8 Aralık 2012 Cumartesi

MEVLANA VE VELİ BAKIŞI

Hikâye ravileri (Hikâye anlatan) ve
Hikmet derleyenler (Ders veren, yol gösteren),

Müderrislerin meliki (medresede ders okutanların sultanı)
Kutbeddin-i Şirazi’den (Tanrı’nın rahmeti onun üzerine olsun) bir gün şöyle anlatmıştır.

Kutbeddin-i Şirazi bir gün Tebriz’in fazıl kişilerinin toplantısında şöyle hikâye etti:

Gençliğimin serpilme çağında Konya’ya geldiğimde, bu diyarın büyükleriyle arkadaşlık edip konuştum.

Biz on iki arkadaştık.
İstidadımız (yeteneğimiz) sayesinde her birimiz ilmin muhtelif fenlerinde salahiyet (yetki) sahibi idik.

Nihayet dostlarımın sözbirliğiyle birkaç kitaptan garip meseleler ve nükteler seçip hazırladım.

Şöyle ki:
Hiç kimsenin onlara cevap vermeye mecali (gücü) yoktu.
Mevlana’nın mübarek yüzünü gördüğüm vakit, bu mesele ve nüktelerden birisi hatırımda kalmadı.

Bir nükte söyleyeyim ve bir mesele sorayım diye ne kadar çalıştımsa, hepsinin içimdeki levhadan silinmiş olduğunu gördüm.

Hafıza ve anma kuvvetim de bana hiç yardımda bulunmadı:
Yalnız “Dilediğini Tanrı Kitab-ı Müminden mahveder (Kuran’da yok eder, ortadan kaldırır, bitirir, harap eder) ve

Ümm-ül Kitap (Akl-ı evvel, arşın üstündeki kaza ve kader levhası ‘Levh-i mahfuz’) onun yanındadır” ayetinin sırrından garip şeyler malum oldu.

Mevlana kuvvetinin kemalinden (büyük olgunluğundan) dolayı bana öyle tasarruf (tesir) etmişti ki, bütün ilimleri gönlümden silip süpürmüş ve beni bomboş bırakmıştı.

Nitekim buyuruyor:
Şiir:

“ O, nazarın (bakışın) yolunu unutkanlıkla kestiği vakit, elde hüner de olsa bir işi yapılamaz.

Mademki o veliler hatırlatmağa ve unutturmağa kadirdirler,
O halde halkın bütün gönüllerine galip ve hâkimdirler”

(Hatta onlar size benim zikrimi unutturdular) ayetini oku.
(Müminün suresi 110)

Onlarda unutturma kuvveti olduğunu bil.
Ben hayret deryasında kaybolmuştum.

Birdenbire Mevlana manaları şerh etmeye başladı.

O manaların ve latifelerin arasında bizim bütün mesele ve nüktelerimizi birleştirerek birer-birer anlattı.

İtiraz edilecek yerleri ve incelikleri olduğu gibi gösterdi.
Her birini öyle halletti ki onu anlatmakta dünyanın akıllılarının akılları hayran kalırdı.

Bunun üzerine kalktım, tam bir doğrulukla dostlarla birlikte ona kul ve mürit oldum.

Hakikaten o günden sonra kendimi nihayetsiz (sonu olmayan) bir deniz gibi gördüm.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Bilemediğimi, merak ettiğimizi, şüphelere düşüren çıkmazlarda bırakan sorular ve her ne kadar bilinmez varsa Kuran’ı Kerimde bularak onu mahv-edeceğimizi (yok edeceğimizi) öğrendik.

Kuran’ı kerimden ararken levh-i mahfuzdan aklın büyük akıldan aradıklarını bulur ve merak ettiğin hararetin gideceğini öğrendik.

Velinin arayış içindeki o kişiye nazar ettiği (kasıtlı baktığı) vakit o kişinin zihninin silinip tertemiz edildiğini, çer çöpün yakılarak atıldığını öğrendik.

Velinin temizleyip alan açtığı yere temiz ve doğru bilgiyi yerleştirdiğini öğrendik.

Velinin eksikliğini tamamladığını öğrendik.
Velilerin insanın zihnini sime ve düzenleme yetkisini Tanrı’dan aldıklarını öğrendik.

Velilerin Kuran’ı kerimin içinden aradıklarını bulduğunu yol ve yön gösterdiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı’ya tövbe edersin de kabul olursa o günahın tüm cazibesi ve kalbine verdiği vicdani azabın sıkıntısı nasıl ortadan kalkar ferahlarsan, ilim yolunda olanlara da veliler bu formatı atarlar.

Yeniden gönlün boşalmış, sıkıntılardan kurtulmuş, lüzumsuz ağırlıkların yükünden kurtulmuş gibi oluruz.

Veli ahirete gitmiş ise etkisi ve yetkisi bir iken bin olacağından kul ve mürit olursan sanki sağ ve karşında sana ders veriyormuş gibi eğitim alırsın.

Önceleri gündüz kitaplarını okur, yaşanmışlarının sanki içindeymiş gibi önemsersen gece rüyanda huzuruna çıkar bizzat ders alırsın.

Henüz yeterli olgunluğa ulaşmadığın için güzel şeyler gördüğünü ve duyduğunu anlarsın ama net olarak anlatamazsın.

Başkalarına anlatsan da kimse inanmaz.

Sonra okudun anlayamadığın zaman başın ağırlaşır ve kısa bir uyku veya şekerlemeye dalarsın ki aradığın cevapları bu an içinde alır soruya hararetin kalmaz.  

Başka bir ortamda aynı konu gelirse net ve açık şekilde ifade edersin ki kendin kendine bunları ben nerden öğrendim de söyledim diye şaşakalırsın.

Sonra hadislere ilgin iyice başlar ki aynı şeyler başına gelir.
Daha sonra aradığını ayetlerin içinde aradığın bir sıra hakikatleri öğrenirsin.

İşte böyle yaren, aşama-aşama bu ilerleme olur.
Sen eğer bu yoldan ayrılmazsan erken veya geç sana da nasip olur.

Kapıda beklemek, buyur içeri gir hitabına kadar o kapıya o kadar çok gideceğiz ki elbette bir gün gir kulum hitabını inşallah duyacağız.

                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar