Buyurdu ki:
Peygamberlerin mucizeleri ile
velilerin kerametleri arasındaki fark, mucizelerin peygamberlerin işleri ve
sünnetleri, kerametlerin ise velilerin eser ve nurları olmasıdır.
Mucizeler yoktan bir şeyi
çıkartmak ve o şeyin aslını değiştirmektir.
Keramet ise velilerin batın
(iç ) nurlarının sıfatıdır.
Nitekim bazı marifet ehli “
Velinin kerameti, Tanrı’nın yardımı ile harikulade şeyleri gösteren kuvvet ve
keyfiyettir (niteliği).
Peygamberlerin mucizesi ise
bir şeyi yokluktan varlığa çıkarmak ve eşyanın mahiyetini değiştirmektir.
Dedi. Şiir:
“ Ten hırkasının parçalarını
dikişsiz birbirine tutturan,
Eşyanın mahiyetini değiştiren
ve dünyayı kaplayan iksirdir.”
Velilerin kerametleri,
peygamberlerin mucizeleri vardır.
Mucizeler bir dava ile
beraber bulunur.
Onlar bu davayı ispat etmek
için bir hüccettir (delildir, senettir, şahittir).
Kerametlerde dava yoktur,
onlar bir davete icabettir.
Tarikat yolunun kâmilleri (Olgunluğa ulaşmışlar) ve hakikat Sel sebil’inin (tatlı ve hafif su) içicileri keramet izharından (gösterme) tam bir nefretle sakınırlar ve ondan çekinmeyi vacip (mecbur) bilirler;
Çünkü onlar kerametle meşgul
olmayı hicap (perde) sayarlar.
Nitekim Cüneyd (Tanrı ondan
razı olsun) hazretlerine “ Falan derviş Dicle’nin üzerinde seccade sermiş namaz
kılıyor, havada uçuyor ve acayip kelimeler söylüyor” dediler.
Cüneyd “ Yazıklar olsun o bir
oyuncakla oynuyor, onunla kanaat edip kendi halinden memnun oluyor” dedi ve onu
çağırıp bu gafletten (uykudan, oyundan) uyandırdı, kâmil insanların
makamlarının nerede olduğunu ona bildirerek onu bu halden vazgeçirdi.
Şiir:
“ Veliler yerin bile yol
bulamadığı yere kadar ulaşırlar.Orada Tanrı Ay’ının parıltısından başka bir şey yoktur.
Ey kardeş, bu sonu olmayan
bir dergahtır.
Ne kadar yükselsen, Tanrı
hakkı için yine yürü durma.”
Cüneyd (Tanrı onun sırrını
kutlasın) “ Peygamberlerin cezası vahyin kesilmesi,
Velilerin cezası keramet
göstermeleri,
Müminlerin cezası da taate
(Allah’ın emirlerini yerine getirmekte) kusur etmeleridir” dedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
MUCİZE:
Peygamberlere aittir.
Mucizelerin peygamberlerin
işleri ve sünnetleridir.
Mucizeler yoktan bir şeyi
çıkartmak ve o şeyin aslını değiştirmektir.
Bir şeyi yokluktan varlığa
çıkarmak ve eşyanın mahiyetini değiştirmektir.
Bir davayı ispat etmek için bir hüccettir
(delildir, senettir, şahittir).
KERAMET:
Velilere aittir.
Velilerin eser ve nurları
olmasıdır.
Velilerin batın (iç )
nurlarının sıfatıdır.
Tanrı’nın yardımı ile harikulade şeyleri
gösteren kuvvet ve keyfiyettir.
Dava yoktur, onlar bir davete
icabettir.
Tarikat olgunları keramet
göstermekten sakınırlar, kerametin hakikate perdeolduğunu düşünürler.
Cenab-ı Hakkın velisine bir
ikramıdır.
Velini kendi iradesi dışında
görülür.
Keramet açığa vurulmaz,
anlatılmaz, görülür.
Manevi ve hakiki keramet:
İlimde, irfanda, ahlakta, ibadette, terbiyede, insanlıkta gösterilen üstün
meziyetler, faziletler.
En büyük keramet günahkâr bir
kişinin kötü huyunu bırakıp, iyi huy edinmesidir.
Doğruluk, doğru hareket
kerametten üstündür.
Kevni (vücutla) ve suri (gösteriş)keramet: Salih ve hakiki müminden meydana çıkan keramet, bunun dışındakilerden meydana çıkanlara istidrac veya sihir denir.
Uzun mesafeyi kısa zamanda almak.
Az gıdayı çoğaltmak.
Su üzerinde yürümek.
Ateşle yanmamak.Sufiler bu çeşit kerametleri önem vermez.
Bunun insanı şaşırtmak için bir hilesi sayarlar.
Keramet çocukları eğlendiren
bir oyuncaklara benzer.
Gerçek veli keramet
göstermekten kaçınır.
Veli ilerledikçe,
olgunlaştıkça kerameti azalır.
Bir müminin veli olması için keramet
göstermesi şart değildir.
Kerametin çok olması, o velinin çok ileri
gitmiş olmasını göstermez.
Kerametin en üstünü, ibadete
devam etmekte başarı ve günahtan korunmaktaki titizliktir.
*
RAVLİ