandığın
maksadı iyi kişilerin kitaplarını okuyarak kendinle yüzleş.
Seni seven, doğru söyleyen,
dostuna giderek öz eleştirini yapmasını iste.Yüzleşmek zordur.
Korkma, kaçma, çekinme.
Sen kendini değerlendirmezsen
başkaları senin savunman olmaksızın seni değerlendirirler.
Hayvan gibi yular takarlar,
komuta ederler.
Zor da olsa kendi kendine
yüzleşmelisin.
Anlamı anlamaya ilk adımı olan
yüzleşmeden korkusuzca başla.
Şimdiki sıkıntı ve zorluklara
katlanırsan sonraki sıkıntı ve zorlukları kolayca aşarsın.
Ayna olarak simge edilmiştir.
(Hayvan kendi yüzünü suda
gördüğünde ürker ve kaçar)(Anlam boyutunda doğru anlayış için yapılması gerekendir.)
(Kendi kendine büyüttüğün, güç
verdiğin, korkup hayal âlemine kaçtığın veya hayal âlemine kaçmak için bahane
bulduğun tuzaktır dikkat et.)
Önü koyduğun yani önemsediğin
bir müddet sonra vazgeçilmez istek gibi aklına yerleşir ve seni bu yönlü
davranışa yönlendirir.
Tuzak bu noktada kurulur; senin
için çok önemli diye putu (para, altın vb.) koyarlar ve önemseterek sık
hatırlatılarak unutmaman sağlanır.
Güç elde etme ve kullanmada
sayısız örneklerle desteklenir.
Görünüşe önem verenlerin
iştahları kabartılarak yönlendirilirler.
Sahtecilik başlamıştır ve
sende tutku haline getirmek için aktörler oyununu oynamaya başlamıştır.
Yani heveslendirerek tuzağa
düşürmüşlerdir ve bu tuzakta istediklerini yapma imkânına kavuşmuşlardır.(Dikkat
et tuzaktır)
GÖRÜNENE VEYA GÖRÜNMEYENE ÖNEM
VERME:
Görünüşe önem ve öncelik verirsen
yaşantını bu esaslara göre düzenlersin. İsteğin artarak biriktirme ve çoğaltma
hırsın kontrol edilemez duruma gelir. Yanlış bir yolda ilerliyorsun dikkat et.
Görünmeyene önem ve öncelik
verirsen huzuru bulursun ve rahat edersin. Görünüşe önem verenler biriktirir ve
yok olurlar.
Görünmeyene önem verenler
başlangıçta yok gözükürler fakat ebedi var olurlar. Görünene önem verenler
görünmeyene önem verenlerin bir ufak parçasını bile anlayamadan yok olurlar.
Görünene kıymet verenler beynin ön lob’u ile
nefs ve şeytanla çalışırlar ve acele karar vererek eyleme geçerler.
Görünmeyene önem verenler
beynin büyük lob’u ile çalışır meleklerle beraberlik ve ihlâsa sahipse kalp
bölgesinden görünmeyen âleme sarkarlar.
Bu sarkmada mühür vardır.
Mührü ancak Allah açar.
Büyük Hak âşıkları alıştırmak
ve tanıtmak için misafir olarak yanlarında götürürler.
Tercih senindir.
Sonucu düşünenler görünmeyene
önem ve öncelik verirler.
İSTEK:
İçin önüne koydukların hayal ve zanla çabucak birleşir seni dönüşü zor bir yere götürürler.
İstekler bir müddet sonra
seni kontrol eder, yönlendirir ve yönetir, hatta Tanrı hükmü gibi hükmeder.
Bu durumda önündekileri
başına koydun demektir.
İsa’viler bu yanlışa önce
putla sonra duvarlara resimlerle sonra Allah’ın oğlu diyerek akıllarına
yerleştirmişlerdir.(Tuzaktır dikkat et).
İnsanlarda akıl ve dilencilik (isteyici gözle bakmak) diye iki uç
davranış vardır; dilenciliği değil akılı öne çıkardığın zaman saygınlaşırsın.
NE ADINA SÖYLEDİN:
Anlayış ve ayırt ediş
kişilerin bilgi, düşünce ve niyetlerine göre farklı farklıdır.
Söylediğinin doğru anlaşılması
için ne adına (maksadının)söylediğini açık bir şekilde ifade etmen lazım, etmezsen
söz ve davranışların anlamı dışına süratle götürülerek menfaatleri
istikametinde yeni uyduruk anlamlar yüklerler ki kafa karışıklığına bilinçli
olarak sebep olurlar.
Herkes kendine göre anlar ve
yorumlar.
Anlam yüklü söz ve
davranışların hedefine varması için zanlarla, hayallerle, duygularla yoğrulmaması
ve yorumlanmaması gerekir.
Anlaşılmadı ise açık
yüreklilikle ‘Böyle anladım.
Doğru mu?’ diye sorulması ve bu soruya sorma imkânı
verilmesi gerekir.
SEMPATİ, EMPATİ, DOĞRU OLANI
YAPMAK:
Belirli bir gelişmeye kadar (sınırları
olan) kendini düşünmek normaldir.
Sınır koyamayanlar ben
merkezli düşünerek ve yaparak satın alma gücüne ulaşabilirler.
Ancak; ruh hastalıklarıyla
uğraşırlar.
Ruh hastalığını da satın alma
gücüyle yok etmeye çalışırlar ki daha büyük hataya düşerler (İdrar ile dışkıyı
temizlemek gibi).
Bu sınır doğru olarak
tamamlandığında ikinci sınıra atlanır.
Empati dediğimiz: etkilediğimiz kişilerin tepkilerini ön
görerek geliştirdiğimiz karar aşamasında düşünme şeklidir.
Evlilikte olan durumlar gibi.
Ben merkezli düşünmeye ve davranmaya devam edip sempati sınırlarına giremeyenler toplum baskısı etkenliğini kaldırdıkları veya kişilerin bu baskıya boyun eğmedikleri zaman boşanma dediğimiz ayrılık olur.
Bu sınır da doğru olarak
aşıldığında doğru olanı yapmaya başlarız.
Artık duyuş ve düşünüşlerimiz
saygıyla karşılanır.
Kendimize güvenimiz ve
çevreye güvenimiz, davranışlarımızda kalite oluşmaya başlamıştır.
AYIRD EDİŞ:
Farkı fark etmek için sadece
gözümüze veya başka duyumuza güvenemeyiz. Farkı algılamazsan benzerleriyle aynı
işlem göreceğinden hem kendin yanılırsın hem de bilgisizliğin ortaya çıkar.
Yeteri kadar dikkat etmedi
isen başkasından sana dikkat etmesini bekleme; çünkü kendi davranışın çevreni
etkiler.
Farkı fark etmemek çocuk
davranışıdır.
Kaliteden, iyiden, doğrudan
anlamaz ancak çocuk için oyun değerlidir.
Oyun yoksa çocuk ilgilenmez.
Çocuk ruhlu olanlarda seçenek
aynıdır.
Yani gözüne renkli bir gözlük
takınca her şeyi aynı renkte görme yanlışlığına düşme ve gerçeklerden kaçma, hayallere
sığınma durumudur.
Unutma ki bu yaşam kölelik düzenidir.
Senin özgürlük isteğin
efendini seçmekle sınırlıdır.
İyi efendi seçen kurtulur.
Kölelik eden bir müddet sonra
efendi olur.
SÖZ:
Aklın kullanılması için
iletişim aracıdır. Sözle anlar ve anlatırız.
Tanrı katından insanlara
verilen en büyük nimetlerden biridir.
Anlamlar söze sığmaz ama bu
yolla anlar, öğrenir ve ulaşırız.
Söz doğru, yol doğru olunca
hedefe varılır.
Sözün anlaşılması için düşünce
lazımdır.
Sözü yazan veya söyleyen
kelimelere anlam yükler, okuyan veya dinleyen de kendince bir anlam yükler, yüklediğin
anlamla yüklenen anlam aynı olursa ANLAM’I buldun demektir.
DUYGU: Düşünceden önceki ve
düşünmeyi sağlayan, besleyen, ayakta tutan, ihtiyaçları belirleyen, tehlikeler
karşı koruyan çalışması gereken mekanizmadır. Amacı vücudu hayatta tutmak, yaşama
hırsına ihtiyaç duydurmak, rahat yaşamak için birikim sağlamak, korku ve ümit
arasında davranmaktır.
Akıl bu duyguları kullanır.
Aklın bu duyguları
kullanamayacak olursa hayvan gibi yaşar ve ölürsün. Duygular tutkulara
dönüşürse ruhsal hastalık oluşur.
Duygu boş bulunma, dalgınlık,
dikkatsizlik, ihmal, endişesizlik, töre ve eski alışkanlıklarla kendini
gösterir.
Zaman kavramı ne önce nede
sonradır.
Hemendir.
Duygular arzu ve isteklerin
akıl tarafından kullanılmadığı, değerlendirmenin, zamanlanmadığın yapılmadığı an
hemen atağa kalkan bir yerdir.
Doğru kullanılırsa düşünceye
yol açılır.
(İhtiyacın sınırı ve önceliğini
imkân doğrultusunda akıl devreye sokularak değerlendirilmelidir.)
HİS VE İSTEME (ANLIK):
Duygudan sonra ki aşamadır. Akılda yeterli değerlendirme yapılmadan o andaki verilere göre ihtiyaç duyma ve elde etme kararıdır.
Aklını yeterli kullanamayanlar
için karşı tarafın kullandığı davranıştır.
Görsel albeni, duyguları
harekete geçiren koku ve müzik, bedava yazıları, damak tadını harekete geçiren
tanıtıcı ikramlar gibi ihtiyacın olmadığı halde sahip olma isteği
oluşturmak.(tuzaktır dikkat et)(Büyük mağazalarda örnekleri çoktur)
Çok insana, düşünceye
ulaşmasına izin verilmez, düşünceli davrandım sanır hatta görsel kazançlı
birkaç kararı onu aldatır, durdurur ve başarısızlıklarında da bu kazancı
hatırlayarak sevinirler.
Doyumsuz davranışlar
sergilerler.
DÜŞÜNCE:
Düşünmeyi öğrenmek için inanç
gereklidir. İnanç yoksa düşünmeyi öğrenemezsin.
İnanç beynin kimyası değişmedikçe
başkasından düşüncelerini nakledersin. Düşünenler tarafından yönlendirilir ve kontrol edilirsin.
Dört aşaması vardır:
1.Aşama İnanç tamamlanır ve
uygulanır.
2. Aşamada Temizlik yapılarak
körlük ve sağırlık giderilir.
3.Aşama Anlamaya ve ne ifade
ettiğini düşünmeye başlarsın.
4.aşamada anlamları anlamaya
başlarsın ve yeni bir anlam çıkartırsın.
(farkı fark etme kabiliyeti
oluşur.)
Burada şuna dikkat etmelisin
İlk gördüğün zaman merak ve
ilginle isimlendirirsin ya da kavram ve daha önce kaydedilmiş düşünce sözlerini
anlamış gibi cevaplandırırsın bu düşünebiliyorsun anlamına gelmez, ancak
düşünce kalıplarını aktarırsın.
Karar verme, sonuç çıkarma, nedensellik bağı kurma, problem çözme yolları düşünmeyi öğrenmeye başladığının göstergesidir.
Doğru düşünceye ulaşmak için
kavramların üzerine yüklenen anlamları doğru anlaşılması için açmak lazımdır. Doğru
düşünmek için sistemli kaynaklar(kitaplar)gereklidir.
SİSTEM yoksa kargaşa vardır, sözler
boşunadır, harcanan zaman boşunadır.
Bir takım inandığın düşünce
kalıplarını destekleyen sözleri aramakla zaman geçirirsin.
Söz gıdadır, söz ilaçtır, söz
beladır.
DOĞRU BİLGİLERE ULAŞMAK:
Doğru bilgilere ulaşmak için öncelikle doğru
bilinen, evrenselleşmiş, kalitesi tartışılmayan ve para kazanmak maksadı
olmayan kişiye ulaşmak, sohbetinde bulunmak veya kitaplarını okuyarak anlamaya
çalışmakla olur.
Bu aramada doğru bilgileri bulursun
ancak bu bilgileri maksadına göre anlarsın.
Maksadın önce kendine sonra
iç âleme daha sonra Tanrı’ya ise perdeler birer kaldırılarak doğru görmen izni
çıkar ve şartlara tahammülün artar.
PERDELER:
Perde yabancıların görmemesi
için veya aşırı ışıktan korunmak için giriş yerlerine konur.
Aydınlıkta kullanılan, yanmamak
veya kör olmamak için koruma amaçlıdır. Karanlıkta kullanılan, gizlilik içerdiği
içindir.
Maksadı kötü olmayanlar için gizlilik
perdeleri teker açılır.
Ehli olmayanın, çaba sarf etmeyen,
isteği olmayanın, hissi olmayanın, aitlik duygusu olmayanın, zorunluluk
görmeyenin, yeterlilik izni almayanın önüne perdeler konur, gerçekten ve doğrudan
nasip almasına mani olunur.
Sanal ve hayalde bırakılır.
Yolcu bu perdeleri geçerse
sonra zarar görmemesi için nur perdeleriyle korunur, alıştıkça perdeler
kaldırılarak yaklaşman sağlanır.
(Yani hayatımızın tamamı
perdelerledir.)
KAVRAM:
İnsanlarda kavram düşünce ile
olur. Dil ile iletişimin başlangıcı kavramlardır.
Hayvanlar kavram kuramaz.
Duygularla kavram kuramazsın
ancak düşünce ile kurarsın.
Kavramın gücü çoktur, adeta
silah veya uyuşturucu etkisi yapar.
Bu kavrama biçimini iyice öğrenmemiz
lazımdır.
Kafa karışıklığına ve bunun
olumsuz sonuçlarına engel olmak için kavramların ne adına söylendiği açıkça
belirtilerek kavram kargaşasına engel olmalıyız.
Doğru kabul ettiğimiz, saygı
duyduğumuz kişilerin kavramsal açıdan birbirine benzer gözüken ifadeleri tarif
kültürü ile benzer gözükür, zıt gözüküyorsa daha anlayış durağına gelemediğini
anla. Öne çıkan görüşleri anlarsak kavram kargaşasına mani oluruz.
Büyük yalancılar kavram
kargaşasından yararlanarak yanlış düşünmene ve yanlış davranmana sebep olurlar.
Ancak zarardan sorumluluk
almazlar, böyle yap demedik diye kıvırırlar.
Diğer bir gurup ta inanç
kalıplarını kavram olarak sunarak senin aklını inanç dünyasına gönderir adeta
büyüler ve senin birikimlerini (para, mal Vb.)kendi elinle verdirirler.(dinleme
ve görme körlüğü),(Bu konuda çok tuzak kurarlar).
ZEKÂ (ANLAK):
Kavramları karıştırmaktan kurtulamadığın
zaman kendine seçtiğin kavramlarla benzer bir dünya kurarsın.
Bu dünyada tüm oyuncuları
kendin hayalinle oluşturur, burada en yetkin aktör rolünü kendin oynarsın.
Bu role uymayanları
ayıklarsın.
Bu doğal dünyadan bağımsız
hareket etmeni sağlar.
Sıkıntı halinde sığınacağın
ikinci adres oluşturursun.
Bu dünya serbest davranabilme
sağladığından tercih edilir.
Anlam; düşünceden sonraki
duraktır.
Verilerin ne manaya geldiğini,
ifadelerin neyi içerdiğini, benzerliklerin, farklılıkların, genel ve özel
durumların ayırt edilmesi, birleştirme ve yapıştırma özelliğinin nereye kadar
kuvveti olacağı, beş duyunun algılarına yorum katılmamış olması, zaman kavramı
içinde tahmini sonuçlar çıkarma gibi davranışlar anlama sürecinde olduğunu
gösterir.
Zekânın az olması veya çok olup kavram kargaşasına uğramışsa namaz kılarak, oruç tutarak, iyilik yaparak yaşamak sakinlik verir.
AKIL:
Sorumluluklarını yerinde
göstermek için imkân, zaman, doğal şartlara göre neyin daha verimli olacağına
karar verendir.
Aklın en verimli hali mana âlemini
hedeflemiş olmasıdır.
Duyguların önde ve üste olduğu
zaman aklın uyarıları dinlenmez, böyle olanlara kör ve sağır denir.
Uyarılar, ikazlar zarar
görene kadar görülmez ve dinlenmez kişi kendini sersemleşmiştir.
Duygular bilgi ile oluşmasına
rağmen düşünceye kullanım izni vermez, adeta bir bardak suda boğar. Kişiyi
içine kapar.
Arzularını yaptırmak için
aklın tamamını kullanmaya, kendisini ve etkili olduğu kişileri kullanmak için
zorlar.
Tanrı akıl vermediğine hesap
sormaz.
HATIRLAMA VE ANI:
İyi öğrenen, öğrendiğiyle
diğerleriyle bağ kurabilir hem çabuk öğrenir, bilgileri gündemde tutmaya
çalışır.
Edindiği bilgileri kendisi
ile bağ kuramayan kavrayamaz, önemini değerlendiremez, çağrışım ağı kuramaz ve
duygularıyla tepki verir.
Düşünceden hatırlamaya
atlayamaz.
Anlamı anlamanın bu
kademesinde gücünü kullanamaz.
Aşırı anı yüklemesi yapan
yeni bilgilere yer bırakmaz; Anlamak için yer olmadığından başlangıçta kabul etmez
eğilimine girer, söylenenlerin kaynağını unutur, söylenenleri unutmaz bir
müddet sonra kendi değerleri gibi sunuş yapar.(Bilinç dışı hırsızlık)
Buraya kadar aklımızı
kullanmadan önce bize acele ettirilerek, duygularımızın akla ihtiyaç yokmuş
gibi davrandırarak, hemen karar vermemizi sağlar, tesadüfî başarı sağladığımız
davranışımızı gündeme getirerek kendine hak etmediği güveni sağlar.
Güveni her kaybettiğinde bu
davranışını hatırlayarak kendine güven sağlar.
DERT-DERMAN:
Dert, akılla birliktelik
sağladığı zaman görüşün sağlamlaşır, akla beğenilen gözü görüşü veren derttir.
Dert dermandır, dertten
kaçma, her solukta derdini artırmaya çalış.
Sabret, şükret, zarardan, ziyandan,
zahmetten sızlanma çünkü o zahmet senin faydan içindir.
Üzülme bu zahmetten yüzlerce
kar gelir.
Dertten şikâyet etmeyenlere Tanrı’dan
iyilikler gelir.(Tanrı’dan hesap sormaya kalkışırsan edepten uzaklaşırsın ki
seni pes ettirene kadar belalar devam eder.)
Her şeyin doğrusunu ALLAH
bilir.
SIKINTI ve KURTULMA:
Kişi sıkıntının sebebini anlamak, algılamak ve gidermek için rahatından sıyrılıp çözüm arayışına girer.
Zorluklarla uğraşıp çözüm
arar.
Yer ve makam değişeceği zaman
sıkıntı verilir.
Sıkıntıyı hoşça karşıla
gerekeni yapmaya çalış.
Devamlı sıkıntı:
Tanrı’nın verdiklerine
farkına varamayan ve Tanrı’ya hesap soranlar devamlı sıkıntı çekerler. Şükredenler sıkıntıdan kurtulurlar.
GAYB:
Yakın olmayana gizli olan, göze
görünmeyen, saklanan sözlük manasıdır. İmanın ilk temelidir. Duyu organlarıyla anlayamadığımız, düşünce yoluyla anlayabildiğimiz, tesirinden varlığa giderek anladığımız veya benzer ve çağrışım yaptıran durumlardan istifade ile kavrayabildiğimiz ve aklımızla kabul ettiğimiz var olan varlıklara deriz ve tereddüt etmeden inanırız.
Kabiliyeti olan anlar.
Cahil ve ahmakta bu kabiliyet
yoktur ve bunları anlatmak bunlara zarar verir. Cahil ve ahmak kişi bu konuda
uğraşmamalı namaz, oruç, hayır ve ihsanlarıyla iyilik yapmalı ve sakinliği bulmalıdır.
Gayb bilgisini ile dünya
menfaatine kullanmayacaksan sırlar elde etmeye başlarsın.
ALLAH için SEVMEK ve NEFRET
ETMEK:
İmanın ikinci temelidir.
Allah için seversen
yaptıklarının tüm karşılığını Allah’tan bekleyeceğinden dilencilik ve tüccarlık
kişiliğinden kurtulur, kişilere olan beklentin yok olur. Senden iyilik görenler
sana karşılık vermek için bağlanmaz, bağımsız doğru kararlar alırlar.
KABUL ETMEK:
Kabul etmekte zorlanıyorsan
aklınla gönlün arasındaki uyumu bulamamışsın demektir.
Öncelikle güvendiğini taklit
ederek, duymak istediklerini söyleyerek güvenini kazan sonra doğru olanı
bulmaya, anlamaya, davranış biçimi olmasını sağlayarak kapasiten kadar ilerle.
Kabul etmek rahatlık verir, huzur
verir, güven verir.
Ancak kabul etmiş gibi
görünmek kendine ve çevrene sahte davranmaktır ki en başta kendi kişiliğin, saygın
ve sevgin kaybolur.
YÖNLENME VE YÖNLENDİRİLME:
Ortamın oluşturduğundan
başlangıçta iyi seçim yapmalısın.
Kişileri tesadüf dahi olsa
söylediklerinde doğru ve her zaman geçerli olduğunu araştır.
İsabetli bilgi ve öneri sunana
yakınlaşmalısın.
Şunu unutma ki değerli şeyler
bulunduranlar kendilerine çalınır korkusu ile yaklaştırmazlar.
İhtiyaç olarak yola çıkarsan
isteklere ulaşırsın, istek olarak yola çıkarsan ihtiyacını bile karşılamayan
durumlara düşersin.
Ayıpları gündeme getirip
değişme sağlanma yüzleşmenin güzelliklerindendir, ancak ayıpları başkalarını
ayıplayarak aşağılarsan yanlışsın.
Bazı insanlar yanlışı
benimseyip işin gereği gibi kabul eder. Seninde bu yanlışı yapman zorunlu gibi
tepkiye meydan vermeden, normal bir davranış gibi sunar ve senin yanlışa karşı
direncini yok ederek oldubitti ile kabullenmeni sağlarlar.(Tuzak dikkat et)
GÖZ VE GÖRÜŞ:
Görüş sahibi olman için
tarafsız doğruları anlayan, duygulara bağlı olmayan, hislerle istikamet değiştirmemiş,
doğruyu doğru algılayan bir göz ve doğru anlaması için ışık da gereklidir.
Dikkat etme ve maksada uygun
anlam yüklemelerle doğru anlama ulaşırsın ki görüşe sahip olursun.
GENELLEŞTİRME:
Aklı bağlayan, kilitleyen,
kaygı ve kuşkuya götüren zannetmenin en kolay uygulanabilir yanlışa giden yoludur.
Sakın bu yola girme.
Canlı ve düşünebilen varlıklar
kişiye özeldir Kişi olarak düşün, yorumla, araştır, güven.
Sonra beraberliklerinden
birliktelerinden yani ortak ulaştıkları değerleri bul, kabul et, sende olmasını
arzu ve ifade et.
Baştan genelleşme yapmak en
büyük hatalardan biridir.
SAYGILI OLMAK ve SEVMEK:
Varlıkların tümüne ayırt
etmeden saygılı olmalısın, Tanrı bazılarını sevmeni, bazılarını sevmemeni ve
yakınlaşmanı senin zarar görmemen için yasaklamıştır.
AMA: Farklı bir yere
götürülmeye başlanırken kullanılır.
Dikkatli olup farkı fark
ederek dinlemelisin, sakınmalısın.
İNANÇ İLLİZYONU:
Kur’an hükümlerini
kullanılarak toplarlar.
Topladıklarına Kur’an
okuyarak gönül kapılarını açarak savunma mekanizmasını açarlar, Peygamberimizin
hadislerini ve ilahileri kullanırlar.
Yardım yapmanın, iyilik
yapmanın mükâfatlarını anlatarak öldükten sonra iyi bir yaşam vadiyle para
vermeye yönlendirirler.
Cebindeki tüm paranı
verdirirler.
Sen cennette yer aldım sevinciyle sevinerek hem para verirsin hem de bu sahtekârlara dua edersin, Bu illüzyona aldanır yine gidersin, Dünyalık kazanç vaadiyle seni devamlı sorgulamayan müşteri haline getirirler.
(Halen inanç üzerinden, sevap
adı altında halkı sömürüyorlar, göstermelik işlerle devam ediyorlar
SORUN, BUNALIM, KIRİZ:
Gelişimsel olabilir. Bebekten ölüme kadar süren gelişmelerde karşımıza çıkar.
Öncelikle düşünülmesi ve fark edilmesi, uzmandan yardım alınmalıdır. Durumsal olabilir.
Ölüm, işsizlik, emeklilik, hastalık,
ayrılık gibi nedenlerden olabilir.
Yapılması gerekenler:
1. Sorun açıkça ortaya
konmalıdır.
2. Hoşgörü ile karşılamak ve
yaklaşmak lazımdır.
3. Kolay ulaşılabilirlik
sağlanmalıdır.
4. Uzman tarafından
yönlendirilmelidir.
5. Nedeni fiziksel ve ruhsal
diye tanımlamamız gerekir.
1.Yok sayma ve kaçma.
2. Yüzleşmekten kaçınma.
3. edenlerin gerçeğe dayalı
olması lazım.
4.Kabul etmemekte ısrar.
5. Sorumluluk almada
isteksizlik(Abartma yapma, duygusal suçlama).
TÜKETİM DÜRTÜSÜ
Tek bir şey almaya gider
birçok şey alarak döner.
Lazım olmayan maddeleri de
satın alabilir.
Alış veriş sonrası pişman
olur, bu alış verişi kendinin yapmadığına inanır.
Tepki yüksek olursa saklamaya
başlar.
Maddi sorunlar karşısında
sevgi ve saygı bozularak ayrılığa neden olur. Durdurulması zor istektir.
Nedenleri:
1. Titizlik gibi hastalık
olması(İlaçla tedavi ediliyor).
2 Manik depresyonda olması.
3. Kaygı bozuklarında olur.
4. Sıkıntı halinde ferahlamak
isteğinde olmak.
5. Güvensizlik duygusu.
6. Yalnızlık duygusu.
7. Yetersizlik duygusu.
8. Kişisel ve toplumdan
yeteri destek alamama gerçeği.
1. İlginin değiştirilmesi
lazımdır.
2. Alt inip nedenleri aramak
ve halletmek lazımdır.
3. Yönlendirmek için hücum
edilen olmaktan uzaklaşmak lazımdır.
4. Kontrol yöntemlerini
kullanmak lazımdır.
5. Alış veriş yerine gidip
alış veriş yapmamak yapmaktan daha haz verici olduğunu yaşamak lazımdır.
Düşünce sisteminde felsefenin yeri olmamalıdır.
Felsefe düşünceyi belli bir
yöne sürüklediğinden istediğin verimi alamazsın.. Doğruyu arayış, doğruyu
bulma, doğruya gitme, doğru ile kaynaşma arzu ve isteği olmalıdır.
Kitaplarından bize gelen
bilgiler detaylı, misalli, hikâye
edilmiş şekliyle yani anlayışımıza sunulmuştur ama kafa karışıklığına neden
olmuştur. Bu zamanda doğrulara ulaşmada çok zorlandığımız zaman dilimindeyiz. İletişim
araçları kavram kargaşasına, doğruları sulandırmaya, doğruları bulandırmaya
çalışıyorlar.
Adeta aklına saldırıyorlar.
Bunu
düşün, bunu konuş diye seni meşgul ederek kullanmaya hazır tutuyorlar.
YÖNLENDİRME:
Vaat etme yoluyla mutlu
olacaksın hissini vererek düşünmeyi öğrenmemişleri müşteri etmek için
kullandıkları metodudur.
İlginin veya gücün bir parçası olarak bu
bütünü kendi isteklerine ulaşabilecekleri umudunu vermekle kazanırlar.
Tüketimi tetiklemek için
kendi ürünlerini öne çıkartırlar, heveslendirerek almanı sağlarlar.
Çok uluslu şirketlerin
uyguladıkları yoldur.(Tuzaktır dikkat et)
1.
Görünüşüne aldanmadan
farkı fark etmelisin.
2.
Tuzak ve düzen
dünyada bu şekilde kurulmuştur.
3.
Sonucuna göre
başlangıçta karar vermelisin.
4.
Doğruyu arama ve
yaşamak için aklını kullanmalısın.
5.
Zor olsa dahi, gerçeklerle
yüzleşmelisin.(öz eleştiri)
6.
Aklını bağlayan
bağlardan kurtulmalısın.(Sorumluluklardan değil)
7.
Kişiye kıymet
vermelisin, kişinin imkânlarına kıymet verirsen aldanırsın.
8.
Öne ne koyduğuna
dikkat etmelisin, öne koyduğunu zamanla baş tacı edersin.
9.
Yani öne ne
çıkartılıyorsan dikkatli olmalısın.
10.Kimi
yüce, kimi aşağı tutuyorsan yönelişin o yönedir.
11.Nimet
sunuldu ise hak edişin yok anla, teşekkürle başla sonra uyum sağla.
12.Unutma
ki gözün olsa bile karanlıkta göremezsin, gösterecek ışık lazımdır.
13.
Eski toplumların sözü iyidir ancak, kişilerin anlamadan yorumlaması bu yolu
bozmuştur.
14.Sorumluluğunu
yapmamak için sebep arama.
15.Kulaklarını
açta iyi dinle senden ne isteniyor.
16.Gidişatında
durakları belirlemelisin ki enerjini duraklara göre kullanabilesin..
17.Sana
fayda verecek fidanı aramalısın.
18.Seven
sevdiğiyle bir olmak ister.
19.Sakinlik
ortamı sağlayıncaya kadar kızgının üzerine gitme.
20.Anlaşma
ve iletişimin devamı için; Orta yol bulunması lazımdır.
21.Küçük
gören sürülür.
22.Ders
almayan âlim olamaz.
23.Yaşarken
nefsin canına yapışıktır, Yavaş yavaş ayırt, nefis yerine iman yapıştırırsan ebedi
yaşarsın.
24.Aklını
bağlayan, düşünceyi kilitleyen, kararlarını ve harekelerini kısıtlayan bağlar hareketsiz,
kararsız bıraktığından farklıkların farkına vararak kurtulmalısın.
25.Kavram
kargaşasından kurtulmak için sık sohbet etmek lazımdır.
26.Ölüm
diriliktir, padişahlık kulluktadır.(tabana vurma)Eğer bu sözü doğru ve geçerli
algıladıysan devam etmelisin.
25.
Emredilen değişmeyen,işaret edilen anlamı kesin olursa farz olur.
Emredilen
zan olursa işaret edilen kesin olursa vacip olur.
26. Kimi öğütlüyorsan kimi yüceltiyorsan
er geç onun yolunda ve onunla olursun.
27.Kendine özel gerçeklerin farkına vararak
yanlış ve yüksek beklentilere girmemelisin.
28.Önemsemediğin, kıymet vermediğin
düşünce kalıpların içine inanç, davranış, söyleyiş ve sanıları koymamalısın. Koyarsan
mutsuzluk havuzu oluşturursun.
29.Kendini bilmek, tanımak, istemek
suretiyle kendi gücünü tanır beklentilerini şekillendirebilirsin.
Beklenti de esas kendi gücündür,
başkasının imkânlarını kullanmak, dilenmenin zorlayarak elde etme yoludur.
30. Nasihat almayanı kendi haline
bırakmalısın. Aklı deneme yanılma yoluyla öğreniyordur. Güven problemleri
yaşayanlar bu yolu tercih ederler.(Bu yolda olanlara yanındayız ancak sana
karışmıyoruz demeliyiz.
31. Beklentine kavuştuğun zaman
gevşememeli, gücünün yettiği kadar daha sonraki beklentine yönlenmeliyiz.
32. eklentilerine hayal üzerine
eklersen, ulaşamadığın zaman ortada kalırsın çünkü bu senin hayalin, benim değil.
Yalnız sana ait.
33. Kabullenmede zorluk yaşıyorsan
sersemlemişsindir demektir. Başına gelen, seni rahatsız eden durumları affet, bağışla,
yapısına vererek aklını bağlayan bu durumlardan kurtul.
34. Plan yaparken tek bir plan yapma. Şartlar
ve zaman uygun olmayabilir, o halde a,b,c,d, gibi değişik planların olmalı ki
şaşkınlaşmayasın.
35. Beklentilerin gerçekçi olmalıdır, paylaşma
ve kullanma, beklentilerine göre değil, güce ve imkâna göredir.
36. Karar vermeden önce etkilenenlere
sorulmalı, olur alınmalıdır.
Emri vakilerle yol alamazsın,
yalnız kalırsın.
37. Satın almak için harcadığın zaman
ve emeğe, para vermek için o kadar zaman ve emek sarf edebilmelisin.
38. Beklentileri bir kişide yoğunlaştırmak
yanlıştır. Ulaşılmadığın zaman komple yıkım olur.
39. Beklentin yatırım olmamalı, kendi imkân
ve şartlarını değerlendirmeden beklenti içine girmemelisin.
40. Evin yanarken herkes su getirsin
yangını söndürsünler diye beklersin, ancak, sigarasını o ateşten yakmak için
gelirler.
41.Hangi toplulukta isen o toplulukla
anılırsın.
42.Kendine de hoşgörülü olmalısın. Kendinle alay etmesini öğrenmelisin.
*
RAVLİ